Prof. Dr. Sinsi
|
Beyin; Holografik Evrenin Küçük Bir Modeli
Beyin; Holografik Evrenin Küçük Bir Modeli

Kanada’da yapılan bir araştırma, dini meditasyon sırasında, bazı bilim adamlarının savunduğu gibi, beynin sadece bir kısmının değil, birçok bölgesinin harekete geçtiğini belirledi
03 09 2006 Tarihinde gazetelerde çıkan bu haberi bir de bilim yani metafizikle bilimin kesiştiği yeni görüş açısından da incelemekte büyük yarar var…

MONTREAL Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Dr Mario Beauregard ve ekibi tarafından yürütülen araştırmada, 23 ile 64 yaşları arasındaki 15 rahibenin dini meditasyon sırasındaki beyin faaliyetleri MRI (manyetik rezonansla görüntüleme tekniği) ile incelendi Sonuçları “Neuroscience Letters” adlı dergide yayınlanacak olan araştırmada, bazı bilim adamlarınca 10 yıl kadar önce dile getirilen ve beynin ön tarafında dini inanışı yöneten “Tanrı noktası” adlı bir bölgenin bulunduğu teorisinin sorgulanması amaçlandı
Tüm beyinde hareket
Beyinde tek başına bir “Tanrı noktası” bulunmuyor

Dr Beauregard ve ekibi tarafından yürütülen araştırma, dini ibadete odaklanma sırasında, beynin faaliyetinin sadece “ön lob” ile sınırlı kalmadığını ortaya çıkardı Araştırmasının sonuçlarını yorumlayan Dr Beauregard, “Beyinde tek başına bir ‘Tanrı noktası’ bulunmuyor Bu tip faaliyet sırasında, duygulanma, benlik bilinci veya vücudu boşlukta betimleme gibi değişik fonksiyonlarla birlikte tüm beyin çapında karmaşık bir hareket söz konusu” diye konuştu
Deneyler sırasında, rahibelerin “Tanrı ile birlikte bir mutluluk ve barış duygusu” hissettiklerini söylediğini belirten Beauregard, bu sırada özellikle beynin heyecan kısmı olan “limbik sistem” bölgesinde bir hareketlenme tespit ettiklerini kaydetti
Dalgalarda Yavaşlama
İncelemeleri sırasında ayrıca vücudun betimlenmesine bağlı bir bölge olan yan kortekste de değişiklik belirlediklerini anlatan Beauregard, din adamlarının meditasyon sırasında vücutlarını daha az hissettiklerini söylemelerinden ötürü beynin bu bölümünün önemli olduğunu belirtti
Kanadalı bilim adamı buna karşın, bu faaliyet sırasında beyin dalgaları seviyesinde bir yavaşlama tespit ettiklerini belirterek, “Beyin dalgalarını isteğe bağlı olarak yavaşlatmak olanak dışı Bu durum bize dini meditasyon sırasında elektrik seviyesinde beynin çalışmasında bir değişiklik olduğunu gösteriyor” dedi
Beyin, inmeden sonra yeni sinir hücresi üretiyor
Uzun yıllar, yetişkinlerde yeni beyin hücrelerinin üretilmediğini düşünen, ancak üretimin sürdüğünü tespit eden bilim adamları, son olarak bir inmeden sonra dahi beyinde yeni sinir hücrelerinin oluştuğunu keşfetti ABD’nin California Eyaleti’nin Novata kentindeki Buck Yaşlılık Araştırmaları Enstitüsü bilim adamları, insan beyninin inmeden sonra yeni sinir hücreleri ürettiğini tespit etti David Greenberg başkanlığındaki ekibin, Proceedings Dergisi’nde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, insan beyni, beyin kanaması gibi özel durumlardan sonra, sanki oluşan hasarı gidermek istercesine yeni sinir hücresi üretiyor
Araştırma ekibi, inme sonucu hayatını kaybeden hastaların beyinlerinde yaptığı incelemede, yeni oluşmuş sinir hücreleri buldu Ekip, yeni sinir hücrelerinin özellikle kan damarları yakınında oluştuğunu, bunun da hücre çoğalmasına katkı sağladığını bildirdi Araştırma sonuçlarının, insan beyninde hasar gören bölümlerin tedavi yöntemlerine yardımcı olabileceği belirtiliyor (03 09 2006- Hürriyet)
Beyne bilim açısından bakış

Holistik yani bütüncül bir bakış açısından bu araştırmayı ele alırsak; Dr Beauregard, beyinde tek başına bir ‘Tanrı noktası’ bulunmuyor derken çok haklı çünkü bu tip faaliyet sırasında, duygulanma, benlik bilinci veya vücudu boşlukta betimleme gibi değişik fonksiyonlarla birlikte tüm beyin çapında daha karmaşık gibi gözüken ama daha bütüncül bir hareketlenme söz konusu
Beyinde tek bir nokta aramak modası geçmiş kartezyen görüşü savunmak olurdu ki, bedene ve insana holistik bir anlayışla yaklaşım günümüz bilim adamları bu anlayışı yenilemek için Dr Beauregard’ın ki gibi araştırmalar yapıyorlar Özellikle metafizikle yeni fizik arasındaki köprüyü ortaya çıkarmak için yıllardır araştırma yapan iki ünlü bilim adamının beyinle ilgili araştırmalarına kısaca bir göz gezdirmek bu konuda farklı düşünmek için çok yararlı olabilir…
Stanford üniversitesi beyin cerrahı Karl Pribram ve fizikçi David Bohm (Kuantum teorisyeni) insan beyninin holografik bir evrende, bir hologram gibi çalıştığını bilirdiler Hologram; cisim tarafından dağılan ışık dalgasının, eş titreşimde tepeler ve yarıklardan oluşan anlamsız, bulanık bir girişim deseni olarak bir plaka üstüne kaydedildiği merceksiz bir fotografik bir işlemdir Bu fotografik kayıt lazer gibi birleşik (aynı frekans ve aynı faza sahip iki veya daha fazla dalgadan oluşan) bir ışık altına yerleştirildiğinde üç boyutlu imgeler ortaya çıkar Hologramın herhangi bir parçası imgenin tamamını yeniden kurar…
Tüm şeylerin ve olayların mekansız, zamansız ve bölünmemiş olduğu tezahür etmemiş, örtülü bir titreşimsel -frekans düzeni vardır
Bu buluş metafizik ile fiziği birleştirme noktasına getirmiştir Eşyanın olayların, zaman ve mekanın farklı ve ayrı anlaşılan oluşum gerçeğinin altında tüm şeylerin ve olayların mekansız, zamansız ve bölünmemiş olduğu tezahür etmemiş, örtülü bir titreşimsel -frekans düzeni vardır Bizlerdeki hologram yani bütüncül, bütüne ait enerji zamansız ve mekansızdır…
Doğa üstü, doğanın bir parçasıdır
Doğa üstü, doğanın bir parçasıdır Tüm doğa ötesi fenomenler fizikteki nükleer fenomen gibi sadece o anda başka boyutları okuduğumuz anlamına gelmektedir Telepati, önceden bilebilme, şifa gibi olaylar zaman ve mekanı aşan boyutta oluşmaktadır Enerjinin buradan oraya gitmesine hiç gerek yoktur; zaten orası diye bir şey yoktur

Bohm, algıladığımız dünyayı vitrin olarak adlandırır “Tüm şuurumuz; geçmiş bilgimiz ile şu anki algısal verilerin kaynaştığı bir vitrindir Fakat egomuzun altında evrensel, mekansız ve zamansız hafıza yaşamaktadır Bunu hipnotik translarda devamlı görmekteyiz; zamanın rölatif ve göreceli olduğu trans altındaki bireyde farklı algılandığını net bir biçimde kanıtlayabiliriz ” diyor
Her birimiz holografik evrene doğar ve ilk ayları yaşamın tümü ile uyumlu bir birliktelikle geçiririz Hologramın o parçası henüz kendinin farkında değildir Bu hologramı taşıyan insan da kendi farkında değildir Farkındalık gelişir ve hologramdan çıkmış oluruz Beyin yapısındaki delta, teta, alfa, beta dalgalarında deneyimlediğimiz bilinç durumları ve bu durumlara denk gelen algılamalar arasındaki benzerlikler çok ilginçtir Bu nedenle de Dr Beauregard ‘ın “Beyin dalgalarını isteğe bağlı olarak yavaşlatmak olanak dışı” sözü bu bakış açısı içinde pek haklı sayılmaz Bir süje rölaksasyon-gevşeme yöntemleri ve araştırmayı yapan Dr Beauregard ve arkadaşlarının da tespit ettiği gibi yoğun bir meditasyon sırasında beyni alfa dalgalarından teta dalgalarına getirinceye kadar değişiklik yapabilir
BEYİN DALGALARININ EEG ÖLÇÜMLERİ
Beta Dalgaları – Uyanık Durumu
13 Hz’ den 30 Hz’ e kadar
…
Alfa Dalgaları – Rahatlama Durumu
8 Hz’ den 12 Hz’ e kadar
…
Teta Dalgaları – Meditasyon, Rüya Durumu
4 Hz’ den 7 Hz’ e kadar
…
Delta Dalgaları – Derin Uyku Durumu
1 Hz’ den 3 Hz’ e kadar
…
Bu ünlü iki bilim adamı, beynin Teta dalgaları yayma halini C G Jung’ un kolektif bilinçaltı diye adlandırdığı kavramla da özdeşleştiriyorlar ve bu noktada yaşamın ve hologramın arşetepik niteliklerini deneyimlediğimizi söylüyorlar Yeni bilimsel araştırmalar inanç alanında hiç zorlanmadan bazı metafizik gerçeklerle-fizik arasında bağlantı kurmamıza olanak sağlayacak gibi görünüyor dır
|