Prof. Dr. Sinsi
|
İstanbul’Un Baharda Mutlaka Görülmesi Gereken Yerleri!
Bahar mevsimi her şehre ayrı bir güzellik getiriyor, bunu kabul ediyoruz Fakat İstanbul için ‘bambaşka’ ve ‘eşi bulunmayan’ bir güzellik sunmuyor mu sizce de?

Kanlıca Yoğurdunu Kaşıklamak, Demli Çay İçmek İçin:
Boğazda Dilenci Vapuru
İstanbul’u denizden görün ve ona bir kez daha âşık olun Dilenci Vapuru, İstanbul Boğazı’nın her iki yakasındaki iskelelere uğraya uğraya Karadeniz’e, Anadolu ve Rumeli kavaklarına ulaşan tarifeli Boğaz hattı vapurlarına verilen isimdir “Dilenci Vapuru gibi dolaşmak” diye bir deyim bu nedenle kullanılmaktadır
Eminönü’nden Beykoz’a doğru Beşiktaş, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Kandilli, Anadoluhisarı, Paşabahçe, Çubuklu, Kandıra ve Yeniköy iskelelerine uğrayarak yol alan bu vapurlar sabah ve akşamları Boğaz manzaralı yolculukları İstanbullulara yaşatmaktadır
Niyetiniz gezmek, keyifli bir akşam geçirmekse, Kanlıca yoğurdunu kaşıklamak, demli çay içmekse, kente yavaş yavaş karanlık çökerken canınız Boğaz havası almak isterse, dilenci vapuru kaçırılmaz bir fırsat
Dilenci Vapuru Eminönü’nden Boğaz’ın kıyı semtlerine yol almaya devam ediyor

Günbatımının Şahlandığı Yer: Salacak
Günbatımının şahlandığı nokta Salacak’tır Kentin sembolü İstanbul silueti en güzel buradan görülür Dünyanın en görkemli siluetlerinden biri, Rumeli yakasındaki eski kentte Ahırkapı’dan başlayarak, Sultan Ahmed ve Ayasofya manzarasını kapsamaktadır Günbatımında Tarihi Yarımada’nın bu eşsiz görüntüsü en iyi karşı kıyıdan, Salacak’tan izlenir Salacak, Üsküdar’da yer alan, Şemsipaşa ile Harem arasında, Kızkulesi’nin karşısında bulunan kıyı ve arkasındaki semtin adıdır
Günbatımında Salacak’ta en özel köşelerinden biri olan Kırmızı Yalı’nın önündeki sahanlıktan, ön planda erguvanlar, sandallar, rüzgâr, deniz ve yalılarla birlikte izlendiğinde insana büyük bir keyif verir

Galata Mevlevihanesi’nde Sema
Mistik estetiğin en güzel örneklerinden biri burada yaşanabilir Beyoğlu’nun Tünel tarafında, Galip Dede Caddesi’nin başında bulunan eski mevlevihanedir Öndeki caddeye adını veren ve dergâhının 24 şeyhi olan Şeyh Galib’in padişah III Selim’le olan yakınlığı nedeniyle mevlevihane 1700’lerde altın dönemini yaşamıştır
Mevlevihane 1491 yılında Semai Mehmed Dede tarafından kurulmuştur 16 yüzyılda bir dönem tekke olarak kullanılmış, 1994’te Divan Edebiyatı Müzesi haline getirilmiştir
Yapının sağ tarafında, 1649 yılında inşa edilen bir çeşme vardır Cümle kapısı 1819 yılında yaptırılmıştır Eser, özgün çizgileriyle ampir tarzındadır 1970’li yıllarda yeniden restore edilen mevlevihanede belli dönemlerde sema gösterisi yapılmaktadır Mevlevihanelerde sema yapılan yer, evrenin temsil edildiği yerdir Postnişine selam verilerek başlayan sema ayini, yalnız İstanbulluların değil, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin de büyük ilgisini çekmektedir

Bu Sokağın Adını III Selim Koydu! “Soğuk Çeşme Sokağı”
Soğukçeşme Sokağı, Sultanahmet semtinde yer alan, üzerinde yeniden yapılandırılmış tarihsel ahşap evlerin bulunduğu küçük bir sokaktır Naziki Tekkesi şeyhinin konağı ve cumbalı ahşap evlerden oluşan bir sokaktır İstanbul ahşap mimarisinin bütün özelliklerini taşıyan bu cumbalı ve kafesli evlerin kimisi iki, kimisi ise üç katlıdır
Ayasofya Müzesi ve Topkapı Sarayı arasında yer alan bu sokak trafiğe kapalıdır Soğukçeşme Sokağı, adını yine bu sokakta bulunan, III Selim dönemine ait 1800 tarihli mermer bir Türk çeşmesinden almıştır
Çeşme tamamen yenilenmiş, eski kapının iki tarafına birer kapı daha açılmıştır Burası Gülhane Parkı'nın girişidir Yol çok dar olduğu için evler Topkapı Sarayı’nın duvarlarına yapışık olarak inşa edilmiştir Burada yapılan son kazılarda, sokağın güney ucunun yakınında, Ayasofya’nın kendisi kadar eski bir Bizans sarnıcı ortaya çıkarılmıştır

Osmanlı Sipahilerinin Alışveriş Merkezi: Arasta Çarşısı
Osmanlı döneminde sipahilerin malzemelerinin satılmasından dolayı Sipahiler Çarşısı olarak da anılmıştır
İstanbul’da, Sultan Ahmed Camii’nin hemen arkasındaki Torun Caddesi’nin kuzey kanadında yer alan Arasta Çarşısı, el sanatları eşyalarının satıldığı bir yerdir Çarşıda yetmişten fazla dükkân bulunmaktadır
Dar sokağın her iki yanındaki bu dükkânlarda halı, kilim, çanak, çömlek, İznik çinileri, tablolar, cam eşyalar, deri ceket ve boyun atkısı gibi geleneksel hediyelik eşyalar satılmaktadır Bu ürünlerin önemli bir kısmı özel tasarımlardır ve Kapalıçarşı gibi daha büyük yerlerde kolay kolay bulunmamaktadır

Bağdat Zaferi’nin Hatırası: Bağdat Köşkü Terası
Sultanların Haliç’i Boğaziçi’ni seyir için tercih ettikleri, Topkapı Sarayı’nın en güzel köşkü olan Bağdat Köşkü, 1639'da Sultan IV Murad tarafından, Bağdat zaferinin hatırasına, Mimar Kasım Ağa'ya yaptırılmıştır
Sekiz cepheli olan köşk, dört girinti, dört çıkıntı ve kubbe saçağıyla orijinal bir mimariye sahiptir Çepçevre saçağın tavanı dört köşe çıtalarla yapılmıştır
Köşkün üç kapısı ve yirmi iki penceresi vardır Kapılar, pencereler ve dolaplar fildişi ve sedeflerle süslenmiştir Duvarlar ve kemerler çinilerle süslüdür Köşkün içindeki görkemli bakır ocağın yanlarındaki gömme gözler ile bu gözlerin çevresindeki çiniler eşsiz bir sanat eseridir Bağdat Köşkü’nün güzelliğini artıran özelliklerden biri de, balkonunda “İftariye” diye bilinen tombak kaplı kameriyenin bulunduğu yerdir Burası, İstanbul’un en geniş ve en güzel manzarasını kucaklamaktadır

Ortaçağ İstanbul’unun Suyu: Bozdoğan Kemeri
Şehzadebaşı’ndan Bozdoğan Kemeri’ne doğru bakıldığında burada yaşayan geçmiş canlanıverir
Günümüzde Bozdoğan Kemeri olarak bilinen Valens Kemeri, Ortaçağ’da İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için inşa edilmiş kemerlerin en önemlilerinden biridir Farklı dönemlerde Osmanlı sultanları tarafından da onarılan bu kemer, İstanbul’un imarı sırasında altından geçirilen yolla, kentin en seçkin tarihi eserlerinden biri haline gelmiştir
Bugün ayakta kalan bölümü, orijinal uzunluğundan 50 metre daha kısa olan 921 metrelik bölümüdür Atatürk Bulvarı, kemerin taban kavislerinin arasından geçerek devam etmektedir

Tekfur Sarayı
7 ve 8 yüzyıldan itibaren Haliç kıyılarından tepeye devam eden surlara bitişik bölümde, geniş bir alana yayılmış Blakhernai Saray Kompleksi Osmanlı fethine kadar kullanılmıştır Blakhernai Saray Kompleksi, önceki dönemlerden günümüze kalan tek eserdir Burası 18 yüzyılda bir süre çini ve cam atölyesi olarak da hizmet vermiştir
Sarayın günümüze ulaşan tek pavyonu, surlara bitişik inşa edilmiş Tekfur Sarayı’dır Bugün çatısı olmayan üç katlı yapı 12 yüzyılda inşa edilmiştir Önünden küçük kemerli bir yolla girilen avlunun bulunduğu renkli cephe, tuğla ve taş sıralarıyla dekorludur

Yahya Kemal Bu Tepelerin Hangisinden İstanbul’a Baktı
Yedi tepeli kentin güzelliği buralarda yaşanır Roma İmparatorluğu’nun başkenti Roma gibi, İstanbul'un surlar içinde kalan bölümünün yedi tepe üzerinde kurulduğu bilinmektedir Bu tepelerin yerleri şu şekildedir:
1- Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultan Ahmed Camii’nin bulunduğu tepe
2- Çemberlitaş ve Nuruosmaniye Camii’nin bulunduğu tepe
3- Bayezid Camii, İstanbul Üniversitesi ve Süleymaniye'nin bulunduğu tepe
4- Fatih Camii’nin bulunduğu tepe
5- Yavuz Selim Camii’nin bulunduğu tepe
6- Edirnekapı semtinde, Mihrimah Sultan Camii’nin bulunduğu tepe
7- Kocamustafapaşa semtinin bulunduğu tepe
Bir başka tepeden
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan
Yahya Kemal Beyatlı
İstanbul’un bahara girerken gezilip görülmesi gereken yerleri bunlarla sınırla sanmayın! İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A Ş , her biri İstanbul’un semtlerine birer inci gibi serpiştirilmiş 100 görülecek ve yaşanacak yeri, tek kitapta topladı Araştırmacı ve aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan Bahar Kaleli tarafından hazırlanan “İstanbul’un 100 Görülecek ve Yaşanacak Yeri”, okuyucuya tarihi mekânlarla ilgili önemli bilgiler vermesinin yanı sıra farklı gezi güzergâhlarını takip ederek kendi gezi planını yapma imkânı sunuyor
Özel olarak çekilmiş 200’den fazla fotoğrafla desteklenen kitap, “Görülecek Yerler” ve “Yaşanacak Yerler” olarak iki bölüm halinde hazırlanmış Aralarında Topkapı Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Bozdoğan Kemeri, Kariye Müzesi, Tekfur Sarayı, Kılıç Ali Paşa Camii, Nusretiye Camii ve Neve Şalom Sinagogu’nda yer aldığı pek çok tarihsel yapı, “Görülecek Yerler” başlığı altında toplanmış Görülecek yerlerin dışında tarihten gelen izlerle büyük olaylara ve anılara tanıklık eden Soğuk Çeşme Sokağı, Üsküdar, Yedi Tepe, Haliç, Zeyrekhane ve Salacak “Yaşanacak Yerler” başlığı altında anlatılmış Samimi bir üslup ve detaylı bir anlatımın hakim olduğu kitap, Bahar’da İstanbul’u yeniden keşfetmek isteyenler için başucu rehberi olmaya aday
|