Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
davetlisiniz, hüdai, makamına

Hüdâî Makamına Davetlisiniz

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hüdâî Makamına Davetlisiniz



Hüdâî makamına davetlisiniz


Hüdâî Makamı Üsküdar
Marmara'nın sahiline sedefle işlenmiş bir Osmanlı ruhudur Üsküdar
Her sokağında her taşında, bir eski zaman musikisi duymak ve de hissetmek hala mümkündür Yer yer tarihi camilerin avlularına serpilmiş çınarların altında kendini bulmak isteyen insanlara şahit olabilirisiniz Kimilerinin varlık kapısında tükendiği bu dünyada, yokluk kapısında varlığı bulan bir gönül sultanının izine düştük
İstanbul'un her semti, birbirinden derin çizgilerle ayrılan farklı yaşam tarzlarına, şehir kültürüne, mimari yapıya sahiptir Üsküdar, yaşayanlarının mütevazılığı, mimari yapısının mistisizmi ve yüreğinde misafir ettiği ya da misafir olduğu Allah dostlarının oluşturduğu manevi atmosferin hissedildiği semtlerin önde gelenlerindedir
Üsküdar'a giderken başlar manevi yağmur, ıslatır içinden Allah dostlarının geçtiği sokaklarda insanı Üsküdar'da, özellikle gönül makamlarının yükseğine çıkmış Aziz Mahmud Hüdâî (ks) makamına varanlar, önce ıslanır yağmurdan, sonra yağmur olur gözleri
Hüdâî İle Yoldaş Olmak
Anlatılan odur ki Üsküdar'ın mana fatihi Hüdâî Hazretleri, sağlığında ve de ölümünden sonra, insanların kendisini gelip ziyaret etmesi için çağrıda bulunmuş ve bir de dua etmiş: "Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir Bizi sevenler denizde boğulmasın, ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin"
Bu çağrıya uyan yüzlerce insan, her gün onun kapısına varıyor Bir türlü önümüzden ayrılmayan nefsimizi, biraz olsun frenleyip düştük Hüdâî Hazretlerinin izine Üsküdar iskelesindeki kalabalıktan bir süre kopup yürüdük çarşıya doğru Çarşı eskiye nazaran yeni şeyler satsa da kendi derinliğinde, eski zaman çizgilerini hala taşıyor Çarşıda her türden esnaf bulunsa da Bursa çarşılarında nefisini ayaklar altına almış kadılık kaftanı ile ciğer satanlara rastlamak mümkün değil
Çarşıda kendinden alıp kendinden satan devrin alış verişlerinden kurtulup, Üsküdar Meydanından şehrin yüreğine doğru ilerleyen yolun az ilerisinde, yokuşa sürüyoruz ayaklarımızı Yükseğe olaşmanın yolunun yokuşlardan geçtiği bir an içimizden geçiyor öylesine Yokuşun en altından bakınca, Hüdâî Camiinin minaresi, deniz feneri gibi yol gösteriyor, kendi içinde kaybolmuş biz kayıp denizcilere
Yokuşun sonuna yaklaştıkça yol kenarlarından gül kokusu geliyor, Hüdâî Hazretlerinin anısına yapılmış ürünleri satan dükkanlardan
Öncesi Hüzün Sonrası Huzur
Külliyenin giriş kapısındaki yazıda, "Bu meşet Allah yolundakilerin cesetlerinin, ruhlarının toplandığı yerdir Azizim; buraya edeple gir Burası Hüdâî'nin pâk türbesidir Ey gönül; eğer ilâhi zevki tahsil edeyim dersen böyle yap Hüdâî'nin kapısından giren elbet nasibini alacaktır"
Hüdâî Hazretlerin "davetlileri" bu kapıdan içeri girerken edeplerini kuşanıp günahlarını bir mendilin arasına sıkıştırıp öyle giriyorlar
Dedikleri gibi türbeye davetli olanlar ellerinde kendinden istenenlerle geliyorlar Kimisi şeker, kimisi tatlı, kimisi seccade getiriyor Hüdâî Hazretlerini ziyarete gelenlerin çoğu, rüyasında Hüdâî Hazretleri tarafından türbeye davet edildiklerini belirtiyor Davete icabet ederken de gelenlere ikram edilmesi için bir şeyler getirmesi isteniyor rüyasında


Hukukçulara Öncelik
Görevlilerden biri bu konuda bizimle tecrübelerini paylaşıyor Türbeyi ziyarete gelenlerle konuştuklarında, bazı günler aynı şehirden gelenlerin çoğunluğu dikkat çekiyor Bazı günler gurbetçiler çoğunlukta oluyor Özelikle de hukukçu olan Hüdâî Hazretleri, hukukçulara özel ilgi gösteriyor Onları rüyalarında özel olarak çağırıyor
Bir gün türbeye bir genç delikanlı geliyor Bitmişliği, tükenmişliği, umutsuzluğu yüzünden okunuyor Genç, türbeye girip davete icabet edip çıkarken, içindeki huzur dışına yansıyor Bu durum görevlinin dikkatini çekiyor Halini sorunca, kendisinin hukuk fakültesinde okuduğunu, büyük sorunlar yaşadığı bir gece, rüyasında Aziz Mahmut Hüdâî Hazretlerinin kendisini ziyaret etmesini söylediğini, bu sebeple de Niğde'den kalkıp geldiğini söylüyor Hüzünle gelip huzurla ayrıldığını da sözlerinin sonuna ekliyor
Kapısında Edeple
Sizi türbenin kapısında çok beklettim biliyorum Ama ev sahibinin hoşnutluğu için önce edebi bilmekte fayda var derim
Kapıdan içeri adımımızı atıp çıktık merdiven basamaklardan ağır ağır Merdiven boşluklarının yanında, önlerine konulan sütü içip uykuya dalmış kediler, Hüdâî kapısının keyfini sürüyor
Merdivenlerin solunda türbe, üst yanında camii, sağ tarafta da külliye ve abdest hane bulunuyor
Önce külliye vakıf haline gelmiş Vakfın kapısını her çalana yardım edilmeye çalışılıyor Herkes istediği yardımları bu vakıftan alabiliyor Ekmek isteyene ekmek, çorba isteyene çorba, hasta olana ilaç, yaşlı olana yatak ve ve ruhu yaralı olana merhem sunulmaya çalışılıyor Bu Hüdâî Hazretlerinin vasiyetinin en güzel sonuçlarından biri
Şadırvanda abdest alanlar camiye varıp namaz kılıyor Camii ve külliyede ahşap Osmanlı mimarisinin izlerini görmek mümkün İkindi namazının huzuru ile camiden çıkıp türbeye giriyoruz

ve Huzurdayız
Giriş kapısının hemen karşısında, Hüdâî Hazretleri tarafından öğrencileri için açılmış su kuyusu var Şimdilerde musluk takılarak çeşme yapılmış Halk arasında bu su, zemzeme benzetilir Gelenlerin bazıları şifa niyetine bu sudan içer
İç mekana geçtiğimizde, türbelerin bulunduğu alandan önce, bir ara mekan daha var Burada Hüdâî Hazretlerinin kullanmış olduğu eşyalardan bazıları var En dikkat çekici olanı, demirden yapılmış ince ve naif kuyu çıkrığı, selamlıyor bizi Burada Hüdâî davetlilerinin getirdikleri, yiyecek, eşya vb misafirlere ikram ediliyor
Türbenin bulunduğu makama giriyoruz Derin bir sessizlik Sadece dudaklar kıpırdıyor Hüdâî Hazretlerinin huzurunda yapılan dualar, İstanbul'un ötesine kadar ulaşıyor Suskunluğumuz biraz edep, biraz da dünyalıkları kapıda bırakamamamızdan kaynaklanıyor
Güneş, istemeye istemeye Marmara'nın derinliğine dalıp yerini karanlığa bırakmaya hazırlanırken, ayrılıyoruz edeple makamdan
BAZI KERAMETLERİ
Padişahlar Eline Su Döker
Rivayete göre Aziz Mahmud Hüdâî Hazretleri bir gün, Sultan Ahmet Han'la sarayda sohbet ediyordu Bir ara abdest tazelemek istedi İbrik ve leğen getirdiler Padişah hocasına hürmeten ibriği eline aldı ve abdest suyunu döktü Sultan Ahmet Han'ın annesi de kafes arkasında havluyu hazırlamıştı
Valide Sultan kalbinden; "Aziz Mahmud Hüdâî'nin bir kerametini görseydim" diye geçirmişti Bunun üzerine Mahmud Hüdâî, Valide Sultan'ın gönlünden geçenleri anlayarak; "Hayret! Bazıları bizim kerametimizi görmek isterler, padişahın elimize su döküp, muhterem validelerinin havlu hazırlamasından daha büyük keramet mi olur?" buyurdu
Meşhur Hüdâî Yolu
Sultanahmet Camii'nin açılacağı gün, cuma hutbesini okuma şerefi Aziz Mahmut Hüdâî Hazretlerine verilir Ancak o gün deniz kabına sığmaz, rüzgar kamçı kamçı dolanır Dalgalar kubbe kubbe gelir, sahili döverler Sular zeminde patlarlar gülle gibi Ama Hüdâî Hazretleri fırtınaya aldırmaz, Sarayburnu'na doğru açılırlar Teknenin geçtiği yerde derya sütliman olur Talebeleri ardı sıra ilerler, adeta tünelden geçerler
İşte bu, ehline aşikar yol, zaman zaman sandalcılar tarafından kullanılır Hoş, Üsküdarlı kayıkçıların tamamı ona intisaplıdır Netameli havalarda "Ya Rabbi şeyhimin hatırına" der, sığınırlar Hüdâî Yoluna Söz konusu geçit daima sakin, daima emindir
HAYATININ DÖNÜM NOKTASI
Hüdâî Hazretlerine yokluk kapısından varlığa giden yolun kapısını açan olay, Bursa'da kadı iken baktığı bir davadır Bir kadın gelerek kocasının " Hacca gitmezse seni boşarım" dediğini Ancak Hacca gitmesine zaman ve imkan ve olmadığı halde hacca gittiğini söylediği anlatır ve kocasından şikayetçi olduğunu belirtir
Hüdâî Hazretleri şikayet edilen kocayı mahkemeye çağırır Olayı anlatmasını ister Adam istemeye istemeye olayı anlatır
Yıllarca içinin Hac ile yandığını ama fakirlikten gedemediğini söyler Hacca birkaç gün kala, Üftâde Hazretlerine gittiğini, onun da kendisini Eskici Mehmet Dedeye gönderdiğini söyler Mehmet Dedenin kerameti ile arife günü hacca gittiklerini, bütün görevlerini yaptıktan sonrada döndüklerini anlatır
Ancak anlatılanlar ikna edici değildir Kadı delil ister Bursalı hacılarla görüştüğünü onlara emanet verdiğini belirtir Mahkeme Bursalı Hacılar gelene kadar ileri tarihe ertelenir Beş altı ay sonra, Bursalı hacılar döndüğünde mahkeme yeniden kurulur Adamın anlattıkları doğrudur Adam hacca gitmiştir Mahkeme adamı haklı bularak davayı kapatır Yalnız asıl dava şimdi Hüdâî Hazretleri için başlar
Hacca giden adamın peşine düşer Kendisini Hacca götüren adamı sorar Eskici Mehmet Dede cevabını alınca, doğru yanına gider Eskici Mehmet Dede onu yokluk kapısı Üftâde Hazretlerinin yanına gönderir
Üzerinde kadılık kalfanı atı ile mağrur şekilde Üftâde Hazretlerinin makamına çıkar Üftâde Hazretleri bahçede çalışmaktadır Gurur ve kibirle; Ben Bursa kadısıyım Üftâde ile görüşmek istiyorum" der Bahçede çalışan Üftâde Hazretleri: "Ne yapacaksın onu" diye sorar Hüdâî hazretleri Onunla görüşmek istiyorum der
Bunun üzerine Üftâde Hazretleri; "Üftâde benim, lakin yazıklar olsun ey Kadı Efendi! Herhalde yanlış yere geldiniz Burası yokluk kapısıdır ve biz bu kapının kuluyuz Halbuki sen varlık sahibisin Bu halde ikimizin bir araya gelmesi mümkün mü? Senin ilmin, malın, mülkün, şanın ve mamur bir dünyan var Bizim gibi kulların Allah'tan başka kimsesi yoktur der
Büyük umutla geldiği kapı bir anda üzerine kapanmıştır Koca kadı yıkılmıştır Deyim yerinde ise "ocağına düştüm" der Üftâde Hazretleri: "Bize talebe olacaksan kadılıktan istifa edip, üzerindeki kadılık elbisesi ile Bursa sokaklarında ciğer satacaksın" der
Malı, mülkü, makamı elinin tersi ile iter Bursa sokaklarında " Ciğercii!" diye bağırdıkça, ciğerleri yanar Yandıkça pişer, piştikçe yanar, yandıkça pişer8230;

TÜRBEDE KİMLER VAR
Türbede Aziz Mahmud Hüdâî Hazretlerinin yanı sıra, oğulları Evliya Mehmet Muhtar Efendi (1595), Mustafa Ebrar Efendi (1595), Ali Murtaza Efendi (1601), Abdülvahid Efendi (1611), Ahmet Sıddık Efendi (1624), kızları Ayşe Hanım (1600), Fatma Zehra Hanım (1624), Zeynep Hanım (1642) ve torunu Fatma Zehra Hanım (1642) olmak üzere on bir sanduka bulunmaktadır
ESERLERİ
1) Nefais-ül Mecalis, 2) Tecelliyat, 3) Divan-ı İlahiyyat, 4) Vakıat, 5) Tezakir-i Hüdâî, 6) Ahval-ün Nebiyyil Muhtar Aleyhi Salevatullah-il Melik-il Cebbar, 7) Haşiye-i Kuhistani fi Şerh-i Fıkh-ı Gidani, 8) Tarikat-ı Muhammediyye, 9) Mensur Mevlid-i Nebi
NASIL GİDİLİR?
İstanbul ili Üsküdar ilçesi Gülfem Hatun Mahallesi, Mektep Sokak, Aziz Mahmut Hüdâî Camisi'nin avlusunda bulunan bu türbeye, araç yada vapurla gidilebilir Üsküdar iskelesinden Üsküdar meydanına, oradan da semt merkezine giden yol takip edilir Bankaların bulunduğu yerden sağa dönen Tepsi Fırını sokak takip edilerek ziyaret edilebilir
KİMDİR?
Osmanlı devri İstanbul velîlerinin büyüklerindendir Asıl adı Mahmûd'dur "Hüdâî" ismi ve "Azîz" sıfatı kendisine sonradan verilmiştir Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri'nin neslinden olup, Seyyiddir
Aziz Mahmud Hüdâî (ks), Celveti Tarikatının piridir Şereflikoçhisar'da 1541 yılında doğmuş, çocukluğu orada geçmiş ve ilköğreniminden sonra İstanbul'a gelerek Ayasofya Medresesi'nde öğrenim görmüştür
Bu arada Halveti şeyhlerinden Muslihüddin Efendi'den tasavvuf dersleri almıştır Nazırzade Muslihuddin Efendi Edirne'de Sultan Selim Medresesine atanınca Hüdâî Efendiyi de beraberinde götürmüştür Ardından hocasıyla birlikte Şam ve Mısır'a gitmiştir Orada Halvetiye Şeyhi Kerimüddin Efendi'den Usul-i Esma dersi görerek tasavvuf yolunda ilerlemiştir
Bundan sonra hocasının Bursa kadılığına tayin edilmesi üzerine O da Bursa'ya gelmiş, Ferhadiye Medresesi'nde müderrislik yapmıştır Nazırzade Ramazan Efendi'nin 1576'da ölümü üzerine de onun yerine Bursa Kadısı olmuştur
Üftâde Hazretleri ile tanışır onun kadılığı bırakıp ona talebe olur Üftâde Efendi Hazretlerinin en iyi öğrencilerinden olur Bir süre sonra da Üftâde Hazretleri, onun kemale erdiğini görür ve İstanbul'a gönderir
İstanbul'da Sultan I Ahmet (1603-1617) zamanında Üsküdar'da kurduğu dergâhında öğrenciler yetiştirir Küçük Ayasofya ve Fatih Camilerinde tefsir, hadis ve fıkıh dersleri vermiştir Otuza yakın Arapça ve Türkçe kitabı bulunmaktadır Bugün bu yazma kitaplar, Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi'nde bulunmaktadır Aziz Mahmud Hüdâî Efendi İstanbul'da 1628 yılında ölmüştür
YOL NOTLARI
O, bir asra yakın ömür sürmüş ve sekiz pâdişâh devrini görmüştür
Her Pazar sabahı Hüdâî vakfında şifa niyetine çorba dağıtılır, içebilirsiniz
Avrupa yakasından vapurla gelerek Üsküdar'ı uzaktan seyretmek güzel olur
Bilen bir kayıkçıyı bulursanız, sizi denizde Hüdâî Yolundan götürür
Hüdâî Hazretlerini ziyaretten önce yada sonra, sahilde bulunan eski konaklardan birinde çayınızı içerken boğazı seyredebilirisiniz
Hemen yakındaki Çamlıca Tepesini de görmeniz mümkün


Hasan Mahir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.