Mükemmellik Hastalığı... |
07-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mükemmellik Hastalığı...Çok iyi olmanın nesi kötü? Psikolog Mehmet Gülengöz “Mükemmellik” ve “Hastalık” kelimeleri yan yana güzel durmuyor, ancak hepinizin bildiği gibi böyle bir hastalık var Bugünkü yazımın konusu bu olacak ama baştan uyarayım, ben de bir bu hastalığın pençesinde kıvrananlardan biriyim Dolayısıyla okuduklarımı, düşündüklerimi bu hastalığım nedeniyle size farklı aksettirebilirim Bu nedenle yazımın sonuna birkaç kaynak ekleyeceğim, bu ve benzeri kaynaklara ulaşmanız, uzman psikologların imzasını taşıyan kitaplar/yazılar okumanız sizler için çok daha faydalı olacaktır Öncelikle Sevgili Ali Rıza SARAL’ ın “Hata Yapmak ” başlıklı yazısını okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum Gelelim hastalığım(ız)a; Mükemmellik hastalığının yani diğer bir adıyla mükemmeliyetçiliğin en basit tarifi “Yaptığı işin tek seferde mükemmel olmasını istemek”tir Kulağa çok da kötü gelmediğini biliyorum, zaten bu nedenle yaygındır Öncelikle mükemmeliyetçiler kendilerinin ne olduklarının farkındadır -tıpkı benim gibi-, ancak genellikle bilmedikleri şey yalnız olmadıklarıdır Hemen bu son cümleden dolayı “o halde sen nereden biliyorsun” diyeceksiniz, hemen söyleyeyim bilmiyordum, kitapta böyle yazıyor, öğrenmiş oldum Evet, işin güzel tarafı bu; yalnız değiliz, rahat rahat konuşabiliriz Bundan sonra yazacaklarımı geniş zaman kipinde yazacak olmam sizleri yanıltmasın, yazılanlar “bilen” birinin yazdıkları değil okuyan kişinin aktardıklarıdır Mükemmeliyetçiliğin nedenleri Uzmanlar mükemmeliyetçiliğin kaynağını/sebeplerini ta çocukluğa kadar uzatıyor Özellikle anne-babaların çocuklarını sürekli eleştirmeleri ancak pek takdir etmemeleri, istediklerinin yapılması ölçüsünde onları ödüllendirmeleri ve genelde ilk çocuklarını “daha akıllı/uslu/yetenekli” olarak görmeleri ve tanımlamaları mükemmeliyetçiliğin başlıca nedenleri olarak gösteriliyor Sürekli eleştirilme ama takdir edilmeme zaten toplum olarak genel hastalığımız değil mi? Çocukları izleyin, bu söylediklerimin fazlasını göreceksiniz Bir eğitimci olarak çok sıklıkla karşılaştığım bir durumdur mesela; bir çocuk topluluk önünde ödüllendirileceği zaman hemen diğer çocuklar arasında fısıldaşmalar, gülüşmeler, parmak ile işaret etmeler vs gözlersiniz Özellikle ergenlik çağında ve de gençler arasında eleştirme çok ama takdir azdır Gençlerin birbirlerine gayet normalmiş gibi “salak”, “geri zekalı”, “aptal” vs şeklinde hitap ettiklerini sıkça görürsünüz Hem Cem Yılmaz’ın dediği gibi bağıra bağıra söylenir bu sözler, takdir ise alçak sesle yapılır… Bunun dışında toplumsal baskı ve medya da mükemmeliyetçiliğin tetikleyicileri arasında sayılır Bu ikisinin sürekli olarak gözümüze soktuğu kavramların başında hep “mükemmel” sıfatı vardır; mükemmel ilişki, mükemmel evlilik, mükemmel sevgili, mükemmel iş, mükemmel araba vs Hani filmlerdeki artistler hep güzeldir yakışıklıdır… Esasında hiçbir şey mükemmel değildir, her “normal” evlilikte sorunlar, ilişkilerde tartışmalar, anlaşmazlıklar yaşanır Hiçbir şey mükemmel olarak değerlendirilemez, hani derler ya her güzelin bir kusuru vardır Kabul etmesi zor ama (!) Yüzüklerin Efendisi filminin güzel yıldızı Liv Tyler terleyebilmekte ve af buyurun kötü kokabilmektedir, çünkü gerçek hayatta o filmdeki gibi bir Elf ırkı yoktur Sayılan nedenlerden ve daha sayamadığımız nedenlerden dolayı, insan kendisi için hep en uzak/en erişilmez hedefler koyma eğilimindedir Yaptıklarını küçük görme ve hedeflerini büyütmenin psikoloji dilinde güzel bir karşılığı vardır; teleskopik düşünme… Teleskopik düşünmede yaptıklarımıza ve hedeflerimize bakarken bir teleskop’un her iki ucunu da kullanırız, hedeflerimize teleskopun altından bakıp büyültür, yaptıklarımıza ise üstten bakıp küçümseriz Mükemmeliyetçiliğin nedenleri ve kaynakları üzerinde daha çok durulabilir, örnekler çoğaltılabilir Ancak tüm bunlardan daha önemlisi mükemmeliyetçiliğin bir insana neler kazandırdığı veya kaybettirdiğidir Mükemmeliyetçiliğin sonuçları Başta da belirttiğim gibi bir eğitimci olmanın avantajı ile çocukları gözlemlediğinizde mükemmeliyetçiliğin tüm sonuçlarını en çarpıcı biçimde görebiliyorsunuz Bu nedenle kendi hastalığımı da fark etmemi sağladıkları için öğrencilerime sonsuz şükran borçluyum Aktif/girişken çocuklar ve pasif çocukları incelediğinizde çarpıcı biçimde pasif çocukların çok daha düzenli olduğunu, girişken (ve hatta daha başarılı) çocukların ise daha düzensiz/özensiz olduğunu görüyorsunuz İşte mükemmeliyetçiliğin en büyük zararı bence bu; bir korku kültüründen besleniyor ve korku kültürünü besliyor Korku kültürü üzerinde daha fazla duracağım, zira bana göre konunun can alıcı yeri burası Sürekli eleştirdiğimiz/eleştirildiğimiz ve pek az takdir ettiğimiz/edildiğimiz toplum yaşamı içinde kelimenin tam anlamıyla bir korku kültürü’nün hâkim olmasına hizmet ediyoruz Yapılanları takdir etmemek, beğenmemek, küçümsemek insanı hep beğenilmeme, takdir edilmeme, küçümsenme eğilimine itiyor Daha iyi, kusursuz, eleştirilemeyecek işler peşine düşmenin kaçınılmaz karşılığı ise mükemmeliyetçilik oluyor Mükemmeliyetçi iseniz sizin için “ya hep ya hiç” mantığı geçerlidir Yani bir iş yapılacaksa bu ya en iyisi olmalıdır ya da hiç olmamalıdır Bir işe girişecekken detayları ve sonucu o kadar düşünürsünüz ki kafanızı meşgul eden tüm bu ayrıntılar işin kendisinin önüne geçer Çoğunlukla da başladığınız işi bitiremez, hep ötelersiniz Garip ama gerçektir ki mükemmeliyetçilerin genel sorunu işleri zamanında bitirememektir Mükemmeliyetçi bir öğrenci ayrıntılarla öylesine haşır neşir olur ki söz gelimi bir sınava çalışacakken çalışma masasının tertip ve düzeni, kalemi silgisi vs kullandığı tüm malzemeler önem kazanır Üniversite yıllarında kaldığım öğrenci yurdunun okuma salonlarında benim gibi kitap defter yapıştıran, kalem tamir eden, ders notlarını temize çeken (!) öğrenci çok görmüşümdür Neticede başarılı olmak için diğerlerinden daha önce şartlanmış, enine boyuna düşünmüş olmanıza rağmen zaman geçmiş, son ana yaklaşılmış ve siz genel olarak hiçbir şey yapmamış olursunuz Ve son anda çalışmak için sabahlamalar, uyanık kalma yarışları, son dakika koşuşturmaları başlar “İyi” asla yeterli değildir, mükemmel olmak gereklidir Tüm ödülleri toplamalı, en iyi siz olmalısınızdır Daha azıyla yetinemezsiniz, insanların size olan güvenini boşa çıkarmamalısınızdır, herkes sizi gözetlemektedir, vs Paranoyaklık derecesine kadar uzanan bir yolun başındasınızdır aslında… Sadece aklınıza değil bedeninize de zarar verirsiniz Uyanık kalmak için kahve/kola/çay türü “uyarıcı” arayışları başlar Garip bir şekilde alakasızmış gibi gelen yerlerde uyuşturucu haberlerine rastlarsınız sonra… Sporla uğraşıyorsanız veya bedeninizi kafanıza takmışsanız farklı kimyasal maddelerin eline düşersiniz Diyete başlar ve en küçük aksaklıkta bitirirsiniz, verdiğiniz kiloları fazlasıyla geri alırsınız Olacaksa mükemmel olmalıdır çünkü Beslenmenin kendisi bir düzensizlik haline geliverir birden… Mükemmeliyetçilikten kurtulma yolları Kurtuluş falan yok, kelin ilacı olsa başına sürermiş değil mi? Şaka bir yana şimdi hep birlikte bizlere önerilen kurtuluş çarelerini okuyalım; • Kusursuz olmaya çalışmakla neler kazandığınızı ve neler kaybettiğinizi düşünün • Eleştirel düşünce sistemi yerine mantığınızı kullanın, daha gerçekçi olun Eldeki imkanlar dahilinde elde edilen sonucun yeterince makul kabul edilebileceğini düşünün • Sonuca odaklanmayın Mükemmel olmayan sonuçların sandığınız kadar kötü olmadığını görün/kabul edin Aksine işleri sürdürebilmenin/sonuçlandırabilmenin keyfini yaşayın • Her işiniz için katı zaman sınırları belirleyin Bir iş için ayırdığınız süre bittiğinde işin nasıl olduğuna çok fazla takılmadan mutlaka diğer işinize geçin • Eleştirileri kişiliğinize yapılmış bir saldırı olarak görmeyin Hatanızdan dolayı eleştiriliyorsanız hatalı olduğunuzu kabul edin ve hata yapmaya hakkınız olduğunu belirtin Ben kendimce bu önerilerin içinde zaman kullanımının daha önemli olduğunu düşünüyorum Bu konuya ilişkin bir yazıyı ileri bir tarihte kaleme alma düşüncesiyle yazımı burada noktalıyorum |
|