Prof. Dr. Sinsi
|
Sosyal Biliş...
Sosyal biliş teriminin Bruner ve Tagiuri (1954) tarafından ortaya atıldığı yönünde yaygın bir inanç varsa da, terimin ilk olarak 1944'te Heider ve daha sonra 1952'de Asch tarafından kullanıldığı kaydedilmektedir Ancak sosyal biliş, bir araştırma alanı ve yaklaşımı olarak 1980'lerden itibaren sosyal psikolojide hakim bir konuma gelmiştir
Sosyal biliş kavramı, genel olarak enformasyonların alınması ve hatırlanması gibi bilgi işlem süreçlerini etkileyen faktörler bütününü ifade etmektedir Söz konusu enformasyonlar, kişilerin ve gözlemcinin yargıları ile bu süreçlerin ilişkilerine İlişkin' enformasyonlardır (Hamilton, 1979)
Bir başka tanıma göre sosyal biliş, 'sıradan insanın diğerleri hakkındaki düşünce tarzlarının ve insanlar hakkında düşündüğünü nasıl düşündüğünün incelenmesini' (Fiske ve Taylor, 1984) kapsamaktadır İlk tanımın perspektifi daha ziyade enformasyonların alınması ve temsiliyle ilgilenmekte ve kişilerin belleğine önem vermektedir İkinci tanım ise naif sosyal psikoloji ve izlenimlerin oluşumunu öne çıkarmaktadır
Sosyal Algı-
Sosyal algı terimi, bireyin diğerlerini, tanıma, anlamlandırma süreçlerini ifade etmektedir Sosyal psikolojide sosyal algı, geniş bir konu oluşturmakta ve bu konuda yapılan araştırmalar, bireyin diğerlerinin özelliklerini ve davranışlarını algılama tarzı, bu süreçte etkili faktörler ve sosyal algının sonuçlan gibi sorunlara odaklaşmaktadır Söz konusu sorunlar, sosyal biliş, izlenim oluşumu, kategorizasyon, şemalar, stereotipler, günlük psikoloji, vb başlıklar etrafında irdelenmektedir
Sosyal Karşılaştırma-
Bireyin kendisi hakkında bir fikir edinebilmek veya sahip olduğu fikri korumak için kendini diğerleriyle karşılaştırma sürecidir Sosyal karşılaştırma, kıyas noktası olarak alman kişi veya gruplara bağlı olarak farklı şekiller alır; örneğin aşağı doğru karşılaştırma, yukarı doğru karşılaştırma, benzerleriyle karşılaştırma gibi Ayrıca karşılaştırma boyutuna göre de farklı şekiller alabilir; örneğin, yeteneklerin karşılaştırılması, bilgi ve becerilerin karşılaştırılması gibi
Sosyal Bulaşma-
Sosyal bulaşma (social contagion) terimi, insanların kalabalık içindeki uç davranışlarını açıklamaya çalışan Gustave Le Bön (1896) tarafından ortaya atılmıştır
Kalabalık içindeki insanların radikal bir dönüşüme uğradığını, şiddet ve coşkularını ifade etmede, hain, irrasyonel, hayvanı ve pervasız olduklarını gözleyen Le Bön, tıbbi deneyimlerinden yola çıkarak, hastalıkların bulaşması ile coşkuların bulaşması ve bunun sonucunda kalabalık içinde aşırı davranışların ortaya çıkması arasında bir analoji kurmuştur Bu açıdan sosyal etkinin özel bir biçimine gönderen sosyal bulaşma kavramı, kalabalık içinde duygu, düşünce ve davranışların hızlı bir şekilde yayılmasını ifade etmektedir
Sosyallik-
XX yüzyıl başında Georg Simmel tarafından ortaya atılan sosyallik (sociability) terimi, bireyin diğerleriyle kurduğu kişisel ilişkiler bütününe göndermektedir Bu anlamda, aile üyeleri, akrabalar, arkadaşlar, dostlar, komşular, iş/çalışma arkadaşları ve benzeri kişiler arası tüm ilişkileri kapsamaktadır
İşlemsel olarak sosyallik, bireyin düzenli olarak ilişkide olduğu kişilerle oluşturduğu sosyal ağın genişliği veya darlığı boyutunda kavramsallaştırılmaktadır Dolayısıyla sosyallik, bir bakıma birey (veya grubun) sahip olduğu 'sosyal sermaye'yi ifade etmekte ve sosyallik düzeyi, bu sermayenin ya da kaynağın büyüklüğünü yansıtmaktadır
Sosyal Mesafe-
Hall'in tipolojisinde üçüncü tabakayı belirleyen bu mesafe (social distance), yaklaşık olarak 1 25 m ile 3 70 m arası mesafeyi belirtir Bu mesafenin bireyin ilişki ve etkinliklerine hakimiyetinin sınırlarıyla çakıştığı söylenebilir Bu alan, kişisel olmayan ilişkilere, nezaket ilişkilerine ve iş ilişkilerine ayrılmıştır
Hail diğer mesafeleri olduğu gibi, sosyal mesafeyi de 'yakın' ve 'uzak' kısım olmak üzere kendi içinde ikiye ayırır Birlikte çalışan insanlar (patron-sekreter, resepsiyon memuru-müşteri, vb ) yakın sosyal mesafeyi kullanırken, yabancılar 'uzak' sosyal mesafede (insanların karşıdakine "şöyle bir uzaklaş da sana bakayım" dedikleri mesafe) tutulur
Suçluluk-
Suçluluk (sense of guilt, culpabüity) terimi, bir hata yaptığı bilincine sahip bireyin durumu veya duygusunu ifade etmektedir Suçluluk, esas olarak moral bir duygudur, zira iyi veya kötünün ne olduğunu belirleyen moral bilinç olmadan hata kavramı da var olamaz Suçluluk duygusu, çeşitli toplumlarda sosyal kontrolü sağlamanın ve hatta manipülasyonun temelini oluşturmaktadır
|