Düşünmeye Alışmak Gerek!! |
07-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Düşünmeye Alışmak Gerek!!DÜŞÜNMEYE ALIŞMAK GEREK * Nasıl ki kaslarımız hareket ettikçe gelişiyorsa, Düşünce Gücü de düşünme alıştırması yapa yapa gelişir Düşünce ilk anda sanıldığı gibi kendiliğinden oluşan bir iş değildir Bunun için önce boşalmak ( ki bu da bir çabayla başarılır ), sonra istediğimiz konuyu aklımıza tesbih etmek ( çekmek ) gerekir * Düşünceyi dış dünyaya yöneltmek ve onu düzenlemek için kullanmanın yanı sıra, asıl zor olan ve yapılması şart olan, düşünceyi kendi gönlümüze yöneltmektir Kendi duygularımızı, davranışlarımızı objektif bir gözle irdelemezsek, giderek düşüncelerimiz de gerçek dışı olmaya başlayacaktır O zaman kendimizi gerçeğe değil, gerçeği kendimize uydurmaya çalışırız *Zihnimiz kendi haline bırakıldığı zaman başıboş dolaşan enerji girdaplarıyla dolar Gelişigüzel bir şekilde, bir geçmiş anılarımız( O da çarpıtılmış olarak), bir gelecekle ilgili tasarılarımız danseder kafamızın içinde Üstelik bütün bunlar, dışarıdan bizim bilinçli bir müdahalemiz yoksa, hep geçmiş kalıpları tekrar eden bir şekilde hareket eder " Alışkanlığın kısır döngüsü " diyebileceğimiz bu dinamik, şöyle gelişir: Diyelim siz matematiksel zekanızın olmadığına inanmışsınız Bir sınava girdiniz ve karşınıza bir matematik problemi çıktı Hemen ototmatik düşünce sisteminiz harekete geçer "Bu problemi yapamayacağım" Neden? Çünkü gerekli formülü hatırlamıyorum" Neden? Çünkü " Benim matematik zekam zayıftır" İşte başlangıçtaki inancınıza geri dönmüş oldunuz Böylece kader ağlarını ördü ve "Kendi kendini gerçekleştiren Kehanet" tekrar ortaya çıkmış oldu YANLIŞ KABULLENİŞLERİN ACIMASIZ EGEMENLİĞİ Otomatik olarak, kabul ettiğimiz bir çok yargı vardır Bazen bunları hiç ölçüp tartmadan kabul ederiz ve hayatımızı bu yargılarla göre düzenleriz " Erkekler zaten böyledir", "Bu dünya sert dünyası" gibi kabullerimizin esaretinde kurarız dünyamızı Ama bütün bunların doğruluğunu araştırmayız Sonra da işler ters gitmeye, gerçekler gelip gelip yanlış yargılarımızı zorlamaya başladıkça, talihimize küser otururuz Eğer hayatımızı mutlu ve verimli kılmak istiyorsak bu " Yanlış Yargılar Hegomonyasından " kurtulmanız gerekiyor Neden? Niçin? Nasıl? sorularını bu yargıların üstüne bombardıman etmeniz gerekiyor Eğer tabii ki mutlu olmak ve verimli yaşamak istiyorsak! Kim mutsuz olmak ister ki ? dediğinizi duyar gibi oluyorum Ne yazık ki, küçük yaşlarda mutlu olma alışkanlığını edinmemiş birinin "Mutlu olma hakkını" savunması çok güçtür O kişi mutsuzluğun, verimsiz ve güdük bir hayatın doğal olduğunu düşünecek ve öyle yaşayacaktır Çünkü düşünce alışkanlığı yoktur Çünkü beyinsel bağlantılarının otoyol ağı vaktiyle kurulmamıştır Bu bağlantı kurulmuş olsa bile yanlış kurulmuştur Ülkemizde hem eğitim sistemimiz, hem de kültürel kalıplarımız düşünmeyi teşvik edici değil düşünmeyi iğdiş edici bir yapıdadır Bu yüzden akıl dışı, gerçek dışı bir değerler sistemi kök salmıştır beyinlerimizin içine Bu yüzden insan hayatı mutluluğa, başarıya değil; mutsuzluğa ve başarısızlığa mahkumdur Bir yandan da düşünmeye başlamış, tartışan araştıran bir yeni dalga da oluşmuyor değil hiç şüphesiz Bu iki kafa yapısı arasında gittikçe artıp gelen bir çarpışma ve tartışma anaforu oluşmakta BEYNİN VE BİLİNÇALTININ SONSUZ POTANSİYELİ İnsan düşünce ve bilgi gücü neredeyse SONSUZ diyebileceğimiz bir potansiyele sahiptir Aslında insan beyni "Sonsuzluğa Açılan Kapı" desek doğru söylemiş oluruz Araştırmacılar, ortalama her beyinde 10000000000 beyin hücresi olduğunu keşfettiler Bu sayıyı daha bir gözönüne getirebilmek için şöyle bir örnek verebiliriz Dünya'daki tüm telefon sistemleri ağı bir araya gelse, beyne oranla sıradan bir bezelye tanesi büyüklüğünde bir parça işgal eder ancak Herhangi bir dakikada beynimizde 100000 ila 1000000 kimyasal reaksiyon yer alır Eldeki bu verilerle bir beynin yapabileceği bağlantıların kaç olduğunu tahmin edersiniz? 1 den sonra yanınbna 10000000 kilometre daktiloyla yazılmış sıfırlar Bir de buna beynin sağ yarım küresiyle sol yarım küresi arasındaki alışverişi eklerseniz! Beyin üzerinde araştırmalar yapan Profesör Anokhin, beynini tümüyle kullanan bir insanın şimdi ve şimdiye kadar yaşamadığına ikna olmuş Beynini birazcık kullanan insanlar neletr yapabiliyor bir de buna bakalım Antonio de Marco Magliabechi kitapları okumuyor adeta fotoğrafını çekiyordu Müthiş bir süratle okuduğu kitapları noktası virgülüne kadar aynen hatırlıyordu Christian Friedrich Heinecken iki yaşında İncil'in tarihini tüm gerçeklerini kapsayacak ölçüde biliyordu Üç yaşında Dünya Tarihi ve Coğrafyasını öğrendi Dört yaşında Latince ve Fransızca konuşmayı öğrendi Paul Charles Morphy 1837'de New Orleans'ta doğdu Bir satranç dahisi Dünya Şampiyonluğuna giderken bir yandan Hukuğu bitirdi ve dört dil öğrendi Bu şaşırtıcı hünerlerine ilaveten, Morphy bir başka dalda belki de ilk ve tek uzman oldu Gözü kapalı Satranç oyunu Bu liste daha da uzatılabilir Belki de aklınıza bu kişilerin özel kişiler olduğu, bizim onlar gibi olamayacağımız geliyordur Buna katılmak mümkün değil Çünkü onların elindeki malzemeyle bizimkisi arasında arasında hiç bir fark yok Fark onu geliştirmiş olmaktan kaynaklanıyor BİLİNÇALTI: BİLGELİK DEPOSU Bizim bilinçaltımız hem bu hayatımızın bütün bütün duygu ve düşüncelerimizin, anılarımızın deposudur, hem de bütün geçmiş hayatlarımızın Düşünün belki de yüz, ikiyüz hayat! Bunların tüm bilgi deposu istendiğinde yararlanabileceğimiz bir kaynak olarak orada öyle durmaktadır Bizim YÜKSEK BENLİK diyebileceğimiz bu bilgelik merkezi, şimdiki bilincimiz tarafından perdelenmedikçe ortaya çıkartılıp kullanılabilir YÜKSEK BENLİĞİMİZ bize çeşitli şekillerde ulaşmaya çalışır RÜYALARLA, SEZGİLERLE, DUYGULARLA, ANLAMLI RASTLANTILAR oluşturarark Bütün bunları iyi deşifre edebilmek için o yönde düşünmek ve uyanık olmak alışkanlığını geliştirmek gerkir Bunun yolu da sessiz ve sakin kalmak Durup sezgilerin, ilhamların içimizden akmasını beklemek Yaşadığımız her olayın bir mesaj niteliği taşıdığını görmeye alışmaktır Böyle oldukça düşünce bize dışarıdan değil, belli bir çabayla zorlayarak değil, sakin ve gevşemiş haldeyken gelir Bir çok önemli buluşun ve bir çok büyük Sanat eserinin uykudayken küçük ipuçlarıyla gelmesi bu yüzdendir DÜŞÜNCEYİ KENDİMİZİ ANALİZ İÇİN KULLANMAK Dış dünyayı anlamak, iyi satranç oynamak, kitap ezberlemek, dil öğrenmek amacıyla düşünme gücümüzü kullanmak bir ölçüde kolaydır Asıl zor olan ve bir o kadar da gerekli olan kendi kendimizi anlayabilmek ve değiştirmek amacıyla düşünce gücümüzü kullanmaktır Çünkü bu durumda düşünen bilincin kendisini gözlemlemesi gibi çift katlı bir devreye girer Biz doğumumumuzdan başlayarak, hatta doğumdan önceki hayatlarımızda, hep kendi benliğimizle başbaşa olduğumuz yanlışlarımızı kanıksarız Onları doğru sanırız Hatta giderek yanlışlarımızı KENDİMİZ sanmak gibi bir çarpık düşünceye kapılırız Hatta daha da ilerisi bu Benliği ideal bir Benlik olarak kabul ederiz Bu ideal Benliğimizi savunmak için her türlü yolu deneriz Sanki hatalarımız ortaya çıkınca kendi varlığımızı kaybedecekmiş gibi bir hisse kapılırız Gerçekte BİZ Hatalarımız değiliz, BİZ değişen duygularımız değiliz, BİZ değişen kararlarımız değiliz, BİZ değişen bedenimiz değiliz, BİZ değişen düşüncelerimiz değiliz, Bütün bunların ötesinde, değişmeyen bir Benliğimiz daha var Gözlem yapan izleyen Ben'imiz Kendimizi bu bilinçle algıladığımız zaman duygularımızı, düşüncelerimizi, yaptıklarımızı dışarıdan seyredip gözlemleyerek düzeltme şansımız olabilir ARINDIRILMAMIŞ GÖNÜL;ÇARPIK DÜŞÜNÜR ARINMIŞ GÖNÜL İSE;EVRENSEL AKILLA BİRLİKTE DÜŞÜNÜR İnsan dış dünyaya bakarken, kendi duygusal gözlüğünün müsaade ettiği biçimde algılar herşeyi Bunu hepimiz bir ölçüde kendi yaşamlarımızdan biliriz Keyifli ve güzel bir şey yaşadığımızda herşey gözümüze güzel görünür Moralimiz bozuk olduğu zamansa aynı şeyler sıkıcı gelmeye başlar Kızgın birinin bakışı, hep sinir bozucu şeylere odaklanır İyimser biri herşeyin iyi taraflarını görür Buraya kadar bir ölçüde çok bilinen bir gerçeği söylemiş oluyorum belki Fakat işin bir başka boyutu daha var! Biz dünyaya nasıl bakarsak dünya da bize öyle yanıt verir Şanssız olduğunu düşünenin işleri hep ters gider Karamsar kişi hep acıklı olaylarla karşılaşır İyimser kişi çevresine hep uygun kişileri ve uygun olayları çeker KENDİNİ İYİ TANIMANIN GÜCÜ Kendini çok iyi tanıyan biri, olayları, insanları çok iyi gözlemleyebilecek güce ulaşır Çünkü bakışında belli bir önyargı yoktur Herşeyi olduğu gibi görür Böyle olunca da, o kişi için dünya, olanaklar, güzellikler ve fırsatlar dünyasıdır Bu kişide yapıcı yaratıcı yetenekler filizlenmeye başlar Düşüncesi süratlenir ve derinleşmeye başlar Yavaş yavaş kendinin sanki bir bilgi ve sevgi okyanusunda olduğunda hisseder Bu okyanus, ihtiyaç halinde her türlü bilgiyi bize ulaştıran bir denizdir İşte o zaman, beş duyunun ötesinde bir görüş ve algılayış alanına adım atılmış olur Gözün görme sınırları ötesinde bir görüş, kulağın duyma eşiğinin çok ötesinde bir işitme yeteneği olduğu çıkar ortaya, insanın kendi aklı Evrensel Akıl'la birliktre çalışmaya başlar HAYAL GÜCÜ: SEZGİSEL DÜŞÜNCENİN ÇİÇEĞİ Hayal gücü insanın düşüncelerinin mükemmel bir şekilde resimleştirilmiş halidir Hayal gücü de geliştirilip mükemmelleştirilebilir Hayal gücü düşünmekten öte bir şeydir Gerçekleşmeye en yakın düşüncedir Hayal! Kelimelerle değil şekillerle düşünmeye başladığı zaman insan beyni fikir oluşturmakla kalmaz, daha da ilerisi YARATMAYA başlar Eğer bu Hayaller gücü ve devamlı bir arzuyla desteklenirse, bir de kafamızdaki fotoğraf bir de sesler ve renklerle zenginleştirilirse gerçekleşme olaslığı artar Bu konuda günümüzde bir çok araştırma yapılmaktadır Fakat en iyi araştırma insanın kendi hayatında hayal gücünün mucizelerini DENEYEREK görmesidir |
|