Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürk, düşüncesinde, halk, kültürü

Atatürk Düşüncesinde Halk Kültürü...

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Düşüncesinde Halk Kültürü...



Kültür, yaşama ve mücadele vasıtasıdır; kişinin tabiattan ve öteki canlılardan gelen tehlikelere karşı varlığını koruması ve devam ettirmesi için vasıtalara ihtiyacı vardır Bunlar alet, makine gibi vasıtalarla bilgi, inanç ve benzeri güçlerden oluşur Bundan başka insanoğlu tabiatın verdikleriyle yetinmez, dünyayı hazır bulduğu şekilde bırakmaz, daha güzel bir duruma getirmek çabasına girer Böylece insanın meydana getirdiği eserlerin bütününe kültür diyoruz Bu niteliğiyle kültür, insanın yaratıcı gücünü yansıtır ve öteki canlılardan üstün durumda olduğunu gösterir Çeşitli aşamaları kapsayana kültür ve noktadan başlar


Halk kültürü toplumların dış etkenlerden uzak kalarak güçleri ve imkânları ölçüsünde çevre şartlarından ve kaynaklarından yararlanmak suretiyle ihtiyaçlarını karşılamak üzere ortaya koydukları maddî ve manevî eserlerin bütünü olarak tanımlanabilir Bu niteliğiyle medeniyetin temelini oluşturan halk kültürü toplumların yaratıcı gücünün göstergesidir Yaşamayı mümkün kılan alet ve vasıtalarla kullanılan eşya ve çeşitli ihtiyaç maddeleri halk kültürünün maddî yönünü meydana getirir Bunların yanında toplumların dünya görüşü, bilgi düzeyi, inanışları, toplum değerleri, gelenek ve görenekleri, düşünce ve sanat eserleri de halk kültürünün manevî tarafını oluşturur Milletlerin dünden bugüne akıp gelen varlıkları, en iyi şekilde halk kültüründe kendini gösterir Milletlerin varlıklarının temeli birinci derecede halk kültürüne dayanır; halk kültüründe yer eden kavramlar, inançlar ve toplum değerleri milletlerin gücüyle birlikte mücadele ruhunu en iyi şekilde besleyen kaynaklardır


Tarihî bir gerçektir ki milletler barış içinde yaşadıkları gibi çeşitli etkenler yüzünden birbirleriyle savaşırlar; birbirlerinin vatanlarına topraklarına göz dikmek bu etkenlerin başında gelir Savaşlarda maddî güç kadar manevî güce, mücadele ruhuna sahip olan toplumlardır ki zafere ulaşırlar; mücadele ruhu, milletlerin bağlandığı kavramlardan, toplum değerlerinden gelir Bunlar da halk kültürünün unsurları arasında yer alır


Türk milletinin tarihî, bir yönüyle, bitmeyen savaşların hikayesidir Orhon kitabelerinde “Dört yanımız düşmanla çevreli imiş” Şeklinde ifade edilen bu durum sona ermiş değildir; devam etmektedir Milli Mücadele, İstiklâl Savaşı, Türk tarihini dolduran mücadelelerin bir aşamasıdır


Millî tarihimizden çıkardığımız bir sonuç vardır Türk Milleti bitmeyen savaşlara rağmen daima ayakta kalmıştır, tarihin her döneminde bağımsız bir devlet olarak yaşamıştır Bu başarıyı sağlayan güç, mücadele ruhu dört kavramla ifade edilebilir: Vatan, Namus, Hürriyet ve Bağımsızlık


Namus kavramı, Türk insanının hayatında önemli bir yer tutar Kişinin varlığını oluşturan, yaşamasını sağlayan manevî değerlerin en üstünü, başka bir deyimle, bu değerlerin bütünü olan namus kavramı uğruna Türk insanının yapamayacağı mücadele, yapmayacağı fedakârlık yoktur Namus kavramı aynı zamanda vatan kavramıyla eşdeğerdir Düşmanın vatan topraklarına saldırması, namusa saldırması demektir Tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur Millî Mücadele sırasında Yunanlılar, İzmir ve yöresine girdiklerin zaman iki vatandaş “Yunanlılar geldi, namus bırakmadı, büyüklerimizi camide topladı!” feryadıyla Kuvayı Millîyecilere koştular


Türk insanının varlığının ayrılmaz bir parçası olan namus kavramı Türk halk kültürünün temel değerlerinden biridir Bu değer sayesindedir ki Türk Milleti, bitmeyen savaşlar boyunca vatanını korumuş, hürriyet ve bağımsızlık içinde yaşamıştır Millî Mücadele, İstiklâl Savaşı, tarihi kaplayan bu olayın bir parçasıdır


Birinci Dünya Savaşı'nda Türk gücünü savaş meydanlarında yenemeyenler, ortakların çekilmesi yüzünden yapılan Monduros Müterakesi'nden yararlanarak yer yer Türk vatanını işgal etmişler, Anadolu'yu ele geçirme hülyasının gerçekleştirebilecekleri yanılgısına kapılmışlardı Fakat dört kavramın ateşlediği mücadele ruhu bütün Anadolu'da yeniden harekete geçmiştir Batı Anadolu'da düşmanı efeler karşılamıştır Güney Anadolu'da vatanın işgali karşısında silahını kapan gençler cepheye koşmuşlardır Karadeniz illerinde kayıklara, malozlara binen gönüllüler Karasu dolaylarındaki savaşlara katılmışlardır Bu insanlar kimseden emir almamıştır; kimse onlara emir vermemiştir Halk kültürü içinde yetişen bu insanlar, tehlikeye düşen vatan ve namusu, hürriyet ve bağımsızlığı korumak için “ya istiklâl ya ölüm!” diyerek cepheye koşmuşlardır Milletin gücüyle kaynaşan Atatürk, “Milleti yine milletin âzim ve kararı kurtaracaktır” diyordu


Onlar bu inanç uğruna yola çıkmışlardı Mücadeleyi yaratacak olan halkın gücü olacaktı Bu da halk kültürünün var ettiği toplum değerlerinin oluşturduğu güçtü Başarıya ulaşan engin mücadeleden çıkaracağımız sonuç şudur ki milletler ancak kendi güçleri sayesinde yaşarlar ve varlıklarını korurlar


Unutmamak gerektir ki başka milletler karşısında, özellikle varlıklarına kasteden topluluklar karşısında kendini koruyacak, mücadeleyi kazanacak güce sahip olmayan milletler yaşamak imkânını bulamazlar İstiklâl Savaşı'nın ortaya koyduğu gerçek budur Eğer Türk Milleti karşısına çıkan, vatanını işgal eden düşmanları yenecek güce sahip olmasaydı kuşkusuz kurtuluş gerçekleştirilemezdi Çünkü onlar gitmek için değil kalmak için gelmişlerdi Fakat güçleri Türk Milleti'ni yenmeğe yetmediği için kalamadılar, Atatürk'ün deyimiyle, geldikleri gibi gittiler Bunu sağlayan güç halkın gücüydü, halkın kendi kültüründen aldığı güçtü Millî Mücadele, İstiklâl Savaşı, Atatürk'le halkın gücünün, iki gücün kaynaşmasıyla kazanılmıştır Bu yolda girişilen mücadeleyi başarıya ulaştırabilmek için milletin teşkilatlanması gerekiyordu O da devletle olurdu


Atatürk'ün büyük eseri üç aşamada gerçekleşmiştir Birincisi askerî mücadele Bu aşama Trablusgarp'tan başlar, 9 Eylül 1922'de İzmir'de zaferle sona erer Bu mücadelenin amacı vatanı kurtarmaktı; o da savaşla olurdu; öyle oldu Atatürk'ün komutasında adım adım ilerlemek suretiyle istenen sonuca varıldı Bu suretle ikinci aşamanın ortamı, şartları hazırlandı Yeni bir devlet kurmak aşaması


Türk tarihinde on altı devlet vardır Bu olayı bir devletin yıkılması ve yeni bir devletin kurulması şeklinde olduğu kadar iktidar değişikliği deyimiyle de nitelemek mümkündür Çünkü Türk devletinde esas halka hizmettir Bu görevi yapan iktidarda kalır, yapamayan gider; hizmeti yerine getirecek olan topluluk iktidara gelir Tür devletinde iktidarın kaynağı halktır, millettir; millet ebedîdir, devlet süreklidir, iktidar geçicidir Halk, millet, iktidar görevini yapamayanı değiştirir, yerine hizmeti yürütebilecek olanları getirir Bu durumun son örneği Millî Mücadele'de yaşanmıştır


Millî Mücadele sırasında ve sonundaki Osmanlı iktidar topluluğu hizmet görevini yerine getiremediği için halk tarafından görevden uzaklaştırılmış, yerine yeni bir iktidar getirilmiştir Böylece milletin halkın eseri olan Kuvayı Milliye, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak hizmet görmüş, sonuç olarak da Türk devletinin sürekliliği sağlanmıştır Bunun da kaynağı halktır, halkın gücü iradesi, kısaca halkın kültürüdür Bu durumu Atatürk çok canlı bir şekilde ifade etmiştir


Devletlerin yapısını belirleyen anayasaların kaynağının halk olduğunu Atatürk 21 Aralık 1921 tarihli nutkunda şöyle açıklar: “Teşkilatı Esasiye Kanunumuzun maddelerini düşünecek olursak, bu kanun doğrudan doğruya yalnız bizim kafalarımızdan, bizim ilmimizden çıkmış bir kanun değildir Bu kanun doğrudan doğruya milletin her ferdinin vicdanından, kendiliğinden doğmuş, böylece toplumun yüksek vicdanında canlanmış, ondan sonra uygulamaya geçmiştir Hakiki kanun böyle olur Taklitle kanun olmaz” Atatürk'ün sözlerinden de anlaşılacağı üzere devletin temelini meydana getiren hukuk toplumdan, halktan kaynaklanır Gerçekten hukukun kaynağı millettir, millî kültürdür Atatürk toplumu yönlendirecek düşünce ve düşünce düzenlerinin halktan kaynaklandığını şöyle anlatmıştır: “Muvaffak olmak için münevver sınıfla halkın zihniyet ve hedefi arasında bir intibak olmak lazımdır Yani münevver sınıfın halka telkin edeceği mefkûreler halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır


Her millet hukukunu kendisi yapar Hukuk toplum ilişkilerini düzenleyen uyulması zorunlu, uygulanması devlet tarafından üstelenen kurallardan oluştuğuna göre kanun, daha doğrusu hukukî düzenleme yaparken, kuralların, kanunun uygulanacağı toplumu, bu toplumu oluşturan insanları, onların yönelişlerini, tarihten gelen kültürlerini bilmek gerektir Kanun, kökenin onlardan, toplumdan almalıdır; hukuk halkın iradesi, yönelişleri, kültürü üzerinde kurulmalıdır Halk kültürü bu bakımdan önem taşır Bu sebeple de halk kültürünün bir bölümü olan halk hukuku, hukukî düzenlemelerin hareket noktasını meydana getirir Mücadelesini halkla, toplumla birlikte yürüten Atatürk, bu temel düşünce dolayısıyla yeni devleti toplumdan, halktan kaynaklanan anayasa üzerine kurmuştur


Halk kültürü doğrudan toplumun eseri olduğu, toplumun, halkın niteliklerini taşıdığı için millî kültür olarak nitelenir Halk kültürün bir özelliği de medeniyetin başlangıcı olmasıdır Bununla birlikte medeniyetle halk kültürü arasında bazı farklar vardır Halk kültürünün dar çevrelerden doğmasına ve yaşamasına karşılık medeniyetin sınırları daha geniştir Bu bakımdan millet hayatında, millî kültürden halk kültüründen sonraki aşama, ikinci aşama, millî medeniyettir Millî medeniyet, milletlerin dünya ölçüsünde varlıklarını ve güçlerini belirten, milletin öteki milletler arasında üstünlüğünü sağlayan maddî ve manevî eserlerin bütünüdür Tarihimizin son dönemi bu açıdan incelediğimiz zaman acı bir gerçekle karşılaşmaktayız Yeni Çağ'da Avrupa kıtasıyla Türkiye arasındaki mücadele asırları kaplamış, bazı Avrupalıların Anadolu'nun içlerine kadar sokulmalarına yol açmıştır Bu mücadele aslında iki dünya arasındaki medeniyet mücadelesiydi Türk Milleti Yeni Çağ'ın sonlarında milletler arasında üstün güç oluşturacak bir medeniyet yaratmadığı için böyle bir sonuçla karşılaşmıştır Türk toplumu Farabi, İbni Sina, Yusuf Has Hacib, Uluğ Bey, Katip Çelebi, Hezarfen Mehmet Çelebi, Lagari Hasan Çelebi'nin açtığı müsbet ilim ve ilk uygulamalar yolunda 17 yy'dan itibaren gerekli atılımları yapmadığı, büyük sanayii kurmadığı için bu duruma gelmiştir Buna karşılık Avrupa, Türk dünyasından aldığı müsbet ilimden ve coğrafî bilgilerden yararlanarak büyük sanayi gerçekleştirmiş geniş topraklar elde etmiş, kaynak ve Pazar, başka bir deyimle, sömürge düzeni sayesinde güce ve servete kavuşarak Osmanlı Devleti'ni yenilgiye uğratmıştır Bu bakımdan Türk Milleti'nin eski gücünü elde edebilmesi için mücadeleyi medeniyet alanında yoğunlaştırması gerekiyordu Onun için Atatürk'ün eserinin üçüncü aşaması yeni bir medeniyet kurma mücadelesi olarak nitelenebilir


Atatürk daha Millî Mücadele yıllarında hayatta en hakikî mürşidin ilim ve fen olduğunu söylemek suretiyle üçüncü aşama çalışmalarını başlatmış oluyordu 10 Yıl Nutku yeni medeniyet döneminin programını kapsıyordu En sağlam vasıta kuşkusuz ilimdi Atatürk bunu “Türk Milleti'nin yürümekte olduğu terakkî ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meş'âle müsbet ilimdir” şeklinde ifade etmiştir 10 Yıl Nutku'nda yer alan bu düşünceyle Atatürk Türk Medeniyetine dönüş çağını başlatmış oluyordu Çünkü müsbet ilim çağı büyük Türk bilgin ve düşünce adamları Farabî, İbni Sina, Yusuf Has Hacib, Uluğ Bey, Kâtip Çelebi, tarafından müsbet ilim çağına dönüş dönemini açmıştır


Cumhuriyet, bitmeyen savaşlar yüzünden maddî varlığı tükenme noktasına varan bir millet ve bir yurt devralmıştı Vatanını, namusunu, hürriyet ve bağımsızlığını korumak için savaşan Anadolu'nun imara ve refaha ihtiyacı vardı Bu amaca varılmazsa, yeniden ilerleme ve yükselme yoluna girilmezse yaşamak imkânı bütünüyle yitirilmiş olurdu; halkın refaha, yurdu imara kavuşturacak yeni bir medeniyet kurmak gerekiyordu Bunun kaynağı da millî kültür olacaktı; onun için Atatürk, müsbet ilim yöntemleriyle yapılacak çalışmaların amacını muasır medeniyet seviyesini aşmak şeklinde açıklarken kaynağın millî kültür olduğunu işaret etmişti, “millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız” demişti Millî kültür halk kültürü kaynaklarını kapsadığı cihetle yeni medeniyet döneminde halk kültürü büyük bir önem kazanmış oluyordu


Halk kültürü medeniyetin başlangıcı, millî varlığın temeli olmakla birlikte öteki milletler arasında güçlü bir duruma yükselmek bilmek için medeniyet yolunda ikinci aşamaya, millî medeniyet aşamasına ulaşmak gerekirdi Bu da halk kültürü eserlerini, milletin maddî ve manevî kaynaklarını ve varlıklarını müsbet ilim yöntemleriyle işlemek, yeni ve ileri eserler meydana getirmek suretiyle üstün bir medeniyet düzeyine ulaşmakla olur Unutmamak gerekir ki milletlerarası dünya aynı zamanda bir mücadele alanıdır Bu alanda mücadele ruhu ve mücadele imkânlarıyla varlığını koruyan, üstünlüğünü kabul ettirebilen milletler hür ve bağımsız olarak yaşayabilirler Bu da millî medeniyetin en üst düzeye çıkarılmasıyla gerçekleştirilebilir Açık deyimiyle, milletler, başka toplulukları, başka kıtaları örnek almak, başka toplulukları, başka kıtaları taklit etmek suretiyle değil, kendi güçleri, kendi kaynakları ve kendi millî kültürleri, millî medeniyetleriyle yaşamak ve gelişmek imkânını bulurlar Bu konuda Atatürk şöyle der: “her milletin kendine mahsus an'anesi, kendine mahsus adetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallididi olmamalıdır Çünkü böylelikle millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyeti dahilinde kalabilir Bunun neticesi şüphesiz hüsrandır” Onun için Atatürk başka bir toplumu, başka bir kıtayı örnek alarak, taklit ederek değil, millî güç ve millî kültür üzerinde yükselecektir Bundan başka dikkat edilecek nokta, Atatürk, belli bir toplumun ya da belli bir kıtanın medeniyet seviyesine ulaşmayı da amaç olarak göstermemiştir Atatürk düşüncesinde amaç millî kültürü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmaktır; muasır medeniyet seviyesini aşmaktır Bu bakımdan Türk halk kültürünü, Türk medeniyetine dönüş çağını açan Atatürk inkılabı ve Türk dünyasını parlak ufuklara götüreceğine inandığımız yeni Türk medeniyeti açısından değerlendirmek gerekir


TARİH BOYUNCA KURULMUŞ BAŞLICA TÜRK DEVLETLERİ


İmparatorluklar


Saka-İskit (Skit) İmparatorluğu

Büyük Hun İmparatorluğu

Batı Hun İmparatorluğu

Avrupa Hun İmparatorluğu

Ak Hun İmparatorluğu

Göktürk İmparatorluğu

Doğu Göktürk İmparatorluğu

Batı Göktürk İmparatorluğu

II Göktürk İmparatorluğu

Uygur İmparatorluğu

Avar İmparatorluğu

Hazar İmparatorluğu

Büyük Selçuklu İmparatorluğu

Harezmşahlar İmparatorluğu

Altınordu Devleti

Timur İmparatorluğu

Hind-Türk (Babür) İmparatorluğu

Osmanlı İmparatorluğu


Devletler:


Kuzey Hun Devleti

Güney Hun Devleti

I Chao Hun Devleti

II Chao Hun Devleti

Hsia Hun Devleti

Kuzey Liang Hun Devleti

Lou-lan Hun Devleti

Tigin-Şah Devleti

Tabgaç Devleti

Doğu Tabgaç Devleti

Batı Tabgaç Devleti

Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti

Leang Şa-t'o Türk Devleti

Tang Şa-t'o Türk Devleti

Tsin Şa-t'o Türk Devleti

Kan-çou (Kansu-Sarı) Uygur Devleti

Tugiş Devleti

Sarı Türgiş Devleti

Karluk Devleti

Kırgız Devleti

Sabar Devleti

On-Oğur Devleti

Tukurgur (9 Ogur) Devleti

Uturgur (30 Ogur) Devleti

Basar-Aba Türk Devleti

Karahanlı Devleti

Doğu Karahanlı Devleti

Batı Karahanlı Devleti

Gazneli Devleti

Oğuz Yabgu Devleti

Irak-Horasan Selçuklu Devleti

Suriye Selçuklu Devleti

Kirman Selçuklu Devleti

Anadolu Selçuklu Devleti

Eyyübiler Devleti

Mısır-Türk (Türk - Memlük) Devleti

Timurlular Devleti

Karakoyunlu Devleti

Akkoyunlu Devleti

Büyük Bulgarya Devleti

Tuna Bulgar Devleti

İtil (Volga) Devleti

Hindistan Dehli Türk Devleti (Muizzi Melikler, Kutbîler, Şemsîler Balabanlılar, Kalaçlar, Tuğluklular)

Safavî Devleti

Afşar Devleti

Kaçar Devleti

Türkmen Cumhuriyeti

Kırım Cumhuriyeti

Şarkî Türkistan Cumhuriyeti

İdil-Ural Devleti

Alaş-Orda Devleti

Millî Azerbaycan Cumhuriyeti

Batı Trakya Cumhuriyeti (üç defa)

Türkiye Cumhuriyeti

Hatay Cumhuriyeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Azerbaycan Cumhuriyeti

Kazakistan Cumhuriyeti

Kırgızistan Cumhuriyeti

Özbekistan Cumhuriyeti

Türkmenistan Cumhuriyeti


Beylikler


Uygur Beyliği

Karluk Beyliği

Tolunlular Beyliği

Akşidliler (İhsidîler) Beyliği

İzmir (Çaka) Beyliği

Tanrı Bermiş Oğulları Beyliği

Dilmaç Oğulları Beyliği

Yınal (İnal) Oğulları Beyliği

Artuklu Beyliği

Danişmendli Beyliği

Mengücüklü Beyliği

Saltuklu Beyliği

Ahlat Şahları (Sökmenliler) Beyliği

Çoban Oğulları Beyliği

Erbil (Beg Teginliler) Beyliği

Kıfçak Oğulları Beyliği

Karabeli Oğulları Beyliği

Taceddin Oğulları Beyliği

Resul Oğulları Beyliği

Berçem Oğulları Beyliği

Çubuk Oğulları Beyliği

Togan Arslan Oğulları Beyliği

Alâiye Beyliği

Pervane Oğulları Beyliği

Sahip Ata Oğulları Beyliği

Kutluşahlar Beyliği

Karesi Oğulları Beyliği

Germiyan Oğulları Beyliği

Saruhan Oğulları Beyliği

Aydın Oğulları Beyliği

Menteşe Oğulları Beyliği

Osman Oğulları Beyliği

Hamid Oğulları Beyliği

Teke Oğulları Beyliği

Eşref Oğulları Beyliği

İnanç Oğulları Beyliği

Candar (İsfendiyar) Oğulları Beyliği

Karaman Oğulları Beyliği

Ramazan Oğulları Beyliği

Dulkadir Oğulları Beyliği

Eratna Beyliği

Kadı Burhaneddi Ahmet Beyliği

Adilşâhiler Beyliği

Behmenliler (Sultanlığı) Beyliği

Nizamşahîler (Ahmetnagar) Beyliği

Yaruklular Beyliği

Dobruca Türk Beyliği


Atabeylikler:


Azerbaycan Atabeyliği (İl Denizliler)

Şam Atabeyliği (Tuğteginliler, Börililer)

Musul-Sincar-Halep Atabeyliği (Zengililer)

Fars Atabeyliği (Salgurlular)


Hanlıklar:


Peçenek Hanlığı

Uz Hanlığı

Kuman-Kıpçak Hanlığı

Kubilay Hanlığı (Yuan Devleti)

Kimek Hanlığı

Kırım Hanlığı

Kazan Hanlığı

Kasım Hanlığı

Nogay Hanlığı

Astırahan Hanlığı

Özbek (Şeybanî) Hanlığı

Buhara Hanlığı

Hive Hanlığı

Hokand Hanlığı

Sibir Hanlığı

Kazak Hanlığı

Çağatay Hanlığı

Kalaç Hanlığı

Kaşgar-Turfan Hanlığı

Türkmenistan Hanlığı

Azerbaycan Hanlıkları (Bükû, Gence, Şirvan, Şeki-Şamahı, Karabağ, Nahcıvan, Revan, Kuba, Tebriz, Erdebil Hanlıkları)


Muhtar Türk Cumhuriyetleri, Bölgeleri:


Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Yakutistan, Tuva, Hakas, Gorno-Altay, Gökoğuz (Gagavuz), Karaçay-Çerkes, Kabardin-Balkar, Sincan Uygur Otonom Bölgesi


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.