Depresyon Panik Ve Takıntılarımız |
07-16-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Depresyon Panik Ve Takıntılarımız“İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsen,/ Bu nice okumaktır?" Büyük bilge Yunus Emre'nin veciz bir şekilde ifade ettiği "ilim ve kendini bilme" gerçeği günümüzde kendini daha çok hissettirmektedir Çağımızın bilgi akışının çok süratli olduğu ve teknolojinin insanı, insana ve doğaya yabancılaştırdığı bir çağ olma özelliğindedir Et ve kemikten ibaret olmayan insanoğlu, çevresinde meydana gelen her türlü sosyal/siyasal/ekonomik/teknolojik değişiklikten etkilenmektedir Biyolojik yapısı fiziksel çevreden gelen olumlu ve olumsuz uyarılardan etkilendiği gibi, psikolojik yapısı da her türlü uyanlara cevap vermektedir Yapılan birçok bilimsel çalışma ve araştırmalarda, yararlı veya zararlı fiziksel uyaranlar (hastalıklar, ekolojik değişiklikler, gürültü, hava kirliliği, betonlaşma vs) insanın psikolojik rahatsızlıklarında örselenmelerde (depresyon, stres/kaygı bozukluklarında vs) biyolojik bedende; örneğin ülser astım, kolit migren, geçmeyen uyuşmalar, ağrılar meydana getirebilmektedir İnsan organizması biyolojik-psikolojik ve sosyal (biyopsi-kososyal) bir yaratıktır Bu sebeple bir boyutundaki değişiklik diğerlerini de etkilemektedir Yirminci yüzyılı geride bırakmaya hazırlanırken, insanın kendi eliyle kendini tahrip ettiği, mazohistik bir tavır sergilediğine şahit olmaktayız Doğaldır ki, insanın doğayı değiştirme ve dönüştürme arzusu fıtri çizgiden çıktığı için insan kendisini karanlığa, sıkıntıya, kaygıya, yabancılığa itmiştir Bu sebeple bazı insanlar stres gidermek, yalnızlık ve yabancılıktan kurtulmak için, korkularını/kaygılarını bastırmak için bazı savunma mekanizmalarını kullanmakta, büyük bir çoğunluğu da alkol ve uyuşturucuya başvurmaktadır Günümüz insanı her zamankinden çok irkilir, korkar, üzülür hâle geldi Günlük hayatta, psikososyal/kültürel/ekonomik streslere bağlı psikiyatrik hastalıklar daha çok görülür oldu İntihar trafiği tırmandı Bastırılan Kişiliğimiz ve Toplumsal Duyarsızlığımız Bastırılan kişilik, öz güven duyusu eksik birey, kendi yaradılışını ve var oluşunu yaşamayan insanımız Türkiye toplumunda kendine güvenen, haklarını sonuna kadar savunan, direngen insanlara pek itibar edilmez; fakat içten içe bir özenme, gıpta ve takdir hep olmuştur İç âlemimiz, vicdanımız doğrudan yana olsa da, bunu davranışlarımıza yansıtamıyoruz Sanki bir güç bizi engelliyor, adım attırmıyor, dilimizi bağlıyor Biz "biz" olamıyoruz; içimiz başka dışımız başka Neden, niçin? Ülkemizde kökü çok derinlerde olan alışkanlıklar, düşünce biçimleri, davranış kalıpları vardır Nesilden nesile sorgulanmadan, üzerinde durulmadan, düşünülmeden aktarılıp giden tutum ve davranışlar hayli fazla Toplumun her kesiminde değişik derecelerde bunu görmek mümkündür Ataerkil, otoriter aile yapımızda belirleyici olan, aile büyükleridir Erkeğin baskın olduğu ailede erkek, kadının baskın olduğu ailede kadın aileyi yönetir Burada cinsiyet çok önemli değildir; her şartta büyüklerin haklı olduğu, doğru bildiği ve uyguladığıdır Bu nedenle onlara karşı gelmek, farklı kulvarda koşmaya çalışmak, ailelerden dışlanma nedenidir Ailede böyle de, okulda, iş yerinde, kışlada, partilerde, sendikalarda, derneklerde, vakıflarda, sosyal kulüplerde, dinî cemaat ve gruplarda faklı mı? "Büyükler, yöneticiler her şeyi ve de doğru bir şekilde bilir" zihniyeti Sağdan sola kadar bütün kesimleri içine almaktadır Birinde sağcılık, birinde solculuk adına yapılmaktadır İkisinin de ortak noktası, liderlere, yönetimlere sınırsız itaattir Ve önlerine sunulan doğrulan tartışmasız kabul etmek, iyi bir militanlığın ölçüsüdür Bundan dolayıdır ki, ülkemizde her konuda bir tıkanıklık, durgunluk yaşanmaktadır Fikir üretilmemektedir Çünkü düşüncenin önünde duvarlar vardır Ülkemizde hâlâ düşüncelerinden dolayı, "sağdan ve soldan" insanlar ceza evlerinde "sürünmektedir" Aileler çocukları çok kitap okuduklarında "Aman çocuğum, fazla okuma gözlerin bozulur, yorulursun, kafayı üşütürsün!" telkinini yapmaktadırlar Resmî görüşlere ve genel kabullere aykırı düşünce ve davranışlar geliştirildiğinde buna en başta aileler karşı çıkmakta ve çocuklarını boyun eğmeye zorlamakta, "Aman evladım, bu ülkeyi sen mi kurtaracaksın; boşver, el âleme neyse, sana da odur!" şeklinde pasifleşme operasyonunu başlatmaktadırlar Böylece bireylerde sağlıklı kişilik, kendine güven duygusu olmamaktadır Güveni eksik olan bireyler bu güveni sağlamak için değişik grupların içine girdikleri, o grupların en "gözde" elemanları oldukları, "kuraldan fazla kuralcı" kesildiklerinde bilinmektedir Çünkü içindeki hastalıktan dolayı tutunacak bir dal ararlar, ait oldukları grubun değerleriyle kişilik ve kimlik kazanırlar Her türlü telkine ve yönlendirmeye açık olurlar Ülkede hâkim olan resmî ideoloji ve onun vasıtasıyla egemenliğini sürdüren hâkim güçler de sürekli olarak vatandaştan itaate davet etmektedirler Kendi belirlediği çerçeveyi aşanlar, "komünist, faşist, bölücü, dinci, irticacı" gibi sıfatlarla toplum dışına atmakta ve "şaibeli vatandaş" sınıfına sokmaktadır Sosyal, siyasal, ekonomik abluka altına almaktadır Oysa uzun vadede hâkim güçlerin de bunda faydası yoktur Ülkemizde bunca haksızlığa, adaletsizliğe, zulme, dayağa, işkenceye, kötü muameleye karşı hepimizin sergilediği duyarsız tavır içler acısıdır "Ateş düştüğü yeri yakmaktadır" "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" felsefesi yaygındır Toplumsal olarak felç olmuş gibiyiz; her tarafımıza iğneler batırılmakta kesilmekte, fakat bizden hiçbir tepki çıkmamaktadır Çünkü beynimize, düşüncemize prangalar vurulmuştur Tepki verecek merkezler baskı altına alınmıştır Kanatılmış, felç edilmiştir Ülkenin geniş sosyal, ekonomik, coğrafi kültürel hayatı maalesef çağa ayak uydurmamaktadır Devlet, sivil/askerî bürokrasi de beton bir duvar gibi halkın önünde durmaktadır "Utanç Duvarı gibi" bu "beton duvarı" balyozla vurduğumuz gün, kişiliğimizi, kendimizi bulduğumuz gün olacaktır Ülkemizde gerçek aydınlık ve barış olacaktır Herkes çekinmeden kendini ortaya koyacak, tartışacak, ama kavga etmeyecek, bir başkasını zorlamayacaktır Haklı bulunan fikirler alınıp istifade edilecektir Yanlışlıklar/haksızlıklar aza inecek, tepkilerden dolayı insanlar daha ölçülü ve insaflı davranacaktır Yönetim açık ve şeffaf olacaktır En önemlisi, devlet, milletin emrinde ve hizmetinde olacaktır Millet sözde değil, özde efendi olacaktır Dr Nihat Kaya |
|