Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bildiklerinizi, gizli, tarihi, türklerin, unutun

Bütün Bildiklerinizi Unutun Türkler'in Gizli Tarihi

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bütün Bildiklerinizi Unutun Türkler'in Gizli Tarihi



ZÜLKARNEYN (AS) Kimdir?

Orhun Kitabevlerinde Gizlenen Gerçek Nedir?

HZ OSMAN'ın Kılıcındaki SırNedir?

OSMAN GAZİ'nin ilk Adı Nedir, Nasıl ve Niçin Osman Olmuştur?

KÂBE'nin Anahtarları Kime Emanet Edilmiştir?

Bilindiği gibi Orhun Kitâbeleri Türk dünyasının bilinen ilk yazılı belgeleridir Ancak yüzyıllardan beri gözden kaçan veya kaçırılan bir gerçek var ki, bu gerçek de o kitâbelerde gizlidir

Nedir bizim için çok önemli olan bu gerçek?
Bu gerçeği meydana çıkarabilmek için Kur'an-ı Kerim'in Kehf Suresi'ne bakmamız gerekir Çünkü asıl sır, Yüce Vahiy Kitabı Kur'an-ı Kerim'dedir
Şimdi Orhun Kitâbeleri'ne şöyle kısaca bir göz atalım:

" Ben Türk Bilge Kağan; doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar hep milletler bana bağlıdır Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim Doğuya ordu sevk ettim Bunca yerlere gittim

Tanrı (Tengri) yardım ettiği için milletime; gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen yerler kazandırdım Tanrı buyruğu olduğu için, Devletli olduğum için size Kağan oldum Tanrı yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip topladım

Ey Türk Milleti; Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön!"

Bilge Kağan meâlen ve orijinaldeki aslında şunları da anlatmaktadır:
" Gittiğim yerlerde güneşin kavurduğu, güneşin battığı son millete gittim Onların arasında hüküm verdim Sonra dünyanın öbür ucuna, güneşin doğduğu yere vardım Orada bulduğum milleti boyunduruğum altına aldım Birbirileriyle olan çekişmelerine son verdim Ordumla Tengri buyruğu olarak adalet getirdim Tengri buyruğu olarak bunları yaptım…"

Şimdi buraya kadar anlattıklarımız, asıl anlatacağımız konuya hazırlık için ön bilgilerdi:

Şimdi, Kehf Suresi 85 Ayet ile başlayalım: " O da Bir Yol Tutup Gitti"

Kehf Suresi 86 Ayet: Nihayet Güneşin Battığı Yere Varınca, Onu Kara Bir Balçıkta Batar Buldu Onun Yanında (Orada Bir Kavme Rastladı Bunun Üzerine Biz: Ey ZÜLKARNEYN! Onlara Ya Azap Edecek veya Haklarında İyilik Etme Yolunu Seçeceksin, Dedik

Kehf Suresi 89 Ayet: Sonra Yine Bir Yol Tuttu

Kehf Suresi 90 Ayet: Nihayet Güneşin Doğduğu Yere Ulaşınca, Onu Öyle Bir Kavim Üzerine Doğar Buldu ki, Onlar için Güneşe Karşı Bir Örtü Yapmıştık

Kehf Suresi incelenirse açıkça: Bilge Kağan'ın anlattıklarının birebir aynısı olduğu ve Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bu konunun aslının nakledildiği görülecektir

Bilge Kağan Kitâbelerinde şöyle devam etmektedir:
"Rahat hayata, zenginliğe, Çin'in ipeğine kanma! Milletime, altını, beyaz gümüşü kazandırdım Hükmettiğim milletlere hakem olup, madenler erittim"

Şimdi:
Kur'an-ı Kerim'de Zülkarneyn (as)'den bahsedilirken; Zülkarneyn (as)'ın Allah'ın emri ile (buyruğu ile) bir ordu kurduğu, güneşin doğduğu yere bir yol tuttuğu, yine güneşin battığı yere, dünyanın öbür ucuna bir yol tutup gittiği, Allah'ın, O'na bu kavimler üzerinde; ister adalet ile hükmet, ister azap et yetkisi verdiği açık açık belirtilmektedirYine Zülkarneyn (as) kıssasında; Yecüc ve Mecüc isminde bozgunculuk yapan kavimden bahsedilmekte, bu bozguncuları Zülkarneyn (as) madenleri eriterek, set çekerek, engellediği anlatılmaktadır

Zülkarneyn (as)'ın özelliklerine baktığımızda; büyük bir orduya sahip olması, kendisinin büyük bir komutan olması, ordusuyla tüm dünyayı gezmesi ve Allah'ın emri ile gittiği her yere iyilik, adalet ayrıca Allah bilgisi ve töre götürmesidir

Özelliklere lütfen dikkat buyurun: Kudretli bir komutan, büyük bir ordu ve tüm dünyayı gezmesi…Özelliklere devam edecek olursak; Güneşin en doğduğu ve en battığı yere ve kuzey ve güneyin uçlarına kadar gitmesi Ve aynı zamanda Allah'ın buyruğu ile gittiği yerlerdeki kavimlere adalet ve iyilik götürmesi…

Şimdi bir de Bilge Kağan'ın yazıtlarda anlattıklarına bakalım:
Aynı şekilde Bilge Kağan'ın (Bilge denmesi; bilgili, alim, erdemli bir insan olmasındandır) Bilge Kağan da, tıpkı Zülkarneyn (as) gibi bir komutan olup, büyük bir orduya sahiptir Ordusunun tıpkı Kehf Suresi'ndeki gibi (O da bir yol tutup gitti ordusuyla) ayeti gibi güneşin en doğduğu ve en battığı yere, kavimlerin üzerine gittiği (bu bir Tanrı buyruğudur demesi) yine adaletle hükmetmesi ve gittiği yerleri milletine kazandırması, buralarla beraber buraların değerli madenlerini ve zenginliklerini yine milletine kazandırması ve "Ey Türk Milleti, Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ( ki burada da Kıyamete atıf yapılmaktadır) ilin tören bozulmayacaktır," diyerek, Türklerin Allah buyruğu ile hareket ettiklerini ifade etmesi tıpkı Kehf Suresi ile neredeyse birebir örtüşmektedir

Türkler, aynı zamanda genel millet olarak; HzAli'nin (Kerremallahu veche- Hiç puta tapmamış) sırrında bir kavimdir
Atilla yazıtlarında geçen, Atilla Romalıları tarif ederken; "Puta Tapan Kavimdir" der ve şöyle devam eder; " Irkımdan Olan PutaTapmaz!"
Sanıldığı gibi Türkler Şaman olmamışlardır Puta da tapmamışlardır Varolduklarından beri tek Tengri, tek Allah inancına sahip olmuşlardır
Yine yazıtlardan öğrendiğimize göre Türkler; Allah'ın en büyük Kudret olduğuna, yeri göğü yarattığına, yeri yeşerttiğine, öldüren ve dirilten O olduğuna inanmışlardır Biz burada konuyu kısaca ele alıyoruz
ZÜLKARNEYN (AS) Bilge Kağandır
Tarihin gizlediği ve bilerek gizlendiği bir sırdır…
Şimdi, Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe…Sözlerinin manalarına bir göz atalım

Bu sözü söyleyen Bilge Kağan'dır Şimdi Kehf Suresi'nde geçen Zülkarneyn (as)'ın özelliğinden bahsedelim Zülkarneyn (as) Yecüc ve Mecüc isimli kavimin arasına set çeker Yecüc ve Mecüc kıyamete yakın en büyük alamet olarak, yine Kur'an'nın ifadesine göre, seddi delecek ve bu kıyametin büyük alameti olacaktır (Seddi delmek ve yerin delinmesi) Bu ifadeler, daha öncede söylediğimiz gibi Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayetinde kıyamet tarifinin neredeyse birebiridir (Gök çökerse, yer delinirse kıyamet olmaz mı? Kur'an ifadesiyle yer beşik gibi sallanmaz mı? Güneş dürülmez mi?)
Bilge Kağan'da aynı ifadeyi o günkü anlayışa, o günden bugüne adeta kelimelere bir zaman yolculuğu yaptırarak anlatmıştır

Zülkarneyn (as)'da, kendi yaşadığı dönemde, çağına hükmetmiş, kendi döneminde yapmış olduğu sed, kıyamete yakın delinmesi sebebiyle, bu çağa da hitap etmektedir Konu çok daha detaylı olup mümkün mertebe biz kısaca anlatmaya gayret etmekteyiz

Bu anlattıklarımızdan sakın bir ırkın öne çıkarılması yapılıyor sanılmasın Anlatılmak istenilen açıktır Türk ırkının, Türk Milleti'nin Rahmani olduğunun vurgulanmasıdır
Önemli bir not düşecek olursak: Zülkarneyn (as); ordusuyla dünyanın her yanına gittiğinde, oradaki kavimlerden de ordusuna asker ve komutanlar katmıştır Tıpkı Bilge Kağan'ın yaptığı gibiTürk milleti de içinde barındırdığı tüm unsurlarla bir millettir

Oğuz,Öğüz, Öküz: (Güçlü, dev boynuzlu manasına gelmektedir)
Zülkarneyn ise Arapça'da; çift boynuzlu manasına gelmektedir
Oğuz Kağan; Kendi döneminde, başına giydiği, boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür

Oğuz denmesinin bir sebebi de, çok güçlü olmasındandır(Türk gibi güçlü!)
Kur'an-ı Kerim'de; Allah'a kurban edilecek kurbanlıklar arasında; keçi, koyun, deve, sığır sayılmaktadır Bunlardan en makbulü, gücünden dolayı sığırdır Koyun, keçi vs göre daha güçlüdür
İlahi esrariye de Allah'a kurban millet; TÜRK Milletidir! (Ariflere)
Bilge Kağan acaba Oğuz Kağan mıdır?
(Unutmayalım ki, bilge lakabi bir isimdir)

Şimdi gelelim ilahi mesaja:
Türk Millet'i ahir zamanda büyük rol oynayacaktır (Ordusuyla, milletiyle, mayasıyla…) Gazi Paşa; bu sırrı, ariflere, birkaç kelimeyle şöyle ifade etmiştir: "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"
Burada anlatılmak istenen, üstte de anlattığımız gibi Türk Milleti'nin mayasıdır O mayanın; bu milletin genlerinde, karakterinde –unutulmuş bile olsa- yukarıdaki sırrın, kudretin Allah'tan olduğu bilgisidir
Orhun Kitâbelerinde tek Tanrı için; "Yeri yarattı, Gök'ü yarattı, ikisinin arasında kişiyi yarattı Kişi Gök'teki Tanrı'ya yakardı, yakındı" der
Tek Allah inancını ve Kur'an-ı Kerimde'ki yaradılışı ve Adem (as)'ı bu cümlelerde görmek çok açık Türk Millet'i varolduğundan beri Tek Allah'a inandı

Unutulmamalıdır ki, medeniyetler yıkıldı sanılsa da, yerlerine başkaları gelir ve yıkıldı sandığımız medeniyetler gerçekte tam kaybolmazlar, birbirlerinin sırlarını, izlerini taşırlar Onun içindir ki ön uygarlıklar ve şimdiki uygarlıklar arasında benzerlikler vardır Bu kültürlere, törelere yazılara vs yansır ve devam ederek gelir

Şimdi burada kitâbelerle ilgili bilgilere bir göz atalım:

Orhun Kitâbeleri'nin üzerindeki bilgilerin benzerlerine MÖ 4000'li yıllara ait taşlarda silinmiş bir şeklide rastlandı
Bu bilgiler, taşların üzerinde eskidikçe, asırlar boyunca başka taşlara aktarılarakgünümüze kadar -bir kısmı- gelmiştir Buradaki bilgiler binlerce yıllık bilgilerdir Aktarılarak günümüze kadar gelmiştir Yani sanıldığı gibi, buradaki bilgiler, yazıtların dikildiği tarihe ait değildir Örnek verecek olursak; Kur'an-ı Kerim 1400 yıl önce kağıda yazıldı diyelim2000'li yıllarda da dijital bilgisayara aktarıldıYani buradaki bilgiler, 1400 yıl öncesine aittir, günümüze değil

MÖ 2000'li yıllara ait, Çinli arkeologlar tarafından bulunan; yarı Çince yarı Türkçe ve bir kısmı silinmiş olan yazıtlarda da, tıpkı Orhun Kitabeleri'ndeki bilgilere rastlanmıştır

Moğolistan'ın güneyinde bulunan; taş ve seramik parçalarının incelenmesi neticesinde, buradaki bilgilerin, Orhun Kitabeleri'ndeki bilgilere benzediği anlaşılmıştır Bulunan bu parçaların tarihi MÖ 2000'li yıllara uzanmaktadır
Orhun harfleriyle yazılan yazıtlardan 13yüzyıl Moğol tarihçisi Alaaddin Ata Melik Cüveynî , Tarih-i Cihan Güşa adlı yapıtında söz etmişti Çin kaynakları da kitabelerin dikilişini bildirmekteydi

Rus çarı I Petro'nun emriyle Sibirya bitki örtüsünü incelemek için görevlendirilen bitki bilimci Messerschmidt ve kendisine rehber olarak verilen İsveçli tutsak subay Strahlenberg, 1721 yılında Yenisey vadisinde bu yazı ile yazılmış Kırgızlara ait mezar taşlarını içeren Yenisey Yazıtları'ndan bir tanesini keşfetti Bir yıl sonra tutsaklığı son bulan Strahlenberg İsveç'e dönüşünde bu inceleme ile ilgili izlenimlerini kitap haline getirip Stockholm'de yayınladı Böylece Orhun yazısı bilim dünyasının dikkatini çekmiş oldu Orhun yazıtlarından iki yüzyıl öncesine ait Yenisey Yazıtları'nın tamamına yakını bu süreçte ortaya çıkarıldı

Rus bilim adamları,1943 yılında Sibirya'da taş mezarlar bulmuşlar ve ABD'li bilim adamları ile ortak yaptıkları inceleme neticesinde, bu taşların üzerindekilerin, 'Türklere ait fatih bir komutanın' sözleri olduklarını tespit etmişlerdir…

Şimdi gelelim cahillikten veya art niyetli kişilerin bir iddiasına:
Türkler Kılıçla Müslüman Olmuştur Yalanı:
Tarihte hep şunlar anlatılır: Kuteybe isimli Arap Komutan, Asya'ya sefer düzenlemiş ve Türkler ile savaşmış , Türkleri kılıç zoruyla Müslüman yapmıştır yalanına
Yukarıda anlattığımız konular araştırılırsa, Türklerin zaten var olduklarından beri Tek Allah inancına sahip oldukları görülecektir
Ama biz bir de Kur'an-ı Kerim'den delil verelim Müslüman, mücahit Kuteybe, eğer gerçekten Türkleri zorla, kılıçla Müslüman yaptıysa, bu iddiayı dillendirenler şunu düşünmezler mi:
Kur'an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır, Kaf Suresi 45 Ayet: "Sen Onlara Karşı Bir Zorba DeğilsinO Halde Sen Benim Uyarımdan Korkan Kimselere KUR'AN İle Öğüt Ver…"

(Şimdi iddia sahiplerine şunu soruyoruz: Kuteybe; Zorla, kılıçla böyle bir fiil yaptıysa, İlâhi Kelâm'ın mesajı itibarıyla zorba değil midir?)

Gaşiye Suresi 22 Ayet: "Sen Onların Üzerinde Zorba Değilsin, Zorlayıcı Değilsin,Zor Kullanacak Değilsin"

Bakara Suresi 256 Ayet : " Dinde Zorlama Yoktur "

Fetih Suresi 4 Ayet: "İmanalrı Artsın Diye Güvenme ve Hayır Veren O'dur"
Şimdi anlatmak istediğimiz, Kur'an-ı Kerim'in buna benzer birçok mesajını Kuteybe bilmiyor muydu? Yoksa görmezden mi geldi? İddia sahipleri bir daha düşünsünler Eğer durum iddia sahiplerinin dediği gibiyse bu çok vahim bir durumdur Kuteybe'nin bırakın mücahit olmasını, Müslümanlığı bile tartışılır
Şimdi gelelim başka bir konuya; İslâm Dinini, İslâm Dünyası'nı Araplar ideolojik olarak sahiplenme gibi bir misyon benimsemişlerdir Tabi bunun alt yapısını hazırlayanlar bellidir (Şeytaniler,Yahudiler…)

Oysa İslâm Dini alemlere rahmettir İns'e ve Cin'se gelmiştir, hiçbir ayrım yapmadan Bu konuyu fazla deşifre etmeyeceğiz Arifler bilir…

Şimdi mânâ sırlarından bir ifşa:
Bu öyle bir sır ki, aynı zamanda suret aleminden de bir delil sunacağız Önce bilinen meşhur bir vâkıa'yı anlatalım:

Peygamberimiz HzMuhammed (SAV) Mekke'yi feth etmiş, o gün Kâbe'deki putları kırmış ve Kâbe'nin anahtarlarının getirilmesini istemiştir
Kâbe'nin anahtarları, o an içim müşrik olan, Osman Bin Talhâ'dadır Mekke'nin fethî 11 Ocak 630 tarihidir Bu tarihle ilgili sırrı ifşa etmeyeceğiz Belki ilerde inşallah…

Yine bir not yukarıdaki yazıya atfen: Peygamberimiz HzMuhammed (SAV) Mekke'yi feth ettiğinde; uyuyanı uyandırmamış, ağaç kestirmemiş, kapıları zorlatmamış, çoluk çocuğa dokundurtmamış kısacası zorbalık yaptırmamıştır Zorla kimseyi Müslüman yapmamıştır Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle "Sen tebliğ et" emrini uygulamıştır Allah'ın emri dışında hareket etmemiştir

İslâm dini : "Ey insanlar!" hitabıyla tüm insanlığa davet dinidir
Şimdi tekrar konumuza dönelim:
Peygamber Efendimiz (SAV) Kâbe'nin anahtarlarının getirilmesini ister Bu görevi bilindiği gibi Hz Ali'ye verir
Dikkat buyurun lütfen Peygamber Efendimiz (SAV) Kâbe'nin anahtarlarının getirilmesini EMREDİYOR! Anahtarların Hz Ali tarafından getirilmesini EMREDİYOR!

HzAli emir üzerine gider, Osman Bin Talhâ'yı bulur Anahtarları ister Osman Bin Talhâ anahtarları vermeyi kabul etmez "Kâbe'nin anahtarlarının yıllardır kendi soylarında olduğunu ve HzMuhammed (SAV)'in peygamberliğine inanmadığını" söyler Hz Ali ısrar eder Çünkü 'emri' Peygamber Efendimiz (SAV)'den almıştır Ne pahasına olursa olsun 'emri' yerine getirmek istemektedir Hz Ali, Osman Bin Talhâ'nın elini sıkar, canını yakarak anahtarları zorla elinden alır (Bu ibareye lütfen dikkat :Elini sıkarak, canını yakarak, zorla!)

Hz Ali, anahtarları alarak, Peygamber Efendimiz (SAV)'in yanına gelir Hz Peygamber (SAV)'e anahtarları uzatır Hz Peygamber Efendimiz (SAV) anahtarları Hz Ali'den teslim alır(Bu ibareye dikkat lütfen: HzAli'nin elinden HzPeygamber (SAV) teslim alır) Ve şaşılacak bir şeklide HzAli'ye tekrar anahtarları Hz Peygamber Efendimiz (SAV) uzatır( Bu ibareye dikkat: HzAli'den aldığı anahtarları Peygamber Efendimiz (SAV) tekrar HzAli'ye eliyle verir) ve şöyle buyurur:

"Ali, bu anahtarları git Osman Bin Talhâ'ya teslim et" der HzAli şaşırır ve sorar:
" Ey Allah'ın Resulü (SAV), az önce emrinizle gittim, anahtarları aldım, getirdim size teslim ettim Şimdi de emrinizle aynı şahsa anahtarları teslim etmemi emir buyurdunuz Bunun hikmeti nedir ki?" diye sorar

Peygamber Efendimiz (SAV) bir çok sahabenin yanında şu ibret verici sözleri söyler:
"Ya Ali, sen anahtarları yolda bana getirirken, Yüce Allah, dostum Cibril ile bana vahiy gönderdi: "Emanetii EHhlinde Veriniz! "
Kâbe'nin anahtarları uzun yıllardır Osman Bin Talhâ ve soyundadır Onlar Kâbe'nin nasıl temizleneceğini, nasıl sahip çıkılacağını çok iyi bilirler Emanetin ehilleri onlardır Bu Allah buyruğudur: "Git ve teslim et!" (Şimdi şu ibareye dikkat lütfen: Allah buyruğudur, git ve teslim et! Yani emir Yüce Allah'tandır)

Hz Ali bu emir üzerine hemen geri döner ve Osman Bin Talhâ'yı bulur ve anahtarları eliyle Osman Bin Talhâ'nın eline uzatır
Bu sefer şaşırma sırası Osman Bin Talhâ'dadır Anahtarları alır ve sorar:
" Ya Ali, az önce anahtarları elimden zorla alan sen değil miydin? Niye geri getirdin?" der

HzAli olanları anlatır: "Bu konuyla ilgili Peygamber Efendimiz (SAV)'e Ayet geldiğini, Peygamberimizin (SAV)'de anahtarları geri yolladığını" söyler
Osman Bin Talhâ, müşrik iken bu hadise üzerine koşa koşa Peygamber Efendimiz (SAV)'in yanına varır ve Efendimizin (SAV) şahitliğinde Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olur

Şimdi olayları kısaca gözden geçirelim:
Peygamber Efendimiz (SAV), önce kendi emri ile HzAli'ye; " anahtarları getir!" der

Hz Ali Osman Bin Talhâ'nın elinden anahtarları alır ve kendi eliyle Hz Peygamber (SAV)'in eline verir Sonra Allah'ın emri ile Efendimiz (SAV) eliyle anahtarları Hz Ali'nin eline verir HzAli'de kendi eliyle tekrar Osman Bin Talhâ'nın eline anahtarları verir

Yani Allah'ın emri olan " emaneti ehline teslim ediniz! " ayetinin "emri" yerine getirilmiş olur

Şimdi gelelim bu konuyu neden anlattığımıza:

Gizlenen Sır:
Hz Osman Bin Talhâ Kimdir?
Bütün Arap kaynaklarında Süreyc kabilesinden bahsedilir Süreyclilerin Orta Asya'dan gelen Türkler olduğu, Arap tarihçilerinin eserlerinde de geçmektedir "Ubeydullah Türk'tü" derler Ubeydullah Süreyc kabilesindendir Bu sülâlenin mesleği kılıç ustalığıdır Bu aile Orta Asya'dan Anadolu'ya, oradan da Mekke'ye kervanlarla gitmişler ve Mekke'ye yerleşmişlerdir Tıpkı Selman Farisi örneğinde olduğu gibi Selman Farisi, İran'dan kalkıp Anadolu'ya gelmiş, burada birkaç yıl kaldıktan sonra Mekke'ye gitmiştir

Bu konuda kaynak verecek olursak: 897-960 yıllarında yaşamış olan tabakât bilginlerinden Ebü'l-Ferec el-Isfahânî yazmış olduğu Ağani isimli esrede Sureyclilerden bahseder ve ; " Ubeydullah'ın babası Türk idi" Demektedir (El Ağani 1B245)

Yine pek çok Arap tarihçisi; Türk kılıçlarını uzun uzun anlatmışlar ve övmüşlerdir Sureyc'de Mekke'de bir Türk demirci ustasıydı Kılıç yapmasıyla meşhurdu Osman Bir Talhâ Sureyc'in torunlarından olup, bu aileye mensuptur Sureyc kelimesi Arapça'da esserc kelimesinden alınmıştır Aslında biraz lakabî bir isimdir Daha sonra es-sureyciyat diye anılmış, manası ise, Sureyc tarafından imal edilmiş kılıçlar demektir Çarşı ve pazarda kılıçlar bu isimle satılmıştır O dönemde, herkes bu kılıçlara sahip olmak istemektedir ( Kaynaklar: Sıhhaül Arabia, TaliaattarMısır 1956 1sh 322; İbn-i Mansur Erbil Fazl Cemaleddin, Risatül Arap Bulak 1300III Sh 122; El YesuilM El Müncid Sh 339, Ayrıca bu konuda ProfDrZekeriya Kitapçı'nın, 'Saadet Asrında Türkler İlk Türk Sahabe Tabii ve Tebea Tabiileri' kitabına bakılabilir)
Konuyu fazla detaylandırmadan burada noktalayarak asıl konumuza dönelim
Netice itibarıyla; Osman Bin Talhâ Orta Asyalı bir Türk soyundandır Ve kılıç ustasının torunudur Peki burada anlatmak istediğimiz nedir?
Burada anlatmak istediğimiz, Kâbe'nin anahtarları: Allah'ın 'emri', Peygamber Efendimizin (SAV) tatbiki ve HzAli Efendimizin eliyle, Türk olan Osman Bin Talhâ'ya verilmiştir Bunun manadaki karşılığı, Kâbe'nin anahtarları: Kıyamete Kadar TÜRKLER'dedir (Ariflere)

Şimdi bilinmeyen bir başka sırrı delilleriyle ortaya koyalım inşallah:
Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV)'in; "İlmin şehri bensem, kapısı Ali'dir" sözünü hatırlayınız Bilindiği gibi Hz Ali tasavvufta, bir çok tarikatın 'PİRİ' kabul eldir

Yani HzAli; Kâbe'nin bilgisini, anahtarlarını TÜRK Milletinin Eline Vermiştir Bu sırrı Allah'ın izniyle ilk defa ifşa ediyoruz
Mukaddes Emanetler ve HZOSMAN'ın Kılıcı
Bilindiği üzere Mukaddes Emanetler, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sonucunda İstanbul'a getirilmiştir Bu emanetler içersinde Hz Osman'ın kılıcı da vardır Şimdiye kadar bilinen budur

Oysa şimdi ilk defa bir gerçeği, Hz Osman'ın kılıcı ile ilgili gerçeği Allah'ın izni ile açıklıyoruz;
Hz Osman'ın, Topkapı Saray'ı Mukaddes Emanetler bölümüne sergilenen bir kılıcı vardır ki, aslında bu kılıç, Yavuz Sultan Selim'in, Mısır Seferi sonucunda getirilen emanetlerle birlikte İstanbul'a gelmemiştir
Bu kılıç, daha Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce, Hz Osman döneminden, Ertuğrul Gazi'nin eline Şeyh Edebali kanalıyla "kutsal bir işaret" olarak teslim edilmiştir Şeyh Edebali'nin eline geliş silsilesi ise: Sultan Seyyid Hoca Ahmed Yesevi tarafından onu takip eden halifeleri vasıtasıyla ulaşmıştır; 'bir Allah sırrı olarak'…

Konuyu biraz açalım: Ertuğrul Gazi, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu, Osman Bey'in babasıdır Şeyh Edebali ise, Osman Bey'in kayınpederidir Osman Bey'in gerçek ismi Orhun'dur ( Bu isim de ilk defa açıklanmaktadır) Kayı Boyu'nun, o günkü tüm isimlerine baktığımızda, bir tane bile Arap kökenli isim göremezsiniz Ertuğrul Gazi, Alp Arslan, Konuralp vs…

Peki Orhun ismi, nasıl olmuş da Osman olmuştur? Osmanlı Tarih araştırmacılarının en çok sordukları ve cevabını aradıkları bu sorunun cevabını inşallah biz verelim:

İşte bu konuda şimdiye kadar gizlenen sır:
Şeyh Edebali bizzat Orhun'a : " Bundan sonra senin ismin Osman olsun, soyun bu isimle anılsın" demiştir Hz Osman'ın o kılıcının "mânâ sırlarını" Osman Bey'e söyleyerek teslim etmiştir Sanıldığı gibi bu kılıç, Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferinden dönüşte getirdiği kutsal emanetler içersinde gelmemiştir

İşte delili:
Kılıç ustası Ubeydullah ve Sureyc kabilesinden bahsettik Ubeydullah Arap ismi taşımasına rağmen Türk'tü
Bu kılıcı, bizzat kılıç ustası Türk Sahâbî yapmış Hz Osman'a hediye etmiştir Dünya ve Türk tarihinde ilk defa bu konudaki delili sunuyoruz:

Topkapı Müzesi'nde gidip gördüğünüzde kılıcın üzerindeki KAYI BOYU'NUN işareti dikkatinizi çekecektir Kayı Boyu'nun damgası kılıç üzerinde durmaktadır Çıplak gözle net bir şekilde görülmektedir Çünkü bu kılıcın ustası Kayı Boyun'dandır
Kayı Boyu'nu işareti:

(Türk damgalarının MÖ 5000'li yıllarda ortaya çıktığı delilleri ile beraber mevcutturVe burada da Kayı Boyu'na ait damganın benzerine rastlanmaktadır)

Hz Osman'dan, Osman Bin Talhâ'ya geçip, oradan da Hoca Ahmed Yesevî'ye emanet edilmiştir(Aradaki detayları anlatmıyoruz…)
Daha sonra bu kılıç, Hoca Ahmed Yesevî silsilesi yoluyla Şeyh Edebali'ye gelmiş ve'sırları ile beraber' Osman Bey'e teslim edilmiştir
Orhun'un Osman olmasının sırrı bu kılıç ile beraberdir Nitekim, Osman Gazi'nin oğlunun ismi de yine Türk ismi Orhan'dır
Kayı Boyu'nun kılıcı; Mekke'de dövülmüş, Hz Osman'a teslim edilmiş, Hz Osman'dan Osman Bin Talhâ'ya geçmiş ve Osman Bey'e ulaşmıştır Yani tekrar Kayı Boyu'na, ait olduğu yere dönmüştür
Şimdi bunun izahını bize yapsınlar Şimdiye kadar, iddia edildiği şekilde bu kılıç Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden dönüşte getirilen Mukaddes Emanetlerin içersinde gelmişse, bu kılıcın üzerinde Kayı Boyu'nun işareti ne aramaktadır?

Horasan Erenleri'nin ve Melâmîlerin Piri, Hoca Ahmed Yesevî'ye selâm olsun!
Bu sırrı ifşa etmeyi sebep kılan Allah'a hamd olsun!
Hz Osman I Osman
Osman Bin Talhâ II Osman
Osman Gazi III Osman
Ya sonrası? ( Bu konuyu şimdilik açmayacağız…)
Buraya kadar anlatılmak istenilenleri anlayanlara selâm olsun…
Manaları sezenlere selâm olsun…
Yüce Allah, İslâm'ın Sancaktarı Türk Milletini, Türk Devletini ve Türk Ordusunu muzaffer kılsın! (AMİN)







Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.