Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Tiyatro Öğrencisi İçin Kendim Yazdım :)
Tiyatro okuyan sevdiğim bir dostuma ödev vermişler:
Son saatleri gelmiş idam mahkumu genç ve güzel bir kadın, bir hücre, bir kuş  
Benden rica etti, buna tek kişilik oyun kurgulamamı, yani yazmamı  Ben de yazdım bakalım beğenecek misiniz  eleştirirken çok da acımasız olmayın çünkü ben drama ya da tiyatro yazarı değilim sadece gazeteci yazarım
Son günlerimi yaşıyorum  Kalem kırılalı çok oldu  Artık infazım için gardiyanımı bekliyorum  Asacaklar beni  Bugün, güvercinim de gelmedi, oysa hergün düzenli olarak demir parmaklı pencereme konup dakikalarca sohbet ediyordu benimle  Sadece bir masa ve iki sandalyenin olduğu, beton duvarlı ve kilitli demir bir kapının ardında ki tek renkti o  Kelebek koydum ben adını  Özgürlüğün güzelliğin naifliğin simgesi kelebek  Anladı mı acaba infaz zamanının geldiğini  Kesin anladı ondan gelmedi bugün  Peki onunla vedalaşmadan nasıl gideceğim ben  
Serap 30 yaşında, çok güzel bir genç kadındı  Halkla İlişkiler mesleğine gönül vermiş, kısa sürede kariyer basamaklarını tek tek tırmanmıştı  Mesleğine duyduğu aşkla, kalbini sevgiye kapatmış, kendini işe vermişti  Atilla ne zaman onun aklını çelmiş, nikah dairesine nasıl götürmüştü onu, hiç anlamamıştı  Atilla 55 yaşında, kendinden 25 yaş büyük, zengin bir işadamıydı 
Hiç hatırlamıyorum ki nasıl karar verdim evlenmeye  Sığınacak bir liman olarak görmüştüm onu, o dönemde  Çok kibardı, iyi bir işi, parası vardı  Geleceğimi garanti altına almaya söz vermişti  Zaten kalbimi aşka kapayalı çok olmuştu  Onur'dan arta kalan hasarlı kalbimi onarmak için Atilla'dan iyisini mi bulacaktım ki  Aaaaaaa geldi, kelebeğim geldi  Biliyor musun bugün seninle vedalaşmak zorundayım, zaman birkaç saat sonra doluyor  Heeeyyy üzülüyor musun yoksa, hayır üzülme, sakın üzülme ben üzgün değilim çünkü, hatta içimde tarifi zor bir mutluluk var  
Nasıl da mutluydu evliliğinin ilk yıllarında Serap  Atilla bir dediğini iki etmiyor, el üstünde tutuyordu sevgili eşini  2 yılda dünyanın hemen her yerine götürmüştü onu  Çok mutluydu Serap  İyi bir işi, iyi bir eşi, cemiyet hayatında saygın bir yeri vardı  Taaa ki o güne kadar  Murat'a rastladığı nisan ayına kadar  Kalbi böyle çarpmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki, şaşırmıştı Serap hissettiği bu çarpıntılara  Firmasının PİAR işlerini vermek istemişti Serap'a  Yakışıklıydı, Serap'la aynı yaşlardaydı  Serseri ruhu, gözlerinden yansıyordu  Ayrılırken elini uzun uzun sıkmıştı Serap'ın  
Mutluydum ama hep bir yanım eksikti  O yanımı doldurmaya gelmişti Murat  Karşı koyamadım  İlk günden esiri oldum onun o serseri bakışlarına  Şimdi düşünüyorum da, pişman mıyım? Hayır değilim, herşeye rağmen değilim  Biliyor musun kelebek, kimseyi mutsuz etmemek için intihar etmek istedim, defalarca denedim, ama olmadı yapamadım  Hayata tutsak oldum, tıpkı bu hapishaneye tutsak olduğum gibi  Bir türlü beceremedim ölmeyi  Ama bak şimdi başkaları yapacak bunu, bu sefer ümitliyim sonuçtan  
Önceleri karşı koymuştu Serap  Atilla'ya bunu yapamazdı, böyle bir şeyi hak edecek en son insandı  Ama Murat çok üzerine gelmişti  O çok sevdiği papatyalarla karşısına dikildiği o gün, tüm direnci kırılmıştı Serap'ın  Hasarlı kalbi yeniden heyecanla çarpmaya başlamıştı  Evet, AŞK'tı işte bu ve Serap bu duyguyu tüm benliğinle hissetmeyeli çok olmuştu  Teslim olmuştu aşka ve Murat'a 
Biliyor musun kelebeğim, çok sevdim ben Murat'ı  Hiç ama hiç pişman değilim  Çünkü aşkın adı Murat'tı ve aşk pişmanlık değildir  O birkaç ay hem inanılmaz mutlu, hem de inanılmaz mutsuzdum  Bir yanda aşkım sevdam, bir yanda arkadaşım dostum hayat arkadaşım  Yüreğim bir yandan vicdan azabıyla burkulurken, bir yandan da aşkla çarpıyordu  Yaşadığım hiç bir şeyden pişman değilim kelebeğim  Biliyor musun bir tek senden ayrılacağım için üzgünüm  
Aşka susamış kalbi karşı koyamamıştı bu aşka  Ama bu aşk onu kısa sürede bir çıkmaza sürüklemişti  Bir yanda Atilla ve güvenli hayatı, diğer yanda Murat ve aşkı  Murat çok üzerine gelmeye başlamıştı ''Ya o ya ben'' diye  Günlerce haftalarca bu düğümü çözebilmek için çabalamıştı  Ama nafile  Keşke o son gün, Murat'ın o çözüm önerisini kabul etmeseydi  Keşke ölüm üzerine mutluluk kurmayı kabul etmeseydi  
Öldürdüm hayat arkadaşımı kelebek  Acımadım bile  Aşkımın ruhumun verdiği zehiri o son akşam yemeğine koyarken bir saniye bile düşünmedim  Son nefesini verirken yardım dileyen bakışlarını da görmedim, görmek istemedim  Aşk gerçekten de kör ediyormuş gözleri bunu öğrendim, hem de bir daha açılmamacasına kör  Evet, canına kıydım işte  Murat mı? Bilmem yok, İstanbul'a gitmiş dediler  Mahkemeye bile gelmedi  Olsun be kelebek, varsın gelmesin  AŞK'tı o  Çok az kaldı, çoook  Filmlerde izlerdim hep idam mahkumlarına son dilekleri hep sorulurdu, bana daha sormadılar  Benim tek bir dileğim var, beni yalnız bırakma kelebeğim  Şu son 8 aydır hayatımın rengi oldun, bir tek seni geride bırakacağım için içim burkuluyor  Ne olur bugün hemen uçup gitme olur mu, ben gidene kadar burda kal, son dileğim bu benim  
g u a
|