07-15-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sıtma İlacı -Sıtma İlacı Kinin
Sıtma İlacı -Sıtma İlacı Kinin
Sıtmalı hasta devamlı yatakta bulundurulmalıdır Kuvvetli besinler verilir İlaç olarak ilk kullanılan kınakına kabuklarıdır Bunları ilk kullananlar Güney Amerika’da Peruvia yerlileridir Bunu ilk bildiren 1683’te Kontes dre Chinchone’dir 1820’de bundan kinin elde edilmesi cihetine gidildi İlk yapılan mepakrin idi, fakat yan tesirleri sebebiyle pek kullanılmadı Daha sonra kinolon grubu ilâçlar geliştirildi ki, bunlardan klorokin hâlâ kullanılmaktadır
Bu ilaçlar baskılayıcı ve tedavi edici olarak iki şekilde kullanılır Primetamin, proquanil, klorakin baskılayıcılardandır Düzenli şekilde alındıklarında parazitin insanda gelişip, çoğalmasını önler Sıtmalı bölgeye seyahat edeceklerin bir hafta önceden bunlardan birini kullanmaları tavsiye edilir Tedavi ediciler arasında klorokin, primakin ve kinin sayılabilir Klorokin en etkilisidir Alyuvarlar içindekilere etki etmesine rağmen karaciğerdeki sporozoitlere etki etmez Cinsi üremeyi önler Dokulardaki parazitlere primakin daha etkilidir Bu ilaçlar uygun kombinasyonlarda ve özel ekipler tarafından hastalara bizzat uygulanmaktadır
Korunma
Sıtmayla mücadelede en önemli hususlardan birisi sivrisineklerle mücadeledir Bunun için de en kıymetli yol anofel türlerini yok etmektir Bu hususta dünyâda geniş çaplı ilk çalışma 20 yüzyıl başlarında Küba ve Panama bölgesinde başlatılmıştır Bu eradikasyon (kökünü kazıma) neticesinde Küba’da 1899’da binde 999 olan hasta oranı 1908’de binde 19’a düşürülmüştür 1939’da DDT’nin kullanılmağa başlanması başarıyı daha da arttırdı 1946 yılında Dünyâ Sağlık Teşkilâtı sıtma eradikasyonunu geniş çaplı olarak ele almıştır
DDT (Dichloro-diphenyl-trichloroethane) petrol içinde % 5 emülsiyon şeklinde evlere, ahırlara, kümeslere, püskürtülür Yiyecekler, içecekler korunmalıdır Bazı tip anofeller DDT’ye karşı direnç kazanmışlardır Bu yüzden yeni maddeler araştırılmaktadır Bunlarla beraber bütün su birikintilerinin, bataklıkların kurutulması, nehirlerin, akarsuların düzenlenmesi gerekmektedir
Türkiye'de sıtma eradikasyon çalışmaları 1926’dan bu yana ciddi surette ele alınmış ve başarı elde edilmiştir Bu konuda 4871 sayılı kanun, çalışmaları disiplin altına almıştır Sıtma, ihbarı mecbûri bir hastalıktır Sıtma mücadelesini, Sıtma Savaş Dispanserleri’nde özel eğitim görmüş ekipler ücretsiz olarak yürütmektedir
1957’den sonra Dünya Sağlık Örgütünün planlı çalışmaları ve dünya genelinde girişilen sıtma savaşı, dünyâda yaygın olarak seyreden bu hastalığı, hastalığa yakalananların sayısını, ölüm oranını gün geçtikçe azaltmaktadır Türkiye’de sıtmayla savaş SSYB’ye bağlı Sıtma Savaş ve Eradikasyon Teşkilatı tarafından yürütülmektedir
Bu ciddi çalışmaların neticesi olarak 1970 yılında sıtma sayısı 1293 vak’aya kadar düşmüştür Fakat “Sıtmayı ortadan kaldırdık” fikriyle çalışmaların bir ara duraklamasıyla, 1977’den sonra enfeksiyon sayısı birden artmış ve 28 849 kişi hastalanmıştır Bu arada DDT’ye karşı direnç kazanan anofeller, hastalığı hızla yaymışlar, 1978’de 101 742 kişi hastalanmıştır Bu tarihten sonra sıkı bir aşılama kampanyası başlatıldı Hastalık tamamen yok edilemedi fakat hızlı yayılması önlendi 1981’de ise bu rakam 53 403’tür Türkiye’de daha çok Güneydoğu Anadolu, Çukurova Bölgesinde görülmektedir
|
|
|