Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Bayanlara Özel

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
değilsiniz, kadına, yanlız, yönelik, şiddet

Kadına Yönelik Şiddet Yanlız Değilsiniz!

Eski 07-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadına Yönelik Şiddet Yanlız Değilsiniz!



KADINA YÖNELİK ŞİDDET
YALNIZ DEĞİLSİNİZ!

Dünyanın dört bir tarafında olduğu gibi Türkiye' de de yüz binlerce kadının insan hakları her gün ihlal edilmektedir Tahminlere göre, ülkedeki kadınların en az üçte birinden yarısına kadarı aile içi fiziksel şiddete maruz kalmaktadır Bu kadınlar dövülmekte, tecavüze uğramakta ve hatta bazı durumlarda öldürülmekte ya da intihara zorlanmaktadır Genç kızlar takas edilmekte ve küçük yaşta evlenmeye zorlanmaktadır
Kadınlara yönelik şiddet, kadınların ve kızların insan haklarının ihlalidir; maddi ve manevi bütünlük hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü ve evleneceği kişiyi seçme hakkı gibi hakları ihlal eder Şiddet, işkenceye, zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye kadar varan hareketlere yol açabilir ve uç vakalarda yaşam hakkını ihlal edebilir Kadınlara yönelik şiddet, sağlık ve çalışma hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerden tam olarak yararlanmayı engeller
Kadınlara yönelik şiddetin tanımı

Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi kadınlara yönelik şiddeti; "ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyŞ olarak özgürlükten yoksun bırakma" (1 madde) şeklinde tanımlamaktadır Bu tanımın son yorumlamalarına "kurbanı ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakmak" da dahil edilmiştir
Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi'ne göre, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, "bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen" şiddettir
Bildirge, önsözünde kadınlara yönelik şiddeti, "erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin tarihsel bir göstergesi" ve "erkeklerle karşılaştırıldığında kadınları zorla bağımlı bir konuma sokmanın çok önemli toplumsal mekanizmalarından biri"olarak tanımlamaktadır
Dünya Sağlık Örgütü eşlerin uyguladığı şiddeti, yakın bir ilişkide fiziksel, psikolojik ya da cinsel hasara yol açan her tür davranış olarak tanımlamıştır Bunların içinde aşağıdakiler de yer almaktadır:
  • Tokat atma, vurma, tekmeleme ve dövme gibi fiziksel saldırı fiilleri
  • Sindirme, sürekli küçük düşürme ve aşağılama gibi psikolojik taciz
  • Cinsel ilişkiye zorlama ve öteki cinsel zor kullanma biçimleri
  • Bir kimseyi ailesinden ve arkadaşlarından uzaklaştırma, hareketlerini gözleme ve bilgi ya da yardıma ulaşmasını kısıtlama gibi çeşitli kontrol edici davranışlar
Türkiye'de Durum:
  • Tüm kadınların % 25'i Fiziksel şiddete uğruyor
  • Şiddete uğrayan kadınların %75'i eşi tarafından şiddete uğruyor
  • Şiddete uğrayan erkeklerin % 75'i aile dışından gelen şiddete uğruyor
  • Cinayet sonucu ölen kadınların %40-70 eşi tarafından öldürülüyor
  • Tecavüze uğrayanların %50 si 18 yaş altında ve bunlardan %10 erkek çocuk gerisi kız çocuktur
  • Her 4 kız çocuktan biri cinsel şiddete uğruyor
  • Daha çok 7-9 yaş arası çocuklar cinsel şiddete uğruyor
  • 5-10 yaş arası çocukların %55'i ensest mağdurudur
  • 10-16 yaş arası çocukların %40 ensest mağdurudur
  • Cinsel saldırganların %75'i tanıdık biridir
  • Ensest olaylarında faillerin %50'si öz baba ve sırasıyla amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılardır
  • Acil yardım hattını arayan kadınlardan % 57'si fiziksel şiddete, % 46,9'u cinsel şiddete, % 14,6'sı enseste ve % 8,6'sı tecavüze maruz kalmıştır
  • 1995'te başkent Ankara'daki gecekondularda yaşayan kadınlar arasında yapılan bir araştırma, kadınların % 97'sinin kocalarının saldırısına uğradığını ortaya koymuştur
  • 1996'da orta ve yüksek gelir gruplarında yer alan ailelerle yapılan bir araştırmada, soruların başlangıcında kadınların % 23'ü kocalarının kendilerine karşı şiddet kullandığını söylemiş, fakat belirli şiddet tipleriyle ilgili sorular sorulduğunda bu oran %71'e yükselmiştir
  • Başka bir araştırma, kadınların % 58'inin yalnızca kocalarından, nişanlılarından, erkek arkadaşlarından ve erkek kardeşlerinden değil, kadın akrabalar da dahil olmak üzere kocalarının ailesinden de aile içi şiddete maruz kaldığını tahmin etmektedir
  • Bir grup orta ve üst sınıf kadının % 63,5'unun cinsel tacizin bir türüne maruz kaldığı bulgusuna ulaşılmıştır
  • Bir araştırmaya göre, şiddet sonucu ölen 40 kadından 34'ü evde ölmüş, 20'si asılmış ya da zehirlenmiş, 20'sinde öldürüldüklerine dair kesin belirtiler görülmüş ve 10'u da ölmeden önce aile içi şiddete maruz kalmıştır
  • Türkiye'nin kuzeybatısında yer alan Bursa şehrindeki halk sağlığı merkezlerinde yapılan bir araştırma, kadınların % 59'unun şiddet kurbanı olduğunu ortaya koymuştur
  • Mor Çatı'nın 1990 ile 1996 yılları arasında 1259 kadın arasında yürüttüğü bir araştırma, kadınların % 88,2'sinin bir şiddet ortamında yaşadığını ve % 68'inin kocaları tarafından dövüldüğünü göstermiştir
  • Ankara'da yapılan başka bir kadın araştırmasına göre, kadınların % 64'ü kocalarından, % 12'si ayrıldıkları kocalarından, % 8'i birlikte yaşadığı erkeklerden ve % 2'si de kocalarının ailesinden şiddet görmektedir % 60'ı, kocalarının kendilerine tecavüz ettiğini söylemiştir
Dünya'da Durum

Kadına yönelik şiddet konusundaki istatistikler, sadece ülkemizde değil, dünya genelindeki bir insan hakları felâketini açığa çıkarmaktadır
  • Her üç kadından en az biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da farklı bir biçimde tacize uğramaktadır Kadına kötü muamele eden kişilerse genelde kadının kendi ailesinden ya da tanıdığı insanların arasından çıkmaktadır
  • Avrupa Konseyi, 16 - 44 yaş arası kadınların ölüm ve sakatlanmalarının ana sebebinin aile içi şiddet olduğunu ve bunun kanser ya da traŞk kazalarındaki ölüm ve sakatlanma oranından çok daha fazla olduğunu beyan etmiştir
  • Bugün cinsiyet yüzünden yapılan kürtaj ve doğum sonrası kız bebeklerin öldürülmeleri sonucunda "kaybolan" kadın sayısı 60 milyondan fazladır
  • BM kadına yönelik şiddet özel raportörünün raporlarına göre 1999'da ABD'de aile içi şiddete maruz kalan kurbanların %85'ini kadınlar oluşturmaktadır
  • Rus hükümeti 1999 yılında 14000 kadının partnerleri ya da akrabaları tarafından öldürüldüğünü tahmin etmektedir
  • Dünya Sağlık Teşkilatı kadın cinayet kurbanlarının neredeyse % 70'inin erkek partnerleri tarafından öldürüldüğünü rapor etmiştir
Kadına yönelik şiddet küçültülmüş bir dünyada, 1000 kişilik bir küresel köyde nasıl görünürdü sorusuna Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, hükümetler ve hükümet dışı örgütlerin istatistiklerine dayanılarak ortaya çıkan sonuçlar:
  • Nüfusun beş yüzü kadın (%50) - Aslında 510 olacaktı ama 10 bebek cinsiyet kökenli kürtaj nedeniyle hiç doğamadı veya ihmal sonucu bebekken öldü
  • 300 kadın Asyalı
  • 167 kadın tüm hayatlarının bir noktasında dayak yemiş veya bir başka şiddet türüne maruz kalmıştır
  • 100 kadın tecavüz veya tecavüze teşebbüs kurbanı olacaktır
KADINLAR VE NÜFUS
  • Dünya nüfusunun %497'si kadın (3,132,342,000 kadın; 3,169,122,000 erkek) (BM Nüfus Dairesi)
  • Normalde yaşıyor olması gereken en az 60 milyon kız çocuğu cinsiyet tercihli kürtaj veya erkek çocuklarından daha önemsiz olarak görüldükleri için yetersiz bakım nedeniyle çeşitli toplumlarda "kayıp"lar (E, Joni Seager, 2003)
AİLE İÇİ ŞİDDET

Aile içi şiddet farklı biçimlerde görülmektedir - tokat, yumruk, tekme ve dayak gibi fiziksel saldırıdan sindirme, sürekli küçümseme ve aşağılama, ailesinden ve arkadaşlarından tecrit etme, hareketlerini izleme ve kısıtlama, bilgiye ve yardıma erişimini engelleme gibi kontrol amaçlı tavırları da içeren psikolojik tacize kadar geniş bir spektrumda görülmektedir
Dünya çapında
  • Her üç kadından en az biri, veya yaklaşık bir milyar kadın hayatlarının bir noktasında dayak yemiş, zorla seks yapmaya zorlanmış ya da farklı bir biçimde tacize uğramaktadır Bunu yapan genellikle kendi ailesinden veya tanıdığı biri (E, L Heise, M Ellsberg, M Gottemoeller, 1999)*
  • Kadınların yaklaşık %47'si ilk cinsel ilişkilerinin zorla olduğunu bildirmektedir (A, WHO 2002)
  • Kadın cinayet kurbanlarının yaklaşık %70'I erkek partnerleri tarafından öldürülmüştür (A, WHO 2002)
  • Kenya'da haftada birden fazla kadının erkek partneri tarafından öldürüldüğü bildirilmektedir (E, Joni Seager, 2003)
  • Zambia'da haftada beş kadın erkek partneri veya aile bireyi tarafından öldürülmektedir (E, Joni Seager 2003)
  • Mısır'da kadınların %35'I evliliklerinin bir noktasında kocalarından dayak yemiştir (A, UNICEF 2000)
  • Bolivya'da 20 yaş ve üzerindeki tüm kadınlar son 12 ay içinde fiziksel şiddete maruz kalmıştır (A, WHO 2002)
  • Kanada'da aileye yönelik şiddetin maliyeti, tıbbi bakım ve verim kaybı dahil yılda 16 milyar dolardır (A, UNICEF 2000)
  • ABD'de her 15 saniyede bir kadın, genellikle kocası/partneri tarafından, dövülmekte (Dünya Kadınları hakkında BM Çalışması, 2000)
  • Bangladeş'te tüm cinayetlerin %50'sini partnerleri tarafından öldürülen kadınlar oluşturuyor(E, Joni Seager, 2003)
  • Yeni Zelanda'da kadınların %20'si erkek partnerleri tarafından dövüldüğü veya fiziksel tacize uğradığını belirtmekte(A, UNICEF 2000)
  • Pakistan'da kadınların %42'si şiddeti kader olarak görüyor; %33'ü karşı koymak için çok çaresiz olduklarına inanıyor; %19'u karşı koymuş ve %4'ü buna karşı harekete geçmiş (Hükümetin 2001 yılında Pencap'ta yaptığı çalışma)
  • Rus hükümet dışı örgütlere göre, Rusya Federasyonu'nda 36,000 kadın her gün kocaları veya partnerleri tarafından dövülüyor (D, OMCT 2003)
  • İspanya'da 2000 yılında her beş günde bir kadın erkek partneri tarafından öldürüldü (D, Joni Seager, The Atlas of Women)
  • Britanya'da haftada yaklaşık 2 kadın partnerleri tarafından öldürülüyor(E, Joni Seager, 2003)
CİNSEL ŞİDDET

Tecavüz cinsel şiddetin en şiddetli biçimidir Ayrıca istenmeyen gebelik ve HIV/AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara da yol açmaktadır Ancak, tecavüz, içinde damgalanmayı barındırdığı için, büyük oranda gerçeğin altında belgelenmekte ve nadiren cezalandırılmaktadır
Dünya çapında
  • Her beş kadından biri hayatlarında tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı olacaktır (WHO 1997)
  • Güney Afrika'da her gün 147 kadın tecavüze uğramaktadır (Güney Afrika Irk İlişkileri Enstitüsü 2003)
  • ABD'de her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor (ABD Adalet Bakanlığı, 2000)
  • Fransa'da her yıl 25,000 kadın tecavüze uğruyor (Avrupa Kadınlar Lobisi, 2001)
  • Türkiye'de kadınların %356'sı bazen, %163'ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor (2000 yılında yayınlanan taramalar, Müslüman toplumlarda kadın ve cinsellik, WWHR Yayınları: İstanbul, 2000)
Bu istatistikler buzdağının görünen kısmını temsil etmektedir Kadına yönelik şiddet konusundaki raporlar genelde gerçekleri yansıtmamakta, çünkü kadınlar utanmakta ya da kendilerine inanılmamasından, kendilerine karşı düşmanca tavırlar sergilenmesinden veya şiddetin daha da artmasından korkmaktadırlar
TÜRKİYE'DEKİ YASAL MEVZUAT:

ANAYASAL HAKLAR:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın en temel ilkelerinden birisi, 10 maddede düzenlenen "kanun önünde eşitlik" ilkesidir
  • Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir
  • Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz
  • Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar
Anayasa'nın 12 Maddesi şöyle der:
Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir
KİŞİNİN HAKLARI VE ÖDEVLERİ
  • Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir (madde 17)
  • Hiç kimse zorla çalıştırılamaz Angarya (karşılıksız çalıştırma) yasaktır (madde 18)
  • Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir (madde 19)
  • Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir Usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkçakanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz (madde 20)
  • Kimsenin konutuna dokunulamazusulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkçakanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve binadaki eşyaya el konulamaz (madde 21)
  • Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir Haberleşmenin gizliliği esastır verilmiş hakim kararı olmadıkçakanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz (madde 22)
  • Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir (madde 23)
  • Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir (madde 24)
  • Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir (madde 25)
  • Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir (madde 26)
  • Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma yapma hakkına sahiptir (madde 27)
  • Herkes önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir (madde 33)
  • Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir (madde 34)
  • Herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir (madde 35)
  • Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (madde 36)
  • Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır (madde 40)
SOSYAL VE EKONOMİK HAKLAR VE ÖDEVLER
  • Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır (madde 41)
  • Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz (madde 42)
  • Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir (madde 48)
  • Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir (madde 49)
  • Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz (madde 50)
  • Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için, önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma hakkına sahiptirler (madde 51)
  • Ücret emeğin karşılığıdır Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da gözönünde bulundurulur (madde 55)
  • Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir (madde 56)
SİYASİ HAKLAR VE ÖDEVLER
  • Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir (madde 67)
  • Vatandaşlar, siyasi parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir (madde 68)
  • Vatandaşlar, ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye'de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir (madde 74)
MEDENİ KANUN

EVLİLİK

Evlilik yaşı (TMK madde 124): Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez Diğer hukuki işlemler için asgari yaş sınırı 18'dir
Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple 16 yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir Olanak buldukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir
Yargıç kararını verirken, kişilerin evlilik için gerekli ruhsal ve bedensel olgunluğa sahip olup olmadıklarına dikkat eder
Evlenme koşulları (TMK madde 124, 125, 126, 127): Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez
Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez Kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez
Kişi vesayet altında ise ve vasisi izin vermiyor ise kişi mahkemeye başvurarak izin isteyebilir "Hâkim, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir," (madde 128) Evlilik izni için ikametgahın bulunduğu "Sulh Hukuk Hakimliği"ne başvurulur
Akıl hastaları evlenmelerinde tıbbî sakınca bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemez (madde 133) Bir yandan bu madde "normal" yaşam sürebilecek olup da tıbben sorunu olmayan kişilerin evlenme haklarının önünü açıyor olsa da, uygulamada kadınlar açısından sorunlarla karşılaşmak mümkün Eskiden akıl hastalarının evlenmeleri kanunen tamamen yasakken bile, resmi olmayan nikahlarla bir akıl hastası zorla/görücü usulüyle bir kadınla evlendiriliyor, kadın istemeden de olsa bu kişinin bakımını üstlenmek zorunda kalıyordu Bu madde ile kadına haksızca ve rızası olmadan bindirilen bu yükün resmileştirilmeye çalışılması söz konusu olabileceğinden, dikkatli olmak gerektiğini düşünüyoruz
Zorla evlendirme (madde 149, 150, 151) ve zamanında başvuru (madde 152): Hiç kimse zorla evlendirilemez Kişi küçük de olsa öncelikle kendi izni alınır Kişi yasanın evlenmek için aradığı yaştan büyük ise nikâh memurunun önünde hayır diyebilir ve kimse kendisini evet demeye zorlayamaz Zorlandığı durumda savcılığa suç duyurusunda bulunabilir
Bir genç kız zorla evlendirilmiş ise;
  • Cinsel birleşmeyi reddebilir Eğer zor kullanılarak bu birleşme yapılmaya zorlanırsa savcılığa suç duyurusunda bulunabilir
  • Zorla evlendirildiği için TMK'nın 149, 150 veya 151 maddelerine dayanarak evliliğin iptali davası açabilir Bu dava evlenme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılmalıdır (madde 152)
Başlık parası: Başlık parası erkeğin evleneceği kadının babasına ödediği bir miktar paradır Başlık parası yasal değildir ve bu konudaki sözlü anlaşmaların hiç bir geçerliliği yoktur
Çeyiz: Çeyizle ilgili herhangi bir yasal düzenleme yoktur ancak kadın getirdiği eşyayı kanıtlaması halinde ayrılırken bu mallarını geri alabilir İspat için faturalar, belgeler veya tanıklar gerekebilir Ancak bazı Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, geleneklerin icap ettirdiği şekilde "çeyiz" olarak adlandırılan takı ve eşyaların kadına ait olduğu kabul edilmektedir Nişanlanma ve evlilik sırasında kadına hediye edilen şeyler kadına aittir Dava yoluyla dahi kadından geri alınamaz
Evlilik öncesinde "mihir" senedi hazırlanmışsa, bu senette belirtilen malların kadına ait olduğu yasalarca da kabul edilmektedir
Evlenme sözleşmesi: Nikah i Resmi Nikah
  • Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, içlerinden birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna birlikte başvururlar (madde 134)
  • Nikah kıymaya resmi memurlar yetkilidir Belediye bulunan yerlerde nikah belediye başkanı veya onun bu işle görevlendirdiği vekili tarafından kıyılır (madde 134)
  • Köylerde evlenme isteği "köy ihtiyar heyetine" bildirilir ve nikah muhtar tarafından kıyılır
  • Yabancı ülkelerde evlenecek kişilerin her ikisinin de Türkiye vatandaşı olması durumunda, bulunulan ülkenin makamı, memuru veya Türkiye Konsoloslukları yetkilidirler Taraşardan birinin yabancı olması durumunda bulunulan ülkenin yasalarına göre evlilik yapılır ve Türk hukukuna aykırı olmamak kaydı ile bu evlilik, Türkiye'de de geçerlidir
  • Türkiye'de ise bir Türk vatandaşı bir yabancı uyruklu ile yetkili bir Türk makamı, memuru önünde evlenebilir Yine ikisi de yabancı ise bir Türk yetkili memuru, makamı önünde evlilik sözleşmesi yapılır (Evlendirme Yönetmeliği madde 12) ii Dini Nikah; (TMK madde 143), (TCK, madde 237/3-4)
  • Dini nikah ancak resmi nikah kıyıldıktan sonra kıyılabilir (TMK, madde 143) Resmi nikah yapmadan sadece dini nikah yapmak veya resmi nikahtan önce dini nikah yapmak suçtur (TCK, madde 237/3- 4) Bu maddeye göre resmi nikahın kıyıldığını gösteren resmi belgeleri görmeden nikah kıyanlar da kıydıranlar da cezalandırılır
  • İmam nikahı kadına yasalar karşısında her hangi bir hak tanımaz Kadın eşinden ayrıldığı takdirde nafaka talep edemez, mirasta pay sahibi olamaz
"Eşler oturacakları konutu beraber seçerler Birliği eşler beraberce yönetirler" (TMK madde 186) Yeni Medeni Kanun, "aile reisliği" kavramını ortadan kaldırmıştır
Aile Konutu Nedir?

Eşlerin süreklilik gösterecek şekilde çocukları ile birlikte oturdukları ve yeni Türk Medeni Kanununa göre eşlerin birlikte seçtikleri, yaşamlarını sürdükleri herkesçe bilinen yer, aile konutu olarak kabul ediliyor Aile konutu; aralarında resmi evlilik bağı kurulan eşlerin ergin olmayan öz veya üvey evlatları ile birlikte oturdukları, barındıkları, iş hayatları, okul hayatları dışında günlük ortak yaşamlarını sürdürdükleri konut olarak tanımlanıyor Eşlerin devamlılık arz etmeyen geçici evleri, yazlık veya yayla evi gibi belirli sürelerle kullandıkları evler, otel odaları, tekneler aile konutu kapsamına girmiyor
Sözleşme ile seçilebilecek mal rejimlerinde (Paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı gibi) ölüm halinde geride kalan eşe, aile konutu ve eşyalar üzerinde üstün hak tanınıyor, böylece eşin yılllardır oturduğu ev ve eşyalardan yararlanmaya devam etmesi sağlanıyor Eğer eşlerden birisine ait bir dairede oturuluyorsa, bu eş aile konutunu dilediği gibi satamıyor, devredemiyor, satış vaadinde bulunamıyor, bağışlayamıyor, konutunu ipotek ettiremiyor, başkasına intifa veya oturma hakkı tanıyamıyor Bu durum, hukukumuz açısından yeni bir anlayış oluyor Çünkü mülkiyet gibi üstün bir hakkın kullanılmasına bir sınır getiriliyor ki bu da diğer eşin açık rızasına bağlanıyor
Bu uygulama ile boşanma halinde örneğin kocasına ait bir dairede oturan kadın, tapu kütüğüne aile konutu şerhi verdirebiliyor Bunun için muhtar veya yöneticiden alınan bir oturma belgesi, tapu kayıt örneği, evlilik cüzdanı ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğü ne başvurmak yeterli sayılıyor Eğer bu şerh için iki eş başvurmuşlarsa şerhin kaldırılması içinde iki eşin birlikte başvurması gerekiyor Bu şerh olduğu sürece, konutun sahibi, diğer eşin rızası olmadıkça satış yapamıyor
Eğer kiralık bir ev söz konusu ise ; örneğin kocanın imzaladığı bir kira akdinin artık koca karısının rızası olmadan feshedemiyor Tek başına tahliye taahhüdünde bulunamıyor Bu nedenle ev sahipleri için tek eşin imzaladığı kira akitleri veya tahliye taahhütleri yeterli sayılmıyor Ev sahiplerinin artık iki eşi birlikte muhatap almaları kendileri açısından daha uygun oluyor
SOYADI

Mayıs 1997'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren yasaya göre, kadın kocasının soyadının önünde, evlilik öncesi soyadını da kullanabilmektedir Fakat aşağıdaki dava örneğinde de görüleceği gibi, sadece kendi kızlık soyadını kullanmak isteyen kadınlar için, Türkiye Cumhuriyeti Kanunları bu hakkı vermese de, tüm iç hukuk yolları denendikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılacak bir başvuru ile, Avrupa İnsan Hakları'nın ihlal gerekçesiyle, kadın lehine de karar verilebiliyor ve böylece kadınlar eğer dilerlerse sadece kendi kızlık soyadlarını da kullanabilecekler
Kızlık soyadına AİHM desteği

Cumartesi, 20 Kasım 2004
Mahkeme, Türkiye'nin, ayrımcılığı yasaklayan ilgili yasa maddesini 'kızlık soyadını kullanmaya izin vermeyerek' ihlal ettiği kararına vardı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), İzmirli avukat Ayten Ünal Tekeli'nin evlendikten sonra sadece kızlık soyadını kullanamaması nedeniyle açtığı davayı haklı buldu Mahkeme, "Sadece kızlık soyadının kullanılmasına izin verilmemesi ayrımcılıktır" dedi
Ayten Ünal Tekeli, 1995 yılında Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak evli olmasına karşın sadece kızlık soyadını kullanmak istediğini bildirmişti Ancak mahkeme bu talebi reddetti Bunun üzerine konu 1996'da AİHM'ye gitti Ünal Tekeli, kendisine sadece kızlık soyadının verilmemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) özel hayatın ve ailenin korunmasını garanti altına alan 8 maddesine aykırı olduğunu öne sürdü İzmirli avukatın ikinci şikayetini ise, sadece kocanın kendi soyadını kullanmasının ayrımcılık yarattığı oluşturdu
AİHM iki şikayeti birleştirdi Mahkeme, 16 Kasım'da kararını verdi Mahkeme, Türkiye'nin, sadece kızlık soyadını kullanmaya izin vermeyerek ayrımcılığı yasaklayan 14 ve buna bağlı olarak da özel hayata ilişkin 8 maddeyi ihlal ettiğini bildirdi
Mahkeme, Türk hükümetinin "uygulama aile birliğini koruma amacı güden bir geleneğin yansımasıdır" savunmasını kabul etmedi Türkiye, Ayten Ünal Tekeli'ye mahkeme masraşarı olan 1750 avroyu ödeyecek
AİHM'ye yaptığı başvuru haklı bulunan Ünal, karar sonrası "Kadınlar kazandı, Türkiye kaybetti Kararla Türk kadını AB'ye girmiştir" dedi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı, tüm evli kadınların önünü açtı Evli kadınlar, AİHM'nin kararını gerekçe göstererek mahkemelere başvuru yapabilecek AİHS ve Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine İlişkin Sözleşme'yi temel alabilecek olan kadınlar, talepleri kabul edilmezse AİHM'ye başvurabilecek Anayasa'nın temmuzda değiştirilen 90 maddesi, yasalarla uluslararası sözleşmeler çelişirse uluslararası sözleşmelerin uygulanacağını öngörüyor Mahkemeler, bu maddeyi gerekçe göstererek, kadınların istemleri doğrultusunda karar verebilecek (SD)
Kaynak: Güven Özalp, Radikal; Gökçer Tahincioğlu, Milliyet, 17-18 Kasım 2004
ÇALIŞMA/İŞ HAYATI

1990 yılına kadar, yasa (TMK madde 159) evli kadınlara, ev dışında çalışabilmek için kocalarından izin alma zorunluluğu getirmekteydi 1980'lerden sonra başlayan kadın hareketinin çabalarıyla bu madde 29111990 tarihli Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilince bu zorunluluk ortadan kalktı
SORUN: Kasım 2001'de kabul edilen yeni Medeni Kanun'un ilk tasarısında bu kararın iyice somutlaştırılması ve yasada, "Eşlerden her biri, meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir" şeklinde bir madde yer alması öngörülmüştü (madde 192) Ancak erkek egemen anlayışın çabalarıyla madde değiştirilerek, "Eşlerden her birinin meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararını göz önünde tutacağı" şeklinde, kadınların zararına esnetilmesi muhtemel bir cümle eklendi
BOŞANMA / AYRILIK KARARI / AYRI YAŞAMA / VELAYET / MALLARDA TASARRUF YETKİSİ

Boşanma:

Medeni Kanuna göre kadın ve erkek için boşanma nedenleri farklılık göstermez, her iki taraf için de aynıdır Boşanma nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir (madde 161) Zina eylemi (sadakatsizlik) nedeniyle geçimsizliğe dayanarak boşanma davası açmak mümkündür Dava açma hakkı olan eşin, zina olayını öğrendiği günden başlayarak altı ay içinde, ve zinanın yapıldığı tarihten itibaren her durumda dava açmaya hakkı vardır Beş sene geçince dava hakkı düşer Affeden tarafın dava hakkı yoktur
Erkeğin zinasını düzenleyen 441 madde, Anayasa'nın 10 maddesine yani "kanun önünde eşitlik" ilkesine aykırı bulunarak 27121997'de iptal edildi Kadının zinasını düzenleyen TCK 440 madde de 23061998 itibariyle iptal edildi Böylece, zina ceza gerektiren bir suç olmaktan çıkarıldı Artık zina sadece Medeni Kanuna göre boşanma sebepleri arasında yer alan bir fiilEşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir (madde 162)
Boşanma nedenini öğrendiği tarihten itibaren altı ay ve her durumda, boşanmaya yol açan olayın meydana geldiği günden itibaren beş sene içinde dava açmayan eşin dava hakkı düşer Affeden tarafın dava hakkı yoktur
Cana kastın anlamı açıktır: Bir kimse için yaşamsal tehlike doğuracak nitelikteki eylemler diyebiliriz Pek kötü davranma kavramı içine ise bir çok olay ve eylem girebilir Örneğin, dövmek, eziyet etmek, zorla cinsel ilişki kurmak, ağır hakaretlerde bulunmak gibi Onur kırıcı davranışın yorumu asıl olarak yargıca bırakılmıştır Örneğin, kocanın kadının çalıştığı işyerine veya katıldığı kurs yerine gelip ona hakaret etmesi onur kırıcı bir davranış olarak kabul edilirEşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir (madde 163)
"Küçük düşürücü" suçlar, yüz kızartıcı olan ve olmayan suçları kapsayan geniş bir kavramdır Bu eylemler belirli bir sınırlamaya tabi değildir ancak örneklersek; hırsızlık, dolandırıcılık, ırza geçmek, fuhuşa zorlamak, adam öldürmek bu tür suçlar arasında sayılabilir Bu ve benzeri birçok durumda boşanma davası açmak mümkündür
"Haysiyetsiz bir yaşam süren," örneğin sarhoş gezip olay çıkaran, ya da "küçük düşürücü suçlar" işleyen, örneğin hırsızlık yapan bir kocaya karşı açılan davada, boşanma kararının verilmesi için durumun diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmiş olması gerekmektedir
Bu gerekçelerle her zaman boşanma davası açılabilir Bir zaman sınırlaması yokturEşlerden biri, evlenmenin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmemek için eşini terk ettiği veya haklı bir neden olmaksızın evine dönmediği takdirde, ayrılık en az altı ay sürmüş (dört ay ayrı yaşama, iki ay da ihtardan sonra eve dönmeyi bekleme süresidir) ve devam etmekte ise, terk edilen eş boşanma davası açabilir Diğerini evi terketmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın eve dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır (madde 164)
Davaya hakkı olanın isteği üzerine hakim, diğer tarafa, iki ay içinde eve dönmesini ihtar eder İhtar, gerektiğinde ilanen (gazete ilanıyla olduğu gibi) yapılır Ancak, ayrı yaşama süresi dört ayı doldurmadıkça ihtar kararı verilmesi istenemeyeceği gibi, ihtar kararının karşı tarafa ulaşmasından itibaren iki ay geçmedikçe boşanma davası açılamaz
Medeni Kanun'a göre eşler evlerini beraber seçerler, kendilerine yapılacak olan bütün tebligatlar bu adrese yapılır ve hukuken işleyecek süreler bu tarihten itibaren işler Bununla birlikte, evli bir kadın isterse ayrı bir ev tutarak orada yaşayabilir, kimse onu kocasıyla beraber yaşadığı eve dönmeye zorlayamaz Ancak kocası onun evine dönmesini isterse ona resmi bir yazı göndererek "terk" nedeniyle boşanma davası prosedürünü başlatabilir[*]Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tesbit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açılabilir (madde 165)Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir (madde 166)
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilirMadde 166 dışında saydıklarımız özel boşanma nedenleridir Madde 166 ise genel boşanma nedenidir "Terk" dışında kalan bütün diğer boşanma nedenleri, aslında genel boşanmanın kapsamına da girmektedir Bunun yanı sıra, boşanmaya yol açabilecek bir çok neden bu maddenin kapsamına girer; sevgi ve saygının bitmesi, kadının gelirinin zorla elinden alınması, aşağılama, eşin suç işlediğini ihbar ederek cezalandırılmasına yol açmak gibi Ancak madde 166 dışındaki boşanma maddeleriyle dava açıldığı taktirde, boşanma daha hızlı ve daha kesin olarak gerçekleşir Genel boşanma maddesi ile dava açmak, hakimin takdir yetkisini artırmakta, davaların uzamasına neden olmaktadır
Yine bu maddeye dayanarak, evliliği bir yıldan fazla sürmüş olan taraşarın, her konuda anlaşmaları ve mahkemede hazır bulunmaları halinde, tanık dinlenmesine de gerek olmadan tek celsede boşanmaları mümkündür
Bu maddeye göre; boşanma nedenlerinden herhangi birine dayanarak açılmış olan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmesi halinde, hangi nedenle olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir
Kadının boşandığı erkekle tekrar evlenmesi veya evlenmeden bir araya gelmesi konusunda hiç bir kısıtlama yoktur
Ayrılık kararı / Ayrı Yaşama:

Medeni Kanun madde 170'e göre "Boşanma sebebi ispatlanmış olursa hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir"
Boşanmak için mahkemeye başvurulmuş ise ve hâkim taraşarın barışabileceklerini düşünüyorsa ayrılık kararı verebilir ama ayrılık istemi ile mahkemeye başvurulmuş ise boşanmaya karar verilemez (madde 170)
Boşanma nedenlerinden birine dayanarak ayrılık kararı için mahkemeye başvurulabilir, bu takdirde yargıç bir yıldan üç yıla kadar ayrılık kararı verebilir Bu ayrı yaşama kararından sonra taraşar hâlâ bir araya gelmemişlerse, bir tarafın isteği ile boşanmaya karar verilir (madde 171-172)
Velayet

Çocuğun velayeti TMK'ya göre ana-baba ayrımı yapılmaksızın her iki tarafa aittir Evlilik dışı doğan çocukların velayeti annenindir
Hiç de eşitlikçi olmayan bir anlayış içeren, taraşar arasında çocuklara ilişkin bir anlaşmazlık çıkması halinde, örneğin çocuğun nasıl bir okulda okuması gerektiği, hangi dini seçeceği gibi bir konuda uyuşulamaması halinde, kanunda babanın oyunu geçerli kılan eski Medeni Kanun'daki 163'üncü madde kaldırılmıştır
Taraflardan birinin ölümü halinde, velayeti sağ kalan taraf tek başına kullanma hakkına sahiptir
Boşanma durumunda hâkim, hangi tarafın çocuğa daha iyi bakabileceğine inanıyorsa velayeti o tarafa verir Bu konuda erkeğin ya da kadının her hangi bir üstünlüğü yoktur Çocuğun kendisine verilmediği taraf mali gücüne göre çocuğun bakım ve beslenme giderlerine katılmak zorundadır (iştirak nafakası ödeyerek) Velayet hakkına sahip olmayan taraşa çocuğun bireysel ilişkisinin nasıl olacağına da, taraşarın anlaşmaları ya da anlaşamamaları hallerine göre-ancak her durumda çocuğun menfaatlerini gözeterek-hâkim karar verir (madde 182)
Ana veya babanın yeniden evlenmesi velayetin kaybedilmesini gerektirmez (madde 349) Boşanma halinde kız çocuğun babaya, erkek çocuğun anneye verileceği gibi yaygın bir inanış vardır, ancak bu sadece bir rivayet olup, hiç bir geçerliliği bulunmamaktadır Türkiye genelindeki uygulamalara bakacak olursak, boşanma durumunda çocukların velayeti daha çok anneye verilir
Ayrıca "küçük düşürücü suçlar veya haysiyetsiz yaşam sürme"ye dayalı boşanma davalarında, yargıç kusurlu olduğu kabul edilen tarafa çocuğun velayetini veremez
Mallarda tasarruf yetkisi

Madde 199, sırf kadına nafaka veya tazminat ödememek için mevcut mallarını başkalarına devretme yoluna giden, boşanmaya kararlı kocalara karşı bir önlem getirmektedir Bu maddeye göre, eşlerden birinin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına karar verme yetkisi hakimdedir Hakim ayrıca taşınmaz mallarla ilgili olarak tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına kendiliğinden de karar verebiliyor Böylece başkalarının üstüne ev yaparak, başkalarına devrederek, eşlerin birbirlerinden mal kaçırmaları engellenmiş oluyor
MAL REJİMİ / NAFAKA / MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

Mal Rejimi

Mal rejimi, evlilik süresince malların nasıl tasarruf edileceğini (idare, harcama), ve boşanma veya ayrılık durumunda bu malların eşler arasında nasıl paylaşılacağını düzenler
Yasal Mal Rejimi: Yasal mal rejimi, kendiliğinden ve genel olarak geçerli olan mal rejimidir Yeni Medeni Kanun'un 1 Ocak 2002'de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, yasal mal rejimi Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi olmuştur
YENİ MEDENİ KANUNA GÖRE MAL REJİMLERİ

Yeni Medeni Kanunda dört çeşit mal rejimi vardır[*]Edinilmiş mallara katılma[*]Mal ayrılığı[*]Paylaşmalı mal ayrılığı[*]Mal ortaklığıBaşka bir mal rejimi seçilmediği takdirde, edinilmiş mallara katılma rejimi kendiliğinden geçerlidir Diğerleri seçimlik rejimdir
Mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı rejimleri, taraşarın noterde yapacakları bir "Mal Rejimi Sözleşmesi" ile seçilebilir ve ortaklığa girecek mallar burada belirlenir Ayrıca taraşar evlenme başvurusu sırasında da hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak bildirebilirler (madde 205) Bu gibi bir durumda, evlenme başvurusu yaparken kadının neye imza attığını iyi bilmesi çok önemlidir
Edinilmiş mallara katılma rejimi kendiliğinden geçerli mal rejimi olduğu için, evlilik sırasında herhangi bir sözleşme yapmaya gerek olmaksızın bütün evlilikler için geçerlidir; diğer üç seçenek ile yasaya girmiş olan mal rejimleri ise, eşlerin evllik sırasında veya sonradan seçimi üzerine uygulanabilmektedir
Edinilmiş mallara katılma rejiminde iki çeşit mal vardır[*]Edinilmiş mallar[*]Kişisel mallarKişisel mallar bölüşülmeyecek, sadece evliliğin başından beri edinilmiş olan mallar boşanma veya ölüm durumunda eşler arasında eşit olarak bölüşülecektir Eşler bir sözleşmeyle kişisel mallar listesine ekler yapabilirler Eşlerden biri, mal devrederek, hediye verip bağış yaparak diğer eşin payını azaltmaya çalışmışsa bile, yargıç paylaştırma yaparken bu malları hesaba katar Ölüm halinde ise sağ kalan eş önce evlilik sırasında edinilen malların payına düşen yarısını alacak, miras kalan yarım paydan ise diğer mirasçılarla birlikte payına düşeni alacaktır Ayrıca, sağ kalan eş istediği taktirde, evlilik sırasında oturduğu ev ve kullandığı eşyanın mülkiyetinin kendisine verilmesini isteme hakkına sahiptir
Bölüşüme girmeyecek olan kişisel mallar:
  • Evlilik öncesinde edinilmiş mallar
  • Miras payları
  • Hibe yoluyla elde edilen şeyler
  • Manevi tazminat alacakları
  • Eşlerden birisinin sadece kişisel kullanımına yarayan eşya (giysi, spor aletleri, vs)
Bölüşüme girecek edinilmiş mallar:
  • Çalışarak, emek vererek elde edilen gelirler
  • Sosyal yardım kuruluşlarından edinilen gelirler
  • Ödenen tazminatlar
  • Kişisel malların gelirleri (örneğin miras yoluyla kalmış evin kira geliri)
  • Edinilmiş malların yerine geçen değerler (örneğin bir evin satılması yoluyla elde edilmiş gelir, ya da sigorta parası)
Mal ayrılığı rejiminde her bir eş yasal sınırlar içerisinde kendi mal varlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur Bu kural ilk bakışta kulağa hoş gelebilir çünkü bu durumda herkes neye sahip ise onun sahibi olmaya devam eder Ama bu durum çoğunlukla kadınların aleyhine işlemektedir Zira kadınlar para, mal, mülk vb - kendilerine ait olsa bile - erkeklerin üzerine kaydetmeye ses çıkarmamakta, çoğunlukla da buna zorlanmaktadırlar Bu da kadının boşanması durumunda yoksullaşmasına veya bu yoksulluğu yaşamamak için evde şiddete boyun eğmesine neden olmaktadır
Ayrıca kadın ev dışında çalışmadığı takdirde-ki kadınların büyük çoğunluğu evlenmeden önce dışarıda bir işleri olsa bile evlendikten sonra işlerinden ayrılıp bütün vakitlerini evlerine, çocuk ve kocalarının bakımına, temizliğine ve beslenmelerine ayırmaktadırlar- erkek dışarıda çalışıp para kazandığı için alınan her şey erkeğin üzerine kaydedilmektedir Kadının evdeki çalışmasının parasal bir karşılığı olmadığı için bu durum kadının boşanma durumunda, hiç bir şeye sahip olmadan, ömür boyu bedavaya çalışmış olması, ayrıca Türkiye koşullarında hiçbir sosyal güvencesi kalmaması anlamına gelir
Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi taraşarın isteği üzerine kurulması gereken seçimlik bir mal rejimidir Buna göre, ayrılık veya ölüm halinde eşler arasında eşit olarak paylaştırılacak mallar şunlardır: rejimin kurulmasından sonra edinilen ailenin ortak olarak kullandığı ve yararlandığı mallar ile ailenin geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar
İlk bakışta adil gibi görünen bu rejim, istismara açıktır Nelerin ailenin ortak kullanımına, nelerin de işyeri veya ticari kullanıma ait olduğu belirsizdir Ayrıca yukarıdaki önemli notta belirtilen hususlardan "Paylaştırmada işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir" maddesi burada da geçerlidir Örneğin eşinden mal kaçırmak isteyen bir koca, ortak konut dışında evler alarak, boşanma durumunda bu evlerin ticari amaçlı olduğunu söyleyerek paylaşıma dahil edilmemesini isteyebilir Aynı şekilde tarımla uğraşan bir koca, traktörünün paylaşım dışı tutulmasını isteyebilir Böyle durumlarda bir malın kendisine ait olduğunu iddia eden taraf bunu kanıtlamak zorundadır
Mal ortaklığı rejiminin kabul edilmesi halinde, eşler kişisel sayılan mallar dışında kalan ve mal ortaklığına giren mallara ve gelirlere ortaklaşa sahip olurlar ve hiçbiri hissesine bağımsız olarak tasarruf edemez (harcama yapamaz) Eşlerin kişisel mallarının gelirleri de genel mal ortaklığı rejimine dahildir
Eşlerden birinin:
  • kendi payına ait malvarlığı borca batmış veya haczedilmişse,
  • Diğer eşe ait malvarlığını tehlikeye atmışsa,
  • Evlilik birliğine ait mallar üzerinde bir tasarruf işlemi yapması haksız bir sebeple engelleniyorsa,
  • Diğerine malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermiyorsa,
  • Ayırt etme gücü sürekli yoksa, O zaman diğer eş mal ayrılığı rejimine geçilmesini isteyebilir Eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesi yetkili olur
NAFAKA

Boşanma durumunda, genel olarak kadının mağduriyetini hafifleteceği varsayılan maddi karşılıklardan en çok bilinen ve uygulananı nafakadır
Boşanma davası devam ederken, mağdur olan kadın ve varsa çocukların geçimini sağlamak üzere, hakim, talebe bağlı olmaksızın tedbir nafakasına karar verir Tedbir nafakası, dava tarihinden itibaren bağlanıp dava sonuçlanana kadar devam eden bir nafakadır (madde 169)
Tedbir nafakasının dava sonrasında yoksulluk nafakasına dönüşmesi talep edilebilir Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eş, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir (madde 175) Buna yoksulluk nafakası diyoruz Ancak eski Medeni Kanun'a göre erkeğin kadından yoksulluk nafakası talep edebilmesi için, kadının refah içinde olması gerekirken bu madde "eşitlik" adına kaldırılmıştır Yoksulluk nafakasının, istenirse her ay değil toptan ödenmesine de karar verilebilir (madde 176)
Velayet kendisine verilmemiş olan taraf, mali gücü oranında, çocuğun geçim ve eğitim-öğrenim masraşarına katılmakla yükümlüdür Çocuk lehine bağlanan bu nafakaya da iştirak nafakası adı verilir Ayrıca az bilinen bir uygulama daha vardır Medeni Kanun'un 364 maddesine göre "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan annesine, babasına, çocuklarına ve kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür" Zor durumda olan, boşanma nedeniyle ailesinin sırt çevirdiği bir kadın, bu maddeyi kullanarak aile veya kardeşlerinden nafaka talep edebilir
Maddi-manevi tazminat (madde 174): Maddi tazminat talep edebilmek için "mevcut veya beklenen bir yararın boşanma nedeniyle zedelenmiş olması" gerekmektedir Manevi tazminat talep edebilmek için ise boşanmaya yol açan olaylar nedeniyle "kişilik haklarının saldırıya uğramış olması" gerekiyor Yani, dayak, kötü muamele, hakaret, istek dışı cinsel ilişkiye zorlama, tecavüz, zina, itibarın zedelenmesi, sosyal çevrede yaşayamaz duruma gelmek vb koşullarda manevi tazminat talep etmek mümkün
TÜRK CEZA KANUNU

CİNSEL DOKUNULMAZLIK TCK'DE NASIL KORUNMAKTADIR?

Yeni TCK, "Cinsel Dokunulmazlığı", kişilerin vücudu üzerinde, rızaları dışında cinsel davranışlarda bulunularak beden bütünlüklerinin ihlali olarak tanımlamaktadır "Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar", TCK'nın, 102,103,104 ve 105 maddelerinde yer almıştır
Yeni TCK'nın, 'bireyin vücut bütünlüğünü koruma' amacını birinci sıraya almış olması nedeni ile eski yasamızda "ırza tecavüz ve ırza tasaddi" olarak anılan eylemler, yukarıdaki maddelerde 'cinsel saldırı' olarak ifade edilmekte ve cinsel davranışlarla, bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi cezalandırılmaktadır
Cinsel saldırı suçlarının oluşabilmesi için aranan önemli koşul, bu suçu oluşturan eylemlerin, mağdurların isteği dışında ve zorla ya da aldatma ile gerçekleştirilmiş olmasıdır (TCK:102- 103)
Yasamız, cinsel saldırıyı; "Cinsel arzuları tatmin amacına yönelik fakat cinsel ilişkiye varmayan davranışlarla, bir kişinin vücut dokunulmazlığını ihlal etme" olarak tanımlamaktadır Bu eylemin, şehevi arzularla yapılmış olması yeterlidir Bu suçun oluşması için şehevi arzuların fiilen tatmini aranmaz Bu tür eylemleri yapanlar, mağdurların şikayeti üzerine hapis cezası alırlar (TCK:102/1)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.