Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Bayanlara Özel

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
desti, efendim, izdivacınıza, talibiz

Dest-İ İzdivacınıza Talibiz Efendim

Eski 07-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dest-İ İzdivacınıza Talibiz Efendim



“Dest-i izdivacınıza talibiz efendim!”
Bir zamanlar "biz medeniyeti"nin zarif insanları evlilik teklifini muhatabına bu şekilde arz ederlermiş, değerli okuyucular "Biz medeniyeti" diyoruz, “ben” kelimesinin giremediği ve her türlü bencilliğe kapalı bu medeniyetin nazik insanları mutluluk ve huzurun ancak yekdiğerini memnun etmek, halleriyle hallenmek, dertlerine sevinçlerine ortak olmakla kaim olacağını bilmişler ve beşerî münasebetlerin her cüz'ünde diğergâmlığı bir güzel vasıf olarak üzerlerinde taşımışlardır


Osmanlı cemiyetinde evlilik ve ev seçme anlayışında bu düstura riayet edildiğini en başından teslim ederek ayrıntılara geçmek icap ediyor Daha öncede temas ettiğimiz gibi Osmanlı aile hukuku, İslâmın va'z ettiği hükümlerin örf, âdet ve anane şekline bürünüp hayata geçirilmesinden başka bir şey değildir Bu yazının amacı ise, Osmanlıda bunun nasıl tezahür ve tebellür ettiğini anlamaya matuf olacak





1 Evliliğin kolaylaştırılması


“Nikâhın en hayırlısı en kolay olanıdır” (Hadis-i Şerif) düsturuna azamî riayet edilmiş nüfusun çoğalması gayr-ı meşru yollara sapılmaması gayelerine yönelik olarak evlilik hem teşvik edilmiş, hem de kolaylaştırılması için bir dizi tedbir alınmıştır Bazen bu padişah fermanları ve hükümet kararnameleriyle temin edilmiştir ki; özellikle evlilik masraflarının kısılması ve büyük meblâğlara ulaşan düğün harcamalarının -âdetimiz böyle- gibi bir gerekçe yüzünden, buna güç yetiremeyenler için bir engel haline gelip evlilikten kaçılmasının ve bunun sonucu olarak da cemiyette görülebilecek nahoş olayların önü alınmak istenmiştir



Osmanlı toplumu aile ve mahalleden oluşur Evlenecek kız ve erkek adaylardan sadece ebeveyn değil, bütün akraba-yı taallûkat ve mahalleli sorumludur Mahallede parasızlık yüzünden bir gencin bekâr kalması o mahalle için ayıp ve hor karşılanan bir şeydir Halûk Sena Arı bu gerçeği, “Türk geleneğinde, ‘Kız beşiğe, çeyiz sandığa’ derler Kızına çeyiz hazırlayamadan bu dünyadan göçenlerin çocuklarına komşu teyzeler öksüzlüklerini hissettirmezler, her şeylerini tamamlayarak koca evine yollarlardı” ifadeleriyle dile getiriyor(1)



Değerli okuyucular, avarız vakıfları ve vergisi var Bu vakfın amaçlarından biri maddî gücü evlenmeye yetmeyenlere ve işsizin iş kurmasına fon oluşturmaktı ve her mahallede bulunurdu Bunlar işin sadece maddî boyutu Osmanlı cemiyet yapısı bekâr ve başıboş olmayı hoş karşılamadığı için, esasen gençler psikolojik olarak evlenmeye hazırlardı Hususen kız çocuklar küçük yaşlarından itibaren yuva kurmak için terbiye edilir, ileride eş ve anne olduğunda gerekli olacak donanıma önceden sahip olurlardı Evliliğin erken yaşlarda yapılması âdeti yaygındı Zira evlilikten soğutacak ve nikâh yolunun kapanmasına neden olacak bu arızaya da göz yumulmazdı Bugün her işi bitirdikten sonra evliliğe ve çocuğa sıra gelirken (eğitim, meslekî kariyer, vs) dün hayatın yükünü ve mihnetini beraberce çekmek, yekdiğerinin işini hafifletmek şuuruyla hareket edildiğinden bu gibi haller evlenmenin engelleri sınıfına girmezdi Öyle olsa başından gaile hiç eksik olmayan devletin dört bir tarafında açılan cephelere senelerce koşturmaktan evlenmeye ve çoluk çocuğa karışmaya fırsat bulunamazdı Son dönem Enver Paşa-Naciye Sultan evliliği bu konuda çok ibretli mesajlar veriyor bize Ayrılığın çok uzun, kavuşmanın kısa süreli olduğu beraberliktir onlarınki, gurbet ve hasret yüklüdür Öyle ki, iki kızından sonra doğan oğlu Ali’yi dünya gözüyle göremeyecektir Enver Paşa Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Türkistan’dadır çünkü





2Eşlerde aranan vasıflar





Küfüv olmak; soy, yaş, kültür, ahlâk, mizaç uygunluğu ve dindarlık itibarıyla denk olmaya titizlikle riayet edilirdi Peki, evlenecek gençlerin, bu vasıflara sahip oluştaki denkliği nasıl tespit edilirdi? Bunun cevabını cemiyette müfritâne irtibat tabir ettiğimiz kaynaşma halinin varlığında ve kardeşlik bağlarının güçlülüğünde aramak gerekir Hem de sadece bu dünyaya münhasır değil, ebediyete kadar sürecek bir dostluğu murat ederlerdi İki arkadaş arasında tesis olunan “ahretlik, ahiret kardeşliği” tabir edilen bir bağın varlığı bu tezimizi doğrular mahiyettedir Herkes birbirinden haberdar, istidat ve isteklerini arzu ve temayüllerini bilecek kadar yakındı Hele bir de “Bekârlarınızı evlendirin” hükmünün gereği olarak, evliliğe vesile olmak bir hayır yarışı haline getirilmişti Osmanlıda evliliklerinin görücü usulüyle yapılması ve çoğunlukla isabet edilmesindeki şaşırtıcı gerçeği bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir






3 Evliliğe hazırlık: nişan-düğün merasimleri


“Delikanlı baş göz olma çağına gelince ‘bir baltaya sap olur olmaz’ yani ekmek parası kazanmaya gücü yettiğinde ‘mürüvvet görmek’ için onu evlendirmeye karar verilirdi Önce onun temayülleri öğrenilir, sonra münasip bir kızın aranmasına başlanırdı Kısa zaman içinde kız arandığı etrafa duyurulur, eş dost araya girer; gelinlik çağda kızı olanların kimselerin isim ve adresleri belirlenirdi Diğer taraftan bu işte mütehassıs ‘kılavuz kadınlar’ hemen her gün evin kapısını aşındırır, tanıdıklarını oğlan tarafına öve öve bitiremezlerdi Anlatılanlar şayet delikanlının idealine uyuyorsa, salık verilen eve annesi ve kadın yakınları giderdi ki buna ‘dünür gezme’ denirdi Gelin adayı konuklara kahve sunarken konuşturulup güldürülmeye çalışılır, kız tarafı da olumlu cevap verirse söz kesmek ve nişan takmak için bir gün tayini istenirdi” (Ercüment Ekrem Talû’nun intibaları) (2)



İsterseniz bunu 1916’da İstanbul’da evlenen bir hanımın anlattıklarıyla pekiştirelim: “Bizim bir komşumuz vardı Bir gün anneme gelip, ‘Benim bir ahbabım var, oğlunu evlendirmek istediğini söyleyince ben sizden bahsettim Durumları şöyle, ne dersiniz getireyim mi?’ dedi Annem babamla görüşmüş; ‘Getirsin bakalım, kısmetse olur’ demiş Daha sonra annem, misafir geleceği için hazırlanmamı söyledi Kararlaştırılan gün kayınvalidem, yaşlı komşusu ve araya giren ahbabımızı annem karşılayıp buyur etti (Ben karşılasam ne hevesli kız, hiç utanması yok diyerek ayıplarlardı) 15-20 dakika sonra ben kahvelerini getirdim ve tepsi elimde bir kenara çekilip ayakta fincanları beklemeye başladım Ayıp olur diye etrafıma bakamıyordum Tabii onlar da beni iyice görebilmek için adamakıllı yavaş içtiler Neyse bitirdiler de, ben de fincanları alıp çıktım”(3)






Bundan sonra nişanlılık dönemi gelirdi ki, bunun Osmanlıda karşılığı “namzet olmak” idi İki tarafın birbirine namzetlik alâmeti olarak taktığı yüzük, vs gibi ziynet eşyasına “nişan (alâmet)” denmesi hasebiyle tabir, günümüze nişanlanmak ifadesiyle gelmiştir İslâm hukukunun bir gereği olarak nişanlılık, tanışma ve anlaşma dönemi kabul edildiği için, nişanın bozulması evlilik hali gibi hukukî müeyyideler getirmezdi Yalnız her iki taraf da nişanlılık süresince birbirlerine verdikleri ziynet eşyası kabilinden hediyeleri iade etmek zorundaydılar



Düğün törenleri



Bursa’da (elimizdeki kaynağa istinaden) düğün eğlenceleri Çarşamba günü akşamı kız evinde yapılan kına gecesi ile başlardı Kız ve erkek tarafı yakınlarını düğüne bir şeker ile davet ederlerdi Zifafın kutsal Cuma gecesine isabet etmesi için düğünler Perşembe günü yapılır, tüm düğün ve eğlencelerde haremlik- selâmlık uygulanır, iffetli ve namuslu bir şekilde hayatını idame ettirmesi dileğinin bir sembolü olarak gelinin beline babası veya başka bir yakını tarafından “kuşak” denilen kırmızı bir kurdele bağlanırdı Babalar kızlarını eşlerine; uğurlu ve kademli olsun duasıyla teslim ederlerdi


Sünnette yeri olan düğün yemeği “velîme,” her düğünde ikram edilirdi ki; düğün çorbası, et, pilav, zerde, sükkeriden (düğün helvası) oluşurdu



Düğün eğlenceleri olarak da davul, zurna, tef, saz eşliğinde eğlenilir, silâhlar atılır, bir meydanda pehlivanlar güreştirilirdi



Yatsı vakti girince güveyi alınır, en yakın camide namaz eda edildikten sonra imamın önderliğinde dua ve ilâhilerle gelin odasına uğurlanırdı Düğünün ertesi Cuma günü ise yakın akraba ve misafirlere “paça ziyafeti” çekilirdi (4)



İşte değerli okuyucular, belki bugün bazılarımız için formalite ve tekellüfat addedilip rafa kaldırılan bu merasimlerin aslı esası veya yine eski tabirle esbab-ı mucibesi kahve bahane, sohbet muhabbet şahane kabîlinden- sevgi ve kardeşlik bağlarını güçlendirmeye bir vesile sayılmasıydı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.