Yalan Paradoksları |
07-29-2007 | #1 |
Ergenekon
|
Yalan ParadokslarıYalancıyım Diyen Doğrucudur Neden mi, çünkü yalancının söylediği yalan olacağından 'Yalancıyım' savının da yalan olması gerekir Bu da onu yalancı olmaktan çıkarır Bu durumda ise 'yalancıyım' savı doğru olur Böylece başa döneriz 'Yalancıdır, değildir dır/değildir ' diye döner dururuz Benzer bir kısırdöngü, 'Bu tümce yanlıştır' önermesinde de oluşur Buna paradoks diyoruz (Yunanca, para + dokein, "düşünülene aykırı") Dikkat edilirse, hem 'yanlışlık' hem 'yalanlık' kavramı, olumsuzlamadır veya değillemedir Paradoksa zemin hazırlayan da zaten bu gibi aktif kavramların olumlu bir önerme içinde kullanılmasıdır Bu yüzden 'yalancı değilim' demek paradoks yaratmaz Olumsuzlama, yalan konusuna uyan terimleri seçersek, öz ve görünüş ayrımını yaratır 'Yalancıyım' paradoksunda, ilk edindiğimiz anlamın, düşündükten sonra edindiğimiz anlamdan başka olması gibi Aldatma ve Kandırma Yalan bir aldatma veya kandırma biçimi olarak öz ve görünüş arasındaki uymazlığa dayanır Hayvanlar arası ilişkilerde bunun inanılmaz örnekleriyle karşılaşıyoruz Bunlardan biri kurbağabalığıdır Dünyanın hemen her denizinde ve sığ sularda rastlanan bu balığın başının üzerinde, sallayabildiği bir dikeni ve ona bağlı kurtçuk görünümünde bir et uzantısı vardır Bir çeşit olta Kendisinin avcı değil yem olduğu izlenimi veren koca bir aldatma Dahası da var, alacalı derisi ve tombul biçimiyle, onu yosun tutmuş kaya parçalarından ayırmak çok güçtür Üstelik renk değiştirerek ortamın rengini alır ve deniz tabanında saatlerce kıpırdamadan durabilir O denli şaşırtıcı başka örnekler de var: Dallı budaklı bir bitki görünümüne bürünmüş deniz ejderi, pörtlek biçimli ağaç çekirgesi, daldan ayırt edilmesi olanaksız bastonböceği, yaprak kılığındaki yaprakböceği, zehirli taklidi yapan zehirsiz yılanlar, surat desenli kelebekler ve sayısız başkaları Sanki doğadaki her canlı, avcıdan kurtulmak ve avlanmak ereğince, görülmeden görmenin, duyulmadan duymanın bir yolunu bulmuş gibidir Ama doğada bunun tam karşıtı bir davranış daha vardır; kendini olabildiğince iyi belli etmek, daha doğrusu cezp edici kılmak Buna, tavuskuşunun göz kamaştırıcı rengârenk kuyruk tüylerinde veya geyiğin ihtişamlı dallı boynuzlarında olduğu gibi daha çok cinsler arasında karşılaşıyoruz İşte bu ortamdan kandırma doğar Kandırmanın kana kana içmede olduğu gibi, doyurma anlamı da vardır Çiçekler, kuşları ve böcekleri çekebilmek için onlara hoş gelen koku yayar, salgıladıkları nektarla doyururlar Bir bakıma elma ağacı da bizi kandırır Biz elmaları yedikçe tohumlarını oraya buraya saçarız Bu tohumlardan yeni elma ağaçları boy atar Aldatma tek yönlüdür, bencidir (ben odaklıdır) Kendini korumak, kurtarmak veya başkasını, başkasında olanı ele geçirmek için kendini olduğundan değişik göstermektir Kandırma da bencidir ama karşılıklıdır, çünkü vererek alır Ancak verilen sahteyse, kandırma aldatmayla buluşur Örneğin arı orkidesi, cezp etme işini nektar sunmanın, koku yaymanın ötesine götürmüştür Bu çiçek, dişi arıyı taklit eder Dişisini bulduğunu sanan er arıcık beyhude çabaları sırasında bedenine yapışan polenleri öbür orkidelere taşır Daha serti de var Bazı temizlikçi kuşlar, post üzerindeki veya tüyler arasındaki parazitleri ayıklarken bir çeşit uyuşturucu enjekte ederek açtıkları yaradan kan emerler Verilen sahte, veren fırsatçı olabilir ama kandırma, en kötü biçiminde bile cezp etmek öğesini barındırır, dolayısıyla karşılıklılık ilkesi korunur İnsan kendini aldatamaz ama kandırabilir |
|