Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ermeni, soykırımı, sözde

Sözde Ermeni Soykırımı

Eski 07-12-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sözde Ermeni Soykırımı



SÖZDE ERMENİ SOYKRIMI

Bitlis Valisi Mustafa Bey'den gelen 18 Eylül 1914 tarihi şifrede ise Ermeni aydınlarının ''Türk ordusunun ilerlemesi durumunda itaate devam edilmesi, Türk ordusunun geri çekilmesi halinde de silahlanıp çete halinde gelen şeylere el konulması ve ilişkileri kesme'' yönünde bir karar alındığı belirtiliyor

4'ncü Ordu Komutanlığı'na gönderilen 5 Mart 1915 tarihli bir yazıda ise ''Düşman gemisine firar ederken Adana Dörtyol'da yakalanan Agop'un ifadesinde, Türkiye'de rahat olmadıklarını, bölgelerinde askerin kuvvetinin ve toplarının bulunmadığını, küçük bir kuvvet gelirse kendilerine silahlı olarak katılacaklarını ve Türkleri katledeceklerini, düşman gemilerine bildirmek üzere gönderildiği anlaşılmaktadır'' deniliyor

Zeytun'da (Süleymanlı-Maraş) 14 Mart 1915'te Ermenilerin hapishaneye saldırarak jandarmaları şehit etmelerinin ardından yayınlanan bir tebliğnamede ise Ermenilerin tüm bu saldırılarına karşılık, ''Halktan hiçbir ferdin Ermenilere ve diğer vatandaşlarımıza karşı tecavüzkar ve aşağılayıcı muamelede bulunmamalarına özen gösterilmelidir Bunun gibi gerek Ermenilerden gerek diğer kişilerden, ülkenin asayişini bozacak girişimlerde bulunanlar hakkında yalnız hükümet kuvvetleriyle birleşilmeli ve hiçbir şekilde halkın müdahalesine meydan verilmemelidir'' deniliyor

"ÇETELERE ORDU GERİSİNDE FAALİYET ÇAĞRISI''

Ermenilere karşı vatandaşlara ''sağduyu'' çağrısı yapılırken, Mart 1915 tarihli bir başka belgede, Kafkasya'dan gelen Taşnak delegeleri Erzurum'da katıldıkları bir toplantıda, ''Türk ordusu ricat eder, yahut ilerleyemeyecek duruma gelirse, çetelerin, derhal ellerindeki programa uygun olarak ordu gerisinde faaliyete geçmeleri'' yönünde karar alıyor Sivas olayı sonrası askeri mahkemeye çıkarılan Ermenilerin ifadelerine ilişkin bir belgede ise ''Van, Bitlis, Erzurum, Şebinkarahisar ve ikinci derecede olmak üzere Sivas, Kayseri ve Diyarbakır'da seçim yaparak, buralarda genel müfettişler, savaş komutanları, çete reisleri tayin ve tespit edildiğini, seferberlik ilanında bütün Taşnak şubelerine, 13 yaşına kadar olan erkeklerin komiteye üye olarak kaydedilip silahlandırılmalarının emir ve tebliğ olunduğunu'' belirtiliyor

VAN'DAKİ TAŞNAK KOMİTESİNE SİLAH VE CEPHANE YARDIMI

Van Taşnak komitesine Minaryan tarafından Ermenice yazılan bir mektupta ise ''Bizce ve sizce malum olan mal, istediğiniz yol ile size doğru yola çıkarıldı (silah, cephane, bomba kastediliyor) Şimdi size tehlikesiz bir surette mal göndermek zordur Yollar tutulmuş olmasına rağmen sınırlarda çarpışmalar başlamıştır Harekette olan kuvvetler, ordunun (asker) cins ve numaraları hakkında yazınız (Türk ordusu hakkında bilgi istiyor)'' ifadelerine yer veriliyor

Başkomutanlığa 22 Nisan 1915'te Hasankale'den gönderilen bir şifreli yazıda ise Ermenilerin Sivas'ta ve Van'da ayaklandığı, diğer illerdekilerin de uygun zamanı kolladığı belirtilerek, ''Ermenilerin iddia ettikleri gibi misilleme veya jandarmaların zulüm ve düşmanlığına karşı kendilerini korumak niyetinde olmayıp, saldırmak vaziyetinde olduklarını aynen göstermektedir Silah altında bulunan Ermeni askerlerinin firarı ve Osmanlı ordusunun harp halinde bulunduğu sırada Van'da ortaya çıkan ayaklanma ve Sivas'ta görülen ayaklanma belirtileri, Ermenilerin devlete ihanet ederek, düşmanla ortak hareket ettiklerini ve düşmana yardım ve hizmet ettiklerini ispat etmiştir Devlete sadık halk incitilmeden, devlete karşı silahlı isyan eden hainlere acınmamasına karar verilmiştir'' deniliyor

ERMENİLERİN NAKİL VE SEVKLERİ

Belgeler arasında yer alan 31 Mayıs 1915 tarihli Bakanlar Kurulu kararında, harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermenilerin bir kısmının ordu harekatını zorlaştırdığı, erzak ve askeri malzeme nakliyatını güçleştirdiği, düşmanla işbirliği yaptığı ve birlikte hareket etme emelinde olduğu, ayrıca düşman saflarına katıldığı, yurtiçinde askeri kuvvetlere ve masum halka silahlı saldırılarda bulunduğu, düşmanın deniz kuvvetlerine malzeme sağladığı, müstahkem mevkileri düşmana gösterdiğinin tespit edildiği belirtiliyor

Belgede, Van, Bitlis, Erzurum, Adana, Sis ve Mersin'in merkezi hariç, Adana, Mersin, Cebeli Bereket, Kozan livaları, Maraş'ın merkezi hariç Maraş sancağı, Halep'in merkezi hariç İskenderun, Beylan Cisrisugur, Antakya ilçelerinin kasaba ve köylerinde oturan Ermenilerin Musul vilayeti ve Zor sancağına, Urfa'nın merkezi hariç Urfa'nın güney kısmına, Halep vilayetinin doğu ve güneydoğu kısmına ve Suriye'nin doğu kısmına nakillerine karar verildiği bildiriliyor Belgede, şöyle deniliyor:

''Ermenilerden gönderilmesi gerekenlerin, gidecekleri yerlere rahat bir şekilde taşınmaları ve ulaştırılması ile yolculukları boyunca istirahatlerinin sağlanması, can ve mallarının korunması ve tespit edilen yerlere vardıklarında kesin olarak yerleştirilmelerine kadar göçmenler ödeneğinden iaşeleri sağlanacak, daha önce sahip oldukları mali ve ekonomik durumları oranında, kendilerine emlak ve arazi dağıtılacaktır Muhtaç olanlara devlet tarafından evler inşaa edilecek, çiftçilere tohumluk, meslek sahiplerinden ihtiyacı olanlara alet ve edevat dağıtılacaktır Ayrıldıkları yerlerde kalan eşya ve mallarının ya da bunların değerlerinin karşılığı kendilerine aynı şekilde verilecektir
İŞTE GERÇEK SOYKIRIMCILAR

1) Adolf Hitler (Almanya, 1939 - 1945) : 12,000,000 mülteci / kamplarda 2 milyon ölü -kayıp

2) Mao Tze Dong (Çin, 1966 - 1969) : 11,000,000 TÜRK'e asimilasyon / toplama kamplarında sayısı belli olmayan ölü ve kayıplar

3) İspanyol ve Amerikalı Kaşifler 1492-1800 : 7,972,000 ölü / kayıp

4) Hideki Tojo (Japonya, 1941-1944) : 5,000,000 ölü/ kayıp

5) Pol Pot (Kamboçya, 1975-1979) : 1,700,000 ölü

6) Kim Il Sung (Kuzey Kore, 1948-1994) : 1600,000 mülteci ve toplama kamplarında ölü / kayıp

7) Menghitsu (Etopya, 1975-1978) : 1,500,000 ölü / kayıp

8) (FRANSA) Charles DeGaulle (Cezayir, 1954-1962) : 1,000,000 ölü / kayıp



9) Yakubu Gowon (Biafra, 1967-1970) : 1,000,000 ölü / kayıp

10) Leonid Brezhnev (Afganistan, 1979-1982) : 900,000 ölü / kayıp

11) Jean Kambanda (Ruanda, 1994) : 800,000 ölü / kayıp

12) İngiliz Krallığı (Avustralya, 1849-1938) : 719,000 ölü / kayıp , 100 bin mülteci

13) Suharto (Doğu Timor, 1976-98) : 600,000 ölü /kayıp

14) Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980 -1990 : 600,000 ölü / kayıp

15) Yahya Khan (Pakistan, 1971 ve Banglades,1990 : 500,000 ölü / kayıp

16) Savimbi (Angola, 1975-2002) : 400,000 ölü / kayıp

17) Molla Ömer - Taliban (Afganistan, 1986-2001) : 400,000 ölü / kayıp

18) Idi Amin (Uganda, 1969-1979) : 300,000 ölü / kayıp

19) BMussolini (Etihopya,Yugoslavya 1936) : 300,000 ölü / kayıp

20) Danimarka (Danimarka 1945) : 250,000 Alman Mülteci ölüme terk edildi

21) Mobutu Sese Seko (Zaire, 1965-1997) : 250,000 ölü / kayıp, 200 bin mülteci

22) Charles Taylor (Liberya, 1989-1996) : 220,000 ölü / kayıp

23) Foday Sankoh (Sierra Leone, 1991-2000) : 200,000 ölü / kayıp

24) Amerika (Almanya Dresden,1943-1945) : 200,000 sivil ölü (Dresden’e sığınan siviller)

25) S Milosevic (Yugoslavya,1992-96) : 180,000 ölü / kayıp

26) Michel Micombero (Burundi, 1972) : 150,000 ölü / kayıp

27) Amerika (Hiroşima-Nagazaki 1944) : 135,000 ölü atom bombasi lie bu şehirler yok edildi

28) Almanya (Namibya 1891) : 117,000 ölü / kayıp, 15 bin mülteci

29) Hassan Turabi (Sudan, 1989 - 1999) : 100,000 ölü / kayıp

30) Richard Nixon (Vietnam, 1969 - 1974) : 70,000 ölü / kayıp

31) Papa Doc Duvalier (Haiti, 1957-1971) : 60,000 ölü / kayıp

32) Marcos (Filipinler) : 50,000 ölü / kayıp

33) Hissene Habre (Çad, 1982-1990) : 40,000 ölü / kayıp

34) Vladimir Ilich Lenin (Rusya, 1917-1920) : 30,000 mühalif infaz edildi

35) Francisco Franco (İspanya) : 30,000 mühalif infaz edild

36) Lyndon Johnson (Vietnam, 1963-1968) : 30,000 ölü / kayıp

37) Hafız Esad (Suriye 1980-2000): 25,000 ölü / kayıp

38) Khomeini (Iran, 1979-1989) : 20,000 ölü / kayıp

39) Eski Yugoslavya (1995 Bosna-Hersek) : 15 ölü, 7500 kayıp, 45 bin mülteci

40) Paul Koroma (Sierra Leone, 1997) : 6,000 ölü / kayıp

41) Usama bin Ladin(Dünya çapında,1991-2001) : 4,000 ölü / kayıp

42) Augusto Pinoşe (Chile, 1973) : 3,000 ölü / kayıp

43) Efrain Rios Montt (Guatemala) : 2,000 ölü / kayıp

44) Sierra Leone : 80,000 mülteci, kayıp rakamı belli değil

45) Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti (1912 - 1974) : 25,000 sivil TÜRK Göç etti,1000'ni aşkın Türk Şehit oldu, 100 ingiliz ölü

46) Yunanistan (Batı Trakya,1923-1990) : 400,000 TÜRK evlerin terk etti

47) Bulgaristan (1970-1989) : 360,000 TÜRK, asimilasyon sonucu evlerin terk etti, 1000 kişi toplama kamplarına alındı

48) Norveç 1920-1930 : Türk Tatar göçmenleri kısırlaştırma ve toplama kamplarında izole etme

49) Amerika -Felluce 2004 : Devam ediyor

50) Stalin-Sovyet Rusya (1940-1945) : 6 MİLYON İNSAN KATLEDİLDİ
ERMENİ MESELESİ VE TARİHİ GELİŞİMİ

Soykırım NEDİR?

Aynı ulustan, soydan, dinden olan insanların oluşturduğu bir topluluğu, bilinçli ve planlı biçimde yok etme, ortadan kaldırma Naziler tarafından işgal edilen Avrupa’da yaşayan Yahudilere 1939 – 1945 senelerinde yapılan işkencelerin ve toplu kıyımların tümüne verilen ad… (Büyük Larus, Cilt 17, Sayfa 10713)

9 Aralık 1948’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun, oybirliği ile kabul ettiği soykırım suçunun önlenmesine ve cezalandırılmasına ilişkin sözleşme tarafından tanımlanan ve kınanan bir suçtur

***

ERMENİ İDDİALARINA CEVAPLAR:

1) 14 Mart 1914 tarihindeki Osmanlı Resmi İstatistiklerine bakalım Bu kişilerden vergi de alınmaktadır

Müslüman…15044846
Rum…………1792206
Ermeni………1294851
Musevi…………187073
Bulgar……………14908
Süryani…………65503

Geldani…………13505
Nesturi…………8091
Diğer Unsurlar 99325

2) 1915 tehcirinden 3 yıl sonra, Paris’te Ermeni Delegasyonu Başkanı Boghos Nubar Paşa, Fransa Dışişleri Bakanlığına başvurup, tehcir edilen Ermeniler için yardım istiyor Fransa Dışişleri Bakanlığı tehcir edilen ve yardıma muhtaç Ermenilerin sayısı hakkında bilgi istiyor Boghos Nubar Paşa, şu yazıyla cevap veriyor:

“Ermeni Delegasyonu Başkanı Boghos Nubar Paşa’dan
Fransa Dışişleri Bakanlığı Görevlilerinden Elçi M Gout’a Yazı

Paris, 11 Aralık 1918

Aziz Elçim,

Arzunuz üzerine, Türkiye’den tehcir edilmiş ve halen tam bir yoksulluk içinde ve acilen yardıma muhtaç durumda olan mültecilerin tahmini sayılarını size sunmakla onur kazanırım
Kafkasya’da…………………250000 kişi bulunuyor
İran’da…………………………40000 kişi bulunuyor
Suriye – Filistin’de…………80000 kişi bulunuyor
Musul – Bağdat’da…………20000 kişi bulunuyor
______________________________ ______
TOPLAM………………………390000 kişi bulunuyor

Tehcir edilenlerin toplam sayısı 600000 ila 700000 olarak tahmin ediliyor Size verdiğim rakamlar, halen Müttefik askerlerince fethedilmiş yerlerdeki sağ olanları göstermektedir Çöle dağılmış olan diğer tehcir edilenler hakkında ise bugüne kadar hiçbir bilgi alınamadı
Yüksek saygılarımın teyidini lütfen kabul buyurunuz Aziz Elçim İmza: BOGHOS NUBAR”

Bu mektuba göre:

- Türkiye’den tehcir edilen Ermenilerin toplam sayısı 600000 ile 700000 arasındadır Yani iddia edilenin aksine Osmanlı topraklarında yaşayan 1,3 milyon Ermeni’nin tamamı değil sadece yarısı sürgüne gönderilmiş, diğer yarısı ise yerinde kalmıştır
- Boghos Nubar Paşa’nın raporuna göre; tehcir edilen 6-700 bin Ermeni’den 390000’i, tehcirden 3 yıl sonra hayattaydı; İtilaf Devletlerince işgal edilmiş topraklarda yaşıyorlardı
- Tehcir edilenlerden geri kalan 200-300000 Ermeni ise çeşitli yerlere dağılmıştı ve onlara “henüz ulaşılamamıştı” (Kayıp olanların hepsi ölmüş olsa, ölü sayısı taş çatlasın 200 veya 300 bindir Hangi 1 / 1,5 / 2 milyon Ermeni’den söz ediliyor? Bu insanlardan mutlaka yolda saldırıya uğrayanlar olmuştur ancak bir o kadar da salgın hastalık, açlık, yorgunluk söz konusudur)
- 1918 sonunda, yani Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra durum buydu Bu bilgileri veren Boghos Nubar Paşa, Barış Konferansında Ermenileri temsil eden Ermeni Heyeti Başkanıdır

3) Büyükelçi Morgenthau, Ermeni Protestanları vekili Zenup Bezciyan ile görüşmesine yer verdiği hatıralarında “Yarım Milyon Ermeni’nin nakledildiğini ve bunların, yerleştikleri yerlerde işlerini kurup, hayatlarını kazanmaya başladıklarının ifade edilmesinden büyük hayrete düştüğünü” belirtmektedir


4) Türkiye’deki Amerikan misyonerlerinin en tanınmışlarından biri olan İstanbul’daki Robert Kolej’in kurucusu ve uzun yıllar bu kolejin müdürlüğünü yapmış olan DrCyrus Hamlin’in 28 Aralık 1893 tarihli Congregationalist dergisinde “Ermeniler Arasında Tehlikeli Bir Hareket” başlıklı bir makalesinden:

“Kusursuz İngilizce ve Ermenice konuşan ve ihtilalin hararetli savunmasını yapan çok zeki bir Ermeni bana, Rusya’nın Anadolu’yu istila edip ele geçirmesini hazırlamayı kuvvetle ümid ettiklerini bildirdi ‘Nasıl?’ sorusuna da şu karşılığı verdi: ‘Bu Hınçak çeteleri, İmparatorluğun her tarafında örgütlendiler, Türkleri öldürmek ve onların köylerini ateşe vermek, sonra da dağlara çekilmek için fırsat kolluyorlar Bunu yapınca gazaba gelecek olan Türkler Ermenilerin üzerlerine çullanacaklar ve onları barbarca kılıçtan geçirecekler Bunun üzerine Rusya, insanlık n***** ve Hıristiyan uygarlığı adına Anadolu’ya girecektir’ Bu tasarıyı dehşet verici ve her türlü tahayyülün ötesinde gördüğümü bildirince de şu cevabı verdi: ‘Hiç şüphesiz size öyle gelebilir, fakat biz Ermeniler hür olmaya kararlıyız Avrupa Bulgar dehşetine kulak verdi ve Bulgarlara hürriyet verdi Milyonlarca kadın ve çocuğun çığlıkları ve kanı ile karışacak olan bizim sesimize de kulak verecektir’ Bu plan yüzünden bütün uygar insanlar, Ermeni adını lanetler diye kendisini vaz geçirmeye çalıştımsa da fayda etmedi ‘Biz ümitsiziz, bunu yapacağız’ dedi

5) Birinci Dünya Savaşı sonrası, Amerika’nın Kafkas berisi ülkelerde kurmak kararında olduğu Manda’nın, yoklamasını yapmak için General Harbord başkanlığında bir heyet kurulur ve heyet Suriye, Anadolu dahil, bütün Kafkas berisi ülkeleri (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) dikkatle gezer, buralarda yaşayan insanlarla tek tek konuşarak bir rapor hazırlar Bu raporun adı Harbord Raporu olarak geçer

İşte bu rapor, Rus ordusunun çökmesi üzerine, Bolşevikleri arkalarına alan Ermenilerin; Türklerin evlerini yağmalamalarından söz ediyor Erzurum’da, Hasankale’de Türk evlerinin, içindeki insanlarla birlikte yakıldığını kaydediyor Harbord Raporu’nun bu saptamaları üzerine, İngiltere’nin ünlü devlet adamı Lord Curzon, Avam Kamarası’nda verdiği bir nutukta şöyle konuşur:

“Bana öyle geliyor ki, siz Ermenileri, 7-8 yaşında pek masum ve temiz bir kız çocuğu gibi görüyor ve öyle sanıyorsunuz! Ama bunda pek yanılıyorsunuz! Zira Ermeniler, özellikle son hareketlerindeki vahşetle, ne ölçüde kan dökücü, vahşi bir millet olduklarını bizzat kendileri ispat etmişlerdir

6) Amerika’nın Halep Konsolosu’nun göçmenlerle ilgili raporlarında: Göçmen kamplarında kiliselerin, hastahanelerin, dokuma atölyelerinin faaliyete geçtiği yazılmaktadır

7) “Rus istilası sırasında Ermeni cinayetlerinden kurtulmak için, Diyarbakır üzerinden Halep ve Adana yolu ile Konya’ya ve Erzurum-Erzincan’dan Sivas’a sığınan Türk göçmenlerinin gösterdikleri sefalet manzarası, Ermenilerin tehcir sırasında gösterdiklerinden az değildir Fakat o biçareler, Müslüman oldukları için, Alman ve Amerikalı misyonerler, onlar için raporlar yazmadı Onların sefalet ve felaketini edebi bir dil ile anlatmak gereğini vicdanında duymadı Trabzon, Van, Bitlis, Erzurum vilayetlerinin, Ruslar tarafından istilası sırasında oralarda yaşayan Türklerden acaba ne kadarının, Ermeniler tarafından barbarca cinayetlerle öldürüldüklerini ve ne kadarının, hicret sırasında yok olduğunu bilen var mı? İşte biz haber verelim ki, bu yüzden ölen Türkler, muhakkak bir buçuk milyonu geçer… Ermeni ölümlerinden Türkler sorumlu oluyor da Türk ölümlerinden ve sefaletten Ermeniler niçin sorumlu olmuyorlar?!

MAVİ KİTAP:

Bu kitap, 1 Dünya Savaşı içinde çıkarılmış bir savaş propagandası yayınıdır Ermeni militanlar 2000 yılında bu kitabın ikinci baskısını yaptılar

İngiltere’de pek çok Mavi Kitap vardır ve bu kitaplar elçilik ve konsolosluk raporları gibi resmi belgelerden oluşur Oysa Ermeniler ile ilgili olan “Mavi Kitap” diğerleri gibi değildir, İngiliz resmi belgelerinden oluşmaz çünkü savaş dolayısı ile 1914’de Türk – İngiliz diplomatik ilişkileri kesilmiş, Türkiye’deki İngiliz Büyükelçiliği ve konsoloslukları kapanmıştı Dolayısı ile 1915 tehcir olayını rapor edenler, Türkiye’deki İngiliz diplomatları değil, misyonerler, gazeteciler, Ermeni komitacıları vs gibi resmi sıfatı olmayan kimselerdir Yani bu kitabı oku¤¤¤¤¤ tehciri ve Türkleri anlamaya çalışmanın, Nazi belgelerini okuyup Yahudiler hakkında fikir sahibi olmaktan hiçbir farkı yoktur

Ermenilerle ilgili bu “Mavi Kitap” içinde toplam 150 “belge” vardır Bunların 70 tanesini Ermeni iddialarını benimsemiş olan Amerikalı misyonerler, 50 tanesini Ermeni militanlar, Taşnak komitacıları kaleme almıştır

Amerikalı tarihçi Justin Mc Carthy: “Propaganda malzemesi olarak yazılan bu kitaptaki belgeler tamamen sahte ve düzmece Mavi Kitap’ta olayları anlatanların dörtte birinin kimliği bilinmiyor Kitapta belge diye sunulanlar Taşnak gazetelerinden yapılan alıntılardır Bunlar büyük yalanlar değil, aptalca yalanlardır

Mavi Kitap’ın yazarı İngiliz tarihçi Arnold Toynbee, anılarında: “Kitapların propaganda için hazırlatıldığını bilseydik yapmazdık” diye yazmıştır

Mavi Kitap”ın ilk amacı, Ermeniler için Amerika’dan yardım toplamaktı İkinci amacı ise, ABD’yi Avrupa savaşına sokmaktı

Bugün Ermenilerin ve yandaşlarının dört elle sarılmakta oldukları bu kitap, o günlerde dahi Türkleri suçlamak için hukuki delil olarak ileri sürülememiş ve kullanılamamıştır 1919 – 1920 yıllarında İngilizler tarafından Malta Adası’na sürülmüş olan Türklerden 58’i, Ermeni katliamıyla suçlanmak istenmiş, fakat bunlar aleyhinde bir delil bulunamamış, o “Mavi Kitap” da hukukçuların önüne bile çıkarılamamıştı Sonunda Malta sürgünleri, resmen suçlanamadan, sorgulanamadan serbest bırakılmışlardır

80 yılda ne değişmiştir de o günlerde bile güvenilmeyip, delil olarak kabul edilemeyen bu kitap bu günün Ermeni iddialarının delili olarak kabul edilmiştir?

Bu kitapla birlikte aynı dönemde “Alman Vahşeti” adıyla bir Mavi Kitap daha yayımlanır Almanlar, 1925 yılında yaptıkları araştırmalar sonucunda bu kitaptaki bilgilerin yalan olduğunu ortaya koyarlar İngiltere, bunun propaganda amaçlı olduğunu kabul eder Ama bizli ilgili “Mavi Kitap” kalır

OSMANLI’DA ERMENİLER:

Osmanlı Hıristiyanları genellikle Türklerden çok daha iyi durumdaydılar Askere gitmiyorlardı Bundan da yararlanarak ticareti, küçük zanaatları ele geçirmişlerdi Islahat döneminde tarımı da ele geçiriyorlardı Türklerin tarlasını, bozulan çiftini, çubuğunu satın alıyorlardı Osmanlı Ermenisi köyde ağa, kasabada eşraf, şehirde zengin işadamı olmuştu Başkentte paşa oluyordu artık Türk köylüsünün korkulu rüyası o götürü vergi toplayanların çoğu; Ermeniydi, Rumdu Durmadan yakınan, sızlanan da yine onlardı, Padişahın Hıristiyan tebaasıydı Anlaşmalar onlar içindi, yabancı konsoloslar onlara kulak veriyor, yabancı elçiler onlara arka çıkıyordu Osmanlı Ermenisi, ezilmek şöyle dursun, korunmuş, kayrılmış ve şımartılmıştı

Babıali’nin can damarı TERCÜME ODASI, Ermenilere bırakılmıştı Buradan dünya ve ülke izleniyor, politikalar üretiliyor, uygulanıyor, bütün devlet adamları, önce burada hizmet verdikten sonra, sadrazamlığa kadar bütün devlet kademelerinde görev alıyorlardı

İsyanları çıkaran ERMENİLER…

Köyleri basıp insanları kesip, öldüren, kadınların ırzına geçen ERMENİLER…

Düşmanla işbirliği yapan ERMENİLER…

Osmanlı’ya karşı düşmana casusluk yapan yine ERMENİLER!

Savaş zamanında tüm bunların cezası, dünyanın her yerinde kayıtsız şartsız İDAM’dır

Oysa Osmanlı hükümeti, İDAM yerine TEHCİR’i tercih ediyor


* Ermeni komitecileri Anadolu’da ayaklanma çıkarıyor
* Ayaklanma bastırılınca yurtdışında yaygara koparılıyor
* Türkiye, en ağır biçimde karalanıyor
* Ayaklanmayı Ermenilerin çıkardıkları göz ardı ediliyor
* İsyan eden Ermenilerin, isyan ettikleri ve Türk askerine silah çektikleri için cezalandırıldığı söz konusu edilmiyor; tersine, sırf Hıristiyan oldukları için Müslümanlarca katledildikleri ileri sürülüyor
* Kiliselerde Türkleri lanetleme duaları, meydanlarda protesto mitingleri yapılıyor
* Gazetelerde ve dergilerde koyu düşmanlık yazıları yayımlanıyor
* Ermeniler için yardım kampanyaları açılıyor
SÖZDE SOYKIRIMI TANIYAN ÜLKELER:


29 Nisan 1982: Kıbrıs Rum Kesimi Parlamentosu
15 Nisan 1995: Rus Duma’sı
25 Nisan 1996: Yunanistan Parlamentosu
26 Mart 1998: Belçika Senatosu
28 Mayıs 1998: Fransız Ulusal Meclisi
29 Ocak 2000: İsveç Parlamentosu
11 Mayıs 2000: Lübnan Parlamentosu
16 Haziran 2000: İtalya’da Roma Şehir Meclisi
28 Ocak 2001: Fransa Senatosu
13 Haziran 2002: Kanada Senatosu
20 Ağustos 2003:Arjantin Senatosu
16 Aralık 2003:İsviçre Parlamentosu
18 Mart 2004: Arjantin
26 Mart 2004: Uruguay (Pes artık!)
31 Mart 2004: Arjantin Kongresi
21 Nisan 2004: Kanada Parlamentosu
30 Kasım 2004: Slovakya Parlamentosu
05 Aralık 2004: Hollanda Parlamentosu

Son olarak Polonya Parlamentosu da bir karar almış ve Almanya Parlamentosuna da benzer bir karar tasarısı sunulmuştur Sözde soykırımı ABD eyaletleri tanımıştır

SÖZDE SOYKIRIM ANITLARI:

Nisan 1967: İlk Ermeni “soykırım” anıtı ABD’nin California eyaletinin Montebello şehrinde dikildi Anıta Türk ulusunu karalayan şu kitabe kondu: “Türklerin insanlığa karşı yapmış oldukları katliam ve Türkler tarafından katledilen Ermenilerin hatırasına…”

07 Kasım 1967: İkinci Ermeni “soykırım” anıtı, Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti Erivan’da dikildi

29 Kasım 1967: Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti’nin Sisernakabend şehrinde, hatıra taşı biçiminde bir “soykırım” anıtı daha dikildi

Nisan 1971: Fransa’da Marsilya şehrinde, Ermeni kilisesinin bahçesine dikildi

24 Nisan 2005: Bu kampanyaya son olarak Almanya da katıldı Almanya’da ilk Ermeni anıtı Bremen şehrinde açıldı

ONLAR NE YAPTILAR?
İNGİLİZLER:

**1 Dünya Savaşı sırasında, Almanya ile İngiltere arasında savaş başlar başlamaz, İngilizler, Güney Avustralya eyaletinde yaşayan Alman kökenli nüfusu kıtanın iç taraflarına sürmüşler Güney Avustralya’da çok sayıda Alman asıllı Avustralyalı var Bunlar, 1 Dünya Savaşı’ndan uzun yıllar önce, 19 yüzyılda oralara gelip yerleşmişler, Avustralyalı olmuşlar, genellikle bağcılık yapıyor, şarap üretiyorlar

İngilizler, o insanları perişan halde sürerken, onlara çok gaddarca davranmışlar Evlerini basmışlar, mallarını, mülklerini tarumar etmişler, piyanolarını bile parçalamışlar Niye mi? Piyano ile Alman marşları çalabilirlermiş! Savaş Avrupa’da, bunlar ise Avustralya’da Bu insanlar, Avustralya hükümetine silah çekmemiş, İngiliz asıllı Avustralyalılara kurşun sıkmamış, Almanya ile işbirliği yapmamış Ama Avrupa’da savaş başlar başlamaz, ne olur ne olmaz diye sürülmüşler

**Sipahi isyanında yakaladığı Hintlileri top namlularının ağzına bağlayıp sonra o topları ateşleyen İngiltere değil miydi?

**İhtilal sırasında İrlanda’da birçok İrlandalıyı kendi eli ile öldürmüş bulunan bir İngiliz subayı, İngiliz Harp Divanı “deli” olduğu gerekçesi ile serbest bırakılıp ve yine Katil Jaucas, jüri tarafından beraat ettirilmemiş miydi?
RUSLAR:

Rus orduları, 1914 kışında Anadolu’ya karşı büyük taarruza başlarken, Kafkasya'da yaşayan Türk ve Müslüman kitleleri de önlerine katarak yürüyorlardı Kafkasyalılar, Anadolu’ya doğru sürülüyor, sürülürken eziliyor, kırılıyordu Ruslar, 1877-78 kışında Tuna ve Edirne vilayetlerinde yapmış olduklarını, 1914 – 15 kışında Kafkaslar’da, Doğu Anadolu’da tekrarlıyorlardı Üstelik bu insanlar ayaklanmamış, silaha sarılmamış, casusluk veya düşman ile işbirliği yapmamıştı Tek suçları Türk olmaktı

Bütün dünyanın gözü önünde Rusya, Türk topluluklarına türlü işkenceler, katliamlar yapmamış mıydı? Bir gecede Kırım Türkleri evlerinden atılmadı mı? Bu Türkler sürülmedi mi? Yollarda bir yığın Türk yaşamını yitirdi Zulüm bitti mi? Hayır Özbekistan'da 'deniz, martı' diye şiir yazanın kalemini gözüne soktular "Kırım özlemi var bu şiirlerde" diye Kazakistan'da, Azerbaycan'da, Özbekistan'da, Kırım'da her yerde Rus vahşetinin izleri var 'Özgürlük' diyenin tepesine bindiler

Bütün dünyanın gözleri önünde Yahudilere de katliam uygulayan Rusya değil miydi? Bu katliamları dünya öylece seyretmemiş miydi?

FRANSIZLAR:

Ülkelerinin özgürlüğü için dövüşen Cezayirlileri mağaralara tıkıp sonra onları dumanla boğan Fransa değil miydi?



ALMANLAR:

2Dünya savaşı boyunca işgal ettiği ülkelerde yaşayan 7 Yahudi’den 6’sını toplama kamplarında açlıktan, hastalıktan ya da gaz odalarında öldüren, Almanya değil miydi? Savaşın başında Polonya’da 3300000 Yahudi yaşıyordu; 1944 yılında ise, bunların hayatta kalanları, yüzde 10’dan fazla değildir

ABD’LİLER:

•1945'te Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası atarak 250 bin kişiyi katleden,
*1954'te binlerce Guatamalalı'yı öldüren,
• 1955'te Endonezya, Laos ve Kamboçya'da çok sayıda kanlı CIA operasyonları düzenleyip, 20 yıl sonra Kamboçya ve Laos'ta yine binlerce kıyım yapan Amerika değil midir?

•1956-59 arasında Küba'da 60 bin kişiyi katleden,
•1965'te işbirlikçisi Suharto aracılığı ile 1 milyon Endonezyalı'yı yok eden,
•1965'te paraşütçülerini indirip, 10 bin Dominikli’yi öldüren,
•1975'te Vietnam'dan kovulduğunda, geride milyonlarca ölü ve sakat bırakan Amerika değil midir?
•1973'te Şili'de CIA‘in düzenlediği darbe ile 30 bin kişiyi öldüren,
•Arjantin'de faşist generalle birlikte 30 bin kişiyi öldüren,
•1983'te 14 bin deniz piyadesiyle yapılan Lübnan müdahalesinde binlerce Lübnanlıyı katleden,
•Yine aynı yıl Grenada'yı işgal edip yüzlerce Grenadalı’yı katleden,
•1989'da asker çıkarttığı Panama'da 5 bine yakın insanı öldüren,
•1991'deki Körfez Savaşı'nda Irak üzerine 12 bin sorti yapıp, çok sayıda sivilin ölümüne neden olan Amerika değil midir?

İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika, Japonya ile savaş kararı alır almaz, Amerika’ya yerleşmiş ve Amerikan vatandaşı olmuş tüm Japonları, hiçbir ayrıma, hiçbir açıklamaya gerek görmeden, enterne etmemiş midir?

1965’de sözde Ermeni Katliamının 50 yılı kampanyası sırasında, ABD’nin Fresno şehrinde Talat Paşa’nın katili Soghomon Telerian’ın anıtı dikildi Nisan 1967’de ilk Ermeni “soykırım” anıtı da ABD’nin California eyaletinin Montebello şehrinde dikildi 1973’de Türk diplomatlarına karşı ilk Ermeni suikastı Amerika’nın Santa Barbara şehrinde düzenlendi

AB BİZDEN NE İSTİYOR?

1) Sözde soykırımın Türkiye tarafından resmen tanınması
2) Ermenistan – Türkiye sınırının açılması
3) Ermenistan hükümeti ile diplomatik ilişki kurulması

Oysa Ermenistan’a Azerbaycan’da işgal ettiği topraklardan çekilmesini söyleyen yok!

BUGÜNLERE NASIL GELİNDİ?

1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya,Osmanlı Hıristiyanlarının koruyucusu oldu

1830 Osmanlı – ABD Ticaret Anlaşması’ndan sonra Amerikan misyonerleri Osmanlı Ermenilerine el attı O güne kadar evlerinde ve kiliselerinde Türkçe konuşan, ancak Arap Harflerini okumakta zorlanan Ermeniler için Ermeni harfleriyle Türkçe İncil bastılar Osmanlı ülkesinde Ermenilere Ermenice öğreten, Ermenice gramer ve sözlük kitaplarını yazanlar Amerikalı misyonerlerdir

İngiltere ve Fransa, boş durur mu? 1856’da önce Sultan Abdülmecid’e çıkarttırdıkları Islahat Fermanı sonra da Paris Antlaşması ile Müslüman olmayan Osmanlı vatandaşlarının koruyuculuğuna soyunurlar Artık bütün büyük devletler Osmanlı Hıristiyanlarının “koruyucusu”dur ve hepsinin burnu, Osmanlı Devleti’nin içişlerinin içindedir

Derken 1876 yılında Filibe sancağında bir Bulgar ayaklanması çıkarılır Osmanlı ayaklanmayı bastırır Hıristiyan dünyasında “Müslüman Türkler Hıristiyan Bulgarları kesiyor” diye bir yaygara kopar

Aradan 1 yıl geçer; Rusya, bu sefer de Bulgarların kurtarıcısı rolünde, Osmanlıya savaş açar ve hem Balkanlar hem de Kafkaslar üzerinden Osmanlı ülkesine saldırır Doksanüç Harbi de denilen 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı başlamıştır

İşte tam bu sırada;

•Eli silah tutan Türklerin cephelere gitmiş olmalarını fırsat bilip, Türk köylerine saldıranlar, dünya kadar cana kıyanlar; Ermeni çeteleri,
•Kars düşünce, işgalci Ruslarla işbirliğine başlayanlar; buradaki Ermeniler,
•Erzurum’a giren Ruslar’ın polis kuvvetine katılan ve işgal süresince Erzurum’da Türkler'e zulmetmekte bir sakınca görmeyenler; Ermeniler,
•İşgal boyunca Ruslar’a alkollü içki vs satıp, dünyanın parasını kazananlar;Ermeniler,
•İşgalci Rusları evlerinde barındıranlar; Ermeniler
•Ama her ne hikmetse “mazlum” olan; yine bu Ermeniler

3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Rusya, Kars, Ardahan ve Batum’u alıcak, Erzurum’u ve diğer bazı yerleri ise boşaltıp, Türkiye’ye bırakacaktır Buralarda Ruslarla işbirliği yapmış ve Türkler'e zulmetmiş olan “mazlum !” Ermeniler, Ruslar çekilince zulmettikleri insanların intikam almalarından korkarlar “Koruyucu” Rusya da, Ayastefanos Antlaşması’nda Ermenilerin güvenliğinin sağlanması”nı hükme bağlar Ayrıca “Ermeniler için reform yapılmasını” da şart koşar Ancak Ayastefanos Antlaşması yürürlüğe girmez, onun yerini Berlin Antlaşması alacaktır

Tahmin edeceğiniz gibi Ayastefanos Antlaşması İngiltere’yi telaşlandırır Ermeniler üzerinde Rus nüfusu artacak ve Rusya doğuda prestij kazanacak! Olacak şey değil! Ayastefanos Antlaşmasını değiştirmek için hemen harekete geçer ve Osmanlı Hükümeti ile 1878 Kıbrıs Antlaşması’nı imzalar

Buna göre eğer bir gün Rusya, Osmanlı Devleti’nin Asya topraklarına saldırırsa, İngiltere silahı kapıp, Osmanlı Devleti’nin yardımına koşacaktır Bu “olası” yardıma karşılık da Osmanlı Devleti, Kıbrıs Adası’nın yönetimini İngiltere’ye bırakacaktır

Osmanlı üretmiyor, üretmediği gibi habire tüketiyor, Osmanlı’nın bir dolu da borcu var, Osmanlı’nın ne kendine güveni ne de saygısı var, ille de büyük bir devletin yardımına muhtaç, “ver kurtul” diyor, veriyor Verip de kurtulsa yine iyi Anadolu’da bulunan Hıristiyan ve diğer tebaanın iyi idare edilmesi ve korunması hakkında “sonradan” kararlaştırılacak olan gerekli ıslahatı yapacağını da İngiltere’ye vaat ediyor Böylece İngiltere, Ermenilere el atmak için gereken hukuki dayanağa kavuşuyor Kader mi bu?!

İngiltere öncü olur, Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanmış olan ikili Ayastefanos Antlaşması değiştirilir, yerine çok taraflı 1878 Berlin Barış Antlaşması imzalanır Ermenilerin oturdukları vilayetlerde muhtaç oldukları ıslahat ve düzenlemeleri ile Ermenilerin emniyet ve huzurlarını koruma garantisi bu anlaşmaya da girer

Rusya Ermenileri tarafından 1887’de kurulan Hınçak ve 1890’da kurulan Taşnaksutyun Ermeni İhtilal Örgütleri, Samsun – Mersin hattının doğusunda kalan bütün Anadolu Topraklarını “Ermenistan” yapmak istediklerinden, Anadolu’da kan dökmeye başlarlar 1890 Erzurum isyanı ile başlayan ve 1896 Van isyanı ile sona eren dönemde üst üste toplam 34 silahlı Ermeni olayı ve Ermeni ayaklanması çıkarılır

Bu olayların içinde İstanbul’da gerçekleştirilenler de vardır İstanbul Galata semtindeki Osmanlı Bankası silahlı – bombalı bir Ermeni çetesi tarafından basılır 1905 yılında Sultan Abdülhamid’e de suikast düzenlenir Eylemleri ses getirir

Olayları Ermeniler çıkartmıştır ancak yurt dışında “Müslüman Türkler, masum Hıristiyan Ermenileri kesiyor” diye yaygara koparılmış ve ölen Ermenilerin sayısı 30 kat arttırılarak gösterilmiştir Her nedense Ermenilerin bu olaylarda katlettikleri Türklerin sayısını dile getirmek hiçbirinin aklına gelmemiştir

1Dünya Savaşı’ndan önce son Ermeni ayaklanması 14 Nisan 1909’da Adana’da çıkar Silahlı Ermeniler, Türk mahallelerine saldırıp isyanı başlatırlar Asker yetişinceye kadar kendilerini savunan Türklerle Ermeniler birbirlerine girer Türk – Ermeni boğuşması 3 gün sürer, çevre yörelere de yayılır ve sonuçta 1850 Türk ve 17000 kadar Ermeni can verir Dış basın, İttihatçılar ve Türkler aleyhinde demediğini bırakmaz

3 gün sonra Cemal Paşa Adana’ya gönderilir Ayağının tozuyla 47 Türk'ü astırır Ayaklanmayı çıkaran , Türkler'e silahla saldıran Ermenilerdir Ne var ki; asıl suçlu durumundaki Ermenilerden sadece 1 kişi idam edilir!

Derken Osmanlı Devleti, Kasım 1914’de 1 Dünya Savaşı’na girer Osmanlı toprakları 3 koldan istila edilmektedir Batıda İngilizler ve Fransızlar Çanakkale’yi zorlamaktadır Doğuda Rus orduları Doğu Anadolu’yu istila etmektedir Güneyde ise İngilizler Süveys Kanalı harekatını başlatmaktadırlar İşte tam bu sırada içerden Ermeniler, devlete karşı silaha sarılırlar

Özellikle Doğu’da yaşayan Ermeniler,

•Ruslardan yardım ve destek de gördükleri için cephe gerisini cehenneme çevirirler,
•Köylere baskın yaparlar,
•Erkekleri öldürürler ve öldürdükleri bu erkeklerin ağızlarına, kendi tenasül aletlerini koyup öylece teşhir ederler,
•Kadın ve kızların ırzına geçerler



Bütün bu olup bitenin arkasında ya TAŞNAK ya da HINÇAK dernekleri vardır ama komitelerin dışında yaşayan Ermeniler de vardır ve bunlar hükümete başvurup, “suçluların cezalandırılmasını” isterler

İçişleri Bakanı Talat Paşa, bölgede huzuru sağlamanın tek çaresi olduğu halde yine de “Tehcir” kararı almamak için direnir

Osmanlı Ordusu, karşısındaki ordudan değil, gerisinde bıraktığı Ermeni düşmanlığından çekinir hale gelir Artık Tehcir’den başka çare yoktur Talat Paşa, direnmekten vazgeçer ve cephe gerisinde ordularımızın ihanete uğramasını durdurmak için Tehcir Kanunu çıkartır Ermeniler savaş sahasına bitişik vilayetlerle, denize çıkışı olan vilayetlerden alınıp, güneye yani zarar veremeyecekleri, henüz savaştan uzak yerlere nakledileceklerdir Tehcirin kapsamı dardır

Ama Ermeniler rahat durmaz;

•Bu kararın uygulanması sırasında geride kalan öteki Ermenilerin de isyan ettikleri görülür,
•Ülkenin batısında yaşayan Ermeniler, cehenneme dönüşen Çanakkale savaşında düşmana casusluk yaparlar
•Mısır’a giren İngiliz ordusunun haber alma servisini de Ermeniler besler!

Sonuç olarak Anadolu’nun başka yörelerindeki Ermeniler de tehcir edilirler

Göç yolunda, hastalıktan, açlıktan, eşkıya çetelerinin saldırılarından pek çok Ermeni ölür Kamuran Gürün, “Ölenlerin sayısı 300 bini bulmaz” diyor O büyük savaşta ölen Türklerin sayısı on kat daha fazladır

Talat Paşa’ya kulak verelim: ”Gerek tehcir, gerekse isyanlar yüzünden Ermeniler çok zayiat vermişlerdir Bunu itiraf etmek lazımdır Fakat, Doğu vilayetlerindeki Müslümanların da Ermeniler yüzünden aynı zayiata uğradığı bir gerçektir

Rusların, Van, Bitlis, Muş ve Erzurum’u işgalleri sırasında yapılan ve bizzat Ruslar tarafından itiraf olunan zulüm ve cinayetler, o derece vahşetle yapılmıştır ki, Müslümanlar, artık ‘evlerinde kalma’ cesaretlerini kaybetmişler, aç ve çıplak göç etmeye mecbur olmuşlardır Böylece, yerinden olan Müslümanlardan 600000 kişi ölmüştür!”

1917 Bolşevik İhtilali ile Rus İmparatorluğu çözülür ve 1918’de Güney Kafkasya’da, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan bağımsızlıklarını ilan ederler Ermenistan, hiç vakit kaybetmez ve “Büyük Ermenistan”ı kurmak için Türk topraklarını işgal etmeye başlar

Bu arada I Dünya Savaşı sona erer Türkiye, yenilen taraftadır 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi nedeni ile Türk ordusu Kars, Ardahan ve Batum sancaklarını boşaltacaktır Bundan başka Van, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır, Elazığ ve Sivas vilayetlerinin de İtilaf Devletleri tarafından işgal edilebileceğini kabul etmiştir

10 Ağustos 1920’de İstanbul Hükümetine dikte edilen Sevr Anlaşması, Doğu Anadolu’da bir büyük Ermenistan devleti kurulmasını öngörmüştür Türkiye – Ermenistan sınırının saptamasını, Amerika Başkanı Wilson yapacaktır Osmanlı Hükümeti, ABD Başkanının vereceği kararı kabul etmeyi garanti etmiştir

Bu antlaşmadan cesaret alan Ermenistan, “Büyük Ermenistan” emelini gerçekleştireceğim diye Türk topraklarına saldırmaya başlar Bunun üzerine, 1920 yılı sonlarına doğru Türkiye ile Ermenistan arasında savaş çıkar Bu savaşta Milli Kuvvetlerimiz Ermenileri yenerek, Sarıkamış’ı, Kağızman’ı, Kars’ı, Gümrü’yü ve Iğdır’ı Ermenilerden kurtarır

2/3 Aralık 1920’de Ermenistan ile Gümrü Barış Antlaşması imzalanır Bu antlaşma, yeni Türkiye devletinin imzaladığı ilk barış antlaşmasıdır Buna göre, 1877 – 1878 sonunda kaybedilen yerler (Batum hariç) Türkiye’ye iade edilir: Oltu, Sarıkamış, Kars… anavatana döner Sevr Antlaşması geçersiz sayılır

Ancak bu antlaşmanın ardından Kafkaslar’da durum yine değişir: Kızılordu bu bölgeye yürür; Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan Cumhuriyetleri Sovyetler Birliğine bağlanır; Erivan’daki Taşnak Hükümeti devrilir ve dolayısıyla Gümrü Antlaşması onaylanamadan kalır Daha sonra yapılan Moskova ve Kars Antlaşmaları, Gümrü Antlaşması’nın yerine geçer

16 Mart 1921’de Rusya ile Moskova Antlaşması, 13 Ekim 1921’de Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan ile Kars Antlaşması imzalanır Bu antlaşmalar, Gümrü Antlaşması ile belirlenmiş olan sınırı doğrular Kars ve Ardahan Türkiye’de, Batum ise Sovyet Gürcistan Cumhuriyeti’nde kalır Aynı antlaşmalar ile Türkiye, Nahçıvan bölgesinin Azerbaycan himayesinde özerk bir bölge olmasını kabul eder Ancak bu bölgenin hiçbir zaman bir başka devlete (mesela Ermenistan’a) bırakılmamasını şart koşar ve bunu antlaşmaya geçirtir

Kısacası; bugünkü Türkiye – Ermenistan sınırı Lozan Antlaşması’ndan önce, 1920 – 1921 yıllarında çizilmiştir Bu sınır, Ermenistan tarafından önce Gümrü sonra da Kars anlaşmaları ile 2 defa kabul edilmiş, onaylanmış ve daha o yıllarda kesinleşmiştir Önce Ermeni Taşnak hükümeti, sonra Ermeni Sovyet Hükümeti ayrı ayrı Türkiye ile antlaşma imzalamışlar ve Türkiye – Ermenistan sınırını tanımış ve onaylamışlardır
SUİKASTLER:

15 Mart 1921: Talat Paşa, Berlin’de vurulup şehit edilir Katil Tehlerian adlı bir Ermeni teröristtir ve “Ermeni Ulusal Kahramanı” ilan edilir

6 Aralık 1921: Eski Sadrazam Said Halim Paşa Roma’da vurulup, şehit edilir Katil, Arşavir Şiragian adlı bir Ermeni teröristtir ve “Ermeni Ulusal Kahramanı” ilan edilir

17 Nisan 1922: Berlin’de Eski Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey ile İttihat ve Terakki’nin eski başkanlarından Bahaeddin Şakir Bey katledilir Katil Aram Yerganian adlı bir Ermeni komitacıdır ve “Ermeni Ulusal Kahramanı” ilan edilir

22 Temmuz 1922: Eski Bahriye Nazırı Cemal Paşa ve yaverleri Nusret ve Süreyya Beyler, Tiflis’te Ermeni teröristlerce şehit edilirler Katiller yakalanamaz


Başarabilselerdi Lozan Konferansı sırasında İsmet Paşa’ya ve daha sonra da Atatürk’e suikast yapacaklardı ama başaramadılar!

1922 – 1923 Lozan Konferansı:

Meclis İsmet Paşa’yı Lozan Konferansı’na gönderirken çok kararlıydı Bu konferansta Anadolu’nun herhangi bir yerinde Ermeniler için toprak talebi olduğu takdirde, Türk heyeti barış müzakerelerini kesecekti Nitekim, müttefikler, 2 komisyonda Ermeni konusunu gündeme getirmek isteyince, heyetimiz topluca celseyi terk eder Bu konunun görüşülmesini de bir daha kabul etmez Sonunda, Anadolu’da Ermenilere toprak verilmez Böylece, Ermeni sorunu Lozan’da kapanır

TÜRK DİPLOMATLARA SALDIRILAR VE ASALA

Aradan yıllar geçer 1964 yılında sözde soykırımın 50 yılının yaklaştığı iddiasıyla biri ABD’nin diğeri de Sovyet Rusya’nın adamı olan 2 Ermeni patriğinin hemen hemen eşzamanlı çağrılarıyla Ermeni sorunu bundan 40 yıl önce yeniden gündeme gelir

1970’lerde Ermeniler bu sefer Türk diplomatlarına saldırırlar

Türk diplomatlarına karşı Ermeni suikastlarının çoğu demokratik Batı ülkelerinde düzenlendi Ermeni teröristler Amerika, Batı Avrupa ve Avustralya’da lojistik destek buluyor, daha kolaylıkla eylem yapıyor ve buralarda çoğu zaman cezasız kalıyor ya da hafif cezalarla kurtuluyorlardı

Ermeni cinayetlerinin birçoğu Paris’te işlendi Fransız makamları, korumakla yükümlü oldukları halde Türk diplomatlarını korumamışlar ve Ermeni terörüne göz yummuşlardır Katillerin çoğu yakalanmamış, cinayetlerin failleri meçhul kalmıştır Yakalanan veya teslim olan Ermeni katiller de hak ettikleri cezalara çarptırılmamışlardır


Ülke……………Saldırı……Ölü…Yaral ı
Fransa…………………817… …71
ABD/Santa Barbara3…………4
Yunanistan…………3……………4
Avusturya…………3………………3
İsviçre…………………3………………1………2
Kanada………………3………………1…………2
Portekiz………………2………………4…………2
Hollanda……………2……………2
İtalya…………………2………………1…………1


Ülke……………Saldırı……Ölü…Yara lı
İspanya………………1……………2
İran………………………1……………2
Yugoslavya…………1……………1……………1
Irak……………………1……………1……………1
Belçika…………………1……………1
Bulgaristan…………1……………1
Lübnan………………1……………1
Danimarka…………1……………1


17 Nisan 1987’de Başbakan Turgut Özal, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusunu yaptı
Böylece;
•AB kurumlarında Ermeni sorunu yeniden gündeme getirildi,
•Türkiye aleyhine çeşitli kararlar alındı,
•AB üyeliği için sözde Ermeni soykırımını tanımak bir önkoşul olarak Türkiye’ye dayatıldı

23 Ağustos 1990’da Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti, bir Bağımsızlık Bildirgesi yayımla¤¤¤¤¤ bağımsızlığını ilan etti Bu bildirgede “Ermeni soykırımının Türkiye tarafından tanınması” ve “Batı Ermenistan”ın bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti emelleri olduğu” belirtildi

Batı Ermenistan dedikleri, Türkiye’nin Doğu’su!

Ermenistan, daha bağımsızlığını ilan ederken saldırgan politikasını ortaya koymuştur Bir yandan komşusu Azerbaycan topraklarının bir bölümünü fiilen işgal etti, diğer yandan da komşusu Türkiye’yi hedef aldı

5 Temmuz 1995’de kabul edilen Ermenistan Cumhuriyeti Anayasası’nda Bağımsızlık Bildirgesi’nde yer alan esaslar olduğu gibi benimsedi Böylece “soykırım”ın Türkiye’ye kabul ettirilmesi ve “Batı Ermenistan” emelleri, anayasa esası haline getirildi

Ermeni vahşetine Rus tanık

Genelkurmay Başkanlığı, Ermenilerin doğu cephesinde yaptıklarına görgü tanıklığı eden Rus yarbayın günlüğünü yayınladı

Genelkurmay ATASE Başkanlığınca yayımlanan ''Gördüklerim Anılarım'' adlı anı kitabında, Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1917 yılı sonları ile 1918 yılı ilk aylarında, Erzurum'da 2 Ermeni-Rus Kale Topçu Alay Komutanlığı yapan Rus Yarbay Tverdohlebov'un el yazısıyla tuttuğu günlüğündeki notlarına yer verildi

Rus yarbayın günlüğünde Ermeni vahşetinin boyutları, akıl almaz katliamları
gözler önüne serilirken, ''Ermeniler oldukça yeteneksiz, a*****, açgözlü, ancak başka bir milletin sırtından geçinebilen bir millet saymak mümkündür'' deniliyor

Notlarda, ''Ermeni askerler en aşağılık, en adi sınıftan sayılmışlardır Bunlar, her zaman geri hizmetlerde görev yapmak için gayret göstermişler, cepheden kaçmışlardır'' ifadeleri yer alıyor

Türkçe, İngilizce, Fransızca ve orijinalın tıpkı basımı (Rusça) şekliyle hazırlanan kitap, Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde de yayımlandı

Sitede yer alan bilgi notunda, ''Gördüklerim ve duyduklarım Ermenilerle ilgili her türlü tahmin ve tasavvur sınırlarını fazlasıyla aşmıştır diyen Yarbay Tverdohlebov'un anıları, Ermeni iddialarına verilebilecek en güzel cevap niteliğindedir'' denildi

Bu resimlerde:

Kars'ta, birbirlerine bağlanmış ve Ermeniler tarafından canice katledilmiş Türk askerleri

25 Nisan 1918'de, Subatan'da Ermeniler tarafından öldürülen Türk çocuklar, kadınlar ve karınları deşilerek bebekleri çıkarılan anneleri

Silvan civarında, Beşnik ermeni köyüne Van ve Tolorya'dan gelip, Doryan Dano ve kardeşlerinin başında bulunduğu Ermeni çeteleri tarafından 11 Haziran 1915 tarihinde Şeytankaya mevkiinde şehit edilen milis subayı Hamid Efendi komutasında bulunan erzak kafilesi, jandarması ve subayları

Erzincan'da Ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını

Subatan Köyü'nde, Ermeniler tarafından öldürülen kadın ve çocukları

26 Şubat Katliami göreceksiniz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.