Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürkü, çocukken, döven, hafız, kimdi

Atatürk'ü Çocukken Döven Hafız Kimdi?

Eski 07-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ü Çocukken Döven Hafız Kimdi?



Biri bir taş atıyor internetin kuyusuna, kırk akıllı çıkarabilirsen çıkar artık İşte sizin posta kutunuza da gelmiş olması muhtemel o `müthiş bilgi`: Güya Yavuz Sultan Selim Ridaniye seferine giderken yaptırdığı çeşmeyi dönüşte harap vaziyette bulmuş; bunun üzerine de aşağıdaki mısraları kendisi kaleme aldırarak çeşmenin üzerine yazdırmış Şiirin anlamı 1999`da Hasan Pulur`un bir yazısında dile getirilince çeşmenin üstündeki kitabe silinmiş! Çeşmenin kitabesinde şu yazılıymış:

Kürde fırsat verme Ya Rab dehre sultan olmasın

Ayağını çarık sıksın karnı bile doymasın

Vur sopayı al haracı asla iflah olmasın

Ol bu çeşmeden gavur içsin, Rum içsin Kürde nasip olmasın

Bunu okuyup sersemlemiş olan okurlarım soruyor: Acaba bu bilgi doğru mu?

Bunun gibi konularda atalarımız `Tut kelin perçeminden` diye şık bir kelam etmişler Neresinden tutalım?

1) Bu çeşme neredeymiş? Bir resmi, kazınmış da olsa kitabesini gösterin Rivayetle, -mış, -miş ile tarih olmaz Yerini söylesinler, gidip kendim göreyim

2) Sözü edilen en basit vezin ve kafiye bilgisinden yoksun birinin söylediği açık olan manzume, şiirimizin atılım devri olan Yavuz devrine ait olamaz Kelimeleri, bozuk vezni, külhanbeyi üslubu ile ise Yavuz`a hiç ait olamaz, zira onun Osmanlı padişahlarının en âlimi, üstelik Kürtlere en yakın davranan padişahlardan olduğunu biliyoruz

3) Yavuz hiç Türkçe şiir yazmamıştır, divanı Farsçadır Ona atfedilen `Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân / Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek` diye başlayan ünlü kıtası dahil olmak üzere bazı Türkçe parçalar Nesrî gibi başka şairlere aittir

Sanırım soruyu bana değil de, bu soruyu ortaya atanlara sormalısınız Önce böyle bir çeşmenin varlığını ispat etsinler, görelim, ondan sonra konuşalım Olmaz mı?

Üstelik ben `Milliyet`in internet arşivinde aradım, taradım, Hasan Pulur`un 1999`da böyle bir yazısına rastlayamadım Kaynak olarak zikredilen Evliya Çelebi`nin Seyahatnamesi`nde (Zuhuri Danışman neşri, cilt 3, s 80) de böyle bir hikâye yok

Kazınmış da olsa kitabe yok, bir fotoğrafı yok, kaynak diye verdikleri Evliya Çelebi`de yok, Yavuz`un Türkçe şiiri yok, o yok, bu yok ama ortada koskocaman bir yalan fırıl fırıl dolanıyor Ve mine`l-garaib


Can Dündar`ın kandırmacası

Söz aldatmacalardan açılmışken `Mustafa` filmindeki bir kandırmacaya da dikkatinizi çekmek istiyorum Can Dündar Atatürk`ün Sivil (Mülkî) Rüşdiye`de kendisini döverek kanlar içinde bırakan Kaymak Hafız adlı hocası yüzünden din adamlarına düşman kesildiğini ve daha sonra yaptığı inkılapların psikanalitik temelinin bu olay olduğunu bir masal tadında anlatıyordu filmde

Ancak ciddi bir yanıltmaca, hatta bubi tuzağı gizlidir burada Doğrusu şudur:

Kaymak Hafız adlı hoca, belki Hafız olabilir ama asla bir din adamı değildi Ya neydi? Matematik hocasıydı

Yavuz Sultan Selim, Çaldıran seferinden dönerken

Nitekim Falih Rıfkı Atay`a bakarsak, bir gün aynı zamanda okulun müdür yardımcılığı görevini yürüten Kaymak Hafız adlı matematik hocası, bir arkadaşıyla kavga eden Mustafa`ya `kanlar içinde bırakıncaya kadar` dayak atar O da bu dayağı bir türlü şerefine yediremediği için okulu terk eder ve Askerî Rüşdiye imtihanlarına girer (Çankaya, s 9; Babanız Atatürk, s 18)

Bir matematik hocası, üstelik de kavga ettiği için bir çocuğu dövüyor ama sözde belgeselimiz, sırf isminde `Hafız` kelimesi geçti diye, Atatürk`ün o dayak yüzünden din adamlarına diş bilemeye başladığını ima ediyor

İşte tarih böyle tahrif ediliyorNTV Tarih`in çarpıtması

`NTV Tarih` dergisinde yer yer faydalı yazılar çıkmasına rağmen bazen geniş kitlelere okutacağım diye konuları sulandırıyor Nitekim kasım sayısında `Filistin`i Haydarpaşa`daki esrarengiz patlamada kaybetmiştik` başlıklı yazım Derya Tulga tarafından aynı üslûpla cıvıklaştırılmış

Ben Haydarpaşa Garı`na yığılan silah ve mühimmatın Filistin cephesine gönderileceği sırada Fransız ajanlar tarafından havaya uçurulduğunu yazmıştım ya, magazinci yazar yanıldığımı ve o cephanenin aslında Bağdat`a gönderileceğini iddia ediyor Neye dayanarak peki? Sadece kendi deyişiyle `tahminleri`ne

Almanlar ve Enver Paşa`nın Bağdat`ı geri alma tasavvurları vardı elbette Yıldırım Orduları Grubu bunun için kurulmuştu Ancak temmuz-ağustosta İngilizler cepheyi Filistin`e kaydırınca öncelik oraya verilecek, Bağdat`a hücumdan vazgeçilecekti Eylülden itibaren savaşın kilitlendiği cephe Filistin olacak ve Bağdat`ta silah bile patlamayacaktır Bunun komplo teorisiyle bir alakası yok Burada dayandığım birinci el kaynağı zikrediyorum: O sırada Haydarpaşa Garı`nda görevli olan subay A Baha Özler, hatıralarını Yıllarboyu Tarih dergisinde yayımlamıştı (Sayı: 10, Ekim 1980, s 9-12) Ayrıca Paul de Sailly adlı bir Fransız casusunun hatıratından aktarılan bilgiler için bkz Tarih Coğrafya Dünyası, Sayı: 2, 1 Mayıs 1959, s115-116

Şahsen akıl cebimden hiç eksik etmediğim soru şudur: Yakaladığım ipuçlarını tarih adına bir kazanca dönüştürebilir miyim? Bir tarih dergisinden bu çabaya alkış beklemesem de, saygı duyulmasını beklemek hakkımdır diye düşünüyorum


Mustafa Armağan


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.