Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
işığında, kainatın, kuranın, yaratılışı

Kuran'ın İşığında Kainatın Yaratılışı

Eski 07-12-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kuran'ın İşığında Kainatın Yaratılışı



Yüce Allah (cc); bilinmeyen, üzeri örtülü, sonsuz ve gizli hazineler idi O sonsuz bir bilinmezlikti Her şeyi kuşatmıştı; her şey Ondaydı; bilgisi, ilmi içindeydi Ne kâinat, ne de madde yaratılmıştı O yalnız ve Tekti

O Bir idi O Tek idi Zamanla Onda bir tanınma iradesi belirdi O, Zatını yarattıklarına tanıtmak, bildirmek istedi

Önce Nur-u Habib’i yarattı Buna sevgi belirtisi dendi Bu belirti gerçek bir nur ve gerçek bir ışık halinde olduğundan Hakikat dendi Ona Nur-ul Envar adı verildi

İlk yaratılan bu nur gelmiş geçmiş ve gelecek en büyük insan olan peygamberimiz Muhammed’in (asv) nurudur O Nur ki bütün kâinatın yaratılma vesilesidir

Ardından melek cinsi diğer varlıklar yaratıldılar

Yüce Allah’ın (cc) peygamberimizin nuru dışında o zamana kadar yarattıkları melek cinsindendiler ve Ona devamlı tespih ve tehlil durumundaydılar

Onlardaki iman, yaratılışlarındaki öz ve hikmette vardı Bunun için yaratılmışlardı Seçim hakları yoktu Başka türlü davranmaları mümkün değildi

Bu nedenle onların imanları bir bakıma iradesizdi, bilinçsizdi Onlar yaptıkları her hareketle ister istemez Allah’a (cc) secde ve tespih hâlindeydiler

Şanı yüce Allah (cc) bilinçli olarak bilinmeyi, tanınmayı murat etti Evrene serpiştirdiği varlıklardan bir kısmının özgür bir iradeye, seçim hakkına sahip olmalarını; kendi istekleri, kendi akılları, kendi vicdanlarıyla Yaratıcı olan Zatını seçmelerini, arayıp bulmalarını, bilmelerini istedi

Onlara akıl ve irade ile donatacaktı Onlar öyle yaratıklar olmalıydı ki, evrenin oluşumundaki, düzenindeki, yaratılışındaki muhteşem sanatı, bilgiyi ve gücü okuyup anlasınlar; ona hayran kalsınlar, yaratıcılarının O olduğunu anlayıp bilsinler, verdiği nimetler için gönülden şükretsinler ve O Büyük Sanatkâr’a ulaşmak için çırpınsınlar

Bu nedenle yaratılmışların en şereflisi olan insanoğlu başıboş yaratılmadı, başıboş bırakılmadı

O Yaratıcısını arayıp bulma üzerinedir Yaratıcısını arayıp bulma ve Onu bilme yaratılış hikmetidir

İnsanoğlunun yaratılmasından önce, ona mekân olacak bir yer hazırlamak gerekiyordu

Şanı yüce Allah (cc), Zat-ı Zül Celal’inden vücutsuz bir nur zerresinin zerresini ortaya koyarak, ona:

-Kün (Ol) buyurdu (Yasin-82)

Bu nur zerresinin zerresi tüm evreni meydana getirecek yoğunlukta bir güce, hıza ve enerjiye sahipti

O, tüm kâinatın vücutsuz bir zerreciğe sığışmış, dönüşmüş hâliydi

O, Allah’ın (cc) sonsuz varlığından bir parçaydı

Onun varlığının kanıtı, ayetiydi ama Onun büyüklüğü, ululuğu, sonsuzluğu yanında bir hiçti

Bu nur zerresinin zerresi kün emri üzerine tıpkı bir balon gibi şişmeye, büyümeye, genişlemeye başladı

Genişleyip, büyüdükçe yoğunluğu, hızı azaldı Sonunda hızı, ışık hızının altına indi; madde zerreciklerine dönüştü, zaman ve mekân kavramı oluştu

Sezilgenlikten gerçeğe geçildi

Işık hızı maddeye dönüşmenin ve zamanlamanın sınırı oldu Bir bakıma madde ve zaman ışık hızıyla sınırlı kaldı

Kainat altı devirde (Hud-7) yaratıldı(Araf 54)

Madde; enerjinin yoğunlaşıp bazı özellikler kazanarak üç boyut alması, zaman ise madde içinde oluşan olay dizeleridir

Bu sınırın içindeki kâinat, altında ve üstünde yedişer kat evrenden oluştu Üst kat evrenlerde zaman ve madde olgusu yoktur

Hız, ışık hızının üstündedir Bu evrenler Allah’tan (cc) gelen saf nurun gölgesidirler

Orada ezel ve ebet bir aradadır Her kat birbirleriyle etkileşim ve iletişim içindedirler

Kopmamışlar, ayrılmamışlar, iç içedirler ama birbirlerine de karışmamışlardır Aralarındaki fark, yoğunlukla beraber hız ve döngülerindedir

Madde, gerçekte enerjinin ağırlaşarak hızının azalması, yavaşlamış şeklidir

İçinde bulunduğumuz maddesel evren en alt katın yedi kat üstündedir Yani; görünen, algılanan şu evrenin altında da üstünde olduğu gibi yedi kat kâinat vardır

Hız burada yavaşlayıp en aza doğru iner Bu nedenle alt katlarda zaman durgundur, çok yavaş akar

Bu katlarda alta doğru inildikçe hız azalır, maddeleşme yoğunlaşır

Burada maddeler sert, keskin ve soğukturlar Yaratan tarafından bahşedilen nuru azaltanların ya da söndürenlerin mekânı burasıdır

Burayı mekân tutanların hepsi de üst dünyadakiler gibi ruhsal bilinç sahibidirler

Duyuları son derece keskinleşmiştir Acıları, azapları, üzüntüleri bütün şiddetiyle algılarlar

Burada hayat katmanlara göredir ve çok uzundur Alta doğru inildikçe artar En alt katmanlarda ebede kadar uzayabilir Burası zamanın donduğu, durduğu yerdir

Alttaki bu yedi kat günahkâr ins ve cinlerin mahşere kadar oyalandıkları mekânı; içlerinde bir nebze iman kırıntısı olanların tövbe hânesi, ibadethânesi, çilehânesidir

Orası günahkârların günâhlarından arınma, temizlenme yurdudur

Üst katlarda ise zaman ve mekân olgusu yoktur Yaratılışlarında bahşedilen nuru çoğaltanlar, artıranlar buraya geleceklerdir

Varlıkları saf nur/enerji hâlindedirler Her şey ezel ve ebet içindedir Ölüm yoktur

Bu katmandakiler; hayvanlar ve bitkiler hariç ruhsal bilinç sahibidirler

Sevinçleri, üzüntüleri, mutlulukları, acıları bütün güç ve şiddetiyle algılayabilirler

Buraları onların ebedi mutluluklar yurtlarının kapısıdır

Alt ve üst katmanlar arasında iletişim, gidiş gelişler ise yaratılıştan gelen enerjinin/nurun azalıp çoğalması iledir

Devamı var

Alıntı Yaparak Cevapla

Kuran'ın İşığında Kainatın Yaratılışı

Eski 07-12-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kuran'ın İşığında Kainatın Yaratılışı



Kainatın Yaratılışı-2

Kâinat, yaratılmasının ilk aşamasında; gaz ve buhar şeklinde, saf enerjinin yoğunlaşmasından oluşmuş esîr denen basit bir madde, bir nevi dûhan halindeydi ve her yeri kaplamıştı(Fussilet-11) (Enbiya-31)

Esîr; önce en basit madde olan hidrojene dönüştü Muazzam büyüklükteki hidrojen bulutları kâinatı oluşturdu

Bu bulutlar kendi aralarında milyarlarca parçalara bölündü

Her parça kendilerine ait merkezler etrafında bir top gibi birleştiler ve büyüdüler

Zamanla merkezlerindeki basınç öylesine arttı ki ortaya çıkan ısı hidrojeni tutuşturdu

Hidrojen büyük bir ısı ve ışık vererek helyuma dönüşmeye, yanmaya ve ilk yıldızlar olarak ışımaya başladılar

Zamanla hidrojeni biten bu yıldızlar söndü

Sönmüş helyum yıldızlarının ağırlaşan kütleleri içe doğru çökmeye başladı

Çekim gücüyle bazı yıldızlar birbirleriyle birleştiler, kütlelerini büyüttüler Ve yine merkezlerinde büyük bir basınç oluştu

Bu basıncın ortaya çıkardığı ısı enerjisi helyumu tutuşturdu

Helyum yine büyük bir ısı ve ışık enerjisi vererek karbona dönüşmeye başladı

Böylece sıra ile bütün elementler oluştu

Sonra bu elementler kendi aralarında birleşmeye, bileşikleri oluşturmaya başladılar

Bunlar, önceleri sıvı ve gaz hâlindeydiler Bir kısım gaz sıvıya, bir kısım sıvı da katı hâle dönüştü Onlardan da yedi kat sema ve yıldızlar oluştu

Onlar gaz, sıvı ve katı maddelerin bir düzen içinde karışımı, birleşimi şeklindedirler

Kâinat ezelden gelip, ebede gitmemektedir

Kâinattaki madde miktarı sınırlıdır Bir başlangıcı olduğu gibi bir bitişi de olacaktır

Belirli bir ömürden sonra her yaratık gibi yok olacak, kendi özüne dönecektir

= = =

Yaratılışla beraber Yüce Allah’ın (cc) sonsuz ilim ve kudretiyle yaratılanlar arasında eşsiz ve muhteşem bir düzen kuruldu

Bu düzen içinde kâinattaki yıldız cinsi her varlık devamlı hareket hâlindedirler ve birbirlerine çekim güçleriyle bağlıdırlar (Bakara 29)(Yasin 38-40)

Her yıldız uydularıyla birlikte bağlı olduğu diğer bir yıldızın, oluşan yıldız grupları da bir başka yıldız gruplarının etrafında dönmektedirler Her galaksi de bağlı olduğu bir başka galaksiye ya da galaksi grubuna tabidir

Her birinde iki yüz milyar yıldız bulunan iki yüz milyar galaksi devamlı hareket ettikleri hâlde çarpışmamakta, birlikte kün emrinin vuku bulduğu merkezin etrafında dönmektedirler

Bu gün kâinat yüz elli altı milyar ışık yılı çapında dev bir küre halindedir ve devamlı genişlemektedir

Bu genişleme; evrendeki bütün galaksiler için geçerli olduğu gibi güneşimizin ve onun bir gezegeni olan dünyamızın da içinde bulunduğu Samanyolu galaksisi içinde geçerlidir İnanılmaz bir hızla dışa doğru itilmekteyiz

Merkezin, galaksilerin ve galaksiler içindeki yıldızların arasındaki bağ; aralarındaki manyetik çekim ile birlikte, birbirlerinin etrafında dönmelerinin meydana getirdiği merkezkaç kuvvetidir Genişleme durduğunda denge bozulacaktır

Kâinat; tıpkı ağır, ağır şişen bir balonun aniden sönmesi gibi birdenbire içe doğru çökecek; çöküş, hızı yükseltecek, madde enerjiye dönüşecek, sonunda ilk yaratılışındaki nur zerresinin zerresi hâline gelecektir

Rabbimiz bundan sonra murat ettiği şekilde kıyametten sonraki kâinatı yaratacaktır

= = =

İlginçtir ki bu gün en küçük madde olan atomlarda tıpkı kâinat gibidir ve ona benzemektedirler

Atoma ait elemanlar çeşitli parçalardan, kısımlardan oluşmuştur; devamlı hareket hâlinde olup, çekim güçleriyle birbirlerine bağlıdırlar ve tek bir merkez etrafında dönmektedirler

Bu eşsiz düzen içinde evrenin tümüyle yaratılmasının ardından Cenab-ı Hak (cc); sadece kendine mahsus o büyük ilminin gereği olarak, bu kâinatın içinde bazı özel dünyalar daha yaratmayı murat etti

Milyarlarca galiksinin içindeki milyarlarca yıldızlardan bazılarına tekrar:
-Kün (Ol) buyurdu(Yasin 82)

Bu yıldızlardan biri de güneşti Güneş denen bu yıldızdan bir patlama sonucu bazı parçalar koptu ve dört bir yana dağıldılar

Bu parçalar zamanla, patlayarak dört bir yana dağılan diğer yıldız parçalarıyla birleşip güneşin etrafında dönen gezegenlere dönüştüler

Bu gezegenler içinde öyle birisi vardı ki yüce Allah (cc) ona sonsuz ilmiyle özel bir görev, özel bir işlev vermişti Bu gezegen Dünya idi

O özeldi Yaratılışı Yaratıcının sonsuz ilmi, bilgisi ve gücü üzerineydi Onların birer âyeti, yansımasıydı

Dünya, kâinatın yaratılmasından sonra iki devirde (Fussilet-9) halk edildi

Katı, sıvı ve gaz maddelerinin bir arada bulunduğu hârika bir yapıdaydı

Hayat kaynağı olan güneşe uzaklığı, yörüngesinin elips şeklinde oluşu, 23½ derece eğikliği gibi özelliklerin hepsi de ince hesaplar ürünüydü O her şeyiyle büyük bir görev için özel yaratılmıştı(Hıcr 19)

nyanın üzeri kalın bir gaz tabakasıyla kaplanmıştı Atmosferin içinde bol miktarda bulunan hidrojen ve oksijen gazlarının bir kısmı birleşerek suyu oluşturdu

Zamanla kar, yağmur, rüzgâr gibi atmosfer olayları bin bir çeşit maddenin bir arada bulunduğu toprağı meydana getirdi Dünyanın bir kısmı bu verimli, el değmemiş toprakla kaplandı

Cenab-ı Hak, (cc) bu el değmemiş, münbit topraklara ilk önce bitkilerin tohumlarını serpiştirdi

Dünya yüzeyinde ilk yaratılan canlılar topraktan doğrudan gıda alabilen, toprakla beslenebilen, topraktan aldıklarını işleyerek diğer canlıların faydalanabilecekleri besinlere dönüştüren bitkiler oldu

Bitkiler topraktan aldıklarını kendilerinden sonra yaratılacak canlıların sağlıklı yaşaması için gerekli olan maddelere dönüştürmekle görevliydiler Bu ilâhi programa göre yaratılmışlardı(Hıcr 19)

Yüce Yaratıcı bitkileri, dünya ve dünyada oluşturulacak hayat üzerinde, hayatın oluşması ve devamı için çok büyük ve hayatî önemi olan üç büyük görevle vazifelendirmiştir

Bitkilerin birinci görevi yaratılacak diğer canlı türlerinin içinde bulundukları gıda zincirinin en büyük halkası ve temeli olmasıdır

Otçul hayvanlar bitkilerle, etçillerde otçullarla beslenirler, sonuçta her canlı gibi ölünce hepsi tekrar toprağa dönüşürler

Topraktan da bitkilere geçerler Bu, Yaratıcının sonsuz ilmiyle takdir ettiği, düzenlediği hârika bir besin zinciridir

Bitkilerin ikinci görevi ise canlıların yaşaması için elzem olan oksijenin devr-i dâimidir

Bitkiler, canlıların kullanarak karbondiokside çevirdikleri oksijeni, fotosentez yoluyla karbondan ayrıştırarak tekrar doğaya verirler

Bitkiler bu düzenle hem kendileri beslenirler, hem de diğer canlılar için hayatî bir öneme sahip olan oksijeni yenilerler

= = =

Bitkilerin üçüncü göreviyse dünya yüzeyinde yaşama uygun, mutedil bir iklim oluşturmalarıdır

Dünya yüzeyinde hayatın devamı için şart olan su miktarı bellidir Azalıp ya da çoğalmaz

Suyun bir kısmı atmosfer olaylarıyla devr-i dâim halindedir

İşte bitkiler, suyun önemli bir kısmını içlerinde tutarak devr-i dâim eden su miktarını dengelerler

Bitkilerin olduğu yerlerde aşırı atmosfer olayları oluşmaz Eğer bitkiler olmasaydı atmosfer olaylarına karışan su miktarı aşırı çoğalacak, dünyamız; sellerle, tufanlarla yaşanmaz bir hâle gelecek, belki de hayat kaynağı olan toprak yok olup, gidecekti

Bitkiler dışındaki canlıların bitkiler olmadan yaşaması, hayatlarını devam ettirmesi mümkün değildir

Darwincilerin iddia ettikleri gibi tek bir canlı hücresi rastlantılar sonucu sıcak su havuzlarında meydana gelmemiştir

Olasılık hesaplarına göre bu mümkün değildir Oluşsa bile tek ya da çok hücreli bir canlının bitkilerin olmadığı bir dünyada yaşamını devam ettirmesi, üremesi, evrimleşmesi akıl, mantık ve bilim dışıdır

Kaldı ki zaman, canlıları evrimleşme yoluyla geliştirmez Gerçek bunun tam tersidir

Zaman, yeninin eskimesi gibi canlıların sahip oldukları mükemmel özelliklerinden bazılarını yitirmelerine, bunun sonucu zayıflamalarına neden olur

Zayıflayan her canlı da ağır, ağır yok olup gider Bunun en büyük kanıtı ise zamanla yok olup gitmiş, nesli tükenmiş binlerce canlı türüdür


Devamı var

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.