Sevgiliden Hatıralar |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sevgiliden HatıralarSEVGİLİDEN HATIRALAR: SAKAL-I ŞERİF ![]() ![]() Memleketimizde birçok camide Hz Peygamber s a v ’e ait sakal-ı şerifler bulunuyor Mübarek günlerde bunlar ziyaret ediliyor Müminler, o mübarek Peygamber’den bir hatırayı gözleriyle görmenin vecd ve huşusu ile doluyorlar Diğer tarafta ise bir tartışma: Bu sakal-ı şerifler ve diğer kutsal emanetler gerçekten Peygamberimiz’e mi ait? Geçen Ramazan ayı Kadir gecesindeyiz Gecenin heyecanı çoktan sarmış içimizi Camide yer bulmanın, çoşkuyla atacak binlerce kalbin arasına katılmanın telaşıyla acele ediyoruz İftarı her zamankinden daha çabuk yaptık, akşam namazını kıldık ve aceleyle şehrin büyük camiine doğru yola çıktık Sokaklar hızlı adımlarla yürüyen insanlarla dolu Yüzlerinde sevinç ve ümit Denizle buluşacak nehirler gibi tek bir merkeze doğru akıyorlar Biz de kendimizi bu çoşkulu sele bıraktık![]() Nihayet camideyiz Caminin dışı ve içi cıvıl cıvıl Diğer zamanlarda yakılmayan ampuller bu gece ışıldıyor, mahyalar ise bir başka parlıyor, adeta her yerden nur fışkırıyor Çocuklar neşeyle koşuşuyorlar Başlarında minnacık namaz takkeleri, çiçekli başörtüleri Kadınlar caminin yeni açılan bölümüne yönlendiriliyor, erkekler merdiven basamaklarını ikişer üçer tırmanıyor ![]() Yer bulmakta zorlandık Program çoktan başlamıştı Genç hafızlar tecrübeli hocalarının denetiminde aşr-ı şerifler, ilâhiler, kasideler, gazeller, Mevlid’den bahirler okudular Vaktin nasıl geçtiğini anlamadan, okunanlara doyamadan, minarelerde Allahu Ekber nidaları çınladı Kısa bir vaaz ve dua![]() ![]() Derken derin bir sükût ![]() ![]() Allah’ın huzuruna durmuştuk Bu büyük manevi ziyafetten herkes nasibince istifade ediyordu Namazı tamamladık, tesbihatımızı yaptık Dua başladı Yüzlerce gönülden ve ağızdan “amin” nidaları boşandı Herkes kendi manevi dünyasında yalvardı, yalvardı ![]() ![]() ![]() Mihrapta Saklı Emanet Tam manevi ziyafet bitti derken, imam yüksekçe bir rahle getirtti mihraba Rahlenin üstüne konulan bohçayı açmaya başlamadan uyarılarını yaptı Vakit müsaitti Acele etmeye gerek yoktu İtiş-kakış müslümanlara yakışmazdı Muazzez Peygamberimiz s a v , ümmetinin kendisi uğruna birbirini incitmesinden asla hoşlanmazdı Öpmeye teşebbüs edilmemesini özellikle rica ve istirham etti Sakal-ı Şerif ziyareti yapılacaktı Mihraba yaklaştım Kırk bohçanın birbiri ardı sıra özenle açılışını seyrettim Cemaat, Sakal-ı Şerif’in önünden geçmeye başladı Onları izlemek, Sakal-ı Şerif’i izlemek kadar güzeldi Aydınlık yüzler, yaşlı gözler![]() ![]() Peygamber Efendimiz s a v sanki karşılarındaymışçasına uzaktan el sallamalar, selamlamalar ![]() ![]() O sırada mesai arkadaşlarımdan biriyle göz göze geldim İkimiz de o anı doya doya yaşamak için birbirimizi tanımazlıktan gelip, salat u selamlarla kutsal emaneti ziyaret ettik İçimizde yeni bir şevk ve heyecan, ama bitmesinin verdiği bir buruklukla geceyi tamamladık Evlerimize döndük![]() Ertesi gün işyerine gittiğimizde ise, insanın ne garip bir varlık olduğu bir kez daha ortaya çıkıyordu Sanki o manevi atmosferi yaşayan ve hiç bitmemesini isteyen bizler değildik Bir tartışma başladı ![]() Tereddütler, Şüpheler Peygamber Efendimiz s a v ’in sakalları nasıl ele geçirilmişti? Türkiye’de belli başlı bütün camilerde bulunan Sakal-ı Şerif’ler hakikaten Peygamberimiz’e mi aitti? Ve daha nice, yaşanan o güzel gecenin safiyetini bozan, zihin karıştıran sorular ![]() ![]() Sanki bugüne kadar cevapları verilmemiş, açıklaması yapılmamış gibi Nedense her ziyaret sonrası bu tür tartışmalar yaşıyorduk Bu nedenle tekrar konuyu kaynaklardan araştırıp, tartışmalara nokta koyacak bilgilere ulaşmaya karar verdim ve ortaya özetle şu sonuçlar çıktı: Tarihçiler Ne Diyor? İbn Hişâm, Vâkıdî, İbn Sa‘d ve Ebü’l-Fida gibi siyercilere; Buhârî, Müslim ve Ahmed b Hanbel gibi muhaddislere; İbn Haldun, Heysemi, İbn Kayyim, İbn Hacer, Beğavî, İbn Esir ve Aynî gibi müdekkik alimlere göre, Peygamberimiz s a v mübarek saçlarını, biri Umretü’l-Kaza’da, diğeri Veda Haccı’nda tıraş ettirip, isimleri kayıtlı bazı sahabilere ve orada bulunan herkese bizzat hediye edip bölüştürmüşlerdir Hatta kaynaklar, Peygamber s a v Efendimiz’in mübarek eşleri olan annelerimizin payına da ancak herkesinki kadar bir miktarın düştüğünü vurgulamaktadır ![]() Başka zamanlar tekrarlanıp tekrarlanmadığına dair bilgimiz olmamakla birlikte iki kez uygulanması, bu işlemin caiz görüldüğüne ve tekrarının mümkün olabileceğine işaret sayılabilir Bu mübarek hatıranın uzun zaman -mesela h 190/m 805 yılına kadar- muhafaza edildiğine ve ıslatılan saçın suyunun hastaların şifa bulması amacıyla banyo sularına karıştırıldığına dair rivayetler göz önüne alınırsa, Peygamberimiz’in saçlarının günümüze kadar titizlikle korunup saklanmış olması gerektiğini söyleyebiliriz Aslında müminler açısından bundan daha tabii bir şey de olamaz Hangi müslüman -tıpkı bizlerin yapacağı gibi- böyle bir hatırayı gelecek nesillere aktarmak istemez ki? “Niye bir başka İslâm ülkesinde değil de Türkiye’de?” denilebilir Fakat Peygamber s a v Efendimiz’in hırkalarının, sancağının, kılıçlarının, yayının; dört büyük halifenin kılıçlarının; Hz Musa a s ’ın asasının, Hz İbrahim a s ’ın tenceresinin, Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Dairesi’nde muhafaza ediliyor olması, mübarek saç tellerinin de Türkiye’de bulunmasını makul ve mantıklı kılmaz mı? Bildiğimiz kadarıyla dünyanın hiçbir yerinde Peygamberimiz’e ait olduğu iddia edilen başkaca bir mukaddes emanet yok ![]() ![]() Kim Peygamber Adına Sahtekarlık Yapabilir? Hiçbir müslüman, Peygamber s a v ’e ait olmayan bir şeyi O’nunmuş gibi göstermeye cesaret edemez İmanı buna engeldir Yine hiçbir müslüman, herhangi bir gayr-i müslimin böylesi bir aldatmaca ve oyununa gelecek tutum ve davranışlar içinde bulunmaz Feraseti buna manidir Dolayısıyla eldeki mukaddes emanetlerden, herhangi bir müslümanın uydurmasıdır veya herhangi bir gayr-i müslimin aldatmacasıdır diye şüphelenilmesi sağlıklı bir düşünce değildir ![]() Din görevlilerinin birbirlerinden ödünç alarak zaman zaman değişik camilere taşımalarının, adeta her camide bu mukaddes emanetten bir parça varmış gibi bir izlenim oluşturduğunu ve bu uygulamanın sayıyı kabarık gösterdiğini de ayrıca belirtmeliyiz ![]() Kaynaklar, Peygamber s a v Efendimiz’in sakal ve bıyık telleri ile tırnaklarını toprağa gömdürdüğünü özellikle belirtirler Dolayısıyla aslında Sakal-ı Şerif diye ziyaret olunan bu emanetlerin, aslında Efendimiz’in saç telleri olması daha muhtemeldir ![]() O’na Hürmetin Nişanesi Şüphesiz bu mukaddes emanetlere duyulan sevgi, Peygamber Efendimiz s a v ’e duyulan sevginin bir ifadesi olup, müslümanların duygularının çoşmasına katkıda bulunmakta ve in******r için bir değer ifade etmektedir Herşeye rağmen şunu belirtmek gerekir ki, bunların hepsinden daha önemli olan, Peygamberimiz s a v ’in Sünnet’ine sarılmak, O’nun açtığı yoldan gitmektir Bizi O’na yaklaştıracak olan asıl budur![]() ![]() Sakal-I Şerif ve Ya Lihye-İ Şerif Lihye-i Şerif, Hz Muhammed s a v ’in saç ve sakal tellerinden biriktirilip ziyaret edilmek üzere saklanan emanetler hakkında kullanılan bir tabirdir Halk dilinde bunun yerine Sakal-ı Şerif denilmiştir Lihye, Arapça sakal demektir![]() Osman Nuri Ergin, “Türkiye Maarif Tarihi” adlı eserinde şu tafsilatı verir: “İlk Müslümanlar, Hz Muhammed s a v ’in tıraş olurken kesilen saçlarını alırlar ve teberrüken saklarlardı Sonra bu saçlar elden ele geçerek İslâm diyarının hemen her camisinde, saraylarında ve hatta büyük ve zengin konaklarında bulundurulur, bayram ve kandil günlerinde halka ziyaret ettirilirdi Camilerde lihye-i şerifeler minberlerin son basamağından sonraki sahanlıkta yüksek bir iskemle üzerine, bir kutuya konulmuş şişe i çinde ve üstü yeşil örtülü olarak bulundurulur Halen yerlerinde durmaktadırlar![]() Lihye-i şerifelerin bulunduğu şişe, kırk bohçaya sarıldıktan sonra kutuya konulur ve Sakal-ı Şerif’in bulunduğu kutu camilerde minberin üst sahanlığında, konaklarda da konağın en hürmetli bir yerinde bulundurulur Ziyaret sırasında salât ü selam ile yerinden alınarak, mihrabın önüne adam boyunca bir sehpa üzerine konularak caminin imamı tarafından cemaata ziyaret ettirilir Ziyaret bittikten sonra tekrar bohçalara sarılıp kutuya, kutu da eski yerine konulur ”Günümüzde bu mukaddes emanetler tamamen camilere intikal etmiştir Zengin aileler nezdindekilerin de camilere bağışlandığı tahmin ediliyor Çünkü konaklardaki ziyaretler artık yapılmamaktadır Kırk bohçaya sarılma, minberin üst sahanlığında korunma, mihrabın önüne adam boyu bir sehpa üzerine konularak cami imamı tarafından cemaate ziyaret ettirilme geleneği ise halen devam etmektedir ![]() Veda Haccı’nda Kapışılan Hatıralar Sahabe’den Ma‘mer b Abdullah r a anlatıyor: “Allah Rasulü s a v , Veda Haccı’nda Mina’da kurbanı kestiği zaman bana kendisini tıraş etmemi emir buyurdu Ustura’yı alıp başucuna dikildim Yüzüme baktı ve bana: “Ey Ma‘mer, Allah Rasulü, kulağının yumuşağından itibaren başını, elinde usturan, sana teslim etti ” buyurdu “Vallahi ya Rasulallah, hiç şüphesiz bu vazife bana Allah tarafından ihsan buyurulan bir nimettir ![]() ” dedim Allah Rasulü s a v : “Evet, öyledir ” buyurdu Sonra Rasulullah’ın başını tıraş ettim Müslümanlar Peygamberimiz’in kesilen saçlarından almak için hazırlanmışlardı ”Peygamberimiz eliyle sağ tarafına işaret ederek, “Şuradan al!” buyurdu Berber orayı kesti Peygamberimiz, Ebû Talha el-Ensari r a ’ı çağırdı, kesilen saçları ona verdi Sonra berbere sol tarafını uzattı, “Tıraş et!” buyurdu Berber orayı da tıraş edince, Peygamberimiz Ebû Talha’ya sol tarafının saçını da verip “Halk arasında bölüştür ” buyurdu Peygamberimiz s a v başını tıraş ettirdiği zaman saçından ilk alan Ebû Talha olmuştu Sahabiler, Peygamberimiz’in kesilen saçlarını ziyan etmemek için çevresini sarmışlar, saçının bir tek telini bile yere düşürmeksizin hepsini bir bir ele geçirmişlerdi ![]() Hudeybiye Umresinde Peygamber s a v Efendimiz, 627 yılındaki Hudeybiye umresinde saçını Hıraş b Ümeyye b Fadl el-Huzai r a ’a tıraş ettirdi![]() Hıraş, Peygamberimiz’in saçlarını oradaki bir Semüre ağacının üzerine bırakıyordu Ümmü Ümare’nin bildirdiğine göre, halk saçları ağaçtan alarak bölüştü Ümmü Ümare de bir tutam saç alıp onları vefatına kadar yanından ayırmamış ve hastalar şifa umarak o mübarek saçın ıslatıldığı su ile banyo yapmıştır ![]() ![]() Saçının Bir Teline Cihan Feda Tarihçi İbn Sirin’in şu sözleri, bu mübarek emanetlerin nasıl titizlikle korunup nesilden nesile intikal ettirildiğinin belgesi niteliğindedir: “Âbide’ye (ö 190/805), ‘bizde Peygamber’in saçı var Enes b Malik -veya Enes b Malik’in ev halkı- vasıtasıyla elde ettik ’ dedim Âbide de ‘Peygamber’in saçından bir tek telin benim yanımda bulunması, bana dünyadan ve dünyadakilerden daha sevimlidir ’ dedi ”Yenilgisiz Halid B Velid R A ’In SırrıPeygamber Efendimiz s a v ’in alın saçı tıraş edildiği zaman Halid b Velid r a : “Ya Rasulallah, alnının saçını bana ver Hiç kimseyi bu hususta bana tercih etme Anam babam sana feda olsun ” diyerek yalvardı Saçlar kendisine verilince, Halid b Velid onu gözlerine sürdü ve sarığının ön kısmına yerleştirdi ![]() Bu olayı gören Hz Ebu Bekir r a , Halid b Velid’in yalvarışına ve Allah Rasulü’nün alın saçını alınca onları gözlerine sürüşüne hayret ettiğini anlatır ![]() Halid b Velid r a ’ın bu mübarek saçın sayesinde yenilgiye uğratmadığı düşman topluluğu yoktu Nitekim Halid b Velid, “Ben onu hangi tarafa yönelttimse, orası fetholundu ” demiştir![]() Halid b Velid r a , Yemame Savaşı’nda kılıcı elinden atıp, başından düşen sarığın peşinden koşuşturmasını ve canını tehlikeye atmasını hoş görmeyen ashaba şöyle demiştir: “Sarığın kıymetinden dolayı değil, onun müşriklerin eline düşmesini istemediğim için böyle yaptım Zira onun kıvrımları arasında Peygamber’in saçı bulunuyor ” Sakal-ı şerîf![]() Şerefli, mübarek sakal anlamında Hz Peygamberin sakalı için kullanılan bir tabir![]() "Sakal" türkçe, "şerîf" ise arapça bir kelime olup; "Sakal-ı Şerîf" kurallara tam uymasa da, Osmanlıca bir tamlama olarak "mübarek, şerefli sakal" anlamına gelmektedir İslâmî literatüre "Lihye-i Saâdet veya Lihye-i Şerîf" şeklinde geçmiştir![]() Bu tabir Hz Peygamber'in sakalından günümüze kadar ulaşmış olanların belirli gün ve gecelerde ziyaret edilmesi mânasına geldiği de söylenebilir![]() Bilindiği gibi, Hz peygamber saçını ve bilhassa sakalını traş ettiğinde Ashab-ı kiram saç ve sakal tellerini teberrüken saklarlardı Hz Peygamber'e ait sakalların günümüze kadar üç yolla ulaştığı düşünülebilir: Birincisi Ashab-ı kiramdan, Hz Peygamber'in sakalından bir parçaya sahip olanlar bunu ne pahasına olursa olsun korumak azmini göstermiş; vefat ederken de aynı duygularla evlâdına intikal ettirmiştir Böylece bu sakal telleri asırlar boyunca kutsal bir miras olarak babadan oğula, dededen toruna intikal etmiştir İkinci yol zaman içinde sonraki asırlarda yaşayan müslümanların da bu mübarek sakaldan bir tek tele bile sahib olmak arzusunu göstermeleridir Böylece evlerinde, ellerinde sakal-ı şerîf bulunan aileler, komşularına ve diğer din kardeşlerine, gösterdikleri aşırı sevgi ve ilgiden ötürü -ellerindeki miktar elverdiği ölçüde- armağan etmişlerdir Böylece ikinci elden sahip olan aileler de bunu kutsal bir emanet bilmiş ve muntazam bir şekilde korumuşlardır Üçüncü yola gelince; zaman içinde halifeler bu tip sakal-ı şerîf parçalarını gerek kaybolabileceği endişesiyle, gerekse halkın rağbet gösterdiği kutsal emanetleri elleri altında bulundurmak gayesiyle Hz Peygamber'den intikal eden kılıç ve bürde (hırka) gibi şeylerle beraber özel korumaya almışlardır Tarih boyunca Hicaz bölgesine hizmet götüren müslümanlar tarafından bu emanetler sağlam bir şekilde korunmuştur Böylece bu emanetler Hulefâ-i Râşidîn'den Emevî'lere, onlardan da Abbasîlere geçmiştir 1258'de Bağdat'ın Moğollar tarafından tahribini müteakip Abbasî halifeleri Memluk sultanlarına sığınmışlar ve emânât-ı mukaddese (kutsal emanetleri) yi oraya taşımışlardı Böylece Mısır, Yavuz Selim tarafından 24 Ağustos 1516 tarihinde ele geçirilince -sakal-ı şerîf de dahil- kutsal emanetlerin tümü İstanbul'a getirilmiştir Tetkiklere göre dînî ve tarihî bakımdan büyük önem taşıyan bu mübarek emanetler başlangıçta devlet hazinesinde korunmuşsa da, sonra Topkapı Sarayının Hırka-i Saâdet dairesinde koruma altına alınmış ve bu itina neticesinde günümüze kadar gelmiştir Şu anda Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan bu kutsal emanetler arasında yer alan sakal-ı şerîfler değerli sandık ve kutular içinde korunmaktadır![]() Yukarıda nakledildiği şekilde hem halk tabakası, hem de siyasî otoriteler tarafından titizlikle korunan sakal-ı şerif telleri büyük camilerde, saraylarda, köşklerde ve konaklarda kandil ve bayramlarda ziyarete açılırdı ![]() Camilerde sakal-ı şerîf'ler minberlerin son basamağından sonraki sahanlıkta bir kutuya konulmuş şişe içinde ve üstü yeşil örtülü olarak bulundurulurdu Sakal-ı şerîfin bulunduğu şişe kırk bohçaya sarıldıktan sonra kutuya yerleştirilirdi Ziyaret sırasında salât-ü selâm ile yerinden indirilir, açılarak mihrabın önünde yüksekçe bir sehpa üzerine konulur ve imam tarafından cemaate ziyaret yaptırılırdı![]() Son zamanlarda bu ziyaretin, daha ziyade Ramazan'ın 27 gecesinde yani Kadir gecesinde yapıldığı gözlenmektedir Şunu da ifade etmek gerekir ki, tarihte sakal-ı şerîf ziyaretleri, müslümanların, Hz Peygamber'e besledikleri derin sevginin belirtisi olarak bir gelenek tarzında ortaya çıkmıştır Hz Peygamberin Roma Kralına yazdığı mektup![]() Hz Peygamberin Hayberin fethi sonrası Hz Ali’ye hediye ettiği şilt![]() Hz Peygamberin Ayak izi![]() Hz Peygamberin Ayakkabısı![]() Hz Peygamberin Kılıcı![]() Hz Fatmanın Elbisesi![]() Hz Peygamberin Sarıkları![]()
|
|
|
|