![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHz ![]() Allahü Teâlâ, kendi varlığını bilsin, ibâdette bulunsun ve yer yüzünü de imâr etsin diye insan varlığını yaratmayı mürad ettiği zaman, Meleklerine: — «Ben yer yüzünde muhakkak bir halife yapacağım, bir halife tâyin edeceğim ki kendi irademden kudret ve sıfatımdan ona bazı selâhiyetler vereceğim ki, o bana vekâleten mahlûkatım üzerinde bir takım tasarruflara sahip olacak, benim nâmıma hükümler icra edecek, benim vekilim olarak benim emirlerimi, benim kanunlarımı tatbike memur bulunacak ![]() ![]() Melekler bir taraftan bundaki şerefi takdir ettiler, diğer taraftan da yeryüzündeki bir mahlûka böyle yüksek bir irade selâhiyeti bahşedilmesinde bir şer ihtimalinden de korktular ![]() — «Ey Rabbimiz! Yer yüzünde onu fesada Verecek, onda fesadlar çıkaracak ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın? Halbuki biz hep sana hamdederek, daima seni tesbih ve takdis edip dururken,» dediler ![]() Ve bu suretle maksatları —hâşâ itiraz olmayıp hikmetini sormak olduğunu bildirdiler, mamafih bununla hilâfete zımnan bir rağbet de gösterdiler ![]() — «Her halde ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim,» buyurdu ![]() — — «Elbette rabbımız her şeyi bilir, faydası olmayan bir mahlûk yaratmaz,» dediler ![]() Allahü Teâlâ, Meleklere: ![]() — «Muhakkak ben, kuru çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım, binaenaleyh ben, onu tam bir insan kıvamına koyup içine ilâhî bir emrim olan ruhtan feyiz verdiğim vakit, onun için secdeye kapanın,» dedi ![]() Bunun üzerine Melekler, hepsi toptan secde ettiler, ancak iblis dayattı, kibrine yediremedi ve secdeden kaçındı ![]() ![]() Allahü Teâlâ: — «Ya iblis! Sen niçin secde edenlerle beraber olmadın?» dedi ![]() — «Benim bir kuru çamurdan, bir sûretlenmiş balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem mümkün değildir ![]() ![]() Allahü Teâlâ: ![]() — «O halde, çık oradan, çünkü sen tard olundun ![]() ![]() — «Rabbim! öyle ise bana onların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver,» dedi ![]() Allahü Teâlâ da ba's gününe kadar değil, ecel günü yani birinci sürün üfürülmesine kadar mühlet verdiğini bildirdi Bunun üzerine Şeytan: — «Ya rabbi! benim azgın ve asiliğime hükmetmekliğin vesilesiyle yemin ederim ki, ben, o insanlar için yer yüzünde ziynetler yapıp onları kandırarak hepsini yoldan çıkaracağım, ancak içlerinden mıhlasın Kulların müstesna ![]() ![]() Allahü Teâlâ, Şeytanın beşerin ilk maddesine bakarak onlara mutlak tahakküm edebileceğine kaail olmasına rağmen, muhlas kullar için hakkı teslim etmesi üzerine buyurdu ki: — «işte bu dediğin, sahiplerini azıtamayacağını itiraf ettiğin o ihlâs ve tevhîd, bana kavuşturan dosdoğru bir yol, hak bîr kanundur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ, insanın şerefli, itibarlı ve kendisine halife olmaya lâyık bir mahlûk olduğunu göstermek üzere Hz ![]() — Haydin, siz îmân ile ifade etmek istediğiniz hilâfete lâyık olma dâvanızda isabetli iseniz; işte bunların isimlerini bana güzelce haber veriniz, buyurarak onları, acziyetlerini izhar ve isbat için imtihan etti ![]() Bu imtihana karşı Melekler: — Subhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka bizim hiç bir ilmimiz yoktur, her şeyi bilen ve dâima bilen âlim, her şeyde hakim, hakikaten Sensin ve ancak Sensin, diyerek acziyetlerini izharla tesbîh eylediler ![]() Melekler acziyetlerini izhar ve hikmet ilmini teslim edince, Allahü Teâlâ: ![]() — Ya Adem! Meleklere şunların isimlerini güzelce haber ver, dedi, Bu hitabı ile halifenin kim olacağına da işaret buyurdu ve böylece Meleklerden sonra Hz ![]() ![]() ![]() — Ben size, Ben bütün arz ve semânın gaybını bilirim, demedim mi? Ve siz ne açıklıyorsunuz ve ne gizliyorsunuz, onu da biliyorum, buyurdu ![]() Allahü Teâlâ Hz ![]() — Ya Adem, sen ve zevcen şu Cennette rahat yaşayınız ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ onlara yalnız bir ağacın meyvesinden yemelerini yasaklamıştı ki, bu suretle insana, iradesini kullanmayı ve nefsine hâkim olmayı öğreterek mükellefiyetten azade olmadığını hatırlatıyordu ![]() Onlara verilen bu nimetler üzerine ilâhî huzurdan kovulan ve insanoğluna ebedî düşmanlığını ilân eden Şeytan, ilk olarak kendilerinde örtülüp gizlenen kötü yerlerini meydana çıkarmak; avret mahallerini açmak için ikisine de vesvese vermeye başladı ![]() ![]() ![]() ![]() Şeytan nihayet bir fırsatını bulup onlara yaklaştı ve: — Ey Adem! Sana, seni burada ebedî kılacak bir devleti haber vereyim mi? Diyerek, Allahü Teâlânın yaklaşmamalarını emrettiği ağacı gösterdi ![]() Hz ![]() — Rabbimiz sizi bu ağaçtan başka bir sebeple değil, ancak iki Melek olacağınız veya bu Cennette ebedî kalacağınızdan dolayı nehyetti ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — Ben sizi o ağaçtan nehyetmedim mi idi? Şeytan size açık bir düşmandır demedim mi îdi? Hz ![]() — Ey Bizim rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer sen bize rahmet ve mağfiret etmezsen, en büyük zarar ve felâketin içinde kalanlardan olacağız, diye tevbe ve niyazda bulundular ![]() Allahü Teâlâ, Hz ![]() —— Haydi, bâzınız bâzınıza düşman olarak yer yüzüne ininiz ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() Hatâsını itiraf, pişmanlık, nefsini kötülemek, tevbeye devam ve rahmetten ümidi kesmemek ![]() iblis de beş şey ile bedbaht olmuştur: Günahını ikrar etmemek, pişmanlık duymamak, kendini kötülemeyip azgınlığını Allahü Teâlâ'ya niubet etmek ve rahmetten ümidini kesmek ![]() Ahnef ibni Kays, Medine'de Müminlerin Emiri Hz ![]() — Âdem aleyhisselâma vefat emri geldiği zaman; «Ya Rab, düşmanım iblis, beni meyyit halinde görünce kendisi kıyamet gününe kadar mühlete kavuşmakla sevinecek, bana şamata edecek,» dedi ![]() — «Ya Adem, sen Cennete iade olunacaksın, o mel'un ise evvelkilerin ve sonrakilerin adedi kadar ölüm acısını tatmak için tehu olunacak ![]() Sonra Hz ![]() ![]() Onun ölümünün vasıfları anlatıldığı zaman, Hz ![]() Bunun üzerine orada vaazı dinleyen insanlar, heyecana gelerek; «— Ya Ebâ İshak! O nasıldır? bize anlat» dediler ![]() Kâ'b'ın anlatmak istememesi üzerine çok İsrar ettiler, bunun üzerine dedi ki: — Allahü Teâlâ, birinci sûr'un ufürülmesi akabinde Azrail'e diyecek ki: — «Sana yedi Sema ve yedi Arz ahalisinin kuvvetini verdim ve bugün sana bütün gadap kisvelerini giydirdim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — «Kalkınız düşmanınız ölümü nasıl tadıyor, bakınız» denecek ![]() — «Ya Rab, bize nimetini tamamladın» diyecekler ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarKABİL İLE HABİL Vaktiyle, kardeş olan Kabil ve Habil isminde iki Adem oğlu, Allahü Teâlâ için birer kurban, ona manevî yakınlık sağlayacak birer nesne arz etmişlerdi ![]() ![]() ![]() — Ahdim olsun seni öldüreceğim, dedi ![]() — Allahü Teâlâ ancak takva sahiplerinden kabul buyurur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu takva, bu salim fikir, bu hayır ve nasihat, bu kardeşlik hissi üzerine, kurbanı kabul edilmeyen zalim Kabil'in nefsi, kendisine kardeşi Habil'i öldürmeyi arzu ettirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — «Eyvahlar olsun, vay bana, ben şu karga kadar olup da kardeşimin iaşesini gömüp gizlemekten aciz oldum ha! ![]() ![]() Dedi ve bunun üzerine nadimler güruhundan oldu, pişmanlıklar içerisinde kaldı ![]() Bu kıssadaki Kabil ve Habil ismindeki iki kardeşin Adem aleyhisselâmın kendisinin iki oğlu olduğu, ekseri müfessirlerin görüşü olmakla beraber israil oğullarından iki Adem oğlu olduklarını söyleyenler de vardır ![]() ![]() ![]() ![]() —«Allahü Teâlâ iki Adem oğlu ile bir mesel darb etti, bunun hayrını tutun, şerrini bırakın ![]() (Mâide Sûresi) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHAZRETİ NUH'UN GEMİSİ Nuh aleyhisselâm, Hazreti îdris'den sonra yer yüzündeki insanlara, kendilerini irşad etmek üzere Allahü Teâlâ'nın gönderdiği büyük bir peygamberdir ![]() ![]() Allahü Teâlâ, bir hakikat olarak Nuh aleyhisselâmı kavmine bir Peygamber olarak gönderdiği vakit o, kavmine: — Ey kavmim! Allah'a ibadet edin! ![]() ![]() ![]() Allah'ın Resulünün bu dâvetine karşılık, kavmin ileri gelenlerinden bir güruh: — Ey Nuh, her halde biz, seni çok açık bir sapıklık içinde görüyoruz, dediler ![]() Hazreti Nuh da kendilerine: — Ey kavmim! Bende bir sapıldık yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey kavmim! Beni niçin yalanlarsınız? Yoksa içinizden sizi korkunç bir âkibetten korumak, sizin de korunup rahmete erişmeniz için Rabbiniz tarafından bir kimseye vahiy, peygamberlik gelmesine şaşar ve inanmaz mısınız? ![]() Bu sözleri üzerine Nuh aleyhisselâmı yine yalanlamaya devam ettiler ve dediler ki: — Ey Nuh! Biz seni, ancak bizim gibi bir beşer görüyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() Nuh aleyhisselâm irşadına devam ederek: — Ey kavmim! Açıkça söyleyin, eğer ben Rabbim tarafından verilmiş bir delili hâiz isem ve bana, Rabbim kendisinden bir rahmet vermişti, size onu görecek göz vermeyip kör olarak bırakmış ise, biz size onu görmek istemediğiniz halde zorla kabul mü ettireceğiz zannediyorsunuz? ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna karşılık Nuh aleyhisselâmın kavmi: — Ey Nuh! Sen bize karşı hakikaten husûmette bulundun ![]() ![]() ![]() Hazreti Nuh: — Onu size, ben değil, dilerse Allahü Teâlâ getirecektir ![]() ![]() ![]() Kâfirler: — Ey Nuh! Yoksa o azabı sen mi uydurdun? diyorlardı ![]() — Eğer ben uydurdumsa günahı bana aittir ![]() ![]() Bunıın üzerine Nuh aleyhisselâma Hazreti Allah tarafından vahyolundu ki: —- Kavminden şimdiye kadar îman edenlerden başka hiç birisi îman etmeyecektir ![]() ![]() ![]() Bu ilâhî emir üzerine Nuh aleyhisselâm gemiyi yapmaya başlamıştı ![]() ![]() Hazreti Nuh da kendilerine: — Siz benimle eğleniyorsunuz; sizin şimdi eğlendiğiniz gibi biz de ilerde sizinle eğleneceğiz! ![]() ![]() Nihayet Allahu Teâlâ'nın emri geldi ve gemi hareket edip yer yüzünden su kaynayıp fışkırmaya başladığı zaman Allahu Teâlâ Nuh aleyhisselâma: — Şimdi geminin içine her çift erkek ve dişiden iki tane, bir de aleyhinde hüküm geçmiş bulunan oğlundan başka aileni ve îman edenleri yükle! buyurdu ![]() ![]() O zaman Nuh aleyhisselâm gemiye binecek olanlara: — Haydi mecrasında da, mersâsında da, Allah'ın ismini anarak gemiye bininiz! Rabbim muhakkak Gafûr'dur, Rahîm'dir, dedi ![]() Artık gemi, içindekilerle beraber dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu ![]() O sırada Hazreti Nuh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna da: — Ey oğulcağızım, gel benimle bin! Kâfirlerle beraber olma! diye seslendi ![]() — Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım! diye cevap verdi ![]() — Bugün Allah'ın emrinden koruyacak bir şey, rahmetinden baş-'ka yoktur! dedi ve derhal âsî oğul dalga aralarına giriverdi ![]() ![]() Tufan tamam olunca Allahü Teâlâ tarafından: — (Yere: ) Ey arz suyunu yut!, (Göğe de: ) Ey semâ suyunu kes! emri verildi ![]() ![]() ![]() ![]() Nuh aleyhisselâm Rabbine nida ederek: — Ey Rabbim! Oğlum tabiî benim âilemdendir ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ: — Ey Nuh! Kâfir oğlun senin ehlinden değildir ![]() ![]() ![]() ![]() — Rabbim! Hakikatini bilmediğim şeyi istemekten sana sığınırım! ![]() ![]() Bunun üzerine Allahü Teâlâ tarafından: — Ey Nuh, bizden sana ve mâiyetindekilerden üreyecek bir çok Ümmetlere selâm ve bir çok bereket ile gemiden in! ![]() ![]() ![]() Kırk yaşında Allah Elçiliği vazifesini yüklenen Nuh aleyhisselâm, kavmi içerisinde bu mukaddes vazifesini tufan hadisesine kadar tam dokuz yüz elli sene devam ettirdi ![]() (Hûd, Nuh ve A'râf Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHz ![]() Güney Arabistan'ın Hadramut civarında, bulundukları yere kumsal ve engebeli yüksek arazi mânâsında «Ahkâf» adı verilen Ad kavmi isminde bir millet yaşıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ, bu şaşırmış kavmi, hak yola davet etmek üzere içlerinden biri ve soyca kardeşleri olan Hûd aleyhisselâmı, onlara peygamber olarak gönderdi ![]() ![]() Birincisi; Hûd ibni Abdillah ibni Rebah İbni'lhulûd Ibnü'avs Ibni İrem Ibni Sam Ibni Nuh aleyhisselâmdır ![]() ikincisi de, Hûd Ibni Salih ibni Erfahd ibni Sam Ibni Nuh ibni Ammi Ebi Ad'dır ![]() ![]() Hz ![]() — «Ey kavmim! Gelin Allah'dan korkun ve O'na kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız daha yok ![]() ![]() — «Ey benim kavmim, buna karşılık ben sizden bir ecîr istemiyorum, hâlis muhis karşılıksız bir nasihattir bu ![]() ![]() ![]() — «Ey benim kavmim, rabbınızdan mağfiret dileyiniz, O'na karşı günahkâr olduğunuzu itiraf edip istiğfarda bulununuz, sonra O'na tevbe ile şirk ve isyandan pişmanlık duyarak imân ve doğrulukla müracat ve kulluk ediniz ki, üzerinize bol bol Semânın feyzini göndersin; kuraklık çektirmesin, hayatînizi kuru maddelerin tazyikinden kurtarıp yükseltsin ve kuvvetinize kuvvet katsın ![]() ![]() ![]() — «Siz her tepeye bir alâmet, köşk bina ederek eğleniyor, oynuyorsunuz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — «Doğrusu Ben, size gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum ![]() Hûd aleyhisselâmın bu daveti karşısında, Allahü Teâlâ'nın dünya hayatında kendilerine refah verdiği halde, küfre dalıp âhiretteki hesapla karşılaşmayı yalanlayan bu Ad kavminin ileri gelen kodaman bir güruhu isyan ederek ona ve onu dinleyenlere şöyle dediler: — «Eğer Rabbımız dileseydi, muhakkak bize Melâike gönderirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — «O, siz cidden öldüğünüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğunuz zaman, muhakkak çıkartılacaksınız, dirileceksiniz diye mi va'dediyor? Heyhat heyhat, ne uzak vaad! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — «Ancak o, öyle bir adam ki, Allah'a karşı bir yalan uydurdu ![]() ![]() Görülüyor ki, zamanımız kâfirlerinin ve hususiyle münevverlik taslayan modern zındıkların, dine karşı söyledikleri sözler de en eski kâfirlerin bu sözlerine irticadan başka bir şey değildir ![]() ![]() «Sizin gibi bir insana itaat ederseniz aldanırsınız» propagandasını ileri sürüyorlar ![]() Hatırlatmaya hacet yok ki, beşerin beşere itaatini kayıtsız şartsız, inkâr eden bu söz, haricîlik ve anarşistlik davasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ad kavminin ileri gelen kodaman güruhu Allah'ın resulü Hûd Aleyhisselâm'ın kendilerini hakk'a davetine karşılık isyanlarına devam ederek şöyle söylediler: — «Ey Hûd! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hûd aleyhisselâm onların bu inkâr, inat ve saçmalıklarına karşılık bizzat kendisinin ilâhî bir delil ve mucize olduğunu anlatan şu hakikatlerle cevap verdi: — «Ey benim kavmim! Bende hiç bir çılgınlık yok ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hûd aleyhisselâm'ın kavminin kâfirleri, bu sözler üzerine şöyle dediler: — «Ya, sen bize yalnız Allah'a ibadet ve itaat etmemiz, bir de babalarımız, atalarımızın tapageldikleri putları terk etmemiz için mi geldin? Haydi getir! O bize vadedîp durduğun azabı başımıza, getir bakalım, eğer sen doğru söyleyicîlerden isen ![]() ![]() ![]() Böylece yer yüzünde haksız yere kibirlenmek istediler ve «bizden daha kuvvetli kim var» dediler ![]() ![]() ![]() ![]() Onların bu inkâr ve inatlarına devam etmeleri karşısında Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Hûd aleyhisselâm hakikatleri kabule yanaşmayan kavmine son olarak şöyle dedi: — Azabın inmesine dair ilim ancak Allah katındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() «Artık siz yine yüz çevirir, bu açık kat'i hakikatleri dinlemez ve doğru tevhîd yolunu tutmazsanız, ben size gönderildiğim tebliğ vazifemi işte yaptım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu nasihatlere rağmen Ad kavmi isyan ve küfürde ısrar etti ![]() ![]() — «Bu ufukta behren bir bulut; bize yağmur yağdıracak ![]() — «Hayır, o, sizin acele istediğiniz şey: Bir rüzgâr ki, onda çok acıklı bir azap vardır, Rabbının emriyle her şeyi helak edecektir, işte üzerinize Rabbınızdan bir azap ve gazap fırtınası indi ![]() ![]() ![]() Bir müddet sonra inkârın derinliklerine dalan Ad kavmi, bu bulutun bir yağmur değil, azap fırtınası olduğunu görmüş ancak iş işten geçmişti ![]() ![]() ![]() Yine rivayet edilir ki; içlerinde azabı ilk gören bir kadın olmuştu ve ateş alevi gibi bir rüzgâr görmüştü ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ'nın gönderdiği peygamberin bildirdiklerine' imân etmeyen ve uğradığı şeyi bırakmayıp mutlak çürütüp kül ediveren «sarsar» rüzgârının savurduğu taşlarla beyinleri parçalanarak helak olan Ad kavminin kâfirleri kökleri kuruyup cezalarını bulurken; Allah'ın elçisine imân eden mutlu zümre ise dünya ve âhiret felahına eriyorlardı ![]() Hûd aleyhisselâm rüzgârı hissettiği zaman kendisinin ve inananların üzerine bir hat çizmiş, bir menbâ civarına, bir mahalle doğru çekilmişti ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer Ad kavminin kâfirleri de bu mü'minler gibi, Allahü Teâlâ'nın Ayet ve delillerini inkâr etmeyip, Hûd aleyhisselâm'ın tebliğ ettiği şekilde imân ve itaat etselerdi helak olmayacaklardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hâdiseye muhatap olanlar, bugün, gidip dolaşırlarsa; gözlerine çarpacak o harap eserler, kabirler, o azaba uğrayan Ad kavmine aiddir ![]() (A'raf, Hûd, Mü'minün, Şuara, Fussilet, Ahkâf, Zariyat, Kamer ve Hâakka Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHAZRETİ SALİH'İN DEVESİ Birinci Ad kavmi helak olduktan sonra, onların geri kalanları Vâdi'l Kura ve Şam taraflarını imar ederek hâlâ eserleri bakî olan bir takım eski menziller meydana getirdiler ![]() ![]() ![]() Birinci Âdın bakiyesi olan bu Semûd kavmi müşrik ve putperest idiler ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey kavmim! Siz burada müşrik olduğunuz halde Ölümden, âfetten emin olarak bırakılır mısınız? Bu bahçeler, bostanlar, pınarlar, ırmaklar, ekinler, meyvesi hoş hurma ağaçları içinde kalır mısınız? Bir de ince san'atla dağlardan hayrete değer evler yontuyorsunuz ![]() ![]() Fakat Semûd kavmi Salih Aleyhisselâm'ın bu dâvetine isyan ettiler ve: — Muhakkak sen sihre tutulmuş, çıldırmış kimselerden birisin! Sen de şüphesiz bizim gibi yiyip içen bir kişisin ![]() ![]() Hazreti Salih onlara — Ey kavmim, Allah'a kulluk ediniz! O Allah ki, sizin için O'ndan başka ibâdet edecek hiç bir ilâh yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte şu bir deve peygamberliğimin doğruluğuna bir delildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Salih Aleyhisselâm'ın kavminden îmân etmeyi kibirlerine yediremiyen eşraf güruhu, etbâlarından îmân eden fukara zümresine, onlarla alay ederek: — Siz Salih'in hakikaten Rabbi tarafından bize ve size gönderilmiş bir Peygamber olduğuna inanıyor musunuz? dediler ![]() — Biz Allahü Teâlâ'nın Salih Aleyhisselâm'a gönderdiği dîne inanmış kişileriz! diye cevap verdiler ![]() Kibirlenip de îmân etmeyen güruh ise: — Sizin iman ettiğiniz o dîni biz inkâr ediyoruz! dediler ve Allah'ın mu'cizesi olan dişi deveyi boğazladılar ve Allah'ın emrini kabul etmekten kaçındılar ![]() ![]() Salih Aleyhisselâm'a da: — Ey Salih, eğer sen hakikaten Peygamberlerden isen bizi korkutup durduğun azabı getir de görelim! dediler ![]() ![]() Salih Aleyhisselâm ise onlardan döndü ve dönmeden önce de kendilerine: — Ey kavmim, ben size Rabbimin emirlerini, nehiylerini tebliğ ettim, size güzel öğüt de verdim, Ancak siz hayrınız için çalışanları sevmezsiniz! dedi ![]() Semûd kavminin merkezi olan Hıcr şehrinde dokuz kişilik bir şerli çete vardı ![]() ![]() ![]() ![]() — Biz Salih'in ve ehlinin öldürüldüğünü görmedik! diye yemin edelim ![]() ![]() Onlar böyle bir hile tuzağı kurdular ![]() Halbuki Hazreti Allah da onlara bir ceza ve helak hazırlamıştı ki, onlar hâlâ anlamıyorlardı ![]() Sonunda müşrikler deveyi boğazladılar, sonra da öldürdüklerine pişman oldular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İman edenler topluluğu ise bu badireden selâmete çıkarıldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Salih'in yukarda geçtiği gibi, mucize olarak bu dişi deveyi ortaya koyması, Semûd kavminin kıymetli malının deve olmasındandır ![]() ![]() ![]() ![]() Resûlüllah aleyhisselâm Tebük harbinde Semûd'un helak olduğu yerde konakladığı zaman sahabîlerine, buranın kuyusundan su içmemelerini ve buradan su almamalarını ilân etti ![]() ![]() (Â'râf, Hıcr, Nemi ve Şuarâ Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHAZRETİ İBRAHİM HALİİLULLAH İbrahim aleyhisselâm Allahü Teâlâ'ya aşırı muhabbeti ve O'nun rızâ ve muhabbetini celbeden ibâdetler ve taâtlerde bulunması sebebiyle, bu peygamberini halis bir dost ittihaz ederek kendisine ilâhî sırlarını vâkıf kılarak ikram buyurmuştur, işte bu sebepten dolayı Hazreti ibrahim'e «Halîlullah = Allah'ın dostu» unvanı ihsan edilmiştir ![]() Hazreti ibrahim bir defasında ölüm Meleği Azrail aleyhisselâm ile karşılaştığında: — Rabbim beni niçin halîl ve dost edindi? diye sordu da Melekül Mevt: — Sen insanlara ihsanda bulunursan da onlardan bir şey istemezsin! şeklinde cevap vermiştir ![]() Hazreti ibrahim'in, nesebi,Nuh aleyhisselâmın oğlu Şam'a dayanır ![]() ![]() ![]() Nuh aleyhisselâmın vefatı ile Hazreti ibrahim arasında Peygamber olarak Hazreti Hûd ile Hazreti Salih vardır ![]() ![]() ![]() Hazreti ibrahim'in doğumu Nemrud İbni Kenan'ın hükümdarlığı zamanına rastlar ki, doğum yeri de sonradan ateşe atıldığı ve Nemrud'un saltanat merkezi olan Bâbil şehridir ![]() Hazreti ibrahim'in künyesi «Ebü'l-Edyâf = Konuklar babası» dır ![]() ![]() ![]() İbrahim aleyhisselâm seksen yaşında olduğu halde Şam mülhakatında Kaddum köyünde kendi kendini sünnet etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() — Hitan, kalbin perdesini atmaktır, şeklindeki hezeyanlarıyla bu kadim sünneti terk etmişlerdir ![]() Hazreti ibrahim kavmini, en sihirbaz ve müneccim olan Bâbil halkını, yıldızlar adına diktikleri putlara tapmaktan alıkoyarak Allah'ın birliğine davet ettiği halde bir türlü tesirini göstermemişti ![]() ![]() Bâbil halkı bir bayram vesilesiyle ve mutad olduğu üzere hazırladıkları bayram yemeklerini mâbedlerine götürüp putların önüne sıralamışlardı ![]() ![]() ![]() İbrahim aleyhisselâm yolda kavminin âdetince yıldızlara bir bakış baktı ve: — Şimdi ben hakikaten hastayım, vebaya tutuldum, dedi ![]() ![]() — Allah'a yemin ederim ki, siz dönüp gittikten sonra ben de, putlarınıza elbette bir oyun oynayacağım, dedi ve gizlice bir yol ile kavminin putlarının yanına vardı ![]() Putlara hitaben: — Haydi buyurunuz, şu yemekleri yemez misiniz? Neden bana cevap vermiyorsunuz? diye alay ettikten sonra şiddetle bir vuruş vurdu ve putları paramparça etti ![]() Mümkün ki, kendisine müracaat ederler diye putların büyüğünü hali üzere bıraktı ve baltayı bunun omzuna astı ![]() — Bu fenalığı ilâhlarımıza kim yapmış? Kim yaptıysa muhakkak o, zalimlerden birisidir, diye soruşturdular ![]() Hazreti ibrahim'in «Bu putlara bir oyun oynayacağım» dediğini duyanlar: — Bu delikanlının putları kötü şekilde andığını işittik, ona ibrahim deniliyor, dediler ![]() Bunun üzerine müşrikler: — Haydi şunu yakalayıp halkın gözü önüne getiriniz bakalım ![]() ![]() ibrahim Aleyhisselâm getirildiği zaman: — Ey ibrahim! Bizim ilâhlarımıza bu hakareti sen mi yaptın? diye sordular ![]() O da: — Onların şu omuzu baltalı büyüğü "cüce putlara niçin tapılıyor?" diye kızarak yapmıştır ![]() ![]() Nihayet müşrikler vicdanlarına müracaat ettiler de biribirlerine: — Doğrusu siz haksızsınız! dediler ![]() — Sen hakikaten bilirsin ki, bu nesneler söz söyleyemez, diye itirafta bulundular ![]() İbrahim Aleyhisselâm: — O halde siz Allah'dan başka size hiç bir faydası dokunmayan, zarara da giremeyecek olan şu putlara mı tapıyorsunuz? Of size ve Allah'dan başka taptıklarınıza! ![]() ![]() ![]() Bütün bu olanlar Nemrud'a kadar bildirildi ve saray erkânı halka hitaben: , — Siz bir iş görmek istiyorsanız, bu adamı yakınız da ilâhlarınızın öcünü alınız! dediler ![]() — Ey ateş, ibrahim'e serin ve selâmet ol! buyurdu ![]() Müşrikler Hazreti İbrahim'e zarar vermek istemişlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() İbrahim Aleyhisselâm genç yaşta babasının ve kavminin tapındığı putlara karşı mücadeleye başlamıştı ![]() ![]() — Sen putları bir sürü ilâh mı kabul ediyorsun? Muhakkak ben seni ve kavmini açık bir dalâlet içerisinde görüyorum, demişti- ![]() ![]() ![]() Çünkü Allahü Teâlâ arz ve semâların saltanatını, yıldızları, ay ve güneşi gözüne açık bir gösterişle gösteriyor ve bütün âlemin her türlü heyetiyle bir mülk, saltanata tabî bir memleket olduğunu ve bu memleketi zabt ve idare eden hükümranlık sırlarını ve hakimiyet kanunlarını onun kalbine bildiriyordu ![]() İşte Hazreti ibrahim'e bunlar, yakîn bulan, tam kanâate eren kimselerden olması için Allahü Teâlâ tarafından ihsan olunuyordu ![]() —— Bu benim Rabbim ha!, dedi ![]() Böylece ilk önce bir yıldızın bir insanı terbiye edebileceğine ihtimal vermeyerek etrafındakilere bir tariz yaptı ![]() — Ben batanları, kaybolanları sevmem, dedi ![]() Bununla evvelâ Rabblik ve kullukta muhabbetin temel nokta olduğunu, fakat hareket ve batışın tesir için delîl değil yaratılış, teessür, mahkûmiyet, hadîs olma ve fena bulma bakımından delîl olduğunu, bu itibarla da kaybolan bir şeyin Rabb olmayacağını ve kaybolan bir şeye muhabbet etmenin sonu boş çıkacak bir dalâlet olduğunu ve Rabbin bunda müessir ve bunu hareket ettiren, zeval bulmaktan münezzeh olan bir yaratıcı kudret olması lâzım geldiğini anlattığı gibi, hususiyle kaybolmuş ve batışa dikkat nazarlarını çekmekle yıldızların batışından dolayı onların yerine putları ikâme edenlerin sapıklıklarını ve tenakuzlarını da göstermiş oldu ![]() ![]() Bunu takiben vaktâ ki, Ay'ı doğarken gördü ve aynı mânâ ile: — Bu benim Rabbim ha! ![]() ![]() Bu da kaybolunca hem Rabbine olan kamîl kanâatini izhar ederek: «işte bu benim Rabbim ha!» sözlerinin onu kabul şeklinde olmayıp inkâr ve aksini söyleyenleri susturucu olduğunu anlatmak, hem de her an Rabbine olan ihtiyacını itiraf ve hidâyetine şükretmek için dedi ki: — Hiç şüphe yok, Rabbim- bana hidâyet etmese ben de her'halde o sapıklar güruhundan olacaktım ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan sonra ne zaman ki, Hazreti ibrahim Güneş'i doğarken gördü ve üzerindeki karanlığıyla tamamen açılıp gündüzün sabahına erdi: — Bu benim Rabbim hah ![]() ![]() ![]() ![]() — Her halde ben, sizin Rabbime ortak koştuğunuz şeylerden beriyim ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti İbrahim'in kavmi de kendisine karşı mücadele ve onu hafife almaya çalışarak delîl gösterme yanlışına kalkıştılar, galebe çalmak fikrine saplandılar ![]() — Siz bana Allah hakkında delil getirmeye mi kalkışıyorsunuz? Halbuki O, bana hakikati doğrudan doğruya gösterdi Sizin ona ortak koştuğunuz şeylerden ise ben, hiç bir zaman korkmam, Rabbim dilemedikçe onlar bana hiç bir şey yapamaz, Rabbim her şeyi ilmiyle ihata buyurdu, artık bir düşünmez misiniz? Hem nasıl olur da ben sizin ortak koştuklarınızdan korkarım; baksanıza, siz, Allah'ın hiç bir delîl indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz? Şu halde korkudan emîn olmaya iki taraftan hangisi daha lâyık? Eğer bilecekseniz, îmân edip de imânlarını bir haksızlıkla hileli-şekilde örtmeyen kimseler işte korkudan emîn olmak onların hakkıdır ve hidâyete erenler onlardır! ![]() Allahü Teâlâ, ibrahim Aleyhisselâm'ı halim bir oğul ile müjdelemişti ki, bu uslu oğul Hazreti ismail'dir, ismail Aleyhisselâm babasının yanında koşmak, çalışmak çağına erdiği zaman, Hazreti İbrahim ona Allah için yapılacak bir amel, bir tâat göstermek üzere: — Ey yavrum! dedi, ben seni düşümde görüyorum ki, ben seni boğazlıyorum ![]() ![]() Hazreti İbrahim, bu rüyayı Zilhicce ayının sekizinci, dokuzuncu, onuncu yâni Terviye, Arefe, Nahir geceleri sıra ile üç gece görmüştü ![]() ![]() ![]() Düşünmeli ki bunu söylerken «ey yavrucuğum!» diye hitâb eden bir babanın kalbinde ne yüksek bir Şefkat hissi çarpıyor ve ona ne kadar büyük bir vazife aşkı, Allah sevgisi hâkim bulunuyordu ![]() ![]() İşte bunun böyle bir ilâhî emir olduğunu anlayan ve Allah'ın sabredenlerle beraber olduğunu bilen o halim oğul: — Ey babacığım!'dedi ![]() ![]() ![]() Böyle ikisi de Allahü Teâlâ'nın emrine nefislerini teslim ettikleri zaman Hazreti İbrahim, oğlu İsmail Aleyhisselâm'ı tuttu şakağına yatırdı ![]() Bunun üzerine Allahü Teâlâ ona şöyle nida etti: — Ey ibrahim, rü'yâyı gerçekten tasdik eyledin, sadâkatle yerine getirdin, gördüğün gibi inandın ve azim ve sadâketle yerine getirdin ![]() Allahü Teâlâ böyle nida edince, ne büyük bayram, ne tarife sığmaz bir neşe ve sevinç hâsıl olduğunu izaha hacet yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbn-i Abbas radıyallahü anh'den rivayet edilen bir Hadîs-i Şerifinde Peygamberimiz Aleyhisselâm şöyle buyurmaktadır: Kadınların uzun etekli elbise kullanmaları İsmail'in anası Hâcer tarafından konulmuş bir âdettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey İbrahim, bizi bu vadide bırakıp da nereye gidiyorsun? öyle bir vadi ki, ne görüp görüşecek var, ne başka bir hayat eseri var, dedi ![]() ![]() — Bizi buraya bırakmayı sana Allah mı emretti? diye sordu, İbrahim: — Evet, Allah emretti! diye cevap verdi ![]() — öyle ise Allah bize yetişir, O bizi korur, terketmez! dedi ![]() ![]() ![]() Sonra ellerini kaldırarak şu kelimelerle dua ederek: — Rabbim! Zürriyetimden bir kısmını (ismail ile onun soyunu) ekin bitmez bir vadide Sen'in, taarruzu haram olan, Beyt'inin yanında iskân ettim, insanlardan bir kısım kimseleri, namaz kılmak için zürriyetimin bulunduğu yere doğru meylettirip heveslendir ![]() ![]() ![]() Artık ismail'in anası, oğlu ismail'i emziriyor ve kendisi kırbadaki sudan içiyordu ![]() Nihayet kırbadaki su bitince hem Hâcer, hem de çocuğu susadılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberimiz Aleyhisselâm «bunun için hacılar Safa ile Merve arasında koşarlar» buyurmuştur ![]() Hâcer son defa Merve üzerine çıktığında bir ses işitti ve kendisi nefsine hitâbederek: — Sus, iyice dinle! dedi ![]() ![]() Bunun üzerine Hâcer: — Ey ses sahibi, sesini duyurdun! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Su başka tarafa akmasın diye Hâcer hemen suyu çevirdi, havuz gibi yaptı ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberimiz Aleyhisselâm: «Allah ismail'in anası Hâcer'e rahmet etsin! O, Zemzem'i kendi haline bıraksaydı da suyu avuçlamasaydı, muhakkak Zemzem akar bir ırmak olurdu» buyurmuştur ![]() Hâcer bu sudan içti ![]() ![]() Melek Hâcer'e dedi ki: — Zayi ve helak oluruz diye sakın korkmayınız! İşte şurası Beytullah'ın yeridir ![]() ![]() ![]() ![]() Hâcer bu suretle yaşarken günün birinde Cürhüm'den bir cemâat uğradı ![]() ![]() — Hiç şüphesiz şu kuş bir suyun başında döner dolaşır ![]() ![]() ![]() ![]() Cürhümîler ona: — Bizim de gelip şuraya senin civarına inmemize müsaade eder misiniz? dediler ![]() — Evet, inebilirsiniz ![]() ![]() ![]() onlar da Hâcer'i tasdik ettiler ![]() Ünsiyete muhtaç olduğu bir sırada Cürhümîlerin bu gelişi Hâcer'in arzusuna muvafık oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsmail evlendikten sonra İbrahim bırakıp gittiği oğlunu ve hanımını arayarak görmeye geldi, İsmail o sıra evde yoktu, İsmail'in hanımına sordu ![]() O da: — Rızkımızı tedarik etmek için çıktı, gitti diye cevap verdi ![]() — Geçiminiz, hâl ve şânınız nasıldır? diye sordu, İsmail'in ailesi: — Şiddetli darlık içindeyiz ![]() ![]() — Kocan geldiği zaman benden selâm söyle ve ona şöyle de, kapısının eşiğinin basamağını değiştirsin! ![]() İsmail geldiğinde babasının gelip gittiğini, evin içerisinde duyduğu güzel bir koku gibi bazı emarelerden anlar gibi oldu da ailesine: — Evimize gelen oldu mu? diye sordu ![]() O da: — Evet, şöyle şöyle bir surette yaşlı bir adam geldi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine İsmail: — Sana bir vasiyyet ve bir söz bıraktı mı? diye sordu ![]() — Evet, bana, sana selâm söylememi ve "kapının basamağını değiştir!" dememi tenbih etti, dedi ![]() Sonra İsmail ailesine: — O gelen ihtiyar babamdır ![]() ![]() ![]() İbrahim, Allah'ın dilediği bir müddet kadar uzaklaştı da sonra geldi ![]() ![]() ![]() ![]() İbrahim: — Nasılsınız, geçiminiz, hal ve şânınız iyi midir? diye sordu ![]() O da: — Biz hayır, saadet ve bolluk içerisindeyiz! diyerek Allah'a hamd ve sena etti ![]() İbrahim yine: — Ne yiyip, ne içiyorsunuz? diye sordu, İsmail'in hanımı: — Et yiyoruz, su içiyoruz, dedi ![]() — Ey Rabbim! Bunların etlerini ve sularını mübarek kıl, bereket ve bahtiyarlık ihsan eyle! diye duada bulundu ![]() İbrahim zamanında Mekke civarında hububat bilinen bir şey değildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbrahim Peygamber gelinine: — Kocan geldiği zaman ona selâm söyle ve ona kapısının eşiğini güzel-tutsun! diye emreylediğimi söyle, dedi ![]() ![]() ![]() — Evimize gelen oldu mu? diye sordu ![]() — Evet, güzel yüzlü bir ihtiyar geldi, diye İbrahim'i meth ü sena etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra İsmail: — Sana bir şey vasiyyet etti mi? diye sordu ![]() Ailesi de: — Evet, o muhterem ihtiyar sana selâm söyledi ve kapının eşiğini iyi tutmanı emreyledi, dedi ![]() Bunun üzerine İsmail ailesine: — İşte o gelen babamdır ![]() ![]() Sonra İbrahim (A ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra İbrahim (A ![]() ![]() —— Ey İsmail! Allahü Teâlâ bana büyük bir iş emretti! dedi ![]() — Babacığım! Rabbin ne emrettiyse o emri yerine getir! dedi ![]() ![]() ![]() — Fakat bu işte sen bana yardım edeceksin! dedi ![]() — Babacığım, ben sana her veçhile yardım ederim! dedi ![]() ![]() ![]() — Allahü Teâlâ burada bir beyt yapmamı emretti! diye etrafından yüksekçe bir tepeye işaret etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey Rabbimiz! Yaptığımız şu beyti tarafımızdan takdim edilen kulluk armağanı olarak kabul buyur! Rabbimiz, muhakkak sen dualarımızı çok iyi işitir, niyetlerimizdeki ihlâsı kesin olarak bilirsin! diye dua etmişlerdir ![]() Allah'ın âleminde Kabe'den daha şerefli bir bina yoktur ![]() ![]() İbrahim Aleyhisselâm Kabe'nin inşâsını bitirdikten sonra Hazreti Cibril gelmiş ve hac farizasının nasıl yapılacağını bütün şekilleriyle Hazreti İbrahim'e öğretmiştir ![]() — Ey insanlar, Rabbinizin beytini ziyarete davetlisiniz, icabet ediniz! diye ilân etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (Sâffât, Bakara, Enbiyâ ve İbrahim Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHz ![]() Lût aleyhisselâm Hazreti İbrahim'in akrabası olup Filistin'de iskân eden Sedum kavmine peygamber olarak gönderilmiş ve İbrahim âleyhisselâmın şeriatını tebliğ ile memur olmuştu ![]() ![]() ![]() Hazreti Lût kavmine tebliğe başladı ve bu çirkin fiilden vazgeçmelerini temin için nasihata başladı: — Ey kavmim! Siz hâlâ göz göre göre o fuhuşu yapacak mısınız? Doğru kadınları bırakıp da çirkin bir şekilde erkeklere mi yanaşacaksınız? Sizden önce âlemlerden hiç biri bu haltı işlemedi ![]() ![]() ![]() Fakat o azgın kavim bu hak nasihatlere karşı şu küstahça cevabı verdiler: — Haydi getir bize Allah'ın azabını, eğer sen doğru söyleyicilerden isen! Bunun üzerine Lût aleyhisselâm Allahü Teâlâ'ya şöyle ilticada bulundu: — Ey Rabbim! Ortalığı fesada veren bu azgın kavme karşı bana yardımcı ol! Allah'ın elçileri Cibril, Mikâil ve israfil ibrahim aleyhisselâma müjde ile geldiler ve dediler ki: — Haberin olsun, biz bu Sedum ahalisini helak edecek olanlarız ![]() — A, o beldenin içinde Lût var? dedi ![]() O elçiler: — Biz orada kim olduğunu pek iyi biliriz ![]() ![]() Bu elçiler genç delikanlı suretinde Lût aleyhisselâm'a geldiler ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey kavmim! işte şunlar siz kavmime ait kızlarımdır ![]() ![]() ![]() — Sen pek âlâ bilirsin ki, senin söylediğin kızlarına bizim ihtiyacımız yoktur ![]() ![]() — Eğer benim size karşı şahsî kuvvetim olsa, yahut kuvvetli bir şeye sığınabilsem size nasıl oyun oynayacağımı ben bilirdim, diye cevap verdi ![]() Bunun üzerine misafir melekler: — Ey Lût, biz Allahü Teâlâ'nın elçileriyiz ![]() ![]() ![]() O azgınlar zümresi misafirlere doğru yürüdükleri zaman Allahü Teâlâ gözlerini silip süpürdü ve şaşkınlık içerisinde geriye dönüp helaki beklediler ![]() Aîlahü Teâlâ'nın elçileri olan melekler daha sonra Lût aleyhisselâm'a: — Sen aileni beraber alarak gecenin bir kısmında çıkıp git! Içinden hiç biri kalmasın! Yalnız kadının kalsın ![]() ![]() ![]() Onlar: — Acaba sabah yakın değil midir? diye söylendiler ![]() Vaktâ ki Allahü Teâlâ'nın emri geldi ![]() ![]() ![]() Hazreti Lût daha sonra Hicaz havalisine gitmekle emrolundu ve vefatına kadar orada kaldı ![]() (Hûd Sûresi) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHAZRETİ YUSUF'UN GÜZEL KISSASI Hazreti Yakup, on iki oğlundan en küçüğü olan Yusuf aleyhisselâmı ileride kendisine peygamberlik rütbesi verileceğini bildiği ve onda bu sebeple üstün meziyetler gördüğü için daha çok seviyor ve ayrı bir alâka gösteriyordu ![]() Bir gün Yusuf aleyhisselâm babasına dedi ki: — Ey babacığım, ben rüyada on bir yıldız ile Güneş'i ve Ay'ı gördüm ![]() Yakub aleyhisselâm ise şöyle dedi: — Yavrum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte rüyanın kısaca tevili bu idi ![]() ![]() Hazreti Yusuf'un ana ve baba kardeşi olan bir kardeşi vardı ki, ismi Bünyamin idi ![]() ![]() ![]() Yusuf aleyhisselâmın üvey kardeşleri bir gün toplanıp dediler ki: — Yusuf ve biraderi babamıza bizden daha sevgili, biz ise birbirimizi çok iyi tutan bir kuvvetiz ![]() ![]() ![]() İçlerinden bir söz sahibi: — Yusuf'u öldürmeyin de bir kuyu dibinde bırakın ki, kafilenin biri onu bir buluntu olarak bulup alsın ![]() ![]() Bu teklifi uygun gören kardeşler, Yakub aleyhisselâm'a vardılar ve: — Ey bizim pederimiz! Sen neden Yusuf hakkında bize inanmıyor, onu bize güvenmiyorsunuz? Cidden biz onun için ricacıyız ki, yarın onu bizimle beraber gönder, gezsin, oynasın ![]() ![]() ![]() Yakub aleyhisselâm: — Beni, onu götürmeniz her halde mahzun eder ![]() ![]() — Allah'a yemin olsun ki, biz birbirimize bağlı bir kuvvet iken, onu kurt yerse, böyle bir şey oluverse, biz o durumda çok hüsran çekeriz, diye cevap verdiler ve Yusuf aleyhisselâmı beraberlerinde götürmeye babalarını razı ettiler ![]() Bunun üzerine vaktâ ki, onu götürdüler ve kuyunun dibine koymaya karar verdiler ![]() — Yemîn olsun ki, sen onlara hiç farkında değiller iken, bu işlerini haber vereceksin! Böylece kardeşleri Yusuf aleyhisselâmı kuyunun dibine bıraktılar ve yatsı vakti ağlayarak babaları Yakup aleyhisselâm'ın yanına geldiler, dediler ki: — Ey pederimiz, biz gittik yarış ediyorduk, Yusuf'u eşyamızın yanında bırakmıştık ![]() ![]() ![]() ![]() Yakub aleyhisselâm: — Yok, dedi ![]() ![]() ![]() Yusuf aleyhisselâm bu halde kuyu içerisinde beklerken, öteden bir kafile gelmiş, kuyuya sucularını göndermişlerdi ![]() — A ![]() ![]() ![]() ![]() Kafile Yusuf aleyhisselâmı tuttular, ticaret için gizlediler ![]() ![]() ![]() yani veziri İtfir idi ![]() ![]() — Buna güzel bak! Umulur ki, bize faydası olacaktır ![]() ![]() Yusuf aleyhisselâm kemal çağına erdiği zaman Allahü Teâlâ kendisine hikmet ve peygamberlik ilmi bahşetti ![]() — Haydi seninim! dedi ![]() Yusuf aleyhisselâm ise bu teklif karşısında: — Allah'a sığınırım! Doğrusu o benim efendim, bana güzel baktı ![]() ![]() ![]() ![]() Yusuf aleyhisselâmın efendisinin hanımı Züleyha ise cidden ona niyetini kurmuş, ona tamamen gönlünü vermiş, bütün gayretiyle ona kavuşmaya azmetmişti ![]() ![]() ![]() ![]() Vuslat olmayınca ikisi bir kapıya koştular, Züleyha Yusuf aleyhisselâmın gömleğini arkasından yırttı ![]() — Senin ehline fenalık yapmak isteyenin cezası zindana konulmaktan, veya elîm bir azâbdan başka nedir? diye suçu Yusuf aleyhisselâmın üzerine atmaya kalkıştı ![]() Hazreti Yusuf bu itham karşısında: — O kendisi, benim nefsimden arzu almak istedi, diye bunu reddetti ![]() Hâdisenin böyle gelişmesinden sonra kimin suçlu olup olmadığı araştırılmaya başlanınca, Züleyha'nın yakınlarından bir şahid de şöyle şahidlik etti: — Eğer Yusuf'un gömleği önden yırtılmış ise, Züleyha doğru söylüyor da Yusuf yalancılardandır ![]() ![]() Zira odadan önce Yusuf aleyhisselâm kaçmak istemiş, Züleyha ise onun gömleğini arkadan tutarak çekiştirmiş ve çıkmasını önlemek istemiş idi ![]() ![]() Aziz baktı ki Yusuf aleyhisselâmın gömleği arkasından yırtılmış: — Anlaşıldı, dedi ![]() ![]() ![]() ![]() Fakat şehirde bir takım kadınlar da: — Aziz'in karısı, delikanlısının nefsinden murad istiyormuş, ona aşkından yüreğinin zarı çatlamış, kadın besbelli çıldırmış diye konuşmaya başladılar ![]() Züleyha kadınların bu gizliden gizliye yaptıkları dedikodularını işittiği zaman, onlara dâvetçi gönderdi ve kendileri için dayalı döşeli bir sofra hazırladı ![]() ![]() — Çık karşılarına! dedi ![]() Kadınlar Yusuf aleyhisselâmı o güzelik içerisinde görür görmez çok büyüttüler, ona hayran hayran bakacağız diye ellerini doğradılar ve: — Hâşâ, dediler ![]() Bunun üzerine Züleyha: — İşte bu gördüğünüz, hakkında beni kötülediğinizdir ![]() ![]() ![]() Bu durum karşısında Yusuf aleyhisselâm: — Ey Rabbim! Zindan bana bunların davet ettikleri işten daha sevimli, eğer sen benden bu kadınların tuzaklarını uzaklaştırmazsan, ben onların sevdasına düşerim ve cahillerden olurum, diye niyaz etti ![]() Bunun üzerine Allahü Teâlâ duasını kabul buyurdu da, o kadınların tuzaklarını bertaraf etti ![]() ![]() Sonra bu kadar delilleri gördükleri halde, Aziz ve "adamlarına şu görüş galip geldi: — Her halükarda Yusuf'u bir müddet zindana atsınlar! Yusuf aleyhisselâm ile beraber zindana iki delikanlı daha girmişti ![]() — Ben kendimi rüyada görüyorum ki, şarap sıkıyorum, dedi ![]() Diğeri de: — Ben rüyada kendimi görüyorum ki, başımın üzerinde ekmek götürüyorum, onu da kuşlar yiyor, dedi ve bize bunların tâbirini haber ver! Çünkü biz seni mahsûllerden olarak görüyoruz, diye söylediler ![]() Hazreti Yusuf dedi ki: — Size rızıklanacağınız bir yiyecek gelecek de, her hâlde o gelmezden önce ben size bunun tâbirini haber vermiş bulunurum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ey benim, zindan arkadaşlarım, değişik bir çek ilâhlar mı hayırlıdır, yoksa hepsine galip ve kahhar olan bir Allah mı? Sizin Allah'dan başka taptıklarınız bir takım kuru isimlerden ibarettir ki, onları siz ve atalarınız takmışınızdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ey benim zindan arkadaşlarım! Gelelim rüyanıza: Biriniz efendisine yine şarap sunacak, diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecek, işte fetvasını istediğiniz emir hâllölundu ![]() Bir de bunlardan, kurtulacağını zannettiğine, Efendinin yanında beni an,- diye söyledi ![]() ![]() Fakat Allahü Teâlâ kurtuluşunu murad ettiği zaman da bakın nasıl bir sebep yarattı: Bir gün hükümdar: — Ben rüyada görüyorum ki, yedi semiz inek, bunları yedi zayıf yiyor ve yedi yeşil başaklı, diğer yeri de kuru ![]() ![]() Toplanan heyet dediler ki: — Rüya dediğin demet demet hayâllerdir ![]() Bu sırada Yusuf aleyhisselâmın zindanda rüyasını tâbir ettiği kurtulan kimse, nice zaman geçtikten sonra Hazreti Yusuf'u hatırladı da: — Ben, size onun tevilini haber veririm, beni gönderin! dedi ![]() — Yusuf! Ey Sıddik! Bize şunu hallet: Yedi semiz inek, bunları yedi zayıf yiyor ve yedi yedi başaklı, diğer yedi de kuru ![]() ![]() Hazreti Yusuf cevaben dedi ki: — Yedi sene mutad olduğu üzere mahsul ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka tabi ![]() ![]() Yusuf aleyhisselâmın bu tâbirini duyan hükümdar: — Getirin bana onu! dedi ![]() Bunun üzerine zindandan çıkarmak için kendisine adam gelince, Hazreti Yusuf: — Haydi, efendine dön de sor ona: O ellerini doğrayan kadınların maksadları neymiş? Şüphe yok ki, Rabbim onların hilelerini bilicidir, dedi ![]() Melik de o kadınlara: — Derdiniz ne idi ki, o vakit Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız? dedi ![]() — Hâşâ, dediler ![]() ![]() Azizin karısı Züleyha da: — Şimdi hak ortaya çıktı ![]() ![]() ![]() ![]() Yusuf Aleyhisselâm buyurdu: — Ben, nefsimi temize çıkarmıyorum ![]() ![]() ![]() ![]() Hak böyle açığa iyice çıktıktan sonra hükümdar da: — Getirin onu bana ki, kendime hass kılayım, kendim için tahsis edeyim! dedi ![]() Bunun üzerine vaktâ ki Yusuf aleyhisselâm ile konuştu ve: — Sen bu gün, nezdimizde cidden bir mevki sahibisin, eminsin! dedi ![]() Hazreti Yusuf da: — Beni arz hazineleri üzerine memur tâyin et ![]() ![]() İşte bu şekilde Hazreti Yusuf Allahü Teâlâ'nın lütfuyla Mısır'da makam tutup, şanlı bir emniyetle hazinelerin başına geçmiş oluyordu ![]() Bir de Yusuf aleyhisselâmın kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler ![]() ![]() ![]() ![]() — Bana, sizin babanızdan olan bir kardeşi getirin ![]() ![]() ![]() Hazreti Yusuf'un istediği Bünyamin idi ve onlar da bundan söz edildiğini anlamışlardı ![]() Onlar da cevaben dediler ki: — Her halde onun için babasından izin almaya çalışacağız, babası bırakmak istemez ama her hâlde biz onu yanından almaya muvaffak oluruz ![]() Hazreti Yusuf kendi uşaklarına da: — Onların sermayelerini de yüklerinin içine koyuverin ![]() ![]() Bu şekilde Hazreti Yusuf'un kardeşleri babaları Yakub aleyhisselâm'a döndüler ve: — Ey pederimiz! Bizden ölçek menedildi ![]() ![]() ![]() Hazreti Yakub: — Hiç ben onu size inanır, güvenir miyim? Bundan önce onun kardeşi Yusuf'u emânet ettiğim gibi artık size güvenir miyim? O zaman «koruruz» demiştiniz, hani ne oldu? Ancak en hayırlı muhafız Allah'-dır ve en büyük rahmet sahibidir, dedi ![]() Derken Hazreti Yakub'un oğulları yüklerini açtılar, baktılar ki sermayeleri de kendilerine iade edilmiş! Bunun üzerine: — Ey pederimiz! Daha ne isteriz? İşte sermayemiz de bize geri verilmiş ![]() ![]() Yakub aleyhisselâm: — Onu, asla sizinle beraber göndermem ![]() ![]() ![]() ![]() Onlar da Allah'dan mîsaklarını verip onun üzerine yemîn ettiler ![]() — Allah söylediklerimize karşı vekil! dedi ve devamla, ey yavrularım! Bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Yakub'un evlâtları babalarının emrettiği yerden Mısır'a girdiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardeşleri, Yusuf aleyhisselâmın huzuruna girdikleri zaman: — İşte emrettiğin biraderimizi, getirdik! diye Bünyamin'i takdim ettiler ![]() — İyi ettiniz, isabet eylediniz, onu nezdimde bulacaksınız! dedi, kendilerine ikram etti ![]() Sonra onlara bir ziyafet verdi ve ikişer ikişer sofraya oturttu ![]() ![]() — Şimdi kardeşim Yusuf sağ olsaydı o da beni beraberinde oturturdu, dedi ve ağladı ![]() Yusuf aleyhisselâm da: — Biraderiniz tek kaldı, dedi ve onu yanına alıp kendi sofrasına oturttu ![]() Sonra yine her ikisine ayrı ayrı birer yatak odası tahsis etti ![]() — Bunun ikincisi yok, binaenaleyh bu da benim yanımda olsun, diyerek kendi odasına götürdü, koklaya koklaya yanında yatırdı ![]() Sabah oldu ![]() — On oğlum var, hepsinin isimlerini kaybolan kardeşim Yusuf'un isminden müştak olarak koydum, diye cevap verdi ![]() — O kaybolan kardeşine karşılık olarak ben kardeşin olsam hoşuna gider mi? dedi ![]() — Senin gibi bir kardeşi kim bulabilir? Amma ne çare ki sen Yakub ve Rahil'den doğmuş değilsin! diye içini çekti ![]() O zaman Hazreti Yusuf ağladı, kalkıp kardeşinin boynuna sarıldı ve kendinin hakikî hüviyetini tanıttı da: — Ben, ben cidden senin o kaybolan kardeşinim ![]() ![]() Hazreti Yusuf daha sonra kardeşlerini bütün hazırlıkları ile donattığı vakit, su kabını kardeşi Bünyamin'in yükü içerisine koydu ![]() ![]() — Ey kervan! Siz her halde hırsızlık etmişsiniz ![]() Bunun üzerine Hazreti Yusuf'un kardeşleri bu çağıranlara dönüp: — Ne arıyorsunuz siz? dediler ![]() Onlar da: — Hükümdarın su kabını, ölçeğini arıyoruz ![]() ![]() Fakat onlar: — Allah'a yemîn olsun ki, size muhakkak malûmdur ki biz arzda fesad çıkarmak için gelmedik, hırsız da değiliz! dediler ![]() — Şimdi yalancı çıkarsanız cezası nedir? diye sordular ![]() — Cezası, kimin yükünde çıkarsa işte, o onun cezasıdır ![]() ![]() Bunun üzerine Bünyamin'in yükünden önce diğer kardeşlerinin yükleri aranmaya başlandı, sonra Hazreti Yusuf o kaybı Bünyamin'in yükü içerisinden çıkardı ![]() ![]() ![]() ![]() Bünyamin'in kardeşleri, kaybın onun yükünde çıkması üzerine: — Eğer o çalmış bulunuyorsa, bundan evvel onun kardeşi —Yusuf da çalmıştı, dediler ![]() Bundan kastettikleri ise şu idi ki, Yusuf aleyhisselâmın anasının babası bir puta tutkunmuş, Hazreti Yusuf çocukken anasının emriyle o putu gizlice almış ve kırmış idi ![]() Hazreti Yusuf bu ithamdan acılık hissetmedi değil, fakat içinde gizledi, sabretti ve onların kusurlarına bakmadı da kendi kendine: — Siz fena bir mevkîdesiniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bünyamin'in kardeşleri hiddeti ve şaşkınlığı bir an bırakıp şefaat ve rica yoluna dökülerek ellerinden aldırdıkları kardeşlerini kurtarmak için kendilerini fedaya razı olarak: — Ey şanlı Aziz! dediler, emîn ol ki bunun büyük bir ihtiyar babası var, onun için yerine birimizi al ![]() ![]() Fakat: — Allah saklasın; eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymamızdan ![]() ![]() Ümitlerini kesince, fısıldayarak çekildiler ve büyükleri dedi ki: — Babanızın aleyhinizde Allah üzerine mîsak, yemîn almış olduğunu, bundan önce Yusuf hakkında işlediğiniz suçu bilmiyor musunuz? Artık ben buradan ayrılmam, tâ babam bana izin verinceye veya Allâhü Teâlâ hakkımda bir hüküm tâyin edinceye kadar ki, o hüküm sahiplerinin en hayırlısıdır ![]() — Ey bizim babamız! İnan oğlun Bünyamin hırsızlık etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bünyamin'in kardeşleri gelip babaları Yakub aleyhisselâma kararlaştırdıkları şekilde söylediler amma hazreti Yakub: — Yok, size nefsiniz bir iş yaptırmış ![]() ![]() — Ey kederim Yusuf! diye gamlanmaya başladı ve gözlerine ak düşüp cihanı görmez oldu ![]() Artık üzüntüsünden yutkunuyor, yutkunuyordu ![]() ![]() — Allah'a yemîn olsun ki, hâlâ Yusuf'u anıp duruyorsun! Nihayet gamdan eriyeceksin veya helak olanlara karışacaksın, dediler ![]() — Ben, dedi, dolgunluğumu, hüznümü ancak Allâhü Teâlâ'ya şikâyet ederim ve Allah'dan sizin bilemiyeceğiniz şeyler bilirim ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine Hazreti Yusuf'un huzuruna geldiler ve : — Ey şanlı Vezir! Bize ve ailemize güçlük bulaştı, pek mühim olmayan bir sermaye ile geldik, yine bize tam ölçü ver ve bize tasadduk buyur ![]() ![]() Hazreti Yusuf kardeşlerinin halinde kemâle doğru bir değişiklik ve uyanış hissetmiş ve artık onlara kendisini tanıtma zamanının geldiğini anlamıştı ![]() — Siz, biliyor musunuz? Cahilliğiniz zamanında Yusuf'a ve kardeşine ne yaptınız? diye sordu ![]() Bu beklenmedik tanıtma karşısında hayrete düşen kardeşleri : — A, a, sen, sen Yusuf musun? dediler ![]() — Ben, Yusuf'um, bu da kardeşim ![]() ![]() ![]() Kardeşleri : — Allah'a yemîn olsun ki, Allah seni bize üstün kıldı ![]() ![]() — Size karşı bugün bir tekdir yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() Yakub Oğullarının kafilesi Mısır'dan ayrılıp Kenan iline doğru yola çıktığı zaman Hazreti Yakub : — Ben cidden Yusuf'un kokusunu duyuyorum, inanın bana ![]() ![]() ![]() Fakat o gafil insanlar : — Allah'a yemîn olsun ki, sen cidden o eski şaşkınlığında devam ediyorsun! diyerek hâlâ «Yusuf!» diye sayıklamasını kınadılar ![]() — Ben size, Allah'dan sizin bilemeyeceklerinizi bilirim, demedim mi? Şimdi anladınız mı Allah, ne büyük ve Peygamberlik ne hakikattir! dedi ![]() O vakit gelmiş olan oğulları hepsi birden: — Ey bizim babamız, bizim günahlarımız için mağfiret talebiyle dua ediver ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla beraber Yakub aleyhisselâm hemen dua edivermedi de : — Yakında sizin için Rabbime dua ederim ![]() ![]() Hazreti Yakub bu suretle kendi afvını işaret etmekle beraber Allah'dan istiğfarını seher vakti veya Cuma gecesi gibi bir kabul vaktini gözettiği için ve daha doğrusu Hazreti Yusuf'la onları helâllaştırıncaya veya onun afvını anlayıncaya kadar tehir etmişti ![]() ![]() Yakub aleyhisselâm ve hanedanı; Hazreti Yusuf'un istediği gibi Mısır'a hareket edip yanına vardılar ![]() ![]() ![]() — Hayır, oğlun! diye cevap verdi ![]() Yaklaştıklarında Hazreti Yusuf'tan evvel Yakub aleyhisselâm selâm verdi de: — Selâm sana, ey hüzünleri gideren! dedi ![]() Hazreti Yusuf ebeveynini kucakladı, boyunlarına sarılıp bağrına basarak hususî yerinde istirahat ettirdi ![]() ![]() — înşaallah, hepiniz emniyet içerisinde Mısır'a giriniz, dedi ![]() ![]() — Ey babacığım, işte bu önceden gördüğüm ve senin tâbirini yaptığın rüyamın tevili! Onu Rabbim hakikaten hak kıldı, Bana lütuf ve ihsan eyledi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ey Rabbim, sen bana mülkten bir nasib verdin ve hadiselerin tevilinden bana bir ilim öğrettin ![]() Hazreti Yusuf babasının elinden tutup hazineleri gezdirmiş, altın, gümüş, cevherler, elbise, silâh vesaire hazinelerini dolaştıktan sonra yazı yazılacak kırtasiye hazinesine vardıkları zaman, Hazreti Yakub : — Ey oğlum, bunlar dururken şu sekiz merhalelik mesafeden bana bir mektub yazmadın ha! Bu ne ilişiksizlik? demiş ![]() — Bana Cebrail öyle emretti! diye cevap vermiş ![]() — Peki iyi amma neye sormadın, sen ona benden daha üstünsün? demiş ve böylece tekrar sual etmişti ![]() — Sen, korkarım ki Yusuf'u kurt yer, dediğinden dolayı Allahü Teâlâ bana öyle emretti ve «Benden korksa idin» buyurdu, diye cevap verdi ![]() Hazreti Yakub oğlu Hazreti Yusuf ile beraber yirmi dört sene yaşamış, sonra vefat etmiş ve Şam tarafında babası îshak aleyhisselâmın yanına defnolunmasım vasiyet etmiş, Hazreti Yusuf da bizzat kendisi gidip babasını oraya defnedip geri dönmüş, sonra da Mısır'da yirmi üç sene daha yaşamıştı ![]() (Yûsuf Sûresi) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHz ![]() Yunus aleyhisselâm, Allahü Teâlâ tarafından Asur medeniyeti merkezlerinden Ninova ahalisini doğru yola davet için memur edilmişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yunus aleyhisselâm balığın kanunda hatasını anladığı, Rabbından izin almadan kavmine kızıp kaçtığı için kendini çok ayıplıyor, kınıyor, pişman oluyor; «Allahım, senden başka ilâh yoktur, teşbih ancak sanadır, muhakkak ki ben haddini aşanlardan oldum ![]() ![]() ![]() ![]() Yunus aleyhisselâm balığın karnından karaya çıktığı zaman hasta bir halde idi ve Allahü Teâlâ kendisine bir siper olarak, üzerinde bal kabağı cinsinden bur bitki bitirdi, orada istirahat etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHz ![]() Hazkil aleyhisselâm'ın diğer bir lakabı da Zülkifl olup Hz ![]() ![]() ![]() Vaktiyle İrak'ta Vasıt tarafında Dâverdân denilir bir kasaba varmış ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir gün Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yahudiler : «Biz kitabımızda Allah'ın izniyle ölüleri dirilten Hazkil'e verdiğini verecek demirden bir boynuz buluyoruz» demişler ![]() Hz ![]() «Biz Allah'ın kitabında sana nakletmediği Peygamberler buluyoruz» demişler ![]() Ömer de : «evet» demiş ![]() Bunun üzerine Yahudiler ölülerin dirilmesine gelince : «Sana şunu söyleyeceğiz ki, israil Oğullarına veba vaki olmuştu ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ bu hakikatleri Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle beyan eder : — Bakmaz mısın o kimselere ki? Ne acaib baksana şunlara ki, binlerce kişi oldukları halde ölüm korkusuyla diyarlarından çıktılar ![]() ![]() ![]() Ölmeyelim diye kaçtıkları zaman korktuktan başlarına geldi, öldüler, fakat ölüm içine düşüp adeten «öldük» dedikleri bir anda da akla hayâle gelmez bir şekilde tekrar hayat buldular ![]() Allahü Teâlâ bunları kitabında hatırlatırken, ölümden, ilâhî hüküm olan vazifeden kaçıp kurtulmanın imkânı bulunmadığını ve boyle yapanların korktuklarına daha çabuk ve daha feci bir şekilde uğrayacaklarını ve hattâ Allah murad edince hükmünü infaz etmek için ölüleri dirilteceğini ve binaenaleyh ölmekle kurtulacaklarını zannedenlerin de kurtulamayacaklarını beyan buyurmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() (Bakara Sûresi) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHz ![]() Allahü Teâlâ'nın has kulu Eyyûb aleyhisselâm, îshak aleyhisselâmın oğlu lys'in oğullarından olup Yûsuf aleyhisselâm ile çağdaş bulunuyordu ![]() ![]() ![]() Fakat onun bu ibâdet ve tâatlerini hazmedemeyen Şeytan, kendisine mal ve evlâd acısı, azabda elem, meşakkat ve bedende zahmet ile dokunmuştu ![]() — Ey Rabbim, benim halim şu ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ da cevaben şöyle buyurdu: — Depren ayağınla, işte —yani deprenince bir kaynak zuhur etti— sana bir yıkanacak su, serin ve içecek ![]() ![]() Ne kadar dikkate şayan bir noktadır ki, Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhissclâmın duasına cevap olan kurtuluş mucizesini verirken bile evvelâ ona böyle bir hareket emretmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhisselâma bu hareket emrinden sonra şöyle buyurdu: — Elinle bir demet tut da vur onunla ve yemininde durmamazlık etme! Hz ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhisselâmı çok sabırlı bularak onun güzel kulluğunu methetmiş, ona bütün ehlini yani evlâd, servet ve sıhhatini, beraberlerinde daha bir mislini rahmet olarak hem de temiz akıllılar için bir ibret dersi; ibâdet edenler için bir hatıra olarak bahsetmiştir ![]() (Enbiya ve Sâd Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarZÜLKARNEYN'İN SEDDİ Hazreti Zülkarneyn Allahü Teâlâ'nın kendisine verdiği ilim ve hikmetle muhtelif kavimleri irşadla vazifelendirildi ![]() ![]() ![]() Hazreti Zülkarneyn Allahü Teâlâ'nın kendisine verdiği bu büyük vâsıtalarla ilk önce garba doğru bir yol takip etti ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey Zülkarneyn! Bu kavmin hâline göre ya onları azâblandırırsın, yahut haklarında afv ve ihsan ile güzel bir yol seçersin! buyurdu! Hazreti Zülkarneyn de: — Her kim zulümde bulunursa, muhakkak onu azablandırılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Zülkarneyn Mağrib'de bu şekilde hükümran olduktan sonra kendisini Şarka ulaştıran bir yola düştü ![]() ![]() İşte Hazreti Zülkarneyn'in Şark'taki hükümranlık menkıbesi de Garb'teki gibidir ![]() ![]() Sonra Hazreti Zülkarneyn Mağrib'le Meşrık arasında güneyden kuzeye doğru üçüncü bir yol takip etti ![]() ![]() ![]() — Ey Zülkarneyn! Ye'cûc ve Me'cûc denilen iki kavim diyarımızda hayvanlarımızı çalmak, mahsullerimizi tahrip etmek sûretiyle fesatlık yapıyorlar ![]() ![]() Hazreti Zülkarneyn: — Rabbimin beni sahip kıldığı mal ve iktidar çok hayırlıdır, ücrete ihtiyacım yoktur ![]() ![]() ![]() Onlar da getirdiler ve yapı işi başladı, İki dağın iki tarafı birle-şinceye kadar Hazreti Zülkarneyn demirleri kullanmış ve halka: — Haydi körükleyin! diye kumanda etmiştir ![]() — Bana erimiş bakır getiriniz de icab eden yerlerine dökeyim, demiştir ![]() Seddin inşâsı tamam olunca: — Artık şimdi onu ne aşmaya muktedir olurlar, ne de delmeye güçleri yetişir! diye teminat vermiştir ![]() — İşte bu sağlam sed Rabbim tarafından kullarına ihsan buyrulan bir rahmettir ![]() ![]() ![]() Hazreti Zülkarneyn'i bazı tarihçi ve tefsirciler Yunanh iskender ile karıştırma gibi bir yanlışın içine düşmüşlerdir ![]() ![]() ![]() Dikkati çeken diğer bir husus da, Zülkarneyn'in inşâ ettiği seddin hangi sed olduğu hususuna dair muhtelif rivayetlerin bulunmasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hülâsa olarak bu sed, çok eski bir tarihin karanlıkları arasına gömülmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hâdisede adı geçen Ye'cûc ve Me'cûc de, bütün tarihçilerin ittifakla bildirdiklerine göre Nuh aleyhisselâmın oğlu Yafes zürriyetinden iki kabiledir ![]() ![]() ![]() Bu iki fesadçı kavmin kimler olduğuna dair rivayet ve görüşler de değişiktir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (Kehf ve Enbiyâ Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHAZRETİ ŞUAYB VE MEDYENLİLER Şuayb aleyhisselâm da Medyen kavmine peygamber olar-ak gönderilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medyen ehli puta tapıyordu, ölçüleriyle, tartılariyle ve silik, kesik, vezni bozuk paralariyle halkı aldatıyorlardı ![]() ![]() «Medyen halkına da onların kardeşi olan Şuayb'i Peygamber olarak gönderdik ![]() — Ey kavmim, Allah'a kulluk ediniz! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medyenliler kendisiyle alay ederek: — Ey Şuayb! Atalarımızın taptıkları şeyleri bırakmamızı, yahut mallarımızda dilediğimiz gibi tasarruf etmeyeceğimizi sana namazın mı emrediyor? Şüphesiz ki sen çok çok uslu ve akıllısın! dediler, Şuayb aleyhisselâm: — Ey kavmim! Bana söyler misiniz? Eğer ben Rabbim tarafından verilen bir delil üzerine gönderilmiş bulunuyorsam ve Rabbim kendisinden bana güzel bir rızk ihsan ettiyse, bu temiz nimeti haram ile kirletmem yakışır mı? Ben size yasak ettiğim kötü kazançları size muhalefet ederek kendim kazanmak istemiyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medyenliler ise: — Ey Şuayb, biz senin söylediğin sözlerden çoğunu iyi anlamıyoruz! Ve seni içimizde zayıf görüyoruz ![]() ![]() ![]() Hazreti Şuayb : ![]() — Ey kavmim! Nazarınızda benim kabilemin ferdleri Allahü Teâlâ'-dan daha azîz midir de Allah'a hiç iltifat etmiyorsunuz? Muhakkak ki Rabbim sizin bu hareketlerinizi tamamiyle bilir ![]() ![]() ![]() Vaktâ ki Allahü Teâlâ'nın emrinin tecellî etme zamanı geldi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şuayb aleyhisselâmın irşad ettiği bir de Eyke ahalisi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Şuayb aleyhisselâm Eyke ahalisinden değildir, ancak onlara da hakkı tebliğ ile memur olmuştur ![]() Eyke'liler de Medyen'liler gibi, kendilerine gönderilen Allah'ın Resulu Şuayb aleyhisselâmı yalanladılar ve âsî oldular ![]() — Siz Allah'dan korkmaz mısınız? iyi biliniz ki, ben size gönderilen emîn bir peygamberim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eyke ahâlisi ise : — Ey Şuayb! Muhakkak sen sihirlenmişlerdensin ![]() ![]() ![]() ![]() Şuayb aleyhisselâm : — Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir, dedi Hülâsa olarak Eyke eshâbı Allah'ın elçisi Hazreti Şuayb'ı yalanladılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (A'râf, Hûd, Ankebût ve Şuarâ Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarFAZİLET ÖRNEĞİ ASİYE Hazreti Âsiye, Musa Aleyhisselâm'ın hayatının sebebidir ![]() ![]() ![]() — Bu yavrucak bana ve sana bir göz aydını olur, bunun hayâtına kıymayınız! Belki bize bir faydası dokunur, yahut evlâd ediniriz, demişti de Firavun ve etbâı bu yavrucuğun ileride fazilet nâmına kendileriyle karşılaşacağını ve nasıl kahramanlıklar göstereceğini idrâk edemiyorlardı ![]() Bu şekilde Hazreti Musa'nın hayatını kurtaran Âsiye, ileride Musa aleyhisselâma iman ve mucizelerini tasdik etmiş olmakla Hazreti Musa gibi o da Firavun ile karşılaşmış ve bu suretle Hazreti Musa'nın hayatı ve dini uğrunda kendi hayatını feda etmiştir ![]() ![]() — Ey Rabbim! Cennetinde, civarında bana ev yap da beni Firavun'dan ve onun kötülüklerinden kurtar! ![]() ![]() Bu şekilde Âsiye, kadınlık âleminde en yüksek fazilet doruklarına erişen iki kadından birisi oluyor ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ bu iki numune hâtûnu yüce kitabında şöyle anlatmaktadır: «Allah, kâfirlerle yakınlığı olan mü'minler için de Firavun'un karısı ve Müzahim'in kızı Âsiye'yi mesel, fazilet örneği kılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz aleyhisselâm da bir Hadîs-i Şeriflerinde şöyle buyurur: «Erkeklerden çoğu fazilette kemâle erdi ![]() ![]() ![]() ![]() (Tahrim, Meryem, Kasas, Tâhâ ve Enbiyâ Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'an'dan Kıssalar |
![]() |
![]() |
#15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'an'dan KıssalarHAZRETİ MUSA VE ASASI Hazreti Yakub'un nesli olan îsrail Oğulları Yusuf aleyhisselâm Mısır'da vezir olduktan sonra buraya gelmişler ve onun yanında toplanmışlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Firavun bu tedbirlerle uğraşırken kâhinlerden biri, kendisine şöyle bir haber verdi: — İsrail Oğullarından bir çocuk dünyaya gelecek ve senin saltanatın ve devletin onun eliyle son bulacak! Bunun üzerine Firavun, İsrail Oğullarından doğacak her erkek çocuğun öldürülmesine dair emir verdi ve bu iş için hususî vazifeliler tâyin etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — Kardeşinin izini takip et, ne olduğundan bir haber getir! Hazreti Musa'nın kız kardeşi de onu, Nil'in sularında uzaktan takip etti ve sandığı nehir kenarında bulunan Firavun'un sarayından aldıklarını gördü ![]() ![]() Fakat Hazreti Musa'nın annesi, kızı gelip kendisine durumu haber verinceye kadar ne olup bittiğinden hiç haber alamayarak hayretten ve dehşetten gönlüne hiç bir şey girmiyor, aklı sıfıra inmiş bir halde bekliyordu da, az daha bu telâş ile haber alacağım diye yaptığını sezdirecek, Hazreti Musa'nın durumunu ifşa ediverecekti ![]() Allah (C ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() — Sen zaten orada çalışıyorsun ![]() ![]() Sarayda sandık açılmış ve içerisinde nur topu gibi bir erkek çocuk olduğu ortaya çıkmıştı ![]() — Bu yavrucak bana ve sana bir göz aydını olur, bunun hayatına kıymayınız ![]() Zira kendilerinin de bir çocukları yoktu ![]() ![]() ![]() Hazreti Âsiye çocuğa süt verecek bir anne bulunmasını istedi ![]() ![]() ![]() — Size onu emzirecek bir kadın bulayım mı? ![]() — Acele o kadına söyle, diye emir verdiler ![]() Kız koşup annesini saraya alıp getirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ hikmeti icabı Firavun'un en büyük düşmanını ona kendi kucağında büyüttürdü ve Hazreti Musa olgunluk çağına erişti ![]() ![]() ![]() Hazreti Musa bir gün Saraydan çıkarak şehre indi ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine kavminden olan kimse, düşmanından olan kimseye karşı Hazreti Musa'dan yardım talebinde bulundu ![]() ![]() O anda Hazreti Musa bu yaptığından dolayı nedamet duydu ve Allah'a sığınarak: — Bu olan Şeytanın işîndendir, O cidden şaşırtıcı ve açık bir düşmandır ![]() ![]() ![]() Allahü Teâlâ da kendisini mağfiret buyurdu ![]() ![]() Hazreti Musa da: — Ey Rabbim! Bana olan bu nimetlerin hakkı için artık mücrimlere, suçlulara asla yardımcı olmam, dedi ![]() Fakat bu yaptığının bilinmesi endişesinden Saraya dönmedi ve korku içinde şehirde sabahladı ![]() ![]() Hazreti Musa o kimseye: — Sen besbelli bir yaramazsın, dedi ve yine kendisine hakim olamayarak, o hasmı yakalayıvermek isteyince, adam: — Ey Musa, dün bir adamı öldürdüğün gibi beni de öldürmek mi istiyorsun, ara düzelticilerden olmak istemeyip de yer yüzünde zorba mı olmak istiyorsun? dedi ![]() Bunun üzerine Hazreti Musa suçunun başkaları tarafından da duyulduğunu anlayarak daha fazla endişe etmeye başladığı sırada, şehrin öte başından bir adam koşarak geldi Ve: — Ey Musa! Haberin olsun heyet, seni işlediğin suçtan dolayı öldürmek için hakkındaki emri müzakere ediyorlar, hemen çık! Ben cidden senin hakkında hayırla düşünenlerdenim, dedi ![]() Hazreti Musa derhal oradan korku ile gözeterek ayrıldı ve: — Ey Rabbim, kurtar beni bu zalim kavimden! diye dua etti ![]() — Ola ki, Rabbim beni düz yola çıkarır, diye temenni etti ![]() Bu halde bir memleketten diğer bir memlekete intikal ederken Medyen beldesine vardı ![]() Yolculuk esnasında hayli bitkin düşmüştü ![]() ![]() ![]() Bu insanlardan sakınan genç kızlara: — Derdiniz nedir? Niçin siz de koyunlarınızı sulamıyorsunuz? diye sordu ![]() Onlar: — Biz iki genç kızız, erkeklerin yanına yaklaşamıyoruz ![]() ![]() Hazreti Musa ise: — Peki, iki genç kızsınız da neden koyun otlatmakla meşgulsünüz? diye sordu ![]() — Bizim babamız ihtiyar bir kimsedir ![]() ![]() Bunun üzerine Hazreti Musa kalkıp onların koyunlarını suladı ![]() ![]() ![]() Hazreti Musa gölgeye çekildi ve: — Ey Rabbim, ben cidden bana indirdiğin hayırdan dolayı bir fakirim, diye dua etti ![]() Derken biraz sonra iki kız kardeşten biri edep ve haya içerisinde yürüyerek Musa aleyhisselâma geldi ve: — Babam seni davet ediyor, bize su çekiverdiğin, koyunlarımızı suladığından dolayı size karşılığını ödemek için sizi istiyor, dedi ![]() ![]() Kızın babası, Hazreti Musa'ya kim olduğunu, ne sebeple Medyen'e kadar geldiğini sordu, o da başından geçen hadiseleri anlatınca: — Korkma! Kurtuldun o kavimden, o zalimlerden, dedi ![]() Bu zât Allah'ın Peygamberi Şuayb aleyhisselâm'dan başkası değildi ![]() Kızlardan birisi babasına: — Babacığım, onu ücretle tut! Çünkü o, tuttuğun ecirlerin en hayırlısı, kuvvetli ve güvenilir bir kimsedir, dedi ![]() — Haberin olsun, ben şu iki kızımın birini sana nikahlamak istiyorum ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Musa da: — Benimle senin aramızda, iki müddetin her hangisini ödersem, demek benim aleyhime husûmet etmek yok ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Musa, Şuayb aleyhisselamın yanında anlaşmadaki süreden daha fazla olarak kaldıktan sonra, ailesiyle birlikte Medyen'den ayrılıp Mısır'a doğru yola çıktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O vakit ailesine: — Durun, benim gözüme bir ateş ilişti ![]() ![]() Ateş gördüğü yere vardığı zaman ise Hazreti Musa'nın kendine nazaran, vadinin sağ kıyısındaki arzda ağaçtan şöyle nida olundu: — Ey Musa, haberin olsun benim, ben Rabbin, âlemlerin Rabbi Allah ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Musa bu nidayı işitince vücudu sarsıldı, kalbi yerinden oynadı, sessiz ve hareketsiz bir vaziyette olduğu yerde kalakaldı ![]() — O sağ elindeki de ne ey Musa? diye sordu ![]() — O, asam; üzerine dayanırım ve onunla davarlarıma yaprak çırparım ![]() ![]() Allahü Teâlâ: — Bırak onu ey Musa! buyurdu ![]() ![]() — Tut onu, korkma! Biz onu önceki suretine iade edeceğiz ![]() ![]() ![]() ![]() Musa aleyhisselâm: — Ey Rabbim, benim göğsüme genişlik ver, bana işimi kolaylaştır, dilimden düğümü çöz ki, sözümü iyi anlasınlar ![]() ![]() ![]() ![]() — Haydi, erdirildin dileğine ey Musa! Şânım hakkı için biz lütfetmiştik sana diğer bir defa daha ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Musa: — Ey Rabbimiz, korkarız ki, Firavun bize şiddetle saldırır, yahut azgınlığını artırır, dedi ![]() — Korkmayın! Çünkü ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm ![]() ![]() İlâhî hitab sona erince Hazreti Musa heyecanla geldi, gördüklerini ve işittiklerini zevcesine anlattı ve kardeşi Harun aleyhisselâm ile beraber bu vazifeyi yerine getirmek için Firavun'a gideceklerini bildirdi ![]() Hazreti Musa kardeşi Harun aleyhisselâma vardı ve Tur dağında kendilerine tevdî edilen ilâhî emri tebliğ ettikten sonra beraber Firavun'un yanına gittiler ![]() Hazreti Musa ile Hazreti Harun Firavun'un yanına girince, Musa aleyhisselâm açık ve düzgün bir dil ile tebliğe başladı: — Biz âlemlerin Rabbi ve senin de Rabbin olan Allahü Teâlâ'nın peygamberleriyiz, İsrail Oğullarına eziyet etmekten vaz geç ve onları bizimle beraber serbest bırak! Allahü Teâlâ bizi sana bu emrini tebliğ için gönderdi ![]() ![]() Bunun üzerine Firavun, Hazreti Musa'ya: — Seni çocukken biz büyütmedik mi? Hem bizde ömründen senelerce kaldın ![]() ![]() ![]() Musa aleyhisselâm: — — Evet, o adamı öldürdüğüm zaman şaşkınlardandım ![]() ![]() ![]() ![]() Firavun: — Âlemlerin Rabbi de nedir? diye sordu ![]() — Göklerin ve Yerin ve bütün aralarında bulunanların Rabbidir ![]() ![]() — Dinlemez misiniz? Sizin inandığınız Rabbinizin ve evvelki atalarınızın Rabbi, diye söyledi! Her halde size gönderilmiş olan peygamberiniz mutlak mecnûn, dedi ![]() ![]() Bunun üzerine Hazreti Musa: — O, Maşrik ve Mağribin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir, eğer siz akıl sahibi iseniz, diye cevap verdi ![]() — Yemin ederim ki, eğer benden başka bir ilâh kabul edersen seni mutlak ve muhakkak o zindandakilerden ederim, dedi ![]() Hazreti Musa: — Yâ! Sana apaçık isbat edecek bir şey getirdi isem de mi? Firavun: — Haydi, getir onu bakayım eğer doğru söyleyicilerden isen? dedi ![]() Bunun üzerine Hazreti Musa asasını yere bırakıverdi ve o apaçık bir ejderha kesiliverdi ![]() ![]() Firavun etrafında bulunan devlet adamları cemaatına: — Bu, her halde çok usta bir sihirbazdır ![]() ![]() ![]() Onlar da: — Bunu ve kardeşini alıkoy, şehirlere de derleyici kimseler yolla ki, bütün bilgiç ve sihirbazları getirsinler ![]() ![]() Nihayet varılan karar üzerine toplanan sihirbazlar Firavun'a geldiler ve hep beraber devlet adamları ve halkın gözü önünde Hazreti Musa ve Hazreti Harun ile üstünlüklerini isbat için hazır oldular ![]() — Siz de hazır mısınız, sanırız biz sihirbazlara tabî olacağız ![]() ![]() — Bizler galib gelirsek bize büyük mükâfaat var mı? diye sordular ![]() Firavun da: — Elbet vereceğim, hem o zaman siz muhakkak benim yanımda makam ve mevkilere de kavuşacaksınız, dedi ![]() — Biz mi başlayalım, yoksa sen mi önce başlarsın? dediler ![]() — Siz atın ortaya, ne atacaksanız, diye cevap verdi ![]() Bumm üzerine sihirbazlar hemen iplerini ve sopalarını attılar ve: — Firavun'un izzeti hakkı için biz galib geleceğiz elbette! dediler ![]() Sihirbazlar ortaya attıkları bu sopalar ve iplerle aslı olmadık hayaller gösterdiler ve gözlerini boyayarak halka son derece dehşet ve korku verdiler, öyle olmuştu ki, iri iri halatları, uzun uzun sırıkları ve sopaları ortaya atıp bütün vadiyi sanki biribirine binmiş, sarmaş dolaş olmuş hareketli yılanlarla dolmuş gibi müthiş bir manzara içerisinde gösterdiler ![]() ![]() Bu manzara karşısında Musa aleyhisselâm da bir an korkuya kapılmış ve sihirbazlara mağlûb olacağını zannetmişti ![]() — Elindeki asanı yere koyuver! buyurdu ![]() Bunun üzerine Hazreti Musa asasını yere koyuverince bir de ne görsünler, Musa'nın asası onların bütün küçüklü büyüklü uydurma yılanlarını yutan ve toplayan bir ejderha oluvermiş ki hepsini silip süpürüyor ![]() ![]() ![]() — Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un davet ettiği Rabbe iman ettik! dediler ![]() Sihirbazların bu hareketiyle İsrail Oğullarından bir çokları da îman edince, bu durum karşısında Firavun iyice küplere bindi ve: — Ben size izin vermeden evvel ona îman ettiniz öyle mi? Anlaşıldı ki, o size sihri öğreten büyüğünüzmüş ![]() ![]() Firavun Hazreti Musa'nın mucizesi hakkında uydurduğu sihir şüphesi üzerine yapılan tecrübe ve imtihan neticesinde hakkın açığa çıkması üzerine kendisinin mağlûb olup küçük düştüğünü ve davet ettiği sihirbazların da hakka teslim olarak îman ediverdiklerini görünce derhal bunun bir hile olduğunu ortaya attı ve şu tehdidi ilâve etti: Şimdi yakında anlayacaksınız; bu hilenize karşı size neler yapacağım ![]() Bu tehditler îman kalblerine yerleşmiş bulunan sihirbazlar üzerinde hiç bir korku tesiri uyandırmadı ve Firavun'a şöyle cevap verdiler: — Biz şüphe yok ki, nihayet Rabbimize döneceğiz, senin tehdidinle hak olan ölümden korkacak değiliz, bunu biz Rabbimize dönmek için bir minnet sayarız ![]() ![]() ![]() ![]() Firavun'a karşı metanetle böyle cevap verdikten sonra Allahü Teâlâ'ya iltica edip: — Ey Rabbimiz, bize su gibi her tarafımızı kaplayacak, şirk ve küfür, hile ve isyan nankörlüklerinden yıkayacak, temiz tutacak büyük ve feyizli bir sabır ver ![]() ![]() Firavun'un maiyetindeki devlet adamları ise, kendisine: — Sihirbazları asıp kesip de Musa'yı ve kavmi olan İsrail Oğullarını bırakacak mısın ki, arzda fesad çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler? diye Firavun'u körüklediler ![]() Firavun da cevaben: — Onların oğullarını yine fazlasıyla öldürür, kadınlarını da bırakırız ![]() ![]() ![]() Buna karşılık Musa aleyhisselâm kavmi, Firavun'un bu tekrar büyük katle girişeceği haberi üzerine telâşa kapılınca onlara şu iki emri ve müjdeyi vererek: — Allah'a sığının ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Firavun Hazreti Musa'ya îman edenlere karşı muhtelif zulümler plânlarken, Allahü Teâlâ da kendisine inanan bu kullarını o zalimden muhafaza etmek için çeşitli belâlara musallat kıldı ![]() ![]() Önce sekiz gün geceli gündüzlü şiddetli bir karanlık içerisinde hiç kesilmeksizin yağmur yağmış, kimse evinden dışarı çıkamamış, sel evlerine dolmuş, boğazlarına kadar su içinde kalmışlar, aralarında israil Oğullarının hanelerine ise bir şey olmamış, bu şekilde Mısır bir hafta müddetle deniz gibi olmuş, hiç bir şey yapamamışlardı ![]() — Rabbine dua et, bu belâyı başımızdan kaldır da sana îman edelim, demişler, Hazreti Musa da dua etmiş ve tehlike bertaraf olmuştu ![]() — Bizim korktuğumuz şey bir musibet değil, hakkımızda bir hayırmış, diyerek îman etmemişlerdi ![]() Bunun üzerine Allahü Teâlâ onlara çekirge sürüleri göndermiş, mahsullerini ve meyvelerini yiyerek, evlerine, tavanlarına, elbiselerine kadar sarmış, yine Musa aleyhisselâma gelip feryâd etmişler, aynı şeyleri söylemişlerdi ![]() ![]() — Eh, bu kalan bize kâfi gelir, diyerek yine îman etmekten kaçınmışlardı ![]() Bunun üzerine Allahü Teâlâ onlara bit ve haşeratı musallat kılmış, bunlar çekirgeden arta kalan şeyleri yemeye ve elbise ve bedenlerine kadar girerek derilerini emmeye başlamıştı ![]() Hazreti Musa'ya üçüncü defa müracaat ederek, bunların kaldırılmasını istemişler ve Allah'ın emriyle o da kalkmıştı ![]() — Artık senin bir sihirbaz olduğunda şüphemiz kalmadı, demişlerdi ![]() Bunun üzerine deniz tarafından gayet yoğun bir karaltı çıkmış ve neticesinde kurbağalar başlarına yağmaya başlamıştı ![]() ![]() ![]() Lâkin Firavun ve tabileri yine ahidlerini bozmuşlar, fesad ve küfürden ayrılmamışlardı ![]() ![]() ![]() Bu âfetlerin her biri ayrı ayrı birer açık mucize idi ![]() ![]() ![]() ![]() — Ey Musa, Rabbine sana verdiği ahd ve peygamberlik ile bizim için dua et, yemin olsun sana îman edeceğiz ve İsrail Oğullarını seninle beraber mutlak ve mutlak göndereceğiz, derlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Firavun ve kavminin Hazreti Musa ile onun kavmi olan israil Oğullarına karşı yaptıkları zulümlerden, Allahü Teâlâ kendilerini tamamen halâs etmeyi murad edince Musa aleyhisselâma: — Kullarımı gece Mısır'dan yürüt ![]() ![]() Bunun üzerine Hazreti Musa ve Harun aleyhisselâm, israil Oğullarına gizlice Mısır'dan çıkmak üzere hazırlanmalarını emrettiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Firavun'un askerlerini gören israil Oğulları hemen telâşa kapılarak: — Eyvah, yakalandık! dediler ve korkmaya başladılar ![]() Musa aleyhisselâm ise: — Hayır, asla, Rabbin muhakkak benimledir, bana kurtuluş yolunu gösterecektir, dedi, Bunun üzerine Allahü Teâlâ, Hazreti Musa'ya: — Asan ile vur denize! diye vahyetti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazreti Musa denizi geçtikten sonra Allahü Teâlâ tarafından vadolunan kitap için tayin edilen bir vakit olmak üzere Zilkâde'nin başından Zilhicce'nin onuna kadar gündüzüyle devam eden bir ay on günlük bir münacâata çıktı ki, bunu Tur dağında oruçlu olarak geçirmiş ve nihayet münacaat ile bazı ilâhî kelâmlara mazhar olup Tevrat'ın levhaları kendisine indirilmişti ![]() ![]() ![]() Bursa'lı İsmâil Hakkı Hazretleri der ki: — Tarikat ehli, kırk gün sülûkü bu hâdiseye delâlet eden âyetlerden almıştır ![]() Dilimizdeki «çile» tabirinin de aslı budur ![]() ![]() İşte Hazreti Musa İsrail Oğullarını denizden geçirdikten sonra Tur'da ilâhî emir ile çile çıkarırken arkasında israil Oğulları Samirî isimli birinin delaletiyle buzağıya tapmaya başlamışlardı ki, ne kadar haksız bir nankörlüktür ![]() ![]() İsrail Oğulları daha sonra da Allahü Teâlâ'nın bir çok nimetlerine kavuşmuşlar, ancak zaman zaman bunlara da nankörlükte bulunmuşlardır ![]() ![]() ![]() (Kasas, Enbiyâ, Sâffat, Şuarâ, Gafir, Ahzab ve Fürkan Sûreleri) * * * |
![]() |
![]() |
|