Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahmet, bencil, kaya, yazısı

Bencil Ahmet Kaya Yazısı

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bencil Ahmet Kaya Yazısı



Çocuk yaşta sayılırdım sesini ilk duyduğumda Öfkeli, isyancı ama hüzünlü ama acıtan sesini Boyumdan büyük acılara dayanmayı marifet sayarken onun dev gibi sesindeki gözyaşları düştü tam içime “Tedirgin” çocuk ruhuma yaşayacağı acıları haber veriyordu sanki O zaman değil, yıllar sonra anladım sesindeki gizemi Şarkı değildi söylediği, hayatın notalara dökülmüş haliydi




Bizi bize anlatıyordu Çocukluğumuzu,gençliğimizi,ihanetlerimizi, korkularımızı, yaşayamadıklarımızı, yenilgilerimizi ve öfkemizi haykırıyordu en maskesiz haliyle Kahramanları değil “sıradanları”, galipleri değil mağlupları yani bizim öykümüzü anlatıyordu; kendi öyküsünü anlatıyordu Bu yüzden politik duruşuna en uzak insanlar bile onu dinledi




Kocaman sesi, kocaman gövdesi kamuflaj olmuştu cam kırılganlığındaki ruhuna İnsana dair ne varsa sığmıştı yüreğine Bir bebek kadar ürkekti, bir çocuk kadar patavatsız ve bir savaşçı kadar yiğit Yaşamda karşılaştığımız her türlü duyguda kulağımıza mırıldanacak şarkısı vardı En coşkulusundan yada en arabeskinden



Çocuktum, “baba” kelimesine hiçbir zaman aşina olmamıştım Geceleri ağlardım, gündüz hep gülerdim, annem ağlardı, “aile” dediğimiz koynumuzdaki yılandı Umudum zırhım olmuştu Elbet büyüyecektim, boyum da uzayacaktı, o zaman herkes gününü görecekti




“Dönecekler bir gün

Alkırlara, bozkırlara güneşi sunacaklar

Yanacaklar, yanacaklar ama

Bir daha yalnız kalmayacaklar

İki gözüm kör olsun




Genç bir adam oluyordum artık Boyum uzamasına uzamıştı da hala bazı şeylere gücüm yetmiyor Evde olmayan adalet, dışarıda da yok İçim içime sığmıyor, çocukken taşıdığım umudun içine artık öfke karışmış Birşeyler değişecekse bu benim hayatım değil, dünya olmalı Ezen, sömüren, aldatan kim varsa hesap vermeli Yalnız önce bana taktıkları ismin anlamını öğrenmeliyim “Devrimci” ne demek?




“Kara perçemleri türkü türküdür

Hiç değilse onlar insan gülüdür

Dediler ki düşünmenin günüdür

Kimdi bunlar, kimdi bunlar, kimdi bunlar, kimdi?”




Devriminde devrimcinin de ne demek olduğunu artık biliyorum da, “mazlumlar” bunu niye bilmek istemiyor? Omuz verilen eylemler,yenilen atılan-dayaklar, yaşanan korkular, kaybolmalar , eve geç kalınca titremeye başlayan annenin korkuları kimin için peki? Niye bizi yuhalıyorlar? Biz onları canımızdan çok severken, onlar niye bizden nefret ediyorlar?




“Söyle söyle yar bize ne oldu

yine gönlüm derbeder oldu

İstedim gözünü öpeyim

Gözlerin düşmanım oldu”






Gün gelir anlarsın, dünyaya gücün yeter de en büyük “faşizm” ailen olur Kurtuluşun adı sürgün, tek çözüm gurbet Üniversite bahane, annemi alıp haritada yerini bile bilmediğim bir kente gidiyorum Valizimiz bomboş Birkaç parça eşya, birkaç kıyafet, iki kişilik kap-kacak ve annemin içine sızan kanser Sokakları buz tutmuş, iklimi kara, düşleri kabus bir kentteyiz artık Sürgün kentin sokağında elimde annemin kanser raporu yürüyorum Gökkubbe delinmiş gibi yağmur yağıyor, seviniyorum Ağladığımı yine kimseler anlamıyor




“Yılan bana çıyan bana

Hastir çeker yılan bana

Lan gardaş bu nasıl yara

Lan gardaş bu nasıl yara

Kanar her yerimden

Dövülmüşüm sövülmüşüm kovulmuşum ben

Hastir çekilmişim yani kendi öz yurdumdan

çeker giderim






Yıllar sürse bile, senden çok şey götürse bile iyi olan herşey gibi kötü günlerin de sonu var Annem kurtuluyor, artık güzel bir evde oturuyoruz Sürgün de artık bitmeli, geri dönme zamanı geldi Vazgeçmedim hiçbir düşümden, hazırlandım yeniden, sürdüm savaş boyalarımı, çıkardım baltamı gömdüğüm yerden Ben daha ölmedim




“Ağıtlar yakmayın adıma

Ben ölmedim ölmeyeceğim

Sıcak saklayın gecelerimi

Karlar altından çıkıp geleceğim

Düşlerinizin ateşinden


Ilık bir rüzgar gibi eseceğim”




Sürgün yılları artık geride kalmıştı ve artık daha kötü günler başlamıştı Kendi şehrimde sürgün olmak Hayallerin yorulmaya başladığı zamanlarda hayatta kalma çabası Yaşama sevincinin yerine inadına yaşamak derdi Aile kavramının kanalizasyona düştüğü, hayatın hala ıskalandığı yılların kuşatması Bedenim isyan ediyor artık, hastalıklar ard arda kapımı çalıyor Nihayet okulu bitiriyorum, işsizim, bitkinim, bacağıma “iyi huylu” bir tümör daha ekleniyor




“Geceler mi sen, ben mi yorgunum

Mermiler mi sen, ben mi yangınım

Düşlerim tutsak

Yüreğim sürgün

İçimde bir çocuk tedirgin”






Askere gidiyorum, bacaklarım çok kötü, artık zor yürüyorum, annem yalnız,kimsesiz Acemilik bitiyor, daha da uzağa gönderiliyorum Askerliğimin 55 günü elime bir çürük raporu tutuşturuyorlar Nizamiyenin kapısından çıkıyorum,evime, anneme dönüyorum O güzel kadın hayatında ilk defa sevincinden ağlıyor




“Geliyorum köpekler gibi acı çekerek

Geliyorum hasretinin gözlerinde öperek




Bu hayat hep böyle gidecek değil ya Belli ki kırıldı artık ateşten çember Ben hiç aşık olmamıştım ki daha önce Hem o dönemler karşıma çıksaydı onu farkedemezdim bile Demek her şey bunun içinmiş, her şey onun gelişinin bir bedeliymiş Aşk mektubu yazmamıştım daha önce, uykularım hep bozuktu da mutluluktan uyuyamamak nasıl güzel Yazının canı cehenneme Girerim bir emlakçıya, iyi para var O’nu arkasından iterim, o ikimiz içinde yazar nasıl olsa Övünmek gibi olmasın ama çok yetenekli




“Gece gündüz tek düşüncem

Kasıklarımdaki ince sızı

Artık kimseyle sevişemem

Anladım sevişmek kırmızı”






Yok olmaz Bu kez değil İhanete bulaştı, görüyorum Yok kuruntu değil göz göregöre yapıyor bunu bana Hissettiriyorum bildiğimi, vazgeçer belki Onurum ayaklar altında Her şeyimi kaybettiğim anlarda bile, bir tek onu ayakta tutabilmiştim oysa Umurunda değil, üstünde tepiniyor Nasıl olur, bu kadar yalan nereden bulunur, ne gerek var? Aşk buymuş demek Leş gibi, hastalıklı, kirleten, kusturan, kanatan




“Soytarılık etmeden güldürebilmek sen,i

ekmek çalmadan doyurabilmek

ve haksızlık etmeden doğan güneşe

bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi

mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun

Şimdi iyi niyetlerimi

bir bir yargılayıp asıyorum

Bu son olsun beBu son olsun!

Bu da benim sana

ayrılırken mazeretim olsun!




Sözüm ona O’nun öyküsünü yazacaktım Yazmadım mı? Bu anlatılanlar benim öyküm mü? Ey okuyucu senin de öykün değil mi bu? Ya da arkadaşının, annenin, babanın, sevgilinin, kızının oğlunun Ne farkı var söyle O kendi öyküsünü mü anlatıyordu şarkılarında? Mümkün mü tek bir hayata bu kadar hayatın sığması? Ne önemi var, söyledi işte Hayatın her duygusunu yaşamasa bile hissetmek/hissettirmek değil mi O’nu farklı kılan Tezgahtar bir kız olmak ya da gencecik yaşında idam sehpasına çıkmak, yalancı ayrılıklara meydan okuyup olmayan kadınları sevmek, annenin kollarına beni bul derken, sevgiliye beni vur diyebilmek veya ağlayamadan yüzü döküp gitmek




Sözüm ona O’nun öyküsünü yazacaktım Yazmadım mı? Ey okuyucu O’nun şarkılarında anlatılan bizim öykümüz değil mi?


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.