Bencil Ahmet Kaya Yazısı |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bencil Ahmet Kaya YazısıÇocuk yaşta sayılırdım sesini ilk duyduğumda Öfkeli, isyancı ama hüzünlü ama acıtan sesini Boyumdan büyük acılara dayanmayı marifet sayarken onun dev gibi sesindeki gözyaşları düştü tam içime “Tedirgin” çocuk ruhuma yaşayacağı acıları haber veriyordu sanki O zaman değil, yıllar sonra anladım sesindeki gizemi Şarkı değildi söylediği, hayatın notalara dökülmüş haliydi![]() Bizi bize anlatıyordu Çocukluğumuzu,gençliğimizi,ihanetlerimizi, korkularımızı, yaşayamadıklarımızı, yenilgilerimizi ve öfkemizi haykırıyordu en maskesiz haliyle Kahramanları değil “sıradanları”, galipleri değil mağlupları yani bizim öykümüzü anlatıyordu; kendi öyküsünü anlatıyordu Bu yüzden politik duruşuna en uzak insanlar bile onu dinledi Kocaman sesi, kocaman gövdesi kamuflaj olmuştu cam kırılganlığındaki ruhuna İnsana dair ne varsa sığmıştı yüreğine Bir bebek kadar ürkekti, bir çocuk kadar patavatsız ve bir savaşçı kadar yiğit Yaşamda karşılaştığımız her türlü duyguda kulağımıza mırıldanacak şarkısı vardı En coşkulusundan yada en arabeskinden Çocuktum, “baba” kelimesine hiçbir zaman aşina olmamıştım Geceleri ağlardım, gündüz hep gülerdim, annem ağlardı, “aile” dediğimiz koynumuzdaki yılandı Umudum zırhım olmuştu Elbet büyüyecektim, boyum da uzayacaktı, o zaman herkes gününü görecekti “Dönecekler bir gün Alkırlara, bozkırlara güneşi sunacaklar Yanacaklar, yanacaklar ama Bir daha yalnız kalmayacaklar İki gözüm kör olsun ”Genç bir adam oluyordum artık Boyum uzamasına uzamıştı da hala bazı şeylere gücüm yetmiyor Evde olmayan adalet, dışarıda da yok İçim içime sığmıyor, çocukken taşıdığım umudun içine artık öfke karışmış Birşeyler değişecekse bu benim hayatım değil, dünya olmalı Ezen, sömüren, aldatan kim varsa hesap vermeli Yalnız önce bana taktıkları ismin anlamını öğrenmeliyim “Devrimci” ne demek?“Kara perçemleri türkü türküdür Hiç değilse onlar insan gülüdür Dediler ki düşünmenin günüdür Kimdi bunlar, kimdi bunlar, kimdi bunlar, kimdi?” Devriminde devrimcinin de ne demek olduğunu artık biliyorum da, “mazlumlar” bunu niye bilmek istemiyor? Omuz verilen eylemler,yenilen atılan-dayaklar, yaşanan korkular, kaybolmalar , eve geç kalınca titremeye başlayan annenin korkuları kimin için peki? Niye bizi yuhalıyorlar? Biz onları canımızdan çok severken, onlar niye bizden nefret ediyorlar? “Söyle söyle yar bize ne oldu yine gönlüm derbeder oldu İstedim gözünü öpeyim Gözlerin düşmanım oldu” Gün gelir anlarsın, dünyaya gücün yeter de en büyük “faşizm” ailen olur Kurtuluşun adı sürgün, tek çözüm gurbet Üniversite bahane, annemi alıp haritada yerini bile bilmediğim bir kente gidiyorum Valizimiz bomboş Birkaç parça eşya, birkaç kıyafet, iki kişilik kap-kacak ve annemin içine sızan kanser Sokakları buz tutmuş, iklimi kara, düşleri kabus bir kentteyiz artık Sürgün kentin sokağında elimde annemin kanser raporu yürüyorum Gökkubbe delinmiş gibi yağmur yağıyor, seviniyorum Ağladığımı yine kimseler anlamıyor “Yılan bana çıyan bana Hastir çeker yılan bana Lan gardaş bu nasıl yara Lan gardaş bu nasıl yara Kanar her yerimden Dövülmüşüm sövülmüşüm kovulmuşum ben Hastir çekilmişim yani kendi öz yurdumdan çeker giderim ”Yıllar sürse bile, senden çok şey götürse bile iyi olan herşey gibi kötü günlerin de sonu var Annem kurtuluyor, artık güzel bir evde oturuyoruz Sürgün de artık bitmeli, geri dönme zamanı geldi Vazgeçmedim hiçbir düşümden, hazırlandım yeniden, sürdüm savaş boyalarımı, çıkardım baltamı gömdüğüm yerden Ben daha ölmedim “Ağıtlar yakmayın adıma Ben ölmedim ölmeyeceğim Sıcak saklayın gecelerimi Karlar altından çıkıp geleceğim Düşlerinizin ateşinden Ilık bir rüzgar gibi eseceğim” Sürgün yılları artık geride kalmıştı ve artık daha kötü günler başlamıştı Kendi şehrimde sürgün olmak Hayallerin yorulmaya başladığı zamanlarda hayatta kalma çabası Yaşama sevincinin yerine inadına yaşamak derdi Aile kavramının kanalizasyona düştüğü, hayatın hala ıskalandığı yılların kuşatması Bedenim isyan ediyor artık, hastalıklar ard arda kapımı çalıyor Nihayet okulu bitiriyorum, işsizim, bitkinim, bacağıma “iyi huylu” bir tümör daha ekleniyor “Geceler mi sen, ben mi yorgunum Mermiler mi sen, ben mi yangınım Düşlerim tutsak Yüreğim sürgün İçimde bir çocuk tedirgin” Askere gidiyorum, bacaklarım çok kötü, artık zor yürüyorum, annem yalnız,kimsesiz Acemilik bitiyor, daha da uzağa gönderiliyorum Askerliğimin 55 günü elime bir çürük raporu tutuşturuyorlar Nizamiyenin kapısından çıkıyorum,evime, anneme dönüyorum O güzel kadın hayatında ilk defa sevincinden ağlıyor “Geliyorum köpekler gibi acı çekerek Geliyorum hasretinin gözlerinde öperek ![]() ”![]() Bu hayat hep böyle gidecek değil ya Belli ki kırıldı artık ateşten çember Ben hiç aşık olmamıştım ki daha önce Hem o dönemler karşıma çıksaydı onu farkedemezdim bile Demek her şey bunun içinmiş, her şey onun gelişinin bir bedeliymiş Aşk mektubu yazmamıştım daha önce, uykularım hep bozuktu da mutluluktan uyuyamamak nasıl güzel Yazının canı cehenneme Girerim bir emlakçıya, iyi para var O’nu arkasından iterim, o ikimiz içinde yazar nasıl olsa Övünmek gibi olmasın ama çok yetenekli![]() “Gece gündüz tek düşüncem Kasıklarımdaki ince sızı Artık kimseyle sevişemem Anladım sevişmek kırmızı” Yok olmaz Bu kez değil İhanete bulaştı, görüyorum Yok kuruntu değil göz göregöre yapıyor bunu bana Hissettiriyorum bildiğimi, vazgeçer belki Onurum ayaklar altında Her şeyimi kaybettiğim anlarda bile, bir tek onu ayakta tutabilmiştim oysa Umurunda değil, üstünde tepiniyor Nasıl olur, bu kadar yalan nereden bulunur, ne gerek var? Aşk buymuş demek Leş gibi, hastalıklı, kirleten, kusturan, kanatan “Soytarılık etmeden güldürebilmek sen,i ekmek çalmadan doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun ![]() Şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum Bu son olsun be ![]() Bu son olsun! Bu da benim sana ayrılırken mazeretim olsun! Sözüm ona O’nun öyküsünü yazacaktım Yazmadım mı? Bu anlatılanlar benim öyküm mü? Ey okuyucu senin de öykün değil mi bu? Ya da arkadaşının, annenin, babanın, sevgilinin, kızının oğlunun![]() ![]() Ne farkı var söyle O kendi öyküsünü mü anlatıyordu şarkılarında? Mümkün mü tek bir hayata bu kadar hayatın sığması? Ne önemi var, söyledi işte Hayatın her duygusunu yaşamasa bile hissetmek/hissettirmek değil mi O’nu farklı kılan Tezgahtar bir kız olmak ya da gencecik yaşında idam sehpasına çıkmak, yalancı ayrılıklara meydan okuyup olmayan kadınları sevmek, annenin kollarına beni bul derken, sevgiliye beni vur diyebilmek veya ağlayamadan yüzü döküp gitmek Sözüm ona O’nun öyküsünü yazacaktım Yazmadım mı? Ey okuyucu O’nun şarkılarında anlatılan bizim öykümüz değil mi? |
|
|
|