Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çiçeği, portakal

Portakal Çiçeği

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Portakal Çiçeği



Portakal Çiçeği - Gürhan Gürses

Kara bulutlar yağmurlarını getirmişti Kara bulutlar gözyaşlarını yüklenmişti insanların Karakoçan derin bir uykudaydı Binbir gece masallarından pasajları dinliyorlardı belki de rüyalarında Şehrazat’ın ağzından Ya da sonelerini Sheakespeare’in Ya da Hayyam’ın rubailerini Ya da Hasan Sabah’ın fedailerinin yalancı cennetler uğruna işledikleri cinayetleri fısıldıyorlardı bitimsiz karanlıklarda

“Bir gün seni kaybedersem; ne hale geleceğimi, ne halde olacağımı, ne hallere düşeceğimi öğrenmen için bunu yazdım Bu yazılanlar sadece ve sadece hayal Çünkü seni kaybetmem imkânsız”diye başlıyordu hikâyemiz Karakoçan’ın yalnız ve de karanlık tarafında

Sana Portakal Çiçeği diyorum! Tamam mı? Yazgıyı değiştirememenin çaresizliği üzerine


“Karagüller sarmış etrafını

Karagüller

Bulutlar sarmış etrafını,

Kara bulutlar

Bir çıkış yok bu mahpustan

Bir ışık yok dört duvardan

Karagüller bitmiş mezarının başında,

Karagüller bitmiş ak teninde


Masal havası katalım sözün başlangıcına Bir varmış bir yokmuş Evvel zaman içinde bir Portakal Çiçeği varmış Adı Portakal Çiçeği imiş ama bütün bahar çiçeklerinin rengi ve kokusu onda toplanmış

Güldükçe bütün ülkelerdeki savaşlar biter barış ilan olunurmuş Amerika’ya duyurulur bilhassa Aşkın ve güzelliğin kudreti sadece kâğıtta kalmasın Ağladıkça gökyüzünden yeryüzüne pırlantalar düşermiş sağanak sağanak Tek taşlı hem de Gelinlik kızlara ilanen duyurulur Kızdıkça öfkelendikçe yer yerinden oynarmış Fay hatları harekete geçermiş Barışçı tüm uluslar yeniden savaşırlarmış barış için


Portakal Çiçeği’nin güzelliği kâğıda kaleme gelmezmiş Şiirlere, türkülere, şarkılara, çizgilere, gölgelere sığmazmış gözlerinin rengi Saçları her mevsim taze lale kokarmış Endamı diğer bütün çiçekleri, fideleri kızdıracak denli ince imiş Gül bahçesine çıktığı vakit bütün güller onun güzelliği karşısında mahcup bir şekilde kıpkırmızı olurlarmış Meğer bülbülün kanı değilmiş güle rengini veren Portakal Çiçeği’nin gülzârda dolaşmasının mahcubiyeti imiş bütün hikâye Çok güzel bir sandalı varmış Portakal Çiçeği’nin İnce mi ince, hafif mi hafif; her yanı elmaslarla, yakutlarla işlenmiş sandalın Her sabah gün doğmadan sandalına biner gök mavisi, süt köpüğü denizlerde dolaşırmış Sandalın kürekleri yokmuş ama kanatlarına kurdeleler bağlanmış kuğular çekermiş sandalı


O hangi denizin üstünde geçerse denizin dibinde bayram yaparmış balıklar Akdeniz ondan dolayı Akdeniz olmuştur Karadeniz Portakal Çiçeği uğramadığından Karadeniz olmuştur Kızıldeniz kıskandığı için, sinirden kızıl olmuştur


Bir kristal gibi gün ışığı vurdu mu Portakal Çiçeği’ne ondan yansıyan ışıklar deniz altı ülkesindeki onca canlıya renk olurmuş Kırmızılar, sarılar, maviler, turuncular, eflatunlar, yeşiller, lilalar ilk defa Portakal Çiçeği’nden yansımış buralara Her şey rengini ondan almış, güzellik adına İnciler onun güzelliğinden korkup kaçmışlar istiridyelerine içine Mercanlar tek başlarına kaldıramamışlar bu güzelliği, yan yana gelip mercan adaları oluşturmuşlar Ahtapotlar o benimdir diye kollarını çoğaltmış ki kimse kendisinden alamasın diye Balinalar onu kaptırmamak için büyümüş de büyümüş Deniz tanrısı Poseidon bile o benimdir diye, onun yoluna çıkan her şeyi batırmış Ama nafile tüm bunlar Portakal Çiçeği yüreğinin sesini arıyormuş Ruh ikizini ya da güncel bir ifade ile

Çok erken saatlerde denizin içi pırıl pırılmış Portakal Çiçeği altın çerçeveli sırlı camlara küsmüş Denizin kendisin gösteren berraklığında taramaya başlamış ipek saçlarını Saçlarından denizin derinliklerine sarkan teller aradığı prensin bileklerine takılmış İnci avcısı prens yakışıklı mı yakışıklı imiş Sanırsınız ki onu gören herkes Züleyha kesilir, Züleyha gibi bileklerini keser şaşkınlığından Sürüklenivermiş sandalın peşinden prens Kader ağlarını örmüş bir kere Portakal Çiçeği ayaklarına kadar gelen kaderi fark ettiğinde ellerini uzatmış ak köpüklü sulara Su birden bire gül kokmaya başlamış Dokunduğu her şey onu gibi oluyormuş masal bu ya Peşi sıra sürüklenen delikanlıyı sandalına almış Gözleri sevinçten deliye dönmüş prensi görünce Aradığını bulmuş neticede Yavrusunun üstüne kanat geren kuşlar gibi kalkan olmuş prense, onu tüm kötülüklerden korumuş, kem gözlerden ırak tutmuş yıllarca Susadıkça aşkın sütünü içirmiş masal ülkesinde prense, acıktıkça kalbini sunmuş dilim dilim gümüş tepside


Az gitmişler, uz gitmişler Dalga dalga, köpük köpük, sahil sahil düz gitmişler Kuğuların çektiği sandalın içinde tatmadık mutluluk bırakmamışlar Her güzel hikâyenin acı sonu vardır ey okuyucu Türk Filmi gibi

Bir gün acı bir rüzgâr esmiş uzak iklimlerden Portakal Çiçeği’nin sandalı devrilmiş Ak kuğular yitip gitmiş köpüklü dalgalar içinde Portakal Çiçeği hastalanmış yataklara düşmüş Sonra gözlerini kapatmış ve kaybolmuş ansızın

Denizin dibindeki balıklar, göğün üstündeki melekler ağlaşıvermiş İnsanlar sahil boyunca boşuna beklemişler Masalın en güzel yerinde yapayalnız kalmış prens Hem de Ümit Yaşar’ın Acılar Denizi şiiri gibi Gözyaşını içine akıtmış, gönül ağrısını defter sayfalarına Ağlamalarını kimseye duyuramamış ama çağlamalarını sayfa sayfa iletmiş sevda dolu yüreklere Rivayet olunur ki Deniz Tanrısı Poseidon kaçırıp götürmüş Portakal Çiçeği’ni Hem de karanlıklar ülkesine Yani okyanusların en dibine İnsan teknolojisinin bile ulaşamayacağı diyarlara Bir tek sevgi yolunda gidenlere yardımcı olmak üzere gün yüzüne çıkarmış Bir de geride bıraktığı prensi görmek için 14 Şubat’ta

Okyanusun kalbi o imiş Titanik falan hep hikâyeymiş Bütün insanların yüreğinin Titaniğiymiş artık


Şiir olmuş, hayal olmuş, rüya olmuş, hikâye olmuş Portakal Çiçeği

Portakal Çiçeği’nin okyanusun ta derinlerinden: “Prensim, prensim” diye bağırışları derinden derine gelen dalgaların arasında yitip gidermiş her seferinde

Prens ise bir sahil kasabasında her saat kulağı okyanusta kendini teselli etmekte imiş Midye kabuklarını kulağına götürür orada Portakal Çiçeği’nin sesini bulmaya çalışırmış Millet delirdiğini zannetmekte imiş

Oysa gelen her dalga prense; Portakal Çiçeği’nin sevgi dolu sözcüklerini fısıldıyormuş ”Seni seviyorum” diye”Gelip de Portakal Çiçeğim olmaya ne hakkın var” diye fon müziği çalınıyormuş arkadan

Şimdi soruyorum size:”Gerçekten ölen bu iki sevgiliden hangisi?”


Acaba hayatta kalan mı?

Ne dersiniz?



Gürhan Gürses

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.