Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hayat

Ey Hayat

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ey Hayat



Ne denli sürprizler ve ibretlerle dolusun


Bazen torbanın içinden birden öyle bir şey çıkarıveriyorsun ki mutluluktan uçuruyorsun Bazen de hiç beklenmeyen bir gerçekle çıkıyorsun önümüze, durduruyorsun bizi adeta Düşündürüyorsun…


Hiç beklenmeyen bir anda, hiç beklenmeyen birisiyle, belki de, belki de hiç beklenmeyen bir şekilde Aksi halde hiç düşünmezdik belki de…



“Seni düşünmemizi istiyorsun





Hayat!


Okşuyorsun…


Hem de şefkatle okşuyorsun


Bazen anne ve babalarımızın elleriyle okşuyorsun bazen de önümüze serdiğin nimetlerin çeşitleriyle ve güzellikleriyle Bizi hiç ihmal etmiyorsun Verdikçe cömertliğinle okşuyorsun, sevdikçe sevdirdiklerinle okşuyorsun


Her ihtiyaç duyduğumuz anda, her sıkıştığımız yerde, her çaresizliğimizi ve zayıflığımızı anladığımızda


Şımarıklık ve avarelik yerine sevgi ve vefa istiyorsun


“Seni hissetmemizi istiyorsun”




Hayat!


Öğretiyorsun…


Sadece kimlik bilgilerinden ibaret olmadığımızı, sadece nefes almak, yemek, içmek, uyumak ve eğlenmekten ibaret bir varlık olmadığımızı öğretiyorsun


Hayatta olmakla mekanik olmanın, hayatta olmakla paralı olmanın, hayatta olmakla sahip olmanın, hayatta olmakla şöhret olmanın, hayatta olmakla yapmacık ve sahte olmanın çok farklı şeyler olduğunu öğretiyorsun


Ama sadece öğrenmek isteyene, samimi olana, yüreğini açana, seni bir mektep, bir ders, bir imtihan gibi görebilene öğretiyorsun


Nefsimizde, görüp yaşadıklarımızda, tadıp dokunduklarımızda, her bir şeyde, her bir hadisede:


“Seni okumamızı istiyorsun”



Hayat!


Pişiriyorsun…


Verilenleri yavaş yavaş aldığında, bitmeyecek zannedilenleri bitirdiğinde, hastalık, bela ve musibetlerle karşılaştırdığında, “bizim” diye kavga edip canımızı verdiklerimizin, “her şey olmadığını” çok derinden hissettiriyorsun Çok güçlüyken, gençken, sağlıklıyken, sevdiklerimizle beraberken, varlıklıyken anlayamadıklarımızı; zayıflatarak, bir mikroba, bir kansere mağlup ederek, belki de yeri gelince bir parça kuru ekmeğe muhtaç ederek, iftiraya uğratarak, korkutarak, düşmanlarımızı çoğaltarak, ihtiyarlatarak, sevdiklerimizi bizden alarak anlatıyorsun Anlamakta güçlük çektiğimiz veya anlamak istemediklerimizi öyle güzel anlatıyorsun ki çirkin gibi görünenler bile güzelleşiyor dolayısıyla


Evet yanmadan pişmek mümkün olmuyor


Öylesine hamız ki şu fani dünyada…


Her yanlışımızda, her aldanışımızda, her düştüğümüzde, her kaybettiğimizde pişiriyorsun


“Bizim pişmemizi istiyorsun”



Hayat!


Rengarenksin


Her güzel rengin ve her güzel ismin tonlarını ve manasını gönlünde taşıyorsun


Bazen yağmur gibi ıslatıyorsun…


Bazen güneş gibi aydınlatıyor, bazen yıldızlar gibi haşmetle parlıyorsun


Bazen gece kadar haşyetle bazen de bir gül goncası letafeti ve muhabbetiyle sarıyorsun ruhumuzu Bazen fırtınalı bir denizin Celalli dalgaları gibi gönüllerimizin sahillerine çarparken bazen de bir kelebeğin nazlı ve niyazlı uçuşu gibi bir uğur böceğinin, şefkatini haber veren salınışı gibi duygularımızı teskin ediyorsun


Bir çekirgenin ruha sükun veren tarifsiz lezzeti gibi benliğimizde seni zikretmemizi istiyorsun


Maviden yeşile, beyazdan eflatuna, her isminle ve her tonunla güzelsin


Acıdan tatlıya, hüzünden huzura, sevinçten sabra her şeyinle hoşsun, her şeyinle muhteşemsin


Böylece bizi renkten renge boyuyor halden hale sokuyorsun


Her vurduğun renkte, her boyadığın tonda ve her halükarda;


“Seni tanımamızı istiyorsun”




Hayat!


Adaletlisin


Seni tanıyana da tanımayana da mühlet veriyorsun


Kim seni nasıl görürse öyle karşılık veriyorsun Kim ne istiyor ve arzuluyorsa onu veriyorsun Kim nasıl bakarsa öyle görünüyorsun Her arayana aradığının karşılığı oluyorsun Fırsatlar veriyor, çağrılar yapıyorsun Kim hangi dilden anlıyorsa onun diliyle cevap veriyorsun


Öyle tatlısın ki seni tanıyan da seviyor tanımayan da…



Öyle gerçeksin ki seni ellerinde tuttuklarını sananlar da hissedebiliyor, senin şefkatli ellerine tutunanlar da…



Velhasıl; muamelen, kim, sana nasıl yaklaşıyorsa, aynen öyle



İyiye iyi, kötüye kötü


Şefkatle muamele ettiğine inanana şefkatle, acımasızca muameleye maruz kaldığına inanana acımasızca Dedik ya kim nasıl bakarsa öyle görünüyorsun Dolayısıyla problem sende değil sana bakanların bakışlarında, nasıl baktıklarında…


Yani her musibetin arkasında, her zulmün altında, her haksızlığın karşısında, her güzelliğin ve iyi şeyin, her şefkatli rahmetin içinde senin “adaletin” var


Bu yüzden her hükmümüzde, her hareketimizde, her işimizde;


“Adaletli olmamızı istiyorsun”


Ey atom altı parçacıklardan Alp dağlarına,


galaksilerden insan kalbinin derinliklerine varıncaya dek her şeyi kuşatan güzel!


Seni işitmemizi, anlamamızı istiyorsun


Seni bilmemizi, tanımamızı istiyorsun


Seni sevmemizi ve kendimizi sana sevdirmemizi istiyorsun


Seni iliklerimizde, seni zerrelerimizde hissedelim istiyorsun


Eşya ve mahluk, alem ve her şey “sana muhabbetle ve senin muhabbetinle” hayat bulmuş


Ey merhametlilerin en merhametlisi!


Adaletlilerin en adaletlisi!


Şüphesiz ki sen hayatsın



Hayat sensin



YSÖNMEZ


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.