07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Karanlık Denizde Çırpınan Yakamoz
Öyle yalnız, öyle kendimle doluydum ki !
Safra yeşili bir hüzünle, telaşla tüllenirdi semt pazarı Olgun sebzeler, meyveler çoktan satılmış olurdu Geriye ezikler, hafiften çürümeye yüz tutanlar kalırdı tezgahlarda
Annemin elinde hasır pazar çantası, bende file Hep küfecilere takılırdı gözüm Satıcıların sesleri zayıf ve çatlaktı artık Günün yorgunluğu, pası çökmüştü çoktan gözlerine Taze soğan demetleri, yeşil salata, ufak kırmızı turplar, gri, eflatun, mercan ışıltılı körfez balıkları
Annem pahalı bulurdu kerevizi Akşam iyice inmeden tezgahlardan bir şeyler alma telaşı herkesi sarmış olurdu
Evlerin camlarına, dar avlulara, bozuk parke taşlı yollara, ara sokaklara hep yağmur yağardı İnce, toz gibi bir yağmurdu bu Havada nedense ıslak çivit ve Akif Çamaşır Suyu kokusu…Pazarı boydan boya dolaşırdık önce Fiyatları sorardık gözümüze kestirdiğimiz olursa geri dönüp, almak için En iyisini, en ucuza satın almak…
Pazarcılarla bir aşinalık olurdu aramızda
“ Üç kilo patates alsam, şu kadara olur mu ?”
“ Dert etme abla yoksa, haftaya verirsin Yabancı değilsin ki ”
Parası olanlar küfeciyle gezerdi Hiç pazarlık yapmadan aldıkları sebze, meyveleri küfeye doldururlardı Tanıdıklarla karşılaşılırdı pazar yerinde
Civar köylerden bakır bakraçlarla yoğurt getirirdi kadınlar Bir parmak sapsarı kaymak olurdu yoğurdun üzerinde Sonraki hafta boş bakraç iade edilir, yenisi alınırdı
Kısa boylu, posbıyıklı satıcı, terli parmaklarıyla bir ucundan sıkı sıkıya kavradığı teraziyi ani bir el hareketiyle oynatır, bir kilo yerine yedi yüz elli gram tartıverirdi gizlice Küçük, olmazsa olmaz hilelerdi bunlar Söze dökülmeyen, yüze vurulmayan
Ateş yakardı çingeneler, tezgahın yanında Portakal sandıklarını yakarlardı Izgara hamsi yaparlardı Balık kokardı her yan Mangalda kömür alazları Hem ısınır, bir yandan da yemeklerini hazırlarlardı Gri mavi bir duman dolardı gözlerimize
File ve hasır çanta dolardı tıka basa Gelecek haftaya kadar idare edebilecek hemen her şey alınmış olurdu pazardan Uzakta ezan sesleri Az ötede tekerlekli el arabasından yükselen şarkılara karışırdı salkım saçak Kaset satılırdı o arabada Onlarca kaset
Annemle eve dönerdik Dimdik yokuş gözümüzde büyürdü Belli belirsiz bir kül tadı yerleşirdi genzimize Pencerelerde inceden bir buğu, su tanecikleri Her şey durup donuklaşırdı giderek Bir sızı gibi…
Kırmızı tablalarda pul pul, kırmızılı, grili, eflatunlu balıklar can çekişmekte
Cemal Türker
|
|
|