Busenin Göz Yaşları 25 |
07-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Busenin Göz Yaşları 25Busenin Göz Yaşları 25 Öyküsü - Derin Duygular - Ayhan Sarıkaya - Duygu Seli - Yaşam Hikayeleri - Öykü Akşam,güneş batmak üzereyken; ufuk çizgisinde oluşturduğu kızıllık,bulutların arasından etrafa yayılıyor insanın gözlerini kamaştırıyor ve bir günün daha geride kalacak olmasının habercisi olmasından dolayı da;insanın ruhunun derinliklerinde buruk bir duygu bırakıyorduBulutlar,bu burukluk karşısında kızıllıktan kurtulmak istercesine sağa sola kaçışıyorlar;meydanı,biraz sonra güneşin kaybolup gidişi sonucunda geride bırakacağı boşluğa terk ediyorlardıSanki birbiriyle yarış halindeydilerİvedi davranıyorlardı Karanlık,yavaş yavaş Işıklı köyünün üzerine kara bir bulut gibi çökmeye hazırlanıyorduKöyün köpekleri,kah havlıyorlar,kah da uzun uzun uluyorlardıSanki depremden önceki beklenen korkunç sessizliğin altında yatan, volkanın habercisini veriyorlar gibiydi Köylüler,tarlalarından dönmüşler,dönemeyenler de son hazırlıklarını yapmanın telaşı içerisindeydiler Ahmet efendi, hasat sonunda buğdaylarını silolarına doldurmuş,bir yıl sonraki tohumluklarını da ilaçlayıp,çuvallamıştıTedbirli davranmak zorunda olduğunu biliyorduBuğdayı,tüccara kaptırmanın bir anlamı yoktuKışın çıkarıp satmayı daha uygun buluyorduO zamanlar,buğdayın değeri biraz daha artmış oluyorduHatta, satmayı bırak,darda kalan köylülerin buğdayını da alıp silolara dolduruyor,köylüden aldığı buğdayı, kışın satmakla yarı yarıya kar edeceğinin ince hesaplarını yapmaktan geri kalmıyordu Ölen birinci karısından olan çocukları da dahil olmak üzere hep birlikte oturmuşlar,yer sofrasında akşam yemeklerini yiyorlardıAhmet efendinin büyük kızı,saygıda kusur etmiyor , yer sofrasının bütün servisini eksiksiz yapmaya çalışıyorduGözleri,sofranın etrafında oturanların üzerinde tetikte bekliyorduSuyu bitenin tasına ;hemen dolduruyor,ekmeği kalmayana; hemen takviye ediyordu Bu akşam yer sofrasında farklı olarak Selma da vardıBu zamana kadar genelde yalnız yemeği yeğlerdiHep "ben de kendi başıma ev reisiyim" diye düşünürdüBu akşamın ayrıcalığında ise dünkü damat olayı yatıyorduAğbeyisi Ahmet efendiye yaklaşıp şirin gözükmekle; "şu kız isteme olayında zorluk çıkarmaz da ben de hayırlısıyla gelin olur giderim" düşüncesi yatıyordu Buse'ye de olanları ağbeyisine söylemesi için: "-Buse yenge,şu benim hayırlı işimi ağbeyimin kulağına sana bir zahmet çıtlatıver de;beni istemeye geldiklerinde,karşı tarafa zorluk çıkartmasın ha" diye sıkı sıkı tembih etmişti "-Tamam,kendisini hemen söylerimMerak etme" Ahmet efendi ise bugünlerde hem sevinç içerisindeydi,hem de deli Osman'dan dolayı gizli bir ürkeklik vardı üzerindeHarmanı kaldırmış olması,bütün yorgunluğunu üzerinden alıyorduYalnız şu anız yakma olayından dolayı,silah zoruyla deli Osman'ı bağlayıp,jandarmaya teslim etmesi,korkusunun kaynağını teşkil ediyorduAdı üstünde deli Osman'dıKöyde ve yakın köylerde deliliğini bilmeyen yoktuHer şeyin zıddını yapmasını çok severdiCezasını çektikten sonra intikamını,yüzde yüz kendisinden alacağını biliyor ve buna inanıyordu " Bunu senin yanında bırakırsam,bana da deli Osman demesinler" diye jandarma başçavuşunun yanında korkmadan bağırdığına göre,işin tehlikeli boyutları anlaşılıyordu Ahmet efendi,deli Osman'ı akarte etmenin ince hesaplarını yapmıyor değildiHer türlü alternatifleri düşünüyorduDeli Osman,sinsi planlarını uygulamadan,kendisi erken davranmalıydı Ahmet efendi,tahta kaşığı ağzına her götürüşünde beynindeki düşünceler de dalga dalga yayılıyordu Selma'nın farklılığı yaratmasındaki göstermiş olduğu değişikliği çözecek ince ruha sahip değildiKızlarının bile neler yaptığını merak etmiyordu Bir ara ,Buse'ye gözleri kaymış olsa da;onun dünyasının gizemliliğindeki sırları bile kendisini ilgilendirmiyor ve umursamıyordu Varsa yoksa çiftçilik,tarlalardaki işlerdiBiri bitmeden diğeri başlıyor,arada bir deli Osman gibi sivri zekalılar da çıkıyordu,mide bulandırmak için Odalarına erkenden çekildilerAhmet efendinin kafası yorgun,vücudu bitkindiGözleri,karısı Buse'nin karnındaki şişkinliğe odaklanmıştıAkşama sabaha doğuracakmış gibi bir hali vardıBir ara " kız mı,erkek mi doğuracak acaba?" diye düşünmüş,sonra da, "aman canım,ne olursa olsunÖnemli değilYeteri kadar çocuk var birinci hatundan nasılsa Buse'den de bir o kadar doğutturursam yeter banaKız,oğlan şansa ne çıkarsa Buse,kocasının beyninden geçenleri,harfi harfine okumuşcasına: "sana ikinci çocuğu görmek nasip edersem,bana da Buse demesinlerHemşirelik okulunda boşuna mı okudumHele bir karnımdakini doğurayımBir daha çocuk doğurmamak için tedbirimi alacağım,senin de ruhun duymayacak,Ahmet efendi" Buse,kocasının yorgunluğunu üzerinden atması için çoraplarını çıkarmış,leğenin içerisinde ayaklarını yıkamış,hatta yatağın içerisinde omuzlarına masaj bile yapmıştı Ahmet efendi,bütün yorgunluğunu unutmuşçasına yattığı yerden ters dönüp Buse'yle yüz yüze geldi: "-Söyle bakalım hatun,konakta ne var ne yok?Ben konağın içerisiyle pek ilgilenemiyorum,biliyorsun kiKavga,gürültü yok değil mi?" Aslında bu sözleriyle;daha önceden kardeşi Selma ile Buse'nin yapmış olduğu kavgadan haberi olduğunu ima ediyorduBütün olup bitenleri,küçük kızı Gülpembe'den haber almış,başlangıçta tepkisiz kalmayı yeğlemiştiHatta Selma'nın talibi çıksa da kocaya verip kurtulsam diye de düşünmüştü "-Selma da bu gidişle evde kalacak diye korkuyorum haKısmeti çıkmadı gitti,kardeşimin" Bu konuşma,Buse'nin tam da beklediği fırsattıHemen taşı gediğine koymak istedi: "-Bak sana ne diyecemSelma'nın talibi çıktıKomşumuz Zehra'dan aldığımız habere göre,bu cumartesi günü senden istemeye gelecekler" "-Yapma yaHemen gelsinlerDamat,ne iş yapıyormuş" "-Emekli memurmuşHiç evlenmemişAnnesiyle birlikte yaşıyormuş" "-Tamam,gelsinler bakalımHemen düğününü yapalımGerekirse iki başın eksiğini de yaparımMemur adam da para ne gezerZavallı,parasızlıktan evlenememiştir bu zamana kadar" Ayhan Sarıkaya |
|