Prof. Dr. Sinsi
|
Şizofren Aşk
Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz Kör kütük başlanmışsınızdır aslında  En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur Göz yaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak  Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır Sinirsiz ve nihayetsiz; "ÖLMEK VAR, DÖNMEK YOK"tur Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını  Tutkulu sevdaların gizli hançerleri baslar parıldamaya  Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz: "Söyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa  "
Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yasıyor" demeye başlarsınız Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz "Eskiden böyle miydi ya  " diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından  Böyle süremeyeceğini bilirsiniz Değişsin istersiniz O, sevgisizliğinize yorar bunu  İhanete sayar Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür "YA SEV BÖYLE YA DA TERKET" diye gürler  
Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ısıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden  Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size  Hoyrattır, bakmaz yüzünüze  Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden  "İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için  " dersiniz, dinletemezsiniz Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz  
"Madem öyle  " nin çağı baslar ondan sonra  Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmiştir" Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz Aşkın göçmenlik çağı baslar böylece  Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre  Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni  Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kusa yem olmuştur Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini  Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye  Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla  "Bana ne  kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre  
Ama sonra  ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden  Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi  Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye  Dönüp "SENİ HALA SEVİYORUM" diye bağırmak geçer içinizden  Dönemezsiniz Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz  Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuskusu  Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz Sürünür gidersiniz  
|