Prof. Dr. Sinsi
|
Gözlerimden Çok Yarami Sevdim
Cezmi ERSOZ'den uzun ama güzel 
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri  Yeryüzüne gönül indiremez onlar  Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar  Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez  Gönüllü sürgündür onlar  Gizliden gizliye hissederler bunu  Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere  Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir  Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri  Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını 
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden  Yorulur kendisini anlatamamaktan  Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir  Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır  O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır  İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır  İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer  Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık  Kaybolmuşluğa çok yakındır  Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır  Daha az acı çekiyordur artık  Ama daha mutsuzdur eskisinden   Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden 
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü  Kaybolmuşluğa yakındım  İçimdeki acı hızla eksiliyordu  Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi  Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi  Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi  Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı 
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil   Gerçekten değil  Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor   Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor 
Konuşmaya susamıştık  Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye  Oysa böyle bir şey yoktu  Hep buradaydık  Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde  O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde  Hep o soluksuz kaldığımız yerde  Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde 
Belki aynı gece,belki yıllar boyunca konuştuğumuz yerden bana geldik  susuz ve yorgun  Yaşamaya köpekler gibi aç,ama ölüme dünden razı 
Bana geldik  Belki içimizdeki acıyı avutur,koptuğumuz ışığı ikna eder,biraz olsun hiç yaşamamış,hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapar,içimizden bir ömür çalar,yitirdiğimiz ve anlayamadığımız ne varsa uzakta bırakır,buradan,bu hayattan yolumuza devam ederiz,sanmaya geldik 
İçtik,şımardık,ağladık,hayatı özledik,çığlık attık;ardımızda bıraktığımız ve bir kez olsun sahiden dönüp bakmadığımız onca kırıl kalp,onca vazgeçiş,onca erteleyiş,onca unutuş bir gecede bağışlanır sandık 
Ama olmadı  Bunu ilk ve son kez sevişirken anladık  Birbirimizin çıplak bedenlerine dokunduğumuzda  Aynı anda,belki de peş peşe,derinden,çok derinden öksüz kalan bir çocuk gibi kesik kesik ağlamaya başladık  Engel olmaya çalışsak da,yine de kahredici bir hoşluğu vardı bu ağlayışın içimizde  Bu hayatta sevgili olarak birlikte gidecek bir yerimiz yoktu  Geçmişimiz bizi geri çağırıyordu  Gidecek bir yerimiz yoktu,ama kaybolmamıştık  Bu yüzden kahredici bir boşluğu vardı göz yaşlarımızın 
Sonra sabah oldu  Sonra acı ve özlemin yerini utangaç bir boşluk aldı  Bütün o eksik hazların yerini derin bir suçluluk duygusu aldı 
Sonra o gitti,yaramda hiç unutamayacağım bir ürperti bırakarak gitti  Yaram ki,kimse onun kadar beni anlayamaz,yaram ki onun kadar kimse beni sevemez  Gözlerimden çok içimdeki yaramı sevdim ben  Çünkü ondan başka kimse bana beni gösteremedi  Herkese,ama herkese yalan söyledim,ama bir tek o biliyordu hepsini  Bir tek o gördü beni kendimi aldatırken  Onu unutmaya çok çalıştım  Yok saymaya  Hayat diye içine girmediğim akvaryum kalmadı  Her mevsim mutluluk modaydı  O akvaryumların içinde mutluymuşum gibi yaptım  Yaramı unutup herkes ne yapıyorsa onu yapmaya çalıştım  Akvaryumun içinde,herkes gibi camların dışında bir yeri özledim  Bana ait olmayan bir hayatta,hiçbir ortak yanım olmayan insanlarla akvaryumun dışını özledim  Yaramı unutup,neyi özlediklerini bilmeyen insanların özleyişlerini sevdim  Bilmiyorum,belki bunu da kendi yaramı unutmak içim yaptım hep  Anladım ki,nereye gitsem sonunda yarama dönüyorum  Ne yapsam,ne etsem döndüğüm tek yer yine o eski kalbim  Bütün o oyunlardan bana kalan o eski yadigar  Ne kadar sevse de insan,tükenip,yorulduğu bir saat var  Herkesin bencil bir ömrü var  İşte en çok o zaman hatırlarım o eski kalbimi,onca insana kendimden öç alırcasına dağıttığım kalbimi,çok sevdiğim bir yabancı gibi hatırlarım  Mahcup bir özlemle çağırırım onu dağıttığım yerlerden;hayatlardan,yorgun ve bencil sevgilerden  Utanarak  Sanki kendi kalbimi geri çağırmak bir suçmuş gibi çağırırım  Güzellik ve soyluluk saklıdır o kalpte  Kalbimdeki kimsesiz kalmış güzelliğe ve soyluluğa vurgunumdur ben  Onu her arzulayışımda karşıma Tanrı çıkar  Beni böyle eksik,böyle yarım,böyle susuz,böyle bir başına O bırakmıştır  Tanrı vardır ve benim bu sonsuz susuzluğum ondandır 
Bu susuzluğu hissettiğim andan beridir hayattan korkmamayı öğrendim  Kime dokunsam Tanrı’ya sonsuz bir yakarış;kime dokunsam o büyük kopuşun sancısıydı;kime dokunsam kendimdeki ilk ağrıya dokunuş gibiydi  Kime dokunsam eksik,ve yanlış bir Tanrı’ya dokunmak gibiydi 
Tanrı’yı unutmak,içimdeki aşkı unutmak gibidir bazen  Böyle zamanlarda kalkıp giden her şeyin peşine takılırım  Bütün zamanların,bütün trenlerin,bütün vaatlerin ve hızların arkasından giderim  Farklı olmak adına,kendim olmak adına,herkes gibi olmak adına koşarım giden her şeyin ardından  İçimdeki Tanrı’yı,içimdeki aşkı soluksuz,kimsesiz bırakarak koşarak giderim her şeyin ardından  Kendimi hatırlamamak için her anımı,her dakikamı tıka basa bu hayatla doldururum  içimdeki aşkı,içimdeki susuzluğu unutabilmek için bir projeye,bir yaz boz tahtasına dönüştürürüm kendimi  Her yerde ve herkesle olmak için kendimi boşlukta bir yerde yeniden yaratmaya çalışırım  Herkesle ve her yerde olmak için,beni her yere bir an önce yetişmek için,kendime bana ait olmayan bir kalp,bir yüz alıp kimsenin bilmediği,uğramadığı bir boşluğa yerleşirim  Herkes ve her şey olmaz için,beni çağırdıkları her yerde olmak için bu boşlukta yaşadım kimsesiz,bu boşlukta yüzüme çarpan kapılar,bu boşlukta hızlandıkça geciktiğim,bu boşlukta çırpındıkça yitirdiğim her şey bana aşksız geçen yıllarımı hatırlatır  Bana Tanrı’sız ömrümü,yüzümden yoksun geçen anlarımı hatırlatır  Böyle zamanlarda defalarca çiğneyip geçerim kendimi  Verdiğim sözleri,ettiğim yeminleri  Atarım kendimi herkesin ortasına  Gizlerimi atarım hoyrat gözlerin önüne  Önce ben başlarım kendimi yağmalamaya  O güvenmediğim hayatı ve zamanı yanıma alarak gizlediğim ne varsa ortaya dökerek  Öç alırcasına kendimden  Dökerim her şeyi ortaya  Herkesin kendinden kurtulmak için kışkırttığı yurtsuz ve kimsesiz bir gece için 
Böylesi gecelerde herkes o eski yarasına haksızlık etmiştir;böylesi gecelerin sabahında herkes ezbere ve çabuk çabuk konuşur ve kimse kimsenin gözlerine korkusuzca bakmaz  Herkes bir an önce,eksik ve yanlış da olsa bir gece önceki ömrüne dönmek ister  Herkes susuz bıraktığı o eski kalbine dönmek ister 
Bunları bilince,bunları hissederek yaşayınca kimseye kızamıyor insan  Öfke dönüp dolaşıp geliyor yine içte patlıyor  İçimde patlıyor  Çünkü kime kızıp,kimi lanetlesem en sonunda onu içimde buluyorum  Suçladığım herkeste biraz ben varım  Kimi yargılasam elimde kanı var  Kime bağlansam onda haksızlık ettiğim ömrüm ,susuz bıraktığım Tanrı’m var  Kime koşup sarılsam onda kolları bağlı erdemim var  Başkalarını yargıladıkça kendini tutsak eden,başkalarını küçümsedikçe küçülen sevgim var  Oysa ne yapsam o yurtsuz gecem,susuz bıraktığım aşkım beni hiç unutmaz  Sorar hesabını  Defalarca gidip gelerek ömrümden,kimlerdi,diye sorar o kanayan yüz bana,kimdi bütün gece onda yargıladıkların  İtildiğim ve sığındığım yüzümden tek bir yanıt çıkar,tek bir ses  O ses der ki,bütün gece yargıladıkların aslında sensin  Bilirsin ki o ıssız gecede bunu sana söyleyen senin sesindir  Sahibini ancak bu ıssız gecede bulmuştur  İçinde soluksuz bıraktığın Tanrı’nın sesi,içinde öyle kimsesiz,öyle kanlar içinde bıraktığın sahipsiz yüzünün sesidir  Ne olur sus ve öfkelenme der bu ses bana  Boyun eğ bu sese  Kabullen onu  Bir kez olsun kendi sesinin önünde eğil der  Bir kez olsun kulak ver ona  Kulak ver ona,onun neleri yitirdiğini,neleri sonsuza dek kaybettiğini bir kez olsun anların ağzından duy  Yüzünden akan kanı bir kez olsun öp  Sadece gözyaşı değil onlar  Dokun onlara,dokun kendi kanına,yitirdiğin ve özlemini çektiğin her şeyi kendi kanında bulacaksın  Orada bütün yargıladıkların var  Orada reddettiğin bütün ömrün var  Bu hayattan tiksinip lanetlediğin ne varsa,hepsi kanında saklı  Seni terk edip ihmal edenler,seni bir türlü anlamak istemeyenler,seni yargılayıp dışarıda bırakanlar orada  Orada,seni deliler gibi sevenler ve senin içine bir türlü giremeyenler  Ne olur bir kes olsun onca insana dağıttığın kendini geriye çağır  Ne olur bir kez olsun anla,ömründen daha uzağa gidemezsin  Onca yıl susuz bıraktığın Tanrı’ndan daha uzağa gidemezsin  Ne olur anla,onca yıl kimsesiz bıraktığın yüzünden daha uzağa gidemezsin  Ne olur bir kez olsun anla,yarını yok sayarak hiçbir yere gidemezsin 
Yaşamak ne ki,hem kendini,hem sevdiklerini durmaksızın kimsesiz bırakmak değil? Yaşamak yüzünü onca yemine rağmen ortada bırakmak değil mi?Yaşamak her gittiğin yerde bıraktığın yüzleri kanayarak özlemek değil mi?
Yaşamak,içindeki o sonsuz ve tesellisiz acının tesellisini bu hayatta aramak değil mi?
Bu hayatın ne yengisi,ne yenilgisi teselli etti beni  Ne zaman kazandım,ne zaman,artık kurtuldum,desem,daha derin bir boşluk açıldı önüme  Bu hayatın kurallarıyla ne zaman çıksam yola,kazandıkça kaybettim,yükseldikçe alçaldım  Ne aklımdan kurtuldum,ne delirdim 
İçimdeki erdem öylesine soluksuz kalmıştı ki,ne zaman aşkın bir güzellik görsem ertelediğim hayatım gelirdi aklıma  İçimdeki erdemi suç ve günahla sınamaya geç başlamıştım çünkü 
Çünkü ne zaman yasadışı bir gece yaşasam anlamsızca ve kimsesiz bir ağlayış gelirdi içimden 
Ne zaman beni bana hissettiren birine sarılsam;çok uzaktan,çok eski bir duygu bana rağmen,bana inat yanımdan geçip giderdi  Kimi sevsem hiç olmadığı kadar yalnızlaşırdı  Kimi sevsem bütün o yanlış hayatım gizlendiği yerden çıkıp gelirdi  Kimi anlamaya çalışsam hayatımın boşluğu çarpardı yüzüme  Kime elimi uzatsam o unutulmuş ömrümle karşılaşırdım 
Kendimi daha fazla ne kadar tüketebilirdim  Kime sarılsam verip de tutamadığım sözler çıkardı karşıma 
İnsan her sabah doğan güneşten utanır  İnsan er ya da geç gelen mevsimlerden utanır 
İnsan onca yıl susuz bıraktığı Tanrı’sından utanır 
İnsan bunca işarete,bunca özleme rağmen bir türlü gidemediği yerden utanır 
İnsan yalan bir hayattan onca yıl bir kurtuluş beklediğine utanır 
|