![]() |
Felsefede Ahlak |
![]() |
![]() |
#1 |
dehşet
|
![]() Felsefede AhlakAHLAK (MORALITE, ETİK) Ahlak, bireyin hayatının gayesinin ne olması gerektiğini tayin eden, bu gayeye erişmek için nasıl bir seyir tutturması gerektiğini gösteren, faaliyetleri sırasında yapmak zorunda kalacağı tercihlerde kendisine rehberlik edecek değerler hiyerarşisini ve prensipleri nasıl elde edeceğini gösteren bir sistemdir ![]() Felsefenin bir dalı olan ahlak, aynı zamanda bir bilimdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir felsefe dalı olarak ahlak, aşağıdaki sorulara nasıl yaklaşılacağını belirler: a) İnsan hayatının amacı ne olmalıdır? b) Bu amaca erişmek için hangi araçları kullanmalı, hangi faaliyetlerde bulunmalıdır? c) Faaliyetleri sırasında yapmak zorunda kalacağı tercihlerde, kendisine rehberlik edecek değerler sistemi ne olmalıdır? Bir bilim olarak ahlak, bu değerler sistemini keşfetmek ve tanımlamak için çalışır ![]() Ahlak felsefelerinin temel sorusu; genellikle, "Hangi değerler sistemi?" olmuştur ![]() ![]() İnsan, neden bir değerler sistemine sahip olmalıdır? Bu temel soru, başka bazı soruları içerir: a) İnsanın ahlaka sahip olması, tercihe bağlı bir şey midir; yoksa, maddi realitenin zorunlu kıldığı objektif bir ihtiyaç mıdır? b) İyi veya kötü kavramları, realitedeki olgularla bağlantısız, onlardan türetilmemiş, onlarla desteklenmeyen keyfi icatlar mıdır; yoksa realitedeki bir olguya mı dayanırlar, insan tabiatının değişmez özelliklerince mi gerekli kılınmışlardır? c) Ahlak, kişisel arzuların, kaprislerin, sosyal kuralların, ilahi emirlerin dikteleri tarafından mı tanımlanmalıdır; yoksa aklın keşfettiği bir sistem mi olmalıdır? "İnsan, neden bir ahlak sistemine sahip olmalıdır?" sorusunu temel almayan, yani ahlakın maddi realitedeki temelini araştırmayan filozofların kurdukları ahlak sistemleri, -"realitedeki olgularla uyumsuz" anlamında-irrasyonel oldu; değerler dünyası ve maddi olgular dünyası diye iki ayrı dünya varsaydı ![]() ![]() ![]() İnsanın neden bir ahlaka, yani bir değerler sistemine sahip olmak zorunda olduğu sorusunu ortaya atıp cevapla***** bir ahlak felsefesi tanımlayan ilk filozof, Ayn Rand oldu ![]() ![]() ![]() 2 ![]() Doğru soruyla yola çıkılması ve bu sorunun cevaplandırılması sürecinde rasyonel bir ahlak doktrini tam olarak formüle edilebildi ![]() Yanlış soruyla yola çıkan irrasyonel ahlakçılar, "ahlakın otoritesi kim olsun?" konusunda, yani "değerleri kim veya ne belirlesin?" konusunda ayrılarak, şu üç irrasyonel ahlak doktrinini savunurlar: mistik ahlak, sosyal (toplumsal) ahlak ve sübjektivist ahlak ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
dehşet
|
![]() 1 ![]() Rasyonel ahlak doktrini; ahlakı gerekli kılan olgunun, insanın objektif tabiatı olduğunu; ahlakın nihai otoritesinin, hiçbir "tabiat-üstü" güç veya "toplumsal" bir otorite değil, realitedeki olgular olması gerektiğini kabul eder ![]() ![]() ![]() Ahlak üzerindeki en büyük tekel, geleneksel olarak mistik ahlak doktrinine ait oldu ![]() ![]() Ahlakın neden objektif bir ihtiyaç olduğunun araştırılmamış oluşu, ahlakın ne olması gerektiği konusunda, görünüşte mistisizme rakip, fakat esasta aynı irrasyonellikte ahlak doktrinleri doğurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geleneksel mistik, tartışılmaz "Tanrı Buyruğu"nu iyinin standardı ve ahlakın kaynağı olarak kabul etmişti ![]() ![]() a) "Toplum" herhangi bir ahlak prensibinin üstündedir, çünkü o ahlakın kaynağı ve standardıdır ![]() b) "İyi," "Toplum" ne isterse, neyi kendi refah ve zevkine uygun görürse odur ![]() Ahlakın kaynağını, "tabiat-üstü" bir otoriteden, aynı derecede mistik bir şekilde ele alınan başka bir otoriteye değiştirmek, mistik ahlak yüzünden yüzyıllardır acı çekmiş insanlığın kaderinde bir şey değiştirmedi ![]() ![]() Görüldüğü gibi, "Tanrı" yerine "toplum"un konmasında, rasyonel (akli) hiçbir şey yok ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
dehşet
|
![]() 1 ![]() Rasyonel bir ahlak içinde, değerlerin standardının ne olacağı konusunda, yani "iyi"nin nasıl tayin edileceği konusunda, rasyonel bir değer doktrini (objektivist değer doktrini) de formüle edilebildi ![]() Bu konuda yine ayrılan irrasyonel ahlakçılar, iki irrasyonel değer doktrinini savunurlar: Bizatihici değer doktrini ve Sübjektivist değer doktrini ![]() Bizatihici değer doktrinine göre; bir şeyin veya bir faaliyetin değer olarak kabul edilmesini belirleyen şey, iyilik, bazı şeylerin ve faaliyetlerin tabiatında bizatihi mevcuttur; iyilik, bağlam ve sonuçlardan bağımsız olarak, bu faaliyetleri yapan ve buna konu olanlara gelecek fayda ve zararlara bakmaksızın orada bulunur ![]() ![]() Bizatihici doktrin açısından; iyi, sanki insan bilinciyle muhasebe edilemeyecek bir realitede ikamet etmektedir ![]() Sübjektivist değer doktrinine göre; iyi ile realitedeki olgular arasında hiçbir ilişki yoktur; iyilik, insan bilincinin bir ürünüdür; duygular, arzular, içgüdüler veya kaprislerle yaratılmıştır; sadece "keyfi bir postülat"tır veya "duygusal bir taahhüt"tür ![]() Sübjektivist doktrin açısından, iyi, sanki realiteyle hiçbir bağlantısı olmadan, insan bilincinin içinde ikamet etmektedir ![]() Objektivist değer doktrinine göre; iyi, ne "bizatihi şeyler"e, ne de insanın duygusal hallerine ait bir sıfattır; iyi, realitedeki olguların, insan bilinciyle, rasyonel bir değer standardına göre muhasebe edilmesi yoluyla tayin edilir; iyi, realitenin insanla ilgili bir veçhesidir; yani, iyi, insanın icat edeceği değil, yerini keşfedeceği bir şeydir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
dehşet
|
![]() 1 ![]() Bizatihici veya sübjektivist doktrin (veya bunların karışımı) her diktatörlüğün, mutlak devletin felsefi temelini teşkil eder ![]() ![]() Bir insan, iyiliğin, bazı faaliyetlerin tabiatında mevcut olduğuna inanırsa, başka insanları bu faaliyetleri yapmaya zorlamakta tereddüt etmeyecektir ![]() ![]() ![]() Bir Robespierre'i, bir Hitler'i, bir Stalin'i üreten şey, bizatihici değer doktrinidir ![]() ![]() Bir Hitler ile bir Stalin'in eylemlerindeki benzerlik, asla bir tesadüf değildir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
dehşet
|
![]() 1 ![]() Yaklaşım yöntemleri değişik olan mistik ve sosyal ahlak doktrinleri aynı içerikten ibarettir: altrüizm (özvericilik) ![]() Altrüizme göre: a) "İnsanın kendi hatırına yaşama hakkı yoktur ![]() b) "Başkalarına hizmet varoluşunu haklı kılan tek sebeptir ![]() c) "Kendini, başkalarına feda etmek en büyük görev, erdem ve değerdir ![]() d) "Başkalarının çıkarına yapılan bir faaliyet iyidir; kendi çıkarına yapılan bir faaliyet kötüdür ![]() e) "Başkalarının çıkarı, her halü karda kendi çıkarın üzerine konmalıdır ![]() Altrüizmi, başkalarının haklarına saygı, diğergamlık, iyilikseverlik, cömertlik, insanperverlikle karıştırmamak gerekir ![]() ![]() Altrüist ahlak, kökeni kabile hayatında olan bir fenomendir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün düsturları ve tarihi performansı incelendiğinde görülecektir ki, altrüist ahlak doktrini, yüzeydeki iddialarının aksine, insana karşı, akla karşı, yeryüzünde elde edilebilecek insani mutluluk ve başarıların her şekline karşı, hayata karşı, derin bir nefretin ifadesidir ![]() Sübjektivist ahlak doktrinlerinin bir içeriğinin varlığından bahsetmek bile zordur; duygular, içgüdüler, sezgiler gibi, aklın dışındaki herhangi bir şey, sübjektivist ahlakın içeriğini belirler ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
dehşet
|
![]() 2 ![]() ![]() Bu üç irrasyonel ahlak doktrininin hayata düşman karakteri sadece içeriklerinde değil, yöntemlerinde de karşımıza çıkar ![]() Mistik ahlak doktrini, ahlakın değer standardının, mezardan ötesi için, "tabiat-üstü" başka bir boyutun kanun ve gereklerine göre tesbit edildiğini; insanın yeryüzünde günahsız kalmasının, yani ahlak sahibi olmasının imkansız olduğunu, üstelik durumun böyle olmasının suçunun ona ait olduğunu; bu suçun, yani yerine getirilemeyecek bir ahlakın kurallarını yerine getirmemiş oluşunun cezasını, burada ve "tabiat-üstü" boyutta çekeceği öncülü üzerine kurulmuştur ![]() Sosyal ahlak doktrini, "Tanrı" yerine "toplum"u ikame ederek temelde yeryüzündeki hayatla ilgili olduğunu iddia ederse de; bu hayat, insan hayatı değildir, bir bireyin hayatı değildir; bahsettiği hayat, kollektivite dediği vücutsuz bir bütünlüğün hayatıdır; kollektivite ise, her insan için kendisi dışındaki herkes demektir ![]() ![]() Sübjektivist ahlak doktrini ise, bir ahlak doktrini olmaktan ziyade, ahlakın gerekliliğinin inkarıdır ![]() ![]() ![]() İrrasyonel ahlak doktrinleri, öylesine imkansız bir ahlak tanımlar ki; hem ahlaki olmak ve hem de hayatta fonksiyon edebilmek imkansız zannedilir ![]() ![]() Uygulanamaz (irrasyonel) bir ahlakı benimsemek, insanı ahlaksız olmaya mahkum eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İrrasyonel ahlak doktrinlerinin en caniyane sonucu; gerçek ahlakı insan hayatından kovmak oldu ![]() ![]() ![]() ![]() Böyle bir ahlaksızlık cangılında, kimse ne tam kötü olabilir, ne de tam insan gibi yaşayabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
dehşet
|
![]() 2 ![]() Rasyonel bir ahlakı tanımlamak için atılacak ilk adım, insanın neden bir değerler sistemine sahip olmak zorunda olduğunu kanıtlamaktır ![]() "Değer," bir canlının elde etmek ve/veya muhafaza etmek için uğrunda davrandığı şeydir ![]() ![]() ![]() Evrendeki temel alternatif, varolmak veya yokolmak arasındadır; ve bu alternatif, sadece canlı organizmalar için söz konusudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir canlının hayatta kalması iki faktöre bağlıdır: birincisi, çevresinden elde ettiği maddeler; ikincisi, bu maddeleri uygun bir şekilde kullanmak üzere kendi bünyesinin ortaya koyduğu eylem ![]() ![]() Bir canlının bu konuda yapabileceği hiçbir seçim yoktur: hayatta kalması için neyin gerekli olduğunu, o canlının tabiatı, yani ne tür bir canlı olduğu gerçeği belirler ![]() ![]() ![]() Bütün değerler, nihai değere varmak için bir araçtır ![]() ![]() ![]() ![]() Nihai bir amaç olmaksızın hiç bir amaçtan bahsedilemez ![]() ![]() Bazı felsefelerde, nihai amaçlar ve değerler ile realitedeki olgular arasında hiç bir bağ tesis edilmez ![]() ![]() ![]() Değerleri, sadece realitedeki olguların gerekli kıldığı gerçeği, değer yargılarının sağlamasını yapabileceğimiz tek referans sistemini belirler: realitedeki olgular ![]() ![]() İnsan, "değer" kavramını ilk defa nasıl keşfeder? "İyi veya kötü" konusuyla en basit anlamında nasıl tanışır? İnsan, zevk veya acı olarak tesir bırakan ilk fiziki duyumlar sayesinde "değer" kavramıyla tanışır ![]() ![]() Zevk veya acı hissetme kapasitesi insanda doğuştan mevcuttur; insanın tabiatının bir parçasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanın ve bu kapasiteye sahip diğer canlıların vücudundaki acı-zevk mekanizması, organizmanın hayatını koruyan otomatik bir muhafız gibi çalışır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
dehşet
|
![]() 2 ![]() ![]() Bitkiler gibi basit organizmalar, otomatik fiziki fonksiyonları sayesinde hayatta kalabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bitkinin eylem biçimini seçmek gibi bir sorunu yoktur; yöneldiği amaçlar, otomatik ve fıtridir (doğuştandır), tabiatı tarafından belirlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
dehşet
|
![]() ![]() ![]() Daha yüksek seviyeli organizmalarda, hayatta kalmak için mevcut eylem alanı daha geniştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha yüksek seviyeli organizmalar ise çok daha güçlü bir bilinç biçimine sahiptir: duyumları muhafaza etme yeteneği, yani algılama yeteneği ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
dehşet
|
![]() ![]() ![]() İnsanın böyle bir otomatik hayatta kalma mekanizması yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nasıl ki, bir bitkinin gövdesindeki fonksiyonlardan doğan otomatik değerler, bitki için yeterlidir, ama hayvan için yetersizdir; aynı şekilde, bir hayvan bilincinin duyusal-algısal mekanizmalarının sağladığı otomatik değerler, bir hayvanı yöneltmeğe yeterlidir, ama insan için yetersizdir ![]() ![]() ![]() Kavramlar insan zihninde nasıl doğar? Bir çocuğun zihninde doğan ilk kavram nasıl oluşur? Çocuğun ilk kavramı, iki veya daha fazla somut şeyin, diğer şeylerden, spesifik karakteristik(ler)e sahip oluşlarıyla ayırd edilebilmesi sayesinde zihnen tecrit edilmesi ve spesifik bir tanım altında birleştirilmesi ile doğar ![]() ![]() ![]() Somut şeylere işaret eden kavramlardan kalkarak, benzer bir işlemle soyut kavramlar, soyut kavramlardan da, yine benzer bir işlemle daha soyut kavramlar teşkil edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kavram-teşkili, "masa," "sandalye," "sıcak," "soğuk" gibi basit soyutlamaları yapabilmek ve konuşmaktan ibaret değildir ![]() ![]() ![]() a) İzlenimleri, kavramsal terimlerde anlayıp teşhis edebilmek; b) Her olayı, her gözlemi, kavramsal bir bağlama yerleştirebilmek; c) Algısal materyaldeki ilişkileri, farklılıkları, benzerlikleri kavrayıp; onları, yeni kavramlar halinde soyutlayabilmek; d) Akıl yürütülebilmek; yeni sorular sorup, yeni cevaplar bularak, bilgiyi sürekli büyüyen bir şekilde tutabilmektir ![]() Bu sürecin adı düşünmektir; ve bu süreci yöneten ve kavramlar vasıtasıyla çalışan yeteneğin adı akıldır ![]() Akıl, duyu organlarının sağladığı materyali algılayan, teşhis eden, zihne bütünleştiren veya böyle bir süreçle zihinde üretilmiş kavramları bilincin kullanımına getiren yetenektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her insanın önünde iki tür hayat mevcuttur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zihnini odaklamayı seçmeyen bir insan, kelimenin insan-altı anlamında bilinçli sayılabilir; çünkü, -üst-seviyeli hayvanlar gibi o da- duyumlar ve algılar yapabilir ![]() ![]() "Düşünmek veya düşünmemek" arasındaki seçim, "odaklanmak veya odaklanmamak" arasındaki seçimdir ![]() ![]() ![]() Bilinçlilik, ona sahip olan canlıların temel hayatta kalma aracıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fakat, insan sorumluluğu buradan da öteye gider: bir düşünce süreci, otomatik, içgüdüsel, gayrı-iradi olmadığı gibi, yanılmaz da değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilinçli olma potansiyeli ve bu potansiyelin, üzerinde aktüelize olabileceği materyalden başka, insana doğuştan verilen hiçbir hayatta kalma mekanizması yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Otomatik bilgiye sahip olmayan bir varlık, kendisini yöneltmek için, otomatik bir davranış çizgisi ve otomatik bir değerler sistemine de sahip değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peki, insanın peşinde gitmesi gereken doğru amaçlar nelerdir? Hayatta kalabilmesi hangi değerleri gerekli kılar? Bu sorular, ahlak biliminin cevaplayacağı sorulardır ![]() ![]() Bu noktada, artık irrasyonel ahlak doktrinlerinin ne anlama geldiği anlaşılabilir ![]() a) "Ahlak, aklın alanı dışındadır ![]() b) "Akıl, insan hayatının nihai rehberi olamaz ![]() c) "İnsani amaç ve değerler, oyla veya kişisel kaprisle veya mistik dikte ile tesbit edilmelidir ![]() d) "Ahlakın, realiteyle, mevcudiyetle, pratik faaliyetlerle ve kişisel çıkarlarla ilgisi yoktur ![]() e) "Ahlaklı olmak, ancak öldükten sonra işe yarayan bir şeydir ![]() f) "Sadece 'tabiat-üstü' bir varlığa inananlar ahlaklı olabilir ![]() Ahlak, mistik bir fantezi değildir; sübjektif bir lüks gibi, herhangi bir olağanüstülükte değiştirilebilecek, bir kenara atılabilecek veya vazgeçilebilecek sosyal bir konvansiyon da değildir ![]() ![]() ![]() ![]() kusurdur ![]() Ahlakın değer standardının ne olduğu, yani neyin iyi neyin kötü olduğunu yargılamada kullanılacak kriter ortadadır: insan hayatı, yani insan olarak hayatta var kalabilmesinin gerekli kıldığı şeyler ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#11 |
dehşet
|
![]() ![]() Akıl, insanın, insan olarak hayatta kalmasının temel aracı olduğundan; rasyonel (akli) bir varlığın hayatına uygun olan şeyler iyidir; rasyonel bir hayatı inkar eden, ona karşı olan, onu tahrip eden şeyler kötüdür ![]() İnsana gerekli olan herşey, insan aklınca keşfedilmek ve insan gayretiyle üretilmek durumunda olduğundan, insanın iki temel işi: düşünmek ve üretmektir ![]() Bazı insanların düşünme işine girişmediği, fakat yine de hayatta kalabildiği bir gerçektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Düşünmek ve üretmek yoluyla hayatta kalma işine girişmeyen başka bir gurup insan, kaba kuvvet ve hile yoluyla veya üreten insanları yağmala*****, so*****, kandırarak, köleleştirerek, hayatta kalmaya çalışırlar; fakat, insanın hayatta kalma prensibi hala doğrudur: bu haydutların hayatta kalması, düşünmeyi ve üretmeyi seçmiş kurbanlarının başarısı sayesinde mümkün olmuştur ![]() ![]() Akıl yoluyla değil, şiddet yoluyla hayatta kalmayı deneyen insanlar, hayvanların hayatta kalma yöntemiyle yaşamayı deneyenlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Hayvanlardan farklı olarak insanlar, sadece o anın menzili içinde davranarak hayatta kalamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanın insan olarak hayatta kalmasının anlamı budur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan, ancak insan olarak hayatta kalabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#12 |
dehşet
|
![]() 4 TEMEL DEĞERLER VE ERDEMLER Görülüyor ki, ahlakın değer standardı, insana-özgü-hayattır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendi hayatı, bir insanın nihai değeridir ![]() ![]() Değer, elde etmek ve/veya muhafaza etmek için uğrunda davranılan şeydir; erdem, bir değeri elde etmekte kullanılan eylemdir ![]() ![]() Bu değerler, tek başına elde edilemez, birbirleriyle bağlantılıdır: İnsan hayatının merkezi amacı, bütün değerler hiyerarşisini belirleyen merkezi değer, üretken faaliyettir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#13 |
dehşet
|
![]() 2 ![]() ![]() Rasyonellik, insanın temel erdemidir; diğer bütün erdemlerinin kaynağıdır ![]() ![]() ![]() Rasyonellik erdemi: a) Bilgi edinmenin tek kaynağının, değerlerin tek yargıcının, insan faaliyetlerini yönlendirecek tek rehberin, akıl olduğunu bilmek ve kabul etmektir ![]() b) Mistisizmin her türünü reddetmektir; yani gayrı-duyusal, gayrı-akli, gayrı-kabili-tarif, "tabiat-üstü" bir kaynaktan herhangi bir bilgi alınabileceği inancını reddetmektir ![]() c) Bir insanın edindiği bütün bilgilerin bağlantılı totalini, her yeni rasyonel bilgiyle güncelleştirmek; fakat, o bilgi sistemiyle bağlantısız, onla çelişen, hiçbir bilgi kabul etmemek, hiçbir karar vermemek, hiçbir kanaate varmamak, hiçbir değer kabul etmemektir ![]() d) İlgilendiği her olgudaki sebep-sonuç ilişkisini bilmek; hiçbir zaman sebebi yaratmaksızın sonucu arzu etmemek; sonuçlarının hepsinin bütün sorumluluğunu üstüne almadan hiçbir şeye sebep olmamaktır ![]() e) Uyku hali dışındaki her an, her konuda, her seçenek karşısında; tam bir zihni odaklanmışlık ve uyanıklık içinde bulunmaya karar verip, bunu başarmaktır f) İnsan gücünün sınırları içinde, realiteyi bilinçli bir uyanıklıkla sürekli gözlemleyerek, onun hakkında tam ve doğru bilgi sahibi olmağa adanmışlıktır ![]() g) Bütün kanaatların, değerlerin, amaçların, arzuların ve faaliyetlerin; bir düşünce süreciyle seçilmesi, bir düşünce süreciyle sürdürülmesi, bir düşünce süreciyle doğrulanması gerektiğine; ve bu düşünce sürecinin, herkesin tam kapasitesinin izin verdiği ölçüde, en hassas ve en titiz bir biçimde, mantık kurallarının en katı bir tatbikatıyla gerçekleştirilmesi gerektiği prensibine adanmışlıktır ![]() h) İnsanın mevcudiyetinin realitesine, yani amaçlarının, değerlerinin, faaliyetlerinin realite içinde yer aldığına; dolayısiyle, algıladığı realitenin üzerinde hiçbir değer ve mülahazaya yer vermemesi gerektiği prensibine adanmışlıktır ![]() i) Bağımsızlık erdemine sahip olmaktır ![]() aa) Her insanın yargılarını kendisinin vermesi ve kendi aklından kaynaklanan işler sayesinde yaşaması sorumluluğunu kabul etmektir ![]() bb) kendini küçültmenin ve kendini tahrip etmenin en çirkin şeklinin: kendi zihnini, başka bir zihne tabi kılmak olduğunu; kendi beynin üzerinde bir başka beynin otoritesini kabul ederek, onun "böyle söylüyorum"unu olgu olarak kabul etmek, onun fermanlarını kendi bilincin ile realite arasında bir aracı olarak koymak olduğunu bilmektir ![]() cc) Bilginin miktarı ne kadar geniş veya mütevazı olursa olsun, onu elde edecek şeyin sadece kendi zihnin olduğunu; dünya ile etkileşiminde kullanabileceğin bilginin, sadece kendi bilgin olabileceğini bilmektir ![]() dd) Hakikatın tek yargıcının kendi zihnin olduğunu; başkaları bu yargıcın hükmünü temyiz ederse, gidilecek tek temyiz mahkemesinin, realite olduğunu bilmektir ![]() ee) Düşünme denen o kompleks, hassas ve hayati teşhis (kimlikleme, tanımlama) sürecini, sadece kendi aklının yönetebileceğini; aklının yönettiği bu sürecin sibernetik kontrolunu (doğru çalışır tutulmasını), sadece kendi yargınla yapabileceğini; kendi yargını ise, sadece kendi ahlaki bütünlüğün ile sağlam tutabileceğini bilmektir ![]() ff) Kendi kendine yaptığın bir yanlışın, "inanç"la edindiğin bir çok doğrudan daha emniyetli olduğunu görmektir; çünkü, birincisinde hatayı düzeltecek araçlar hala sendedir, ikincisinde ise doğruyu yanlıştan ayırt edecek kapasiten tahrip olmaktadır ![]() j) Dürüstlük erdemine sahip olmaktır ![]() aa) Realiteyi hiç bir surette inkar etmemek, onu kandıramayacağını bilerek davranmak ve bunu toplumsal bir görev veya başkalarına bir fedakarlık olarak değil, en derin bir rasyonel-egoizmin ifadesi olarak yapmaktır ![]() bb) Gerçek olmayanın gerçek olmadığını ve hiç bir değer ifade edemeyeceğini bilmektir ![]() cc) Hileyle elde edilmişse ne aşk, ne ün, ne de paranın bir değer olamayacağını; başkalarını aldatarak değer elde etmeğe çalışma işinin, başkalarını realiteden daha yüksek bir yere koymak olduğunu; kendini, onların irrasyonelliği ve körlüğü üzerinde beslenen bir parazit haline getirmek olduğunu; onların rasyonelliğini ve uyanıklığını kaçılacak bir düşman haline getirmek olduğunu; bilmektir ![]() dd) Kendi mevcudiyetinin gerçekliğini, başkalarının sulandırılmış bilinçlerine kurban etmemektir ![]() ee) Söylediğini kast ederek söylemek ve ne kastettiğini bilmektir ![]() k) Bütünlük erdemine sahip olmaktır ![]() aa) Realiteyi kandıramayacağını bildiğin gibi (dürüst olduğun gibi), kendi bilincini de kandıramayacağını bilmektir ![]() bb) İnsanın bölünmez bir bütünlük olduğunu, insan maddesinin ve bilincinin bütünleşik bir ünite olduğunu bilmek; beden ve zihin, eylem ve düşünce, yaşam tarzı ve fikirleri arasında hiçbir kopukluk olmasına izin vermemektir ![]() cc) Baskılara rağmen adaletli davranmayı elden bırakmayan bir yargıç gibi; kanaatlerini ve değerlerini; başkalarının arzularına, taleplerine, yalvarışlarına, tehditlerine boyun eğerek feda etmemektir ![]() dd) Cesaret ve kendine-güvenin, pratik ihtiyaçlar olduğunu; cesaretin; hakikat ve mevcudiyet karşısında doğruluk içinde olmanın pratik şekli olduğunu; kendine-güvenin ise; kendi bilincinin karşısında doğruluk içinde olmanın pratik şekli olduğunu bilmektir ![]() ee) Keyfince belirlenmiş sübjektif kaprislerine değil, rasyonel prensiplerine sadakattir ![]() l) Adalet erdemine sahip olmaktır ![]() aa) Bir insanın karakterini ve/veya eylemlerini, sadece elde mevcut olgusal veriler açısından değerlendirmek ve ona karşı, bu değerlendirmeyi objektif bir ahlaki kriterle mukayese ederek davranmaktır ![]() bb) Karşılaşılan yabancı bir insana, sahip olduğu insani potansiyel adına, aksi isbat edilene kadar iyi bir insanmış gibi davranmaktır ![]() cc) İnsan hayatına değer veren birisi, insan hayatını imha etmeğe yönelenlere değer veremeyeceğinden; temel kötülükler işleyen bir insana karşı, nefret ve takbih içinde olmaktır ![]() dd) Erdemli bir insana karşı, erdemleriyle orantılı bir takdir hissi içinde olmaktır ![]() ee) Kazanılmamış ve layık olunmamış, maddi yada manevi hiçbir şeyi, almamak ve vermemektir ![]() m) Kendi amaç ve motiflerini tam bilmeden, bir serseri mayın gibi davranmamaktır ![]() n) Akli (rasyonel) olmaya; ara-sıra, seçilmiş bazı konularda, olağanüstülüklerde değil, sürekli bir hayat tarzı olarak adanmış olmaktır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#14 |
dehşet
|
![]() 4 ![]() Üretkenlik erdemi: insan zihnince yönetilen ve amacı, insan hayatını sürdürmek olan sürecin, -insanı, hayvanlar gibi ortama uyma zorunluluğundan kurtaran sürecin- üretken çalışma olduğu gerçeğinin bilinmesi ve kabul edilmesi demektir ![]() ![]() "Üretken çalışma" bir işin rutin hareketlerini ezbere tekrarlamak demek değildir ![]() ![]() ![]() Üretkenlik erdemi; sıradan bir çalışan olmak yerine, bir kariyer-insanı olmayı gerektirir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#15 |
dehşet
|
![]() 4 ![]() İnsanın yaptığı değer-yargıları içinde en önemlisi, kendisiyle ilgili yaptığı değerlendirmedir ![]() ![]() ![]() ![]() Kendine-saygı-ve-güven erdemi; insanın, hayatını sürdürmek için fiziki değerler üretmek zorunda oluşu gibi, sürdürmeğe değer bir hayata sahip olmak için de karakter değerleri elde etmek zorunda olduğu gerçeğini bilmek ve kabul etmektir; başka bir deyişle, insanın, maddi edinimlerini kendi yaratan bir varlık oluşu gibi, ruhunu da kendi yaratan bir varlık olduğu gerçeğini tasdik etmektir ![]() Kendine-saygı-ve-güven erdemi, bir insanın düşünme gücüne duyduğu güvendir; aldatma gücüne sahip bir insanın sahte kendine-güveniyle karıştırılmamalıdır ![]() ![]() ![]() Kendine-saygı-ve-güven erdemi, "ahlaki hırslılık" olarak da isimlendirilebilir ![]() ![]() a) İcrası imkansız, irrasyonel bir erdemler sistemini asla kabul etmemek; rasyonel olduğunu bildiği erdemleri icra etmeği ise, hiçbir zaman ihmal etmemektir ![]() b) Hak etmediği bir suçluluk duygusunu asla kabul etmemek; suçluluk duygusunu hak edecek bir işi asla yapmamak; suçluluk duygusunu hak edecek bir iş yapmışsa, düzeltmek için elinden gelen herşeyi hemen yapmayı asla ihmal etmemektir ![]() c) Karakterindeki herhangi bir kusura karşı asla pasif kalmayıp, onu hemen düzeltmeğe girişmektir ![]() d) Hiçbir mülahazayı, arzuyu, korkuyu, ruh halini, kendine-saygı-ve-güven ihtiyacının üstüne bir an için dahi koymamaktır ![]() e) Her ne sebep için olursa olsun, kurbanlık hayvan rolünü reddetmek; münzeviliği, kendini horlamayı, kendini aşağılamayı, kendini küçültmeyi, kendini feda etmeyi, bir erdem veya görev olarak vazeden her doktrini reddetmek demektir ![]() |
![]() |
![]() |
|