Prof. Dr. Sinsi
|
Filistin'de Çocuk Olunmaz
Filistinde Çocuk Olunmaz
Sizin eviniz hiç yıkıldı mı?
Bizim evlerimiz her gün yıkılır Evsiz kalmak çok kötü bir şey, insanın içinden çok şeyi alıp götürür Havada yürüyormuş gibi bir boşluk hissi dolar içimize Ayakları dönüp dolaşıp habire evine taşır insanı Okul dönüşü kendimi kaç defa yıkılan evimizin önünde buldum
Evimiz şimdiye kadar defalarca yıkılmıştı Yenisini yapana kadar akrabalarda kalırdık
Gün doğmadan ter içinde kalktığım bir sabahtı yine Gözlerimin önünde o gece hep rüyalarımın içinde Evimizin son kez yıkıldığı gece  Unutmam mümkün değil Nasıl unutulur ki? Annem, başımı usulca göğsüne alıp, "Sen daha çocuksun, ileride unutursun, rüyalarına girmez Ama sakın ola ki yüreğin unutmasın, hep yansın öfkeyle " demişti Unutmak da çok uzak bize Unutmayı unuttuk biz Abim; "Yaşadıklarını unutan, insanlığını da yitirir İsrailliler'in yaptıklarını unutmayacağız " derdi biz küçükleri etrafına toplayıp
İsrailliler, tanklarıyla, helikopterleriyle gelmişti o gece Tüm gece bombaların, dozer gıcırtılarının sesine karışmış çığlıklar duymuştum
Çocuklara bir şey olmasın diye hepimizi en güvenli gördükleri odaya koyarlar her akşam Ninni gibi gelen silah sesleri arasında uykuya dalardık Patlamayla gözümü açtığımda kundakta yatan bebek ölmüştü Ölü yüzler, gözler görürdüm kafamı çevirdiğim her yerde Kimi çocuğun gözleri iki yaşında, kiminin beş yaşında donardı
Kanayan yaraları vardı hala Hepsi kapandı, biri kaldı; adı ölüm olan
Mezarlık hiç uzak olmadı bize Annem, "Yüreğimin yarısı değil, hepsi burada " derdi, abimin mezarını okşarken Ben hiç korkmuyordum bu mezarlıktan Burada şehit olan yakınlarım yatıyordu Şehitlikten korkulmaz 
Toprak hala uzaktı hepimize Çünkü yaşıyor ve savaşıyorduk Annemin gözyaşları daha kurumamıştı
Dualar okunduktan sonra bir süre konuştum abimle En büyük emelimin şehit olup yanına gelmek olduğunu söyledim
Abim şehit olalı fazla olmadı O benim hem abim, hem öğretmenimdi Çok güzel, tartılı sapanlar yapardı bize Ancak kendisi sapan kullanmazdı Çünkü silahı vardı Sapan kullanmayı, askerlerin neresinden vurup, kendimizi nasıl koruyacağımızı anlatırdı Aslında en güzel sapan, zeytin ağacından olurmuş Ağaçlarımız azaldı  Biz zaten çatalsız sapanları kullanıyoruz
Taze mezarların olduğu yerde hep onurlu insanlar olur derler Ölülerimizi gömmemize bile izin vermezler çoğu zaman Hatta mezar yaptırmamıza bile Hele de kahramanca ve düşmana çok kayıp verdirerek şehitlik mertebesine erişmiş olanlara 
Abime de böyle yaptılar O da bir feda eylemcisiydi Aylarca tünel kazmışlar duvarın altından Tünelden geçip feda eylemi yaptı Kaç tane asker öldüğünü hiç söylemediler Abimin cenazesini çok zor verdiler Bugün annemin, üzerindeki çiçekleri gözyaşlarıyla suladığı mezarı bile çok görüyorlar bize Mezarı olmasa ne olacak ki? Artık abimin yerine ben büyüyorum Bana da hep "Sen de abin gibi yüreklisin " diyor büyüklerim
Canım o gün hiç okula gitmek istemiyordu Üstelik okul, duvarın diğer tarafında İsrailli askerlerin bize kurşun sıkan kanlı ellerinin bedenime değmesi ürpertiyordu beni Onlara olan nefretimi anlatmaya kelimeler yetmiyor 
Ancak gitmem de gerekiyor okula Onlar zaten okumamızı istemiyorlar Babam o nedenle her zaman söyler: "Okuyun, öğrenin, bilin ki ülkemizi kuralım, topraklarımızı alalım Bu kamplarda yaşamaktan kurtulalım Bizim de bir devletimiz olsun ki mazlumluktan kurtulalım"
Kontrol noktasına doğru bakarken Hamsı gördüm Sırtında çantasıyla okula gidiyordu İsrailli subayın bağırmasıyla korkup kaçmaya başladı Benden bir yaş büyüktü Hams On üç yaşındaydı Hayatı, İsrailli subayın namlusunun ucundaydı Kaçıyordu  Hams, daha hızlı, daha hızlı  Hadi koş kurtulman gerek  Silahlarını her zaman doğrulturlar biz çocuklara Sonra gözlerimize bakarlar Ellerinde uzun namlulu silahlar, her tarafları zırhla kaplı askerler gözlerimizde korku ararlar Bilmezler ki göbeğimiz süngüyle kesilip gözyaşlarıyla yıkanmışız Pis pis gülerler sonra yere tükürüp Gülmemize ise hiç dayanamazlar Hele de yüzlerine bakıp gülmemize
İsrailli subay bağırdığında gülüyordu Hams Gamzeleri öyle güzel çıkmıştı ki tombul yanaklarının ortasında 
Bir el silah sesiyle irkildim Bir an ne yapacağımı şaşırdım Kanlar içinde yere yığılmıştı Sırtını sıcaklık kaplamıştır şimdi Ilık ılık akan kan bedenine yayılıyordu Acısı yüzüne vuruyor, bağıramıyordu Çektiği ızdırap gözlerinden okunuyordu Yüzükoyun uzanmıştı yere Gözleriyle etrafındakilerden yardım bekliyordu Bildiği tek şey hareket etmemesi gerektiğiydi
Subay, silahını tekrar ona çevirdi Bense bir duvarın arkasından olanları izliyordum Bulduğum taşları elime aldım Bir anda gidip yardım çağırmayı düşündüysem de, çaresizce ortada vurulmuş yatan kız çocuğuna bakıp kaldım Öyle canı acıyordu
Subay, Hamsın bedenine arka arkaya sıktı kurşunları Ölü bedeni her kurşun yiyişte kan gölünün üstünde sarsılıyordu
Bir şarjörü boşalttığında durabildi subay Çevrede toplananların yüzünden okunan nefret ifadesine şaşırmış gibi baktı burnundan soluyarak Dağılmalarını söyledi bağırarak
Koşarak uzaklaştım oradan Bu nasıl bir öfke ki, on üç yaşındaki Hamsın bedenine bir şarjörü boşaltıp vücudunu lime lime etmişti?
Koşuyordum  Sokakları hızlı hızlı dolaşıyordum ama kaçamıyordum Nasıl ve nereye gidebilirdim ki? Her evde bir acı gizliydi
Filistin'de, Filistinli olmak suçtur Hele çocuk olmak  Analarımız, zaten savaşalım diye doğurur bizi Hiç gören oldu mu parkta oyun oynayan Filistinli bir çocuk?
Filistinde çocuk olunmaz
Biz hiç çocuk olmadık, olamadık Hep sorarlar bize: "Büyüyünce ne olacaksın?" diye "Şehit olacağım" deriz Filistinli çocuklar şehit olmak için doğar Yürümeye başladığı zaman savaşçı olur, taş attığı zaman general 
İsrailliler de biliyor bunu Bu yüzden vuruyorlar bizi çocuk yaşta
Benim babam da çocuk olmamış Hem ben, çocuk oldum diyen kimseyi görmedim
Nasıl bir şey çocuk olmak? Bizi öldürüyorlar ve evlerimizi yıkıyorlar Bir Filistinli'ye ana avrat söv, "öl, geber" de veya ne dersen de ama "yehdin beytak" deme Yahudiler hep böyle der "Yehdin beytak yani, "eviniz yıkılsın
Dedem anlatırdı: İngilizler buradayken hep Yahudilerin evlerini yıkarmış Şimdi, onların işini devralan İsrailliler, evleri yıkılan, yakılansa biz Filistinliler Yıkmak, yakmak için o kadar çok bahaneleri var ki 
İntifadadan önce, sadece direnişçilerin evlerine gelirlerdi Şimdi hepimiz direnişçiyiz
O sabah habersiz geldiler Uyurken dumanla uyandık Kendimizi dışarıya zor attık Saniyelere sığan patlamanın ardından toz bulutu kalktığında evimizden geriye moloz ve beton yığını kalmıştı
Elimdeki taşı sıkarak zeytinliğe doğru yürüdüm Ağaçlarımız da yoktu ki artık 
Nesilden nesile geçen, tek geçim kaynağımız olan zeytin ağaçlarımız 
Duvara yakın diye dozerlerle kökünden sökmüşlerdi, gözümüzden sakındığımız zeytin ağaçlarımızı
Toz bulutunun ardından devasa bir duvar görülüyordu Nefret ediyordum bu duvardan elimdeki taşı öfkeyle fırlattım Bir daha  bir daha  bir daha 
Silah sesleri geliyordu yine Operasyon var Her an her yerde bir çatışmanın içine düşerdik Hızla geçtim sokakları Yüzlerce arkadaşım karşılamıştı İsrailliler'i Gaz bombalarını atıp tarıyorlardı bizi Biz de sapanlarımızla taş fırlatıyorduk tanklara
Zırhlı araçlarıyla geliyorlardı Tepemizde helikopterleriyle üstümüze mermi yağdırıyorlardı Adım adım çekiliyoruz 
Elim kanıyor Taşı nasıl tutuyorum?
Tepemizde vızır vızır dönen helikopterin gölgesinde, bize ateş açan İsrailli askerlere doğru koştum Tankın üstüne atıldım Taşlarla vurmaya başladım
Çelik zırha, halkımızın öfkesiyle vurdum elimdeki taşları Taşı toz edercesine  Ne bir acı, ne bir sızı  Hiç bir şey hissetmeden sarsıldı bedenim Tankın üstünde değildim artık
Toz bulutu karardı gözlerimin önünde Akşam olmuştu sanki Annemin kucağında, son ninnisiyle uykuya dalıyordum Hiç uyuyamadığımız tatlı çocuk uykularına
Göz kapaklarıma çökmüştü yıkılan evimiz Vücudum ateş gibi yanıyordu Dost, sıcak eller hissettim avuçlarımda Telaşlı eller, telaşlı sesler 
Çevreden gelen sesler içimdeki boşlukta yankılanıyor, dağılıyordu ben anlamadan
Elinden tuttum Hamsın Koştuk kırlara doğru Koştuk 
Filistinde çocuk olunmaz 
|