Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hüzünlü, veda

Bir Hüzünlü Veda

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bir Hüzünlü Veda



Fakültede rakiptik, isimlendiremezdim içimdeki duyguyu; öfke, kızgınlık, nefret ya da kıskançlık Hepsi sandığım da olurdu Ya o birinciydi ya ben Kendi notumdan önce ona bakardım Belki de bu okulda tek önemli eğlencemizdi, fakirdim, fakirdi, fakirdik Çoğu derste olduğu gibi Dil Bilgisinde de iyiydik


Her şeyde rekabet vardı ya, önce o öyküler yazdı, sonra ben Önce ben şiirler yazdım, sonra o Gizlice okurdum onun şiirlerini, öykülerini Okudukça görürdüm; bir hüzünlü hava, geliştikçe gelişen bir tarz


Bakışlarında hep hüzün, bir kırılganlık, bir naz


Tam da sınav zamanıydı, iki sene önceydi Memlekete gitti, dönmedi, birkaç sınava girmedi Önce sevinmiştim, sonra duydum; ‘Fakirlikten gelemedi’


İçimde soğuk rüzğarlar esti, kalbim kendime küstü Çankırı’da, bir soğuk köyde babası ölmüştü


Anası kalakalmış, üç işsiz çocukla, dul Ne bir çalışan, ne para-pul Yol parası bile bulamamış, yok yok içinde, bırakıp gelememiş Tel tel zülüflerinde baharlar solmuş


Sonra duydum, onu seven bir öğretmen burs bulmuş


Ah! Gözleri hançer, yüreği pamuk Zülfiye o gün mü başladım seni sevmiye, yoksa o, anladığım gün müydü sade


Silip tüm rekabeti ve soğukluğu, “Hoş geldin” demiştim, başım eğik, suçlu suçlu


O sene uğraşıp, didinip toparlamış, geçmişti Son sınıfa da başı dik girmişti


Son sınıfta, içimde konuşma umudu, uğraşıp durmuştum Yiyip kendi kendimi, kendimi yormuştum


Anlamıştım, baharlar gülüşünde gizlenmişti Tüm güzellikler, gözlerinde dinlenmişti Günlerin gelip-geçtiğini farketmeden, mutluydum yanında Onunla güzeldi kış, onunla güzeldi yaz, en güzelini onunla yaşadım baharın da


Heyhat, baktığı her gençte, içimde büyüyen korku; Başkasını mı seviyordu ! Yığıldı durdu,yığıldı, her ümidin ardında bir korku, bir sıkıntı


Korkularla ve yersiz ümitlerle geçivermişti koskoca aylar, geçivermişti bir anda Söyleyememiştim, kalmıştı sevgim, gönlümün yalnızlığında


Son sene de Zülfiye olmuştu birinci O sevinirken paylaştım sevinci İçime ayrılığın acısı düşmeden önce Vedalaşırken de, saklayıp elemi, toplayıp cesareti, söyleyememiştim, onu ne çok sevdiğimi


Bir arkadaştan duydum, hemen başvuracakmış öğretmenliğe, “işe ihtiyacım var” diye


Bir daha görebilirim diye uğraştım, durdum Sonunda değiştirip bütün planlarımı, ben de öğretmenliğe başvurdum


İki ay kadar sonraydı, açıklanmıştı sonuçlar Asılı kağıtlarda şehir yazmıyordu, gidip, öğrendim kendiminkini Çıkıp bekledim aynı şehir olsun diye dua ederek onun ilk tayinini


Gelmişti sonunda, yine yüzünde bir hüzün, yine hançer bakışları Ceylan gibi ürkek adım atışları Merhabalaştım, kaçamak baktım evraklarına Başka başka şehirler alıp götürüyordu onu benden, gönlümün içine, gözümün ise çok uzaklarına


Gidiyordu işte, içimden kızgın nehirler akıp geçiyordu Karşılıksız sevdalar oynuyordu kalbimdeki her filmde


Bir kenara bırakıp nice nice korkularımı, toplayıp birikmiş cesaretimi, söyledim sonunda, onu ne çok sevdiğimi, ayrılığın ilk, umudun son gününde


Biliyordum oysa karşılıksızdı sevdam, belliydi… belliydi her halinde Yine de fısıldadım; “Seni seviyorum” diye


Görür gibi baktı, görülmeyen ufuklara Susup cevap vermedi sevda ilanıma Hiç duymamış gibi davranıp gülümsedi; “-Özleyeceğim Ankara’yı” dedi usulca


Sustuk, dakikalar mıydı geçen, asırlar mıydı ? Bilemedik, sustuk


İnceden bir yağmur yağıyordu O benim konuşmamı bekliyordu, ben konuşmaktan

korkuyordum Yağmur gözlerimize iniyordu, belli etmeden siliyordum Gözleri, gözlerime değince yanmaktan korkuyor, kaçırıyordum


Önce bulutla kapandı üzerimiz ve bulutlar benden önce başladı, ağlamaya halimize


-Yağmur yağıyor , dedi usulca


-Evet , diye fısıldadım


Yıllardır herkes biliyor gibiydi, sevgimi, ama yıllardır o anlayacak diye korkuyordum Oysa, onun da yıllardır bildiğini de şimdi anlıyordum Kimsesiz bir aşkı yaşamıştım, yanıbaşında sessizce


Bir yağmur yağıyordu inceden ince Şimşekler çakacak gibi geliyordu, gözlerimiz birbirine değince Sustuk, konuşmak isterken delice


Gökkuşağını gördü ,


-Ne güzel , dedi usulca


-Evet , dedim yine


İnceden bir yağmur yağıyordu gözlerimize Bir şey söylemek ister gibiydi, vazgeçti sanki Bir soğuk rüzgarla titredik Fakirdim, fakirdi, fakirdik


“Acaba” dedim, seviyor da korkuyor mu geçimden Ah, neler söylemek geçiyordu, neler içimden Başlamadan biten bir şarkı, ayrılıktan bir fasıl


Fısıldadı yine usul usul; “Gitmem lazım, otobüs saati yakın


Ah, canım, ne çok yakışır saçlarına, güller takın Ben özlerken seni uzak memleketlerde, gül, Ki yakışır güzelliğine Gülümsedi, güldü gül yüzü


-Bir gün döneceğim


Bir umut yakalamış gibi çırpınırken kalbim, dudaklarımdan umutsuzluk döküldü; “Belki !


-Döneceğim


Sustuk, dakikalar mıydı geçen, asırlar mıydı ? Bilemedik, sustuk


İnceden bir yağmur yağıyordu gözlerimize


Elini uzattı, bu eli ilk defa tutmayı istemedim, tuttum Bir an bütün hüzünleri unuttum


-Görüşürüz , dedi “Belki” bile diyemedim


Gözlerindeki yağmurları gördüm Döndü gitti Önce gökkuşağı kayboldu, sonra yağmur durdu Yanaklarım hâlâ ıslanıyordu



Uzak diyarlarda özledim durdum onu Bir umut verse koşardım belki Sonra, …sonra dayanamayıp mektuplar yazdım, mektuplar ki hep cevapsız


Mektuplar yazdım ona, hiç mi sevmedi beni diye ağladım, bakıp bakıp uzaklara, sessizce, usulca Cesaretime şaşmıştım oysa, söylerken aşkımı veda anında


Yıllarca rakip olmuştuk, ne zaman başladı sevdam, ne zaman başladı yangınım, bilemedim Ondan sonra kimseyi böylesine sevemedim


Sana bu son mektubum


Sana bu son mektubum olacak bir dahakine kadar Hep öyle olmuyor mu!

"Bu son "diyerek kaç mektubu bitirdim Kalemi bırakırken bulduğum

kişiliğimi, hasret uzadıkça yitirdim


"Bu son, bu son " Neyin sonu, mektubun mu, ağlayışların mı, vefasızlığının

mı ? " Bu son " yazdığımda içimden geçen ince bir sızı hatırlatıyor, ne son

mektubum olduğunu, ne de cevapsızlığının son olduğunu


Burda akşam erken iniyor, dağlardan süzülerek Uyku geç giriyor gözlerime

Uykusuz kalıyorum gecelerce, gözlerin gözlerimden gidene dek Uykularım baykuşlarınkine denk


Gözlerim ufukta, Ilgaz’a doğru dalıyorum ‘Sen yaşadın’ diye, Seni görecekmiş gibi

Memleketine Çankırı’ya bakıyorum


Dağlardan gelen kurt ulumaları bölüyor uykumu sonra Sonra, sonra yine yalnızlığım yanıbaşımda ve gözlerimde sen, veda edişinle Ankara


Sabahlar erken oluyor burada Kuş sesleri, köpek havlaması ve horoz sesi

delicesine uyandırıyor beni Bakıyorum, hüzün kollarımda, sen uzaklarda


Memuriyetimin kaçıncı yılı burada, bilemiyorum Çünkü, senden ayrı olunca,

yalan söylüyor takvimler, yalan söylüyor saatler Asırlar geçiyor beş dakkada

Gönlümde nice kış yaşanıyor bahar günü Biliyor ağaçlar, çiçekler, kuşlar seni

düşündüğümü, baharı bensiz yaşıyor Ben de tufanlar, kar, boran, fırtına Bende

gün hep kış günü


Güvensem sana, alıp başımı düşeceğim yollarına Bahar demeden kış demeden

Yolların uzak, demeden, dereden-tepeden Korkuyorum kî, sen hayâlimdeki kadar

bile bakmayacaksın yüzüme, uzanmayacaksın uzanan ellerime Bu satırları yazma

hakkım bile kalmayacak Gözlerin beni yine yakacak, bu kez sönmemecesine Ve

korkuyorum sana gelmekle, taş yüreğine kibirler taşırım diye


Bitiriyorum sözümü yine sitemle, yine gözlerim hayâlinde ve ezikliği

umutsuzluğun, yüreğimde Ama unutma, duygularım büyüyecek Bir gün

vefasızları unutmayı öğreneceğim; sen koşsan bana yıllar sonra, ben döneceğim,

sen gelsen ben gideceğim Elbet, elbet gün olacak sensiz de güleceğim, şimdi

inanamasam da


öyle bir gurbetteyim kî

sen yoksun

Bu şehirde rüzğarlar eser

senin kokunu getirmez

Kızlar dolaşır caddelerinde

hiçbiri sana benzemez

İçim burkulur, baktıklarımda

seni göremedikçe

Birikir birikir, kaçar

yaşlar gözlerimde


Anlamam lazım diye düşündüm, anlamam; ‘karşılıksız sevda’ dan Son mektubumu gönderip, kestim ümidimi postadan


Günler kovaladı günleri, bahar bitti yaz bitti Ne haber, ne mektup gönderdi gönlümün güzeli, gönlümün dilberi Her akşam posta yolu gözleyi gözleyi, umutlarım tükendi gitti


Yolum bir gün Ankara’ya düştü, rastladım bir eski arkadaşa Dayanamayıp sordum tek tek, sıra geldi ona; ”-Duymadın mı?” dedi toplayıp acıları bakışlarına Kötü haber, müjdecisi gibi, uzaklarda bir baykuş öttü “-Aylar oluyor, aylar!” dedi, “Eğitim askeri gibiydi, şehit düştü”


Göç etti gönlümden ümitler bir anda, son bakışı canlandı karşımda, küçük çocukların başını okşar gibiydi yine, yine mum gibi ışıtıp çevresini eriyordu işte Çölde açan bir güldü, Önce ailesi için yaşadı, sonra çocuklar için öldü


Orda da fedakarmış Bir yaramaz yakmış, soba parlamış Kurtarmış çocuğu ama , ağır yanmış yanağından Ölünce, ağıtlar yakmış talebeleri ardından, tabutu görünmemiş güllerden


“Niçin?” diye sordum, olmalıymış gibi bir sebep Önce mırıldandı; “-Zalim zalimdir hep, zalim zalimdir hep” Sonra anlattı usulca, suçu öğretmen olmakmış doğuda


Bir sabah vaktiymiş, sehpada bir Kuran, bir şiir kitabı yatakta ve gönlünde büyük ümitler, ümitler ki, şimdi çok uzakta Bir teröristin hain kurşunuyla, vurulmuş işte Bir göz soğuk lojmanındaymış, tam da uzanmış, alnı secde de Koynunda annesinin resmi, masada kalemler ve ABC




Ahmet Ünal Çam

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.