07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yere Düşen Sadece Gözyaşlarım Değildi
Yere Düşen Sadece Gözyaşlarım Değildi
Git / Kapılarımı yüzüme gömerek…
Hakkım helaldir artık / gidebilirsin…Ha unutuyordum az daha Gitmeden içinde birikmiş nice yalnızlıkları savur yüzüme Babamdan yadigar bırakılmış emanetine yerine getirememiş birisi olarak helalliğimi sardım beyaz duvağa, suratını benden uzaklara çevirebilirsin  Kapıyı ardına kadar açık bıraktın Gitmene ramak kalmış Benim gözlerim artık sana yabancı Daha fazla rehin kalma güneş girmeyen iki göz hayat evine Babamın acısını daha saramamışken, bir de senin eksikliğin Gel de kendini benim yerime koy Bir zamanlar dört kalp vardı penceremizin ardında Ansızın yitirilince canlar, yama bulunmaz ki noksanlığına Bir gün gidecektin lakin bu kadar erken bu kadar çabuk beklemiyordum Belki de sana kızgınlığım biraz da kırgınlığım bundandır; bize sırtını bu kadar çabuk çevirmen, bize bu kadar uzak durman…Hadi git / ben senden gitmeden…Git…
Bit / Gözlerimdeki “ Meleği “ öldürerek…
Git gide uzaklaştın bizden Aynı evde iki yabancıyız biz Bizi bize yaklaştıran bir duvar Ötesi yok işte Biraz da aynı işyerinde çalışmamız  Sana gitme demeye kalmadan seni başka kıyılara kulaç atarken gördüm Hatırlıyorum da; sen diğer odada mutluluklara kanatlanırken, ben diğer odada içimdeki “ Meleği “ yüreğimin mezarına defnediyordum İkilemin ortasında, sensiz kalakaldım öylece Sen sevinçten ağlarken, ben “ bizi” kaybetmenin derinliğinde boğuyordum kendimi Sen yeni bir hayata söz verirken ya da “ bize “ yabancılaşırken gözlerim kırmızı bulutlara takılıyordu Düşen yaşlardan değildi oysa…Düşen sendin Düşen avuçlarımdan meleğimdi…
Oysa sen daha küçücüktün Daha dün aynı bahçede koşuşturan, oyunları bozan ben olsam da hep “ abisine kıyamayıp her şeyi kabul eden “ Meleğimdin sen Daha gözlerinde yabancılaşmamıştım ben Şimdi kanatlanma zamanı mı geldi yoksa ben mi yaşlandım anlayamadım Sus pus içim İkilem içimdeyim Küskünlüğüm sana değil; seni benden bu kadar çabuk alan kadere…Bu ayrılık nerden çıktı ey içimdeki melek ? Gitmene bu kadar az zaman mı kaldı ?
Ey küçük meleğim ne çabuk büyüdün sen ?
Beyaz duvağına gözyaşlarımı nakışlıyorum senden habersiz Kabullenemiyorum gidişini, bizden bu kadar erken vazgeçişini Daha ben ölmedim be meleğim, nereye kanatlanıyorsun ki Ya ben ölürsem ve sen gidersen anneme kim bakacak ? Susma cevap ver…Bu kadar çabuk gitmen niye ? Önce babamız terk etti, sıra sende mi Sen de mi gidiyorsun ?
Tüm bulutları kirpiklerime topladım, tüm yağmurları gömüyorum gözlerime Gitme desem de gideceksin Bu ayrılığı bize çoktan biçmişsin anlaşılan Git hadi Sana bir Cennet vaat edemeyen bizlere arkanı dönüp git Dört kelimelik bir ailenin bir kelimesini daha yitirdik velhasıl Kaldı iki kelime ve yarım kalmış umutlar 
Artık bizde kendini bir fazla hissetmektesin sen 
Vur kapıyı git 
Gitme desen de gideceksin 
Ne de yol yarılanmış 
Oysa bilirdim ki,
Melek’ler hiçbir zaman insanları terk etmezmiş 
Oysa sen 
Bize yabancı,
Bana göre yalancı bir sabaha kanat çırpmaktasın…
Ağlıyorum çünki,
Yangına giden kanatlarını gördükçe,
Bir serçe yüreğinin nazeninliği yüreğim
Kıyılara vuruyor delice…
Git/me Meleğim…
Gitme…
Kim bilir bu satırların yazıldığından bile haberdar olmayacaksın 
Kim bilir bu yürek/ bu ömür,
Senin beyaz duvağını,
Cennete savuracak kanatlarını görmeye yetmeyecek 
Meleğim yuvasını terk etmeden,
Bu ten söz’e hüküm verirken sana son sözüm;
Kırsan da yüreğimi,
Mutluluklar ancak sana yakışır…
Çünkü sen benim mutluluğa ulaşabildiğim kanatlarımsın…
Alıntı 
|
|
|