07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İhanet
İhanet Öyküsü - Erol Balcı - İhanet Hikayesi - Hikayeler
Deniz, ne zaman kabarır bilir misiniz  İçinizin denizi hani  İçimimizin denizi  Öfkeniz ne zaman fırtınalara döner, kasırgalar yaratır içinizde  İsyan ne zaman yoldaşınız olur  Yoldaşımız olur bilir misiniz  
Ve ne zaman dört mevsime yoldaşlık eder duygularınız  Yaz ortasında kışı, sonbaharda yazı nasıl yaşarsınız, hiç düşündünüz mü  
Bazen içimizde kabaran azgın sular, fırtınaya davet çıkarırken ve döverken alabildiğince kıyılarımızı  Her bir su taneciği, bir mermiye dönüşüp parçalarken içimizi  Yayından fırlamış bir ok misali saplanıp deler bedenimizi  Yüreğimize saplanan her bir parça, gittikçe içimizde genişleyen yaralar açar  Kanımız akarken ılgıt ılgıt  Lime lime olurken derimiz  Duymaz olur kulaklar, görmez olur ya gözlerimiz  İçimiz travertenlere döner; yüzümüz ölü yüzüne benzer ya bir an  İşte öyleyim şu an  
Körlük ihanettir denize  
Duvarlar ne zaman soğuk gelir insana  Ve ne zaman üzerinize üzerinize gelir duvarlar bilirimsiniz  Duygularınız ne zaman hareketsiz kalır, donuklaşır ve matlaşır  İçinizin mavisi nasıl külrengine dönüşür  Ve kan ne zaman damarlarınızda yavaş akar  Bilirmisiniz  
Kalem ihanettir elimize  
Evinizin içine bir kasvet çöker  Duvarlar üstünüze üstünüze gelir ya hani  Oturduğunuz kanepe ya da sandalye  Ne bileyim koltuk işte, altınızdan kayar ya  Sanki patlamış bir magmanın, kızgın lavlarının üzerindesinizdir hani  Dokunduğunuz her şey buza keserken içiniz yanar ya bazen  
Üşümek; ihanettir bedene  
Toprak ne zaman soğuk gelir insana  Toprağa ihanet edenler, karşılanır ya davullarla zurnalarla  Ve sessiz bir film izlenir ya dört bir yandan  Bu ülkenin yürekli insanları yatar ya kış uykusuna  Doğru, yanlışların gölgesinde kaybolur, yürekli insanlar çekilir ya yerin dört bir katına  Nasıl kazanıldığını bilmeyenler, kolay verirler ya her şeyi  Barış adına kirletilir ya kardeşlik hani  Bir büyük oyuna kurban edilirken insanlık, gözler görmez ve kulaklar duymaz ya olanları  İhanet ateşi sarar ya dört bir yanı  Dağlara isyan ateşi düşmez mi  
uyumak ihanettir bedene  
Çılgınca yağan bir yağmurda  İliklerinize kadar ıslanıp, ufuk çizgisine kadar uzanan denizi gözlerinize hapsedip  Ve iki elinizin arasına alıp, avuçlayıp dünyayı  Hırçın dalgaların, sevdiğinizi size getirmesini haykırdınız mı hiç  Çığlıklarınız bastırdı mı denizin sesini  Şimşek çakması, gök gürlemesi eşlik etti mi haykırışlarınıza  Gökkuşağının yedi rengini sevdiniz mi ellerinizle  Kararan bulutları, bir fırça darbesiyle boyadınız mı yedi renge  
Gökkuşağını, yağmuru sevmemek ihanettir gökyüzüne  
Boylu boyunca uzanıp kumsala  Gökyüzünün, yağmurdan siyaha çalan hallerini gözlerinizle maviye boyayıp  Dalgaların sizi dövmesine aldırmadan, milyonlarca kum taneciklerinin arasında kaybolup, bir o yana bir bu yana savruldunuz mu   Yağmur, dalgalar ve gökyüzü bir ayinin en güzel dizeleri olup döküldüler mi içinize  Yıkandınız, arındınız mı günahlarınızdan hiç  
Maviye boyamamak ihanettir gökyüzüne  
İki dostun, iki sevgilinin sesleri farklılaşır ya bazen  Yazarken sözcüklerin sıcaklığı  Konuşurken seslerin tınısı değişir hani  Ve bir el yüreğinizin bir parçasını koparıp alır ya  İşte o an anlarsınız daha fazla söze gerek olmadığını  Sormazsınız  Söylemezsiniz  Yavaşça çekip gitmek istersiniz  Arkanıza bile bakmadan  Yitip giden değerlerimizdir işte  Kör karanlığın çanlarında kaybolurken sevgilinin güzel sesi  Vatan küstü hepimize  Altında yatanlar dargın belki de bize  
Görmemek ihanettir gözlere  
Konuşmak, söylemek, anlatmak istersiniz  Sözcükler tıkanır ya boğazınıza hani  Sesler belli belirsiz çıkar içinizden  Kötü bir rüyada, bir elin boğazınızı sıktığını görürsünüz  Bağırmak istersiniz de bağıramazsınız, ya da bağırdığınızı sanırsınız da sesinizi kimse duymaz ya  Hırıltıdan öteye bir ses çıkmaz ya boğazınızdan  Benzer duyguları yaşarsınız işte  Duygular dört mevsimdir böyle anlarda  Sesler farklılaşmıştır çoktan  Değişmiştir seslerin tınısı  İki sesin frekansı bile aynı değildir artık  Arkanıza bile bakmadan  Gitmek istersiniz sessizce  
Kaçmak ihanettir bizlere  
Toprağa karışmaktadır her şey  Ölüm yakınmıdırki sizce  Seslerin tınısının değişimi ölümdür zaten  Yapılan defin işlemidir belki de  Başka bir ülke  Ve başka bir toprak yok ki der bir ses  Gökkuşağının yedi rengi, yağmur tutar bedeninizden  Toprakta fışkıran binlerce kök sarar seni  Toprağın en diplerinde sesler karışır sesine  Kaçmak yakışmaz bana  Kaçmak yakışmaz bize  Varsın gelsinler öyle  
Ölüm ihanettir hepimize  
Erol Balcı
|
|
|