07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Buzdan Hançer
Buzdan Hançer Hikayesi - Buz Hikayeleri - Fatma Avcı Yazıları
Yüreğine saplanan ihanet denilen buzdan hançer, erise bile acısı hep kalır Kanadı kırılmış kuş misali, her havalanışında eski yaranın acısını hissedersin Örtersin üstünü, kitlersin çekmecelere tavan arasına kaldırırsın eski eşyaların arasına Beklenmedik öyle bir zamanda ortaya çıkar ki; kapanmayan irinli bir yara gibi kanamaya başlar Yüreğin sıkışır, derin sularda vurgun yemiş gibi nefes alamazsın…
Kepenkleri kapatılmış boş bir eve benzersin Ruhun harabeler içinde kalır Yalınayak, dikenler, taşlar arasında yürürken, derin yaralar içinde kalırsın Darmadağınık olur yaşamın Paçavraya dönmüşsündür Lime lime eline gelir tuttuğun her parça…
Mutlu olarak yaşadığın onca yıl, siyah beyaz film olur akar gözlerinin önünden O yaşanmış ihtişamlı anlar altın kâsede sunulsa bile miden bulanır… Sel sonrası oluşan balçık içinde kaybolursun
Onca yaşananlar karşısında çınar kadar güçlü olmaya çalışırsın İçindeki sevgi kırıntılarını toparlayıp birer birer yeniden yapılanırsın Üzerinde senden güç alan Sana sarılarak beslenen yaşama seninle tutunan sarmaşık dallarını düşünürsün… Bilirsin ki sen yıkıldığın zaman o dallar dağılacaktır Esen rüzgârlarla oradan oraya savrulacaklardır… İçin boşalmış olsa da sen gene o ihtişamınla vakurla ve gururla ayakta kalmaya devam edersin…
Zaman her şeyin ilacı olur Yaşadığın her an bir merhem gibi yaranın üzerini kapatır İyileşmiş gibi görünürsün Bazen iyileştiğine sen bile inanırsın Fakat habis bir ur gibi içinde kalır Ne zaman, nasıl, ne şekilde çıkacağı belli olmayan Bazen ruhsal bir çöküntü, bazen de arayış yitirdiklerini, başka alanlarda başka mekânlarda…
Temiz sayfa açmaya çalışırsın Yıkıntılardan yeniden inşa etmeye çalıştığın dünyanda, farkında olmadan eski taşlara gözün takılır Her ne kadar unuttum dese de dilin beynini resetleyemediğin için silinemeyen bir virüs gibi arada çıka gelir önüne Lakin yara çok kalın bir kabuk bağlamıştır Eskisi kadar acıtmaz canını…
Buğulu cama bir yürek çizersin ve şöyle dersin; ‘’ İhaneti yaşayan ne ilk, nede son kişi sensin’’
Fatma Avcı
|
|
|