Prof. Dr. Sinsi
|
Büyülü Hapishanem
Büyülü Hapishanem Öyküsü - Erol Balcı - Büyülü Hapishanem Hikayesi - Hikayeler
Rüyalarında da bir sonu var elbet  Tıpkı yaşam gibi  
Sıradan bir gece ve sıradan bir rüya  Uyanıyorum  Hadi gülümse bana yüreğim; ne olur, merhaba de aklım; yazamıyorum  
Üzerim de nedense sırılsıklam olmuş  Gördüğüm rüyadan olabilir mi acaba  Boğucu ve nemli bir iklim var dışarıda, belki ondandır diyorum  
Bir hayalet gibi dolaşıyorum odamda bir süre  Aklım yine çaresiz kalmış  Ben yine aklıma sığınıyorum  Hava da patladı patlayacak sanki tıpkı duygularım gibi  
Son zamanlar yaşananları anlamakta zorlanıyorum; belki çaresizliğim ondandır, bilemiyorum  Duygular mı düşünceleri yönlendiriyor, yoksa düşünceler mi duyguları anlayamıyorum  Sanki eş zamanlı ve eş zamansız uçuşuyor beynimde her şey  Aklım dünde, gecede kalmış biliyorum  
Vakit de sabaha yaklaşıyor  Hafif, serin bir rüzgâr vuruyor aniden yüzüme  Anlıyorum; biriken fırtınanın ilk habercisi bunlar  Şimdilik iyi geliyor bana, üstüme çöken ağırlıktan sıyrılmama yardım ediyor nedense  
Joseph Fouche yi kaç insan bilir mesela  Sürekli gölgede kalıp, aklını ve iradesini kontrol edebilen, maskelerle dolaşan, Makyavelist bir politikacı  Değişen ideolojilere uyum gösteren, her fırsatta rakiplerini ezerek gücü elinde tutan insan  Her türlü etik ilkeden yoksun, Nopolyon ve Robespierre'i tarihin sahnesinde silen adam  Bir hayalet ve gölge gibi dolaşan  Herkesin sırlarını bilen, ama asla sırlarını paylaşmayan  Ve günü geldiğinde oyunu sahneye koyan  Gölge oyuncusu  Kendini gizlemekte ustalaşmış, bir satranç dâhisi  Kazanan belli olunca gücün yanında, gücün gölgesinde sessizce beklemesini bilen, efendisine hizmette kusur etmeyen  Zamanın gelmesini bekleyen insan  
Şimdi neden bunları yazıyorum, inanın bilmiyorum  Dedim ya aklıma sığınıyorum  Deniz'i ağlatan; Kılıç'ı da kanatabilir mi sizce  Ölüler susmasının çok iyi bilir; susmak için ölmek gerekiyor  Susmuyorum  
Tenha bir plajda kumlara uzanıp güneşlenirsiniz hani  Nasıl da yavaşlar zaman böyle anlarda  Ve ne kadar uzar saatler, şaşırırsınız  Dalgalar döverken kıyıları, martıların eşliğinde güne merhaba demek  Bilmediğiniz bir ağacın altında, tatlı tatlı esen rüzgârın yüzlerinizi yalaması hani  Ve doğan güneş  Ve güneşin; güne merhaba demesi  
Gece; çoban ateşinde pişirilip yenilen yemeğin tadı  İçten sohbetler, kahkahalar, insan kokan nefeslerin buluşması hani  Ve yürekten söylenen türküler  Adeta ses tellerini yırtarcasına söylenen bozlaklar, türküler, türkülerimiz  Ve geceye eşlik eden cırcır böceklerinin sesleri; gökte yıldızlar  Bir an yaşanan derin sessizlik hani  
Her şeyi yaşamak mı, sevdiğiniz şeyleri doya doya yaşamak mı sizce  Sevmek dokunup geçmek değil de; birbirini sımsıkı kavramak olabilir mi  Acıtırcasına sarılmak birbirine hani  Aşk; şehrin hay huyundan uzak, çılgınca arzulamak mı birbirini sizce  
Biliyormusunuz; evimin yakınlarında bir çocuk parkı var  Zaman zaman gider soluklanırım orda  Artık çocuklarım da büyüdüler  Çocuğa duyulan özlem hiç bitmedi içimde işte  
Yine öyle bir günde gidiyorum parka  Hemen bir köşede kendi halinde oturan bir çocuk ilişiyor gözlerime  Önce uzaktan kesişiyor bakışlarımız  Ve sonra yaklaşıyoruz birbirimize  Hafif bir gülümseme ve karşılıklı anlaşıyoruz işte  Hafifçe saçlarını okşuyorum  Hani halleri durgundu ya  Soruyorum  
-Nasılsın  
-Canım sıkılıyor amca  
Bu sözü duyunca donup kalıyorum öylece  Çocuk yaştaki birinin, canının sıkılması ne demek diyorum kendi kendime  Çocuk demek; zamanda kaybolmak değil midir sizce  Bir oyunun peşinde giderken, zamanın nasıl aktığını hiç bilmemek hani  Çocuklar mı büyüdü; yoksa oyunlar mı küçüldü sizce  
Oysa bizler; akşam karanlığı çökünce anlardık evlere gitme zamanımızın geldiğini  Bizler; zamanın tiktaklarına yenik düşmezdik hiç  Zaman; bizler için hiç olmadı ki  Ve hiç sıkamadı canımızı zaman, acıtamadı  Avuçlarken ellerimizle yaşamı, kazırken toprağı tırnaklarımızla, hiç bilemedik akan zamanı  Hiç sıkılmadı canımız bizim  
İçimize büzülmedik; duvarların arasında küçülmedik hiç  Şatolar yaptık yıldızlı gecelerin altında  Bir öykünün kahramanı olup, devlerle savaştık gecelerde  Uyuduk, adam gibi uyuduk, büyüdük; adam gibi büyüdük biz  
Sabahın ilk ışıklarını avuçlarımıza topladık hep  Yürüdük zamana aldırmadan ve güneşi bile zapta kalktık  Zamanda kaybolduk  Tek saatimiz, güneş ve yıldızlar oldu bizim  Ve yenilmedik zaman hiç  
Alabildiğince kolay seriyoruz ortaya, hemen itiraf ediyoruz sevgimizi bu günlerde  Şimdi çok moda,''bir elektriklenme oldu''deniyor  Ve her şey ne kadar da tekdüze olmuş sanki  Plajlarda, dizilerde ölü ve çıplak bedenler değiyor birbirine  Adına da aşk deniyor nedense  
Oysa dili tutulmaz mı derinden sevenin, sevdiğinin yanında  Aşk, sonsuzu bulma, sevdiğinin yanında zamana başkaldırmak değil midir sizce  Söyleyin bana ne olur; niye çağdaş insan büyük aşk yaşayamıyor  Göz, en çok sevgiliye bakmak için değimlidir  Çağdaş insanın kafası dolu da ondan mıdır sizce  
Tek olamıyor bu nedenle, tek göremiyor, bir olamıyor mu çağın insanı yoksa  Aşk; bir bedende tek görmek değil midir  Ve her şey ne çabuk tüketiliyor ve sıradanlaşıyor böyle  
Ben; en çok dans eden insana, gülen ve içten bakan gözlere hasretim  Sevdiğimizin yanında tutulur dilimiz hep  Kolay tüketemeyiz sevgi sözcüklerini  Biz sevgiyi böyle öğrendik işte  
Derinden baktı gözlerimiz bizim  Gülümsemelerimiz, göz bebeklerimizden ışık taşıdı hep yârin al yanağına  Yüreğimiz hep saf ve temiz çarptı sevdiğimizin yanında  Ama söyleyemedik, kolay tüketemedik sevgi sözcüklerini işte  
Lal oldu dilimiz hep böyle anlarda  Nasıl olmasınlar ki  Sözcükler düğümlenmezse boğazlarda, yüreğiniz yer değiştirmezse göğüs kafesinizde  Göğün yüksek katlarına çıkamıyorsanız  Sevgili; sevgilimidir sizce  
Ülkeler, kurumlar, duygularla da yönetilmiyor ki  Ehliyet, birikim, liyakat da gerektiriyor  Ülkemiz nasıl yönetiliyor  Fouche kim  Deniz ağlıyor, Kılıç kanıyor ve aşk yaşanıyor mu sizce  Ya çocukluk  
Erol Balcı
|