Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ana, hasret, içimde, kaldı

İçimde Hasret Kaldı Be Ana

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İçimde Hasret Kaldı Be Ana



Anne İle İlgili Yazılar - Anneler ve Çocukları

Rüyamda arkadaşlarımla Cennet'in kapısına doğru koşuyorduk Kapıya çok yaklaşmıştık İki vazifeli, ellerindeki listeden gelenleri karşılıyor ve içeri alıyordu Sıra bana gelmişti Kapıdaki hizmetliler, ellerindeki listeden ismime baktılar:

- Senin ismin yok!

- Nasıl olur! Biz bu arkadaşlarla beraberiz Ben onlardan ayrılamam!

- Olmaz! Geçemezsin! Senin ismin yok




O günü her hatırladığımda kafamla ayaklarım arasındaki bütün mesafeler kaybolur; zaman o ânı yaşatmakta ısrar eder Bu da benim için dayanılmaz olur

Üniversiteyi yeni bitirmiştim Orta Asya'da öğretmen olma hayalleri kuruyordum Başka şey düşünemez olmuştum Ama bunu açmam gereken birileri vardı:


Ailem!

Nasıl anlatacaktım bunu? Onları razı edebilecek miydim?

Ağız ucuyla açtığımda, "Hele bir gel bakalım" demeleri beni ümitlendirmeye yetmişti

Her şeyim hazırdı Ailemin rızasını alma dışında, bütün hazırlıklarımı yapmıştım Hayallerim gerçek olacaktı Çok az kalmıştı

Cuma sabahı Bursa'ya gelmiştim Endişe ve sevinç arası bir duyguyla annemin hazırladığı yatağa kendimi attım Yorgundum; ama ne kadar zorlasam da bir türlü uyuyamıyordum Nasıl konuşacaktım? Nasıl anlatacaktım? İzin alabilecek miydim? Bu sorular kafama taş olup düşüyordu sanki

Zor da olsa daldım Rüyamda annem çantamı saklıyordu Ve ben ne kadar yalvarsam da vermiyordu

O heyecanla yataktan fırladım Siyah evrak çantamı aradım Evet, rüya gerçekti:

Çanta yoktu!

Diplomam, pasaportum ve diğer önemli evraklarım onun içindeydi Onlar olmadan yurtdışına çıkamazdım

Hemen annemin yanına koştum Bulaşıkları yıkıyordu Yıkadığı tabakları bir daha, bir daha yıkıyordu Farkında değildi Gergin tavırlı hâlleri, çantamı sakladığını hissettiriyordu

Yalvardım

Ayaklarına kapandım "Etme ana! Ben oraya gidemezsem yaşayamam Bütün arkadaşlarım gitti Ne olur izin ver gideyim" dedim Olmadı İkna edemedim

O hırsla evin altını üstüne getirdim Yoktu Yoktu Çanta yoktu!

Ne yaparsınız? Nereye gidersiniz? Derdinizi kime anlatırsınız?

İçimdeki öğretmenlik sevdası Orta Asya'da açacaktı; ama hayallerime erken kırağı düşmüştü İkinci pasaport alma denemem de başarısızlıkla neticelenince ümidim iyice kırılmıştı

Gidemedim İçimdeki ateşin beni yakmasını ve kavurmasını çok istedim; ama o da olmadı Kendimi derin bir çamurun içine çekiliyormuşum gibi hissediyor; arkadaşlarımın hikâyeleriyle avunmaya çalışıyordum Tek tesellim onlar kalmıştı

Onların hikâyeleri




Naci Öğretmen

Onunla aramızda o Cennet kapısının önüyle arkası kadar mesafe vardı

Babasını küçük yaşta kaybetmiş ve geride gözü yaşlı anası kalmıştı

Bir ana, hayattaki tek tutunacağı daldan; oğlundan ne bekler? O da onları bekliyordu Kendi eliyle evlendirecekti onu Torunları olacaktı sonra Çok torun istiyordu Bu hayaller öyle tatlı esiyordu ki yüzüne

Nereden bilebilirdi "bitti" derken uzun ayrılığın daha yeni başlayacağını Kavuşmadan sayfayı başa alacağını

Zil çaldı Evet, gelen oğluydu Hasretle sarıldı Öptü Öptü Doyasıya öptü "Bir daha öpemem" korkusuyla belki bir daha Bir daha

Naci Öğretmen belli etmemeye çalışsa da, endişeli bakışları annesinin gözünden kaçmamıştı O da Orta Asya hayalleri kurmuştu Ama bunu annesine nasıl anlatacaktı?

En sevdiği yemekleri hazırladı oğluna Ama Naci Öğretmen orada yoktu sanki Tarhana çorbası bile önünde soğumuştu Kelimeler mânâlı bir cümle olmaya yetmiyordu

Nihayet çay faslında geçildi Soğuyan çaylar birbiri ardına değişiyordu

"Ana! Ben yurt dışındaki Türk okullarında öğretmen" Gerisine fırsat verdirmedi anası

"Sus! Sus! Ne olur sus!" dedi

Rızası yoktu İstemiyordu

Rabb'inin rızasının da annesinin gönlünü almaktan geçtiğinin farkındaydı Ne yapıp edip onun gönlünü almalıydı Ayaklarına kapanmalıydı

Başlar yana düştü Bakışlar odayı buz gibi yapmaya yetmişti Annesi yılların ayrılığını gurbet acısına bırakmak istemiyordu O gece Naci Öğretmen için çok uzun geçti Bitmek bilmiyordu âdeta Aklından o kadar çok şey geçiyordu; ama anası aklına gelince ağzı dudağı kuruyordu Onu razı etmekten başka yolu da yoktu

Oğul ağlasın da ana duymasın, yüreği sızlamasın olur muydu?

"O gece ne oldu da bana izin verdin ana?"

Bu soruyu anasına defalarca sordu; ama söylemedi Anlatmak istemiyordu "Ancak benim başıma basıp gidebilirsin" diyen anası ne olmuştu da sabah oğlunun valizlerini kendi elleriyle hazırlamıştı Burası hep meçhul kalmıştı

Oğlunu yanına çağırdı Başını iki eli arasına aldı ve:

- Git evlâdım Belli ki seni orada çok bekleyen var!

Naci Öğretmen o hislerle ayağa kalktı ve annesinin ellerinden doyasıya öptü Hasretle sarıldılar

Valizlerini alarak evden sevinç ve hüzün arası bir hisle ayrıldı Rüya gibiydi sanki Gidiyordu

Havaalanına vardığında kalkış için son ikazlar yapılıyordu Uçağın merdivenlerinden çıkarken şöyle bir geriye baktı Arkasında iki şey bırakıyordu: Birisi çok sevdiği memleketi İkincisi de gözü yaşlı anası O zamana kadar tuttuğu gözyaşlarının dayanmaya tahammülü de kalmamıştı

Anasının ağlamaları aklına geldi Ayrılırken dudaklarından dökülen sözler eşlik ediyordu gözyaşlarına:

- Ağla ana, ağla Eğer senden önceki analar ağlasaydı sen ağlamazdın Sen ağla ki, senden sonraki analar ağlamasın!




Aşırı sıcak bir ülkeden, aşırı soğuk bir ülkeye gittiğinden eşi rahatsızlanmıştı

Çocukları olmuyordu O yaz memleketlerine izne gelmişlerdi Akrabalarından birinin sorduğu, "Çocuğunuz belki de soğuktan olmuyordur Yine gidecek misiniz?" sorusuna "Değil çocuğumun olmaması, neslimin kuruyacağını bilsem bir ân dahi tereddüt etmem Yine giderim!" demesini anlatmak için kaç kelimeyi yan yana getirebilirsiniz?

İşte bu hikâyeleri her dost meclisinde anlatıp içimdeki ateşi dindirmeye çalışıyordum

Ama nafile Olmuyordu Hasretimi daha da alevlendirmekten başka bir işe yaramıyordu

O yaz Türkçe Olimpiyatı için ülkemize gelen talebe ve öğretmenlerin bir kısmının şehrimize gelecek olması beni heyecanlandırmıştı "Belki bir şifa olur!" düşüncesiyle beklemeye başlamıştım


Haziran başlarıydı ve biz dostlarımızla havaalanındaydık Onları ilk defa yakından görecektik Çok heyecanlıydık Kapıdan göründüklerinde kalbimiz duracak gibiydi

Gelen yabancı çocukları Anadolu'muzun aileleri büyük bir coşkuyla karşıladılar Onları evlerinde misafir etmek için yarışan aileler de görülmeye değerdi


Türkçe konuşuyorduk Ve Türkçe konuşuyorlardı Kucaklaştık Günler süren yarışma maratonundan arta kalan yorgunlukları gözlerinden okunuyordu


Dinlenmeliydiler Çünkü ertesi gün onları bekleyen yoğun sevgi programları vardı

Bu satırları yazanın gözü talebelerden daha çok öğretmenlerin üzerindeydi Onların hâlini, tavrını çözmeye çalışıyordu


Bütün renkleri tek renge sığdırmış bu genç öğretmenlerin öğrencilerine duydukları sevgiyi anlamaya çalıştım Savunmasızlıklarından korkup geri çekildim Çok masumdular

Geceyle gündüzün arasında sessiz bir koşturmaca gibi yaşadığım bu oyunun galibi yine o öğretmenler oluyordu Beni aralarına almıyorlardı sanki

Papua Yeni Gine, Gana, Orta Afrika, Nijerya, Gürcistan, Tayland'dan gelen öğretmenleri gezdirirken delicesine gıpta ediyordum onlara Türk öğretmenlerin, öğrencilerinin yanında o insanı deli eden sahiplenmeyle dolaşırken aralarından geçmek ve görünmez olmak istiyordum Ama nafile, gündüzün kızıllığı geceye beş çekiyordu ve benim hesabıma yine bir şey düşmüyordu


Onlarla geçirdiğimiz her gün benim için dayanılması zor işkence oluyordu sanki Her programın arifesinde çektiklerimi belli etmemek için yüzümü yırtarcasına yıkıyor ve öyle çıkıyordum onların karşısına Bitiminde de "Bir sonrakinde ne yapacağım?" diyerek birbirine yapışan ellerimi çözmeye çalışıyordum Hem onların yanından ayrılmıyor hem de acı çekiyordum


Anlayacağınız hayat, bütün hâllerini onlardan yana kullanıyordu Yalnızlaşıyordum

Garip değil mi?

Evet, imreniyordum onlara

Dünyanın en güzel işini yapmanın huzuru vardı üzerlerinde

Yanan yüreğime şifa olmayacağını bile bile iki günlük birlikteliğimizde onların bütün hâlleriyle yüzleşmek istiyordum

Sahipsiz bir yalnızlığın tek müşterisi bendim sanki Hem onların yüzüne bakmaktan korkuyor hem de gözlerimi ayıramıyordum onlardan

Ya o talebeler? Karadeniz yöresinde "otarmak" dediğimiz göz hapsiyle önümüzde tutmaya çalışıyorduk onları Emanetin emanetiydi ve başlarına en ufak bir olumsuzluğun gelmesine dayanamazdık Okulun yemekhanesinden çıktıktan sonra bir ân öğrenciler gözümüzden kayboldu Hafif telâşla etrafımıza bakarken o manzarayı görmüştük:

Nijeryalı erkek öğrenciler bizim okulun öğrencileriyle çift kale maça başlamış; Papua Yeni Gineli kız öğrencilerin koluna giren Samsunlu kız öğrenciler dondurmalarını çoktan ısmarlamıştı

Taylandlı Kusum Nangle'nin koluna âdeta, "Bu benim ve bırakmam" samimiyetiyle giren ilköğretim yedinci sınıf öğrencisi Hatice'ye:

- Kızım bunaltma misafiri Niye kolunu çekiştiriyorsun? Belki rahatsız olur, demem karşısında Hatice mahcup olmuştu Taylandlı Kusum'un cevabı bu sefer bizi mahcup etmişti:

- Ben onu çok sevdim Lütfen üzmeyin Hatice'yi!




Akşam saatlerinin yaklaşması hepimizi inanılmaz bir heyecana sürüklüyordu 2055'te 30 öğrenci sahne alacak ve Samsun halkıyla buluşacaktı


Okulun bahçesi tıklım tıklımdı Herkes bu özel karede yer almak istiyor ve öğrencilerle fotoğraf çektirmek için âdeta yarışıyordu Bu sahneyi perdenin arkasından seyreden Türk öğretmenler ise kalbleriyle söyleşiyor gibiydi


Öğrenciler hünerlerini göstermek için sahneye çıkarken benim gözüm yine Türk öğretmenlerin üzerlerindeydi Onların kalb atışlarını duyabiliyordum sanki Dayanamasam da bir ân yüreğimi onların yüreğine yaklaştırdım Öğrencilerini programa hazırlarkenki telâşları, gözlerinden kaybolanları aramalarını görüyor ve bu, için için acıtıyordu beni


O gün saklanan pasaport ve evraklarımın acısını bu öğretmenlerden çıkarmayı çok istemiştim Çok isterdim yüzlerine avazım çıktığım kadar onların yerinde olmak istediğimi haykırmayı Ülkelerine dönerken arkalarından koşmayı ve "Ben kaldım! Nereye gidiyorsunuz !" demeyi


Ama bunu ifade etmeye ne cesaretim vardı ne de buna kalbim dayanabilirdi Belki de sadece teselli olma mahcubiyetinde bu satırları yazmaktı yiğitliğim

Sabrın ayrıntıları ateş olup döküyordu közlerini Onların o penceresinden içeri girip biraz olsun dünyalarında kalma cesareti olmayan ben, yanlarında daha fazla duramayacağımı anladım ve uzak durmak istedim Ona da dayanamadım

"Beni seven arkasında hiçbir şey bırakmasın" diyen o şeker-şerbet sözün büyüsünü fark ettim üzerlerinde


Ne isterdim biliyor musunuz?

Daha yaşadığı şehri haritada gösteremeyenlere inat; dünyanın en ücra yerinde kaybolmayı ve bir daha bulunmamayı

"İğne-kuyu hesabı bir dünya kurulurken

Bu uğura adanmış bir damla terim olsa

İkinciler ilklerle Cennet'e kurulurken,

Allah'ım, onların saflarında benim de yerim olsa"




"Elma" bir meyve Doğru

"Kırmızı" bir renk Tamam

Elmadan daha tatlı; kırmızıdan daha güzel, daha renkli, daha sevecen renkler de varmış Bunları hep o öğretmenlerden öğrendim

Evet, itiraf ediyorum:

O çocuklar şarkı söylerken dinlediğim musiki, bir sanatçının hünerlerini göstermesinden daha çok, sevginin o inanılmaz büyüsüydü

İtiraf ediyorum:

Hiçbir millete düşmanlık duymuyorum artık

Hiçbir ırka, renge

Yani

Ümidin ışıkları bir yanıp bir sönse de içimde, ayrılığın penceresi hep açık kalsa da, ben yine o öğretmenlere imreniyordum

Anlayacağınız, "Ben katılamasam da, insanlığın huzur adacıklarını tesis için çalınan beste en güzel nağmelerle devam ediyordu"

B Turgay YALANIZ

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.