Kapıdaki Karanlık 14 |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kapıdaki Karanlık 14Kapıdaki Karanlık 13 Hikayesi - Karanlık Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları 11 Ekim Bunları neden yazıyorum? Kesinlikle günün birin de Nazan ya da bir başkası okusun diye değil Temennim odur ki; inşallah kimse okumaz Yazıyorum çünkü; yaşlı kalbim bu kadar kederi kaldıramıyor Kimseye derdimi anlatamam Eskiden takıldığım, kahveden de ayağımı kestim Tek işim, tek uğraşım torunum Ama bir işe yaramıyorNazan gittikçe başkalaşıyor O yüzden bu notları karalıyor, biraz olsun içimi döküyorum Dün, ona, köpeklere ne olduğunu sorduğumda, sen yaptın, dedi Güya beni köpeklerin yanında görmüş Sabah baktığında ölmüş olduklarını fark edince benden şüphelenmiş Oysa bu vahşeti kendisi yaptı ama hatırlamıyor Bu nasıl bir hastalıktır? Hastalık olduğuna inanmıyorum Tek çarem kaldı: Muskacılara gitmek İlaçlar tedaviler para etmiyor artık Allah�ım günahsa beni affet Ama başka tutar dalım kalmadı Bir ümit, belki faydası olur Şimdi yeni bir adet çıkardı Saatlerce aynaya bakıyor Saçlarını çekiştiriyor ve hiç canı yanmıyor gibi Elleri saç yumağı olduğu halde, yüz ifadesinde hiçbir kıpırdama olmadan, kendini aynada seyrediyor Sanki acı çekeni seyretmek gibi bir arzusu var Okuldan geldikten sonra beraber bahçede gül fidesi diktik Gayet sakin, neşeli ve normal görünüyordu Benimle konuşmasa da, önceki hallerine nazaran daha hareketliydi Bir ara çapayı eline aldı Topraktan birkaç tane solucan çıkarttı Sonra, gözünü kırpmadan, onları ikiye böldü Hem de eliyle, çeke çeke�Ne yapacağını, dikkatle ama sezdirmeden izlemeye başladım Azotlu gübreyi, yerde kıvranan zavallıların üzerine döktü Hayvanlar acı içinde kıvranırken, Nazan ifadesiz bir yüzle onları izledi Uzun bir süre bekledi Ölmediklerini görünce, hepsini ayağıyla ezdi Sonra hiçbir şey olmamış gibi güller arasında oyuna daldı Dinlenmek bahanesiyle oturdum Onu da yanıma çağırdım Karşıma oturdu � Nazan, canlılar neden ölür biliyor musun? Ben omuzlarını silkip, bilmiyorum demesini beklerken, O: � Bana ne, beni ilgilendirmez Benim annem öldü ya, diğer canlılar ne için ölürse ölsün� dedi � Neden böyle düşünüyorsun? Her canlının yaşama hakkı varıdır Öldürülmemelidirler� � Annemi öldürene söyle onu�, dedi ve yanımdan kalkıp eve gitti Odasına girdiğimde elindeki aynaya dalmıştı Bir eliyle de saçlarını yoluyordu Anlayamıyorum Ben yaşlı kalbimle bu üzüntülere korkulara nasıl dayanacağım? �17 Ekim Nazan bugün, çok büyük bir kriz geçirdi Ders çalışmak için odasına çıkmıştı Bir süre sonra çığlıklarını duydum İçeri girdiğimde kalbim duracaktı İki eliyle ince boğazını sıkıyor, dede kurtar beni diye de feryat ediyordu �Teyzem boğacak beni diye �, Bağırıyordu Ne yaptımsa kilitlenmiş parmaklarını çözemedim Hastaneye götürdüm Öyle çaresizdim ki, onu elimden almalarını bile göze aldım Sakinleştirici iğne yapıp eve gönderdiler Ama sakinleşmedi Üzerinde ne varsa parçaladı Boğazını sıkmaktan mosmor etti Kendi sıktığı halde, � teyze yapma� diye bağırıyordu Güç bela ellerini arkasından bağladım Karşı köyde bir hoca var onu çağırdım Geldi, okudu, üfledi�Zemzem suyu içirdi� Kurtulması için büyük bir nehrin üzerinden geçirilmesi gerekir �,dedi Nazan yorgunluktan mıdır, okunmaktan mıdır bilinmez uyuyup kaldı� 22 Ekim Bugün yine duvarla konuşurken yakaladım onu Kimle konuştuğunu sordum� Teyzemle� dedi O oda gerçekten de teyzesinindi Ama Nazan bunu bilmiyordu İçim bir tuhaf oldu Tarif edemiyorum Korku içindeyim Geceleri bazen sabaha kadar süren bu fısıltılar yüzünden benim de dengem bozuldu Hiç uyumadan duvara bir şeyler fısıldıyor Yorganı yüzüne çekiyor Ne zaman açıp baksam, gözleri daima açık oluyor Acıkmıyor, uyumuyor, yemek yedirdiğinde doyduğunu hissetmiyor, acımıyor� Teyzesi yirmi bir yaşında intihar etti Sırf, sevdiğine vermediğim için Aklını kaçırdı Günden güne daha beter oldu Tıpkı Nazan gibi Günün birinde odasının tavanındaki demir askıda asılı buldum onu Kurtarmaya çalıştım, ama gövdesinden ayrılmış kafasını, sadece bir deri parçası tutuyordu Çok ağladım, pişman oldum Keşke o adama verseydim, çile çekseydi ama hiç olmazsa yaşasaydı İki dünyasını da harap etmeseydi, diye� İki kızımı kaybettim Evlat acısını da tattım Allah�ım ne olur, torun acısı verme�� 30 Ekim Nazan birkaç gündür, elbiseleri ve ayakkabılarıyla yatıyordu Uyumadığını biliyordum Ama her an bir yerlere gidecekmiş gibi kıyafetleriyle yattığını yeni fark ettim İlk sorduğumda, yatarken geceliğini giydiğini, elbiseleri kendisinin giymediğini söyledi Yani kalkıp üzerini değiştirdiğini hatırlamıyordu Oysa ben onu gördüm Her gece aynı saatlerde yatağından çıkıp, elbiselerini ve ayakkabılarını giyinip, tekrar yatağına yatıyordu Bu geceye kadar, bunu çok önemsemedim Ne de olsa zamanla garipliklerine alışmıştım Ama bu gece merdivenlerdeki ayak sesleriyle uyandım Ona görünmeden takip ettim Dış kapıyı açıp bahçeye çıktı Peşinden gelip gelmediğime bakmak için olsa gerek, birkaç kez geri dönüp sağa sola göz gezdirdi Arkasından gittim Yaptıkları akla zarar şeyler de olsa, en nihayetinde çocuk işte Beni göremedi Karanlıkta o önde, ben arkada komşunun bahçesine girdik Bahçedeki kümesin kapısını açtı O esnada sokak lambaları da söndü Ne yaptığını göremiyordum Ama tavuk ve civciv seslerini duyabiliyordum Bir süre sonra sesler kesildi Nazan cebinden siyah bir poşet çıkartıp, içine bir şeyler koydu Geri dönmek için benim olduğum tarafa doğru yönelince, arkamdaki meyve bahçesine saklandım Koşarak önümden geçti Eve geldiğimizde içeri girmedi Elindeki poşete baktı Sonra güllerin altındaki çapayı alıp, toprağı kazmaya başladı O kazma işiyle meşgulken ben gizlice eve girdim Dış kapıyı kendime siper edip izlemeye devam ettim Benim bahçem daima aydınlık olduğu için, ne yaptığını rahatlıkla görebiliyordum Poşetten bir tavuk ölüsünü ve birkaç tane de civcivi çıkartıp açtığı çukura gömdü Hem öfkelendim, hem üzüldüm, hem de çok korktum Merdivenleri inip yanına gittim Beni görünce, telaşlandı Ağlamaya başladı ve bayıldı Artık bu suçüstünde yakalandığı anda bayılmalarına da alıştım Yatağına götürüp üzerini değiştirdim Yüzü gözü çizik içindeydi Alnında boydan boya derin bir yarık vardı Elleri, kan içindeydi Avuç içleri de çiziklerle doluydu Galiba, anne tavuk yavrularını ve canını kurtarmak için çok uğraşmış, Nazan�ı yaralamıştı Yaralarını silip, temizledim Tavuğu ve civcivleri gömdüğü yere gittim El feneriyle yerleri yokladım Üzeri yeni toprakla örtülmüş çukurları görünce kanım dondu Ayağımla biraz dürtünce gördüm ki, Nazan mahallede analı yavrulu ne kadar canlı varsa öldürüp buraya gömmüştü Kediler, köpekler, kuşlar, en son da tavuk ve civcivlerinin gömülü olduğu çukur Ortalığa öyle bir leş kokusu yayıldı ki, dayanamadım, koşarak eve girdim Salonda oturup ağladım, ağladım�Sonra odasına çıktım Gözleri kapalıydı, hala kendine gelmemişti Alnındaki derin yaraya baktım Kan sardığım bezin üzerinden görünmüştü� Nazan elini alnına götürüp, yara izini yokladı O alnındaki izin, düşme sonucu olduğunu biliyordu Dedesi öyle söylemişti çünkü Sanki bir romanın en heyecanlı yerindeymiş gibi okuduğu günlükleri bir kenara bırakıp, masanın üzerindeki küçük el aynasını aldı Yüzüne uzun uzun baktı Dedesinin anlattığı Nazan�la bu Nazan aynı kişi olamaz, diye düşündü Ağlamaktan kızarmış gözlerine, alnındaki, yıların etkisiyle beyaz bir çizgiye dönmüş yara izine bakarken, aynadan arkasındaki kadını gördü Tam omuz dibinde bir kafa ona bakıyordu Aynur Engindeniz |
|