07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ne Olacak Bilmiyorumki
Ne Olacak Bilmiyorumki Hikayesi - Ne Olacak Bilmiyorumki İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları
Birkaç gündür baş ağrısı çekiyorum Ensemden kulaklarımın arkasına oradan da tepeme yayılan bir ağrı Yapılacak işlerin bir türlü bitmeyişi, bitirilemeyişi hasta ediyor beni Elektronik posta kutumu temizlemek, yardım kampanyası için yazılanları derlemek, listeleri toparlamak, arada da telefonlar  İşte üç saatim gitti bile Bugün için şöyle güzel bir yazı yazayım diyordum Sonra kitabın düzeltileri üzerine çalışırım filan  
Eve gitmem lazım Bebek uyanmıştır  Off  Alınacak hediyeler, açılacak telefonlar; bu akşam ne pişirilecek, buzdolabını temizlemek lazım, pazartesi günü iki ayrı toplantı var, çocuğun D vitaminini verdim mi ben çıkmadan! Dünyevi şeylerim, küçük şeylerim, minik kederlerim  
İzlemekten usandıklarım, okumaktan korktuklarım  Yapılacak işlerim Ne olacak şimdi, bilmiyorum ki?  
Savaşa hayır! 
İşte çıkışını aldığım yazılardan biri  
Ne olacağını bilemeyen bir anne daha Elmas Dereci  74 Kıbrıs Harekâtı sırasında 9 yaşındaymış Çocuk kalbinin ve zihninin nasıl korkularla dolu olduğunu anımsıyor O yaz Rize'de tatilini geçirirken İstanbul'da kalan ablası ve ağabeyi için duyduğu endişe, büyük Karadeniz dağlan arasında hissettiği güven duygusu daha dünmüş gibi aklında Annesine "Çay bahçelerinin arasına saklanırsak düşman bizi bulamaz değil mi?" diye sorduğunda aldığı yanıt ise küçücük bedeninin zona ile tanışmasına neden olmuş: "O gâvurlar nerede olursan ol, öldürmek için seni her yerde bulurlar! " Derede oynarken sıkça rastladığı kurbağa yumurtalarına benzettiği hastalığının döküntüleri onu geceleri uyutmazken bugün dokuz yaşında olan kızı için endişelenmesine neden olan bir hatıra şimdi Küçük kızının elinden tutup "savaşa hayır" diye yollar boyu yürüse de seslerinin ne kadar duyulduğundan şüpheli o da bizler gibi  
Kaldırımdaki bebek  
Şu hale bak  Buzdolabını temizlemek lazım diye düşünürken yanı başımda savaş şeytanları cirit atıyor Ölümü düşündüğünde insan, nasıl da tuhaf geliyor bütün bu "sayın bilmem kim" diye başlayan konuşmalar, itişmeler, kırılmalar vs  
Anımsar mısınız o meşhur fotoğrafı?  
Yazarken bile canım acıyor şimdi  Ramazan Öztürk çekerken kim bilir neler yaşadı?  
Hani, bir dedeyle torun  Kaldırımda  Öylece kalakalmışlar  Az önce belli ki korumak için kucaklamış dede torunu  "Halepçe  " Kimyasal silahın unutulmayacak kurbanlarının kapalı gözleri  Daha kundaktaki bir bebeğin kaldırıma yan düşmüş başı  Kucağından bırakmadan yıkılıp kalmış dede  Beş bin sivilin öldüğü 1988 yılının acısı unutuldu bile  
Unuttuk bile  
Yaşadığımız sıradan huzurlu günlerin bedelini ödeyenleri unuttuğumuz gibi  
Olmadı değil mi? Köşenin başlığına uygun olmadı  Pazara uygun olmadı  
Haftanın günlerini tanımıyor ne yazık ki dünyanın acımasızlığı Ne yaş tanıyor ne adalet  
Bir anlamı olmalı  
Başım ağrıyor kaç gündür Bir ev almak için didinmek, kariyer için planlar yapmak, zayıflmak için uğraşmak, borsaya bel bağlamak, faize para yatırmak, intikam için gün saymak ne kadar anlam buluyor hafızamdaki o fotoğrafın yanında? Hiç  
Bazen sıradan günleri bile özlüyor insan  
Canının sıkılmasını özlüyor mesela canı çok yandığında Zeytin ekmek özlüyor yiyecek şey bulamadığında Bir ayak sesi özlüyor yalnızlığa kapatıldığında  
Barışı özlüyor, savaşın ayak seslerini duyduğunda  
Canınızı sıkmak değildi niyetim  Ama ne bileyim? Bir anlamı olmalı yaşadığımız onca şeyin
İclal Aydın
|
|
|