07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ninemin Tabutları Çikolatadandı
Koşamıyordum  Yolum karanlık kuyuydu inemiyor , atlayamıyor yorulunca dinlenemiyordum  
Kalbimin giriş kapısından soluğumu uzatıp dışarıya saldım Kan kokusu vardı İki titrek duvar beni itelemeye başlamıştı Korkuyordum belli etmiyordum Vantuz misali çekiyordu içeriden birileri ya da binlercesi  
Kırlangıç yumurtasına dokunucaya dek sürdü bu apansız karanlık yolculuğum
’Anne!’Dediğinde içimdeki sevgi; yüreğim kalkacaktı oturttum zoraki Henüz beş yaşımdaydım ve büyük insanların , küçük insanları yediğine inandırılmıştım
Ninem tabutları çikolataya benzetirdi İçinde yatan cansız bedenleri daha önceden kocaman insanların yediğini ve çikolataya uzattığını söyler dururdu Her akşam erkenden uyutmaya çalışırdı bu tür masallarla Dilinden hiç eksik etmediği O ’ yani Allah güya kendisini kocaman yaratırken öğüt vermiş
Demiş ki;
"Bak , sen çocukluğundan beri hep iyilik yaptın, herkese yardım ettin Ekmeğini çöpe atmadın , karnını doyurup , aklını kullandın Paranın kıymetini her zaman bildin Bu yüzden seni kocaman yapacağım
Çünkü sen iyiliği hak ettin  "
Soru sorduğum zaman hep öfkelenir, bağırırdı
"Öf ! Kapat o zehir bulaşığı çeneni, çek dilini damağına yapıştır da zıbar yat! Amma da ötüyorsun vik vik vikkk!   "
Konuştuklarını anlamıyor sadece korkuyordum Anında susuyordum Uyumak istemesem de içimden kocaman insanları sakladıkları çikolata tabutları düşünüyordum
İçlerinde ne vardı acaba! Gerçekten de küçük insanların her tarafını yemişler miydi büyük insanlar,kocamanlar 
Böyle geçen gecelerimle birlikte bir gün benim de kocaman bir insan olduğumu söylemek için yanına çağırdı Ninem
"Gel bakayım gel Şöyle yamacıma fistanıma değmeden otur Abdestim bozulmasın dikkat et " dedi
Bakışlarını yüzümünde gezidirdi Karanlık kadar siyah gözlerinin içinde bir parça ışık yoktu  
Ürkmüştüm , ses çıkarmadan soluğumu kulaklarıma alıp , hareketsiz öylece yarım saat kadar bekledim Uyumuş muydu ,yoksa gerçekten de gözlerini hiç kımıldatmadan sinsi bir sabırla benim tepkimi mi ölçmeye çalışıyordu  
Pencere kanatları; rüzgarın uğultusuyla birbirine çarptığında , "bismillah!" dedi Çabucak ayağa kalktı  Gözleri hala kapalıydı, elinde kocasından hatıra kehribar sarısı eski tespihi sımsıkı tuttu
Avuçlarını kanatacak kadar sıkıyordu, yumruk haline gelen ellerinin üzerindaki yeşil damarlar oracıktan fışkırıp , yüzümü kanatacaklardı sandım Titremeye engel olamadım içim, bir tuhaf oluyordu
Mideme gurultulu sancılar hücum etmiş, gözlerime ateş de ısıtılmış maşa değmişti adeta Ansızın başım döndü oturduğum yere yığılıp kaldım  
İki  üüç  döört!’
Derken kendime geldiğimi belirten bir işaret yaptım Başımı öne doğru salladım
"Kalk küçük insan, hemen ayağa kalk! Seni Ebe hatuna gotüreceğim "
Ne diyordu böyle, ne ebesi? On beş yaşıma kadar doktora bile götürülmeyen ben  Şimdi durduk yerde habire hamile kadınları doğurtmaya koşturan Ebe Kadına , ne için götürecekti ki 
Yüzüme inen iki okkalı tokatla kendimi önce ayakta , hemen ardından da iki sokak ötede oturan Ebe Kadının evinde buldum
Ninem onun kulağına eğilip sessizce bir şeyler söyledi   
Ebe Kadın , başını iki yana sallarken dudaklarını büktü "Allah Allah " diyerek;
başını sağa ve sola hafifçe salladıktan sonra yanıma geldi "Şu divana uzan bakayım Donunu da sıyır, kaldır şu eteğini yukarıya doğru  Memelerine de bakmam lâzım amma   " dedi
Uzanmak , donumu çıkarmak mı  memelerime niye bakacaktı! Ölecek miydim acaba? Yoksa benim bile fark etmediğim ecelli bir hastalığa mı yakalanmıştım
Ninem hızla yürüdü bana yaklaştı Nefesi itelemeye gelince kuvvetliydi  Beni tüm gücüyle divana doğru savurdu
Hemen ardından eteğimi kaldırıp bacaklarımı çimdikledi Can acısıyla kendimi boşlukta buldum O’ da bunu fırsat bilip, bir hamlede donumu çıkarttı Suratını ekşitip , büzürek baktı ansızın donumu yukarıya sallayıp odanın ortasına savurdu Ardından da balgamlı tükürüğünü suratıma fırlattı
Dayak yesem bundan daha iyi idi İğrenmiştim , yanaklarımdan kayıp dudaklarımın üzerine inen o tiksindirici yapışkan sıvı midemi çok feci bulandırmıştı Yine başım dönmeye başlamış ve ben daha fazla dayanamadan kusmuğumu Ebe Kadının yüzüne oradan da divana fışkırtmıştım
Elimde olmadan yaptığım bu hareket sonumu hazırlamıştı bile Yıllarca
F hişe gel buraya , git oraya   Al bunu , getir onu!  
Hizmetçi gibi geçen tam on beş yıl  Ninem aynı gün;
" kötü yola düşeceğine Ebe Kadın’ın kölesi ol Ben bugün var  yarın yokum dedikten sonra;
Ebe Kadına"yetim başına az uğraştırmadı beni Bu var ya bu nankör , bu ne şeytanmış da haberim bile yokmuş! Kimbilir hangi heriften peydahladı karnındaki p ç! Günlerce ,aylarca bu laflar kulaklarıma oradan da tüm organlarıma şırıngalanmış gibi yerleştirildi Hiç bir suçum yokken , daha bir erkeğin babalık sevgisini bilmezken günahıma giren Ninem o olaydan beş ay sonra çikolata tabutuna koyuldu  
Halbuki ben kustuğum o gün , sabah tuvaletimi yaparken bir torba dolusu solucan döktüğümü utancımdan söyleyemeyişimin cezasını çekmiştim  
Utanmak ne büyük bir utançmış şimdi anladım ama iş işten hayat benden geçti  
Karın ağrılarım ve mide bulantılarımın asıl nedeninin o solucanlar olduğunu yıllar sonra yine bugün öğrendim  
O’nu küçük insanlar son yolculuğuna hazırladı Neyseki o büyük , kocaman bir insandı da yenilmekten kurtulmuştu  Hoş o benim ömrümü yemeden gitmemişti ama   
Karnı tok, sırtı pek ölmüş Ardında sadece bir bahçeli ev ile elinden hiç düşürmediği kehribar sarısı tespihi bırakmıştı Ebe Kadın lanetlenmiş kadar kötüydü Eve gidip el koydu Beni de bahçenin içinde kümes dediğimiz nemli, hayvan pisliği kokan yere attı Altıma iki eski kilimle bir ince yayıntı verdi
Başımı yüksekçe bulduğum kaya taşına koyup uyuduğum her gece ellerimi gökyüzüne doğru uzatıp ; ninemi büyük insan yapan Allah, beni de büyük yap ne olur yalvarırım sana
Bak, ben burada hep küçük insan olarak kalırsam o çikolatadan tabuta atılınca yine benim gibi doğurttuğun küçük insanlar parçalara bölüp, karanlığa yollayacaklar cesedimi Ne olur Allah beni de büyük insan yap
Aklıma başka dua gelmiyordu Bana ne öğretilmişse onunla büyümüştüm Çocukluğumu korkularla , genç kızlığımı yine korkunç insanın korkutan hayat şekliyle geçirmiş olmak ne büyük bir acıydı   
Bugün otuz yaşındayım doktor bey
Şimdi bana söyler misiniz Ben büyük insan mı olmalıyım , yoksa küçük bir insan mı? Her gün hastanenizin mavi boyalı odasında , duvarları seyredip rengarenk bir tabut hayal etmek delilik midir yoksa  
Yoksa benimde tabutum çikolatadan mı olsaydı   Tıpkı Ninemin anlattığı gibi mi düşünseydim O zaman bana iyileşmiş gözüyle bakar mıydınız ha 
Cevap ver doktor bey!Neden susuyorsun Bana gerçeği kim söyleyecek! İçinde ne büyük , ne de küçük insanların olmadığı bir masalı en doğru hali ile kim anlatacak!?
Nurcan TALAY
|
|
|