Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
terbiye

Terbiye

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Terbiye



Terbiye yazısı - Aynur Engindeniz yazıları


Melisa, Sevgili Sırdaşım,


Sana bu mektubu yaslandığım duvarın soğuğunu ta ciğerlerimde hissederek yazıyorum Ama duvarın nemli bağrı bile sana yazacaklarımdan daha soğuk değil inan Öyle ki; neredeyse bitmek üzere olan kalemim bile titremekte


Sana uzun zaman önce yazdığım mektupta Osman’la aramızdaki sorunlardan bahsetmiştim Bu zaman zarfı içinde garip bir şekilde artık tartışmaz olduk Artık iki yol arkadaşı gibi değil de, aynı evi paylaşmak zorunda olan iki ev arkadaşı gibiyiz “İstediğin bu değil miydi?”diye soracağını biliyorum Tam anlamıyla bu değildi Melisa Bu sessizlik artık tartışacak hiçbir şeyimizin kalmadığına bir alamet Bir fare kilerimizdeki değerli değersiz bütün mevzuları kemirdi Geriye kalan tortu, aramızda çekip uzatamayacağımız kadar minik ve sert Malzeme tükenince ortalıkta fare de kalmadı Meğer en hararetli kavgaların bile menşei aşkmış


Artık ona, neden geç saatlerde geldiğini sormak gelmiyor içimden O da gittiğim yerlere, kılığıma, alışverişlerime karışmıyor Sonsuz ve korkunç bir denizin içinde yan yana yüzen iki küçük tekne gibiyiz anlayacağın En kudretli dalgalar bile bizi birbirimize çarpmıyor Ama bizi ayırmıyor da…


En son tartışmamızda bana kendisini anlamadığımı söylemişti Evet, onu hiçbir zaman anlayamadım Uğraştım aslında, ama o hep kapalı bir kutu kadar sırlıydı Bu bana onun dertsiz bir adam olduğunu hisettirdi hep İşyerindeki sorunlarından, içindeki anaforlardan hiç haberim olmadı Belki de ben öyle istemiştim Onun, hayatımdaki en güçlü dayanak olduğuna o kadar inanmıştım ki, aciz bir kul olduğunu asla bilmek istememiş de olabilirim Nitekim; o da bunu doğruladı “Sen o kadar sıkıntılıydın ki, benimkileri konuşmaya vaktimiz olmadı” dedi Bu sözler beni çok düşündürdü Melisa…Gerçekten sürekli konuşarak onu susturmuş olabilir miyim, diye ölçtüm, tarttım Maziyi yokladım…Birlikte geçirdiğimiz günleri, geceleri, yaptığımız yolculukları bile bir bir zihnimden geçirdim Tabi bu kısa bir zaman içinde olmadı Yaşanmışlıkları düşünmek bile ömrümün dört ayına mal oldu Sonuçta kanaatim ne oldu biliyor musun? Bu ilişkide diyalog diye bir şey olmamış Aksine, yankısız bir monologmuş evliliğimiz Hep ben konuşmuşum, istemişim, ağlamışım En çok kullandığım kelime bile “ben” olmuş İşin garibi hala kendimi suçlu hisettmiyorum Hep bir mazaretim var Mazaretlerim bile “ben” ile başlıyor “Ben güçsüzdüm” “Ben mutsuzdum” “Ben çaresizdim


O sadece korunaklı bir duvardı gözümde Tırnağım kırılsa, yahut izlediğim filmdeki kadın ağlasa, soluğu onun şefkatli kanatlarının altında aldım O an, yani ona sığındığım esnada, o ne düşünüyor, ya da ne hissediyor diye merak etmedim bile Nasılsa çok güçlüydü, bir Zeus heykeli kadar heybetli ve sert…Beni en derin kabuslardan, en dipsiz uçurumlardan, yani ölümden gayrı bütün belalardan kurtarabilecek kadar olağanüstü bir adamdı Bir tükenmez kalem, ya da asla tükenmeyecek bir batarya…Ama değilmiş Bunu anladığımda, o artık benim bile değilmiş Melisa…Gökteki yıldızların bile hızla tükendiği bilimsel olarak kanıtlanmışken, benim sert duvarımın tükenmeyeceği aymazlığına nasıl düştüm ben? Dahası; nasıl kendimi bir ölümlünün sınırlı kudretine bu kadar gözü kapalı bırakabildim?


Şu an karşı duvarımda Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun kötü bir kopyası asılı Arada bu tabloya bakıp bakıp gülümsüyorum O, sakalı beline değen ihtiyar neden ömrünü kaplumbağaları terbiye etmeye adamış ki dersin? Arkasına gizlediği değnek, terbiyeci oluşunun bir alameti olsa gerek “Tablonun konumuzla ne alakası var” mı diyorsun? Görünüşte yok belki, ama gizliden gizliye tam da konumuz bu Melisa Her insanoğlu bir terbiyecinin eseri Bu terbiyecilerin değnekleri ise mizaçlarına göre çeşitleniyor Kimi çok severek, kimi çok üzerine titreyerek, kimi döverek, kimi de aç bırakarak terbiye ediyor sorumluluğunda olanları Ama biliyor musun, hep aynı mekanda ve aynı değnekle terbiye edilen kaplumbağalar, bulundukları yerin bir metre ötesinde bütün bildiklerini unuturlar Melisa


Küçük bir kızken yorulduğum yere çadır kuran bir babam vardı hep Onunkisi gönüllü kölelikti Annem geceleri yorgan bekçim, babam beni dış dünyanın bütün vahşiliğinden koruyacak kahramanımdı Basacağım yer iki kere kontrol edilmeden adım atamazdım Hiçbir zaman kendimi koruma güdüm olmadı Nasılsa bu işi benim yerime pek ala bir şekilde yapan iki gönüllü hizmetkarım vardı Fakat, beni aralık kalan pencerenin dahi hıyanetinden sakınan hizmetkarlarım, aynı sadakati ağabeyime göstermedi hiç Bu onu sevmediklerinden dolayı değildi elbette…Onun terbiye edildiği değnek farklıydı O erkekti ve hayatı öğrenmeliydi Hayat ancak düşüp kanayarak ve tutunup tekrar doğrularak öğrenilirdi Onun hayatı boyunca tutunacağı tek dal, yine kendi elleri olacağı için, yaşam denen sergüzeştin bütün girdaplarına girip çıkmalıydı ki, ileriki ömründe iki kişiyi hatta daha fazlasını taşıyacak kadar tecrübesi olabilsindi O vakitler bunların farkında değildim Ağabeyim de değildi sanırım Gizliden gizliye nefret dolu bakışlarına maruz kalırdım Sonuçta çocuk yüreğiydi taşıdığı, benim korunmaya muhtaç bir çiçek olduğumu, kendisinin ileriki yıllarında çokça işine yarayacak bir güçte yaratıldığını bilemezdi ki! O, hayatın bu gerçeğiyle ne zaman karşılaştı bilmem ama ben yeni yeni yapbozun parçalarını daha net bir şekilde yerine koyabiliyorum


Beni tanırsın; tek başıma sokakta yürürken ayaklarım birbirine dolanır Kendimi ufalmış ve hastalıklı hissederim Yürürken o kadar kaldırıma odaklanırım ki, birisi karşıma geçip, başıma odunla vuracak olsa, karakolda ‘şahsı gördüm’ diye ifade veremem Sağa sola baksam, ağzından sular akan kurtların delici bakışlarıyla çarpışacağımı düşünür, ürperirim Bir yerde soluklanacak olsam, durduğum yerin emniyetinden asla emin olamam, burası bir cami önü olsa bile Kapalı bir kapıyı açıp içeri gireceğim vakit nefesim kesilir, içeridekilerle gözgöze gelince saçmalarım Dedim ya, önümden yürüyüp kapıları açan, bana sorulan suallere tebessümle ve iftiharla cevap veren bir annem, attığım her adımda beni gölge gibi takip ettiğinden emin olduğum bir babam vardı Beni anlıyor musun Melisa? Evlenince de hep aynı emniyeti aradım Osman’da Hem annem, hem babam oydu artık Kendimi bir mabetten diğerine korkusuzca bıraktım o yüzden Nasıl ki; babamın kudretinin sınırlarını sorgulamamışsam, Osman’ın dayanma eşiğini de bilme gereği duymadım


Evet, hasta olunca ona günlerce gecelerce bir bebek gibi baktım Ama itiraf etmeliyim ki; hasta yatağındaki aciz ve çelimsiz halini, ağrıların verdiği azapla çıkarttığı iniltileri hiçbir zaman sevmedim ve ona yakıştıramadım Bana muhtaç olduğu “sınırlı” sayıdaki herşey de tereddütsüz yanında oldum Ama hepsi o kadar…


İşte Melisa; benim poşet taşıyıcım, musluk tamircim, namus bekçim, hırsız kovucum, dış kapı kilidim böyle böyle uzak bir ada gibi arkamda kaldı Ya da, ada gibi kalan ben, uzaklaşan o, emin değilim Ya birgün onu tamamen kaybedersem, bu tehlikeli dünyanın tam göbeğinde halim ne olur? Kırk yaşına geldiği halde ilk kez duymaya başlayan biri gibi, hangi yönden gelen sese doğru yürüyeceğimi şaşırmaz mıyım? O sesler beynimi bir burgu gibi öğütmez mi? Biliyorum, bu korkum bile bencilce Ama bu elimde değil Benim ruhsatımda eksik bir şey var Kendimi kaçak binalar gibi hissetmem o yüzden belki de Sahipsiz kalıverdiğim anda belediye beni yıkacak diye endişelenmem o yüzden


Şimdi geri dönmek istesem, kaybettiklerimin ne kadarını kurtarabilirim Melisa? Dalına kurulmuş salıncağın içinde, gittikçe büyüyen varlığı taşıyamayıp, hayata karşı zorunlu bir hürmetle eğilen ağaca “Sen dik durmalısın” diyerek, onu doğrultabilir miyim? Ya ağaç eğildiği şekli almışsa, tekrar doğrultmaya çalışmak onu eğildiği noktadan kırmaz mı? Geriye kalan dalsız kütük ve kütüksüz dallar ne işime yarar?


Hadi bundan sonraki ömrümü onun derin ve sahipsiz sularına dalıp, içindeki korkuları, mutlulukları paylaşmakla ve sızlayan yanlarını müşfik bir anne şefkatiyle sarmalamakla geçti diyelim; bencilliğim ve körlüğüm yüzünden bulaştığı günahların damgasını bedeninden silmeye kudretim yeter mi?


Melisa…


Sen doğmamış bir bebeksin Bu anlattıklarım gözünü korkutmuyor değil mi? Öyle bile olsa, sen hayatı doğmadan tanımış bir kız olarak dünyaya geleceksin Yolun karşısına takviyesiz geçemeyen ihtiyarlar gibi olmayacak, birgün ne kadar uzağa kaybolursan kaybol, ergeç doğduğun evin önünden geçeceğinin bilincinde ve cesaretinde büyüyeceksin


Evet Melisa…Dünya sahiden yuvarlaksa eğer, yolun sonu mutlaka kaybettiğine çıkar Korkmamalı insan Korkmamalı ki, kendinden başkalarını da düşünebilsin Kendi içinde istikrarı sağlayan bir ruh, hiçbir şey için olmasa da, can sıkıntısından çevredekilerin dünyalarıyla ilgilenmeye başlar Bir de tamamen insanlık yararına yaratılmış insanlar vardır ki; onları bu mektuba sıkıştıramam Belki daha sonra konuşuruz bunu


Saat gecenin bir kör vakti…Osman hala gelmedi Emin değilim ama, sanırım bıraktığım boşluğu doldurmakla meşgul Evren boşluk kabul etmiyor Melisa Bu fizik kanunlarına aykırı Boşluklar mutlaka dolar…Hiçbir şeyle değilse, havayla dolar en azından


Artık yorganın içine girip uyumalıyım İkimiz de üşüdük Unutmadan; hani sana anlattığım bir masal vardı ya…Tavşanla kaplumbağanın masalı…Hatırladın mı? Lütfen tavşana, kaplumbağanın bir terbiyecisi olduğunu söyleme olur mu? Ola ki sonuca itiraz eder, o masalla terbiye edilen insanlığın bugüne kadar inandığı pek çok şey bir avuç küle döner


Işıkları kapatıyorum Korkma…Pencere kapalı, yatağın altında kimsecikler yok Ben senin yerine kontrol ettim Uyu hadi…


Hoşça kal…



Aynur ENGİNDENİZ

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.