Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hırka

Hırka

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hırka



Hırka yaşam hikayesi - Hicran Aydın Akçakaya yazıları


Annemden ayrılmanın verdiği büyük bir iç sıkıntısı ile ağlaya ağlaya başlamıştım ilk okul günüme…

Sınıflara girip sıralara oturma vakti geldiğinde, daha bir sıkı sarılmıştım annemin eteklerine

Onu bırakmak istemiyordum, daha doğrusu onun beni bırakıp gitmesini istemiyordum

Ağlıyordum, gözyaşlarım süzülüyordu yanaklarımdan ama hıçkırıklarımı yutuyordum

O geldi yanımıza, ilk öğretmenim… ne kadar genç, ne kadar güzel, sesi ne kadar yumuşaktı…

Ve elleri… ne kadar sıcaktı

Hafifçe çenemden tutup beni kendisine bakmaya zorladı

İlk o an göz göze geldik onunla

Yüzünü çevreleyen, dalgalı kısa saçları vardı

Annem gibi baktı bana

Onun kadar içten ve onun kadar sevgi dolu…

Sonra elimi tuttu, içimdeki bütün endişe ve korkular birden bire yok olmuştu…

Hiç itiraz etmeden onunla birlikte sınıfa girdim ve onun gösterdiği sıraya oturdum

O gün ve ondan sonraki günler, büyük bir açlık ve hevesle onu pür dikkat dinledim

Sınıfta okuma yazmayı ilk öğrenen ve kırmızı kurdeleyi ilk takanlardandım

Öğretmenimle aramda temeli o gün atılan sağlam bir sevgi köprüsü oluşmuştu…

İlkokuldan mezun olana kadar onun sınıfında onun öğrencisi olmak büyük bir şanstı benim için

Çalışkanlığım, verilen her görevi büyük bir özveriyle kabul etmem ve azmim sayesinde okulda diğer öğretmenlerin de sevdiği öğrenciler arasındaydım


………&……


Okul yıllarım herkesin olduğu gibi unutulmaz anılarla geçti

Hatırladıkça hala hüzünlendiğim ya da gözlerimden yaş gelene kadar güldüğüm harika anılar

Hele bi tanesi var ki

Gülsem mi ağlasam mı hatırladıkça şaşıyorum hala

Yıl 1981 dördüncü sınıftayım

O yıl babamın büyük emek vererek neredeyse her bir tuğlasını kendisinin ve annemin koyduğu evimize taşınmıştık

Köyün biraz dışarısında önünden dere geçen bir arsadaydı evimiz

Babam asma bir köprü yapmıştı yol ile bahçemiz arasına

Evin bütün malzemesini annemle birlikte o asma köprüden el arabası ile taşımışlardı

Çocukken en büyük zevkim yağmur yağdığında çağıldayarak akan o dereyi izlemekti


……&……


O gün uyandığımda hava bulutluydu ama henüz yağmur başlamamıştı

Annem saçlarımı ördü, o meşhur kurdelelerimi taktı ve beni okula uğurladı

Biz derste iken birden yağmur başladı, bardaktan boşanırcasına ama nasıl yağıyor, iri yağmur damlaları sınıfın camlarını delecek sanki

Aklım derede, kesin diyorum akmaya başlamıştır bu kadar yağmurdan sonra

Öğlen yemek için eve geldim, yanılmamışım dere akıyor, gürüldüyordu O tahta köprüden elimdeki minik taşları suya ata ata geçtim

Yemeğimi yedim, cebimde leblebilerim, elimde iki mandalina okulun yolunu tuttum gene …

Arkadaşlara anlatıyorum derenin nasıl güzel aktığını, merak ediyorlar hadi diyorlar biz de görelim


Daha zilin çalmasına vakit var iki kız arkadaşımla dönüyoruz,

köprüden değil de derenin üstündeki taşlardan seke seke karşıya geçmek istiyoruz

Oraya kadar gelmişken evden birkaç mandalina daha alacağım ya…

Arkadaşlarım geçiyorlar, sıra bana geliyor nasıl olduysa ayağım kayıyor ve ben cumburlop suyun içine düşüyorum

Aman tanrım önlüğüm ıslanıyor, kurdelelerimin kolası bozuluyor,

su çamurlu üstelik, ayakkabılarım, beyaz çoraplarım, ben maf oldum, bu halde annemin karşısına nasıl çıkarım?


Çare yok mecburen kapıyı çalıyorum, annem beni o halde görünce bir çığlık atıyor:

-Bu ne hal, ben seni az önce okula göndermedim mi?

Ne desem faydasız annem feci şekilde sinirli, sanırım haklı da

Yedek önlüğüm yok, şimdi ne giyip gidicem ben okula?

Kolumu çimdikleyerek annem beni duşa sokuyor,

ben ağlıyorum hem canım yanıyor hem önlüğüm kirlenmiş ve üstelik annem sinir küpüne dönmüş vaziyette…


Duştan sonra bir pantolon, üstüne bir kazak ve annemin yeni ördüğü beyaz hırkayı giyiyorum…

Annem gene saçlarımı tarıyor ve örüyor iki tane ama bu kez kurdele yok örgülerimin ucunda…

Buna seviniyorum gizliden ( o kocaman kolalı kurdeleleri sevmiyorum çünkü… sınıfta benden başka kimsede yok öyle kocaman ve kolalı)

İki çift ayakkabım var biri ıslandı, geçen seneden kalan eski ayakkabılarımı giyiyorum bu kez

Ayaklarımı sıkıyorlar ama çıplak ayakla gidemeyeceğime göre okula, sesimi çıkarmıyorum

Kızlarla birlikte tekrar okula dönüyoruz

Öğretmene olanları anlatıyoruz

Gülüyor, ama anneme de hak veriyor


Öğleden sonraki ilk teneffüste sınıfta yanan kocaman sobanın yanına gidiyorum,

çünkü aşırı derece üşüyorum Saçlarım hala ıslak

Aksilik bu ya ben ısınmaya çalışırken fazla yaklaşmışım sobaya farkında olmadan

o yepyeni canım hırkamın kolu yapışıveriyor sobanın borusuna…

Eyvah!

Bittim ben bittim!

Annem bu kez öldürecek beni

Tembihlemişti de üstelik

Üstünü kirletme, dikkat et diye

Kirletmek ne kelime ben hırkamın kolunu sobaya yapıştırmışım

Şimdiki gibi gardırop dolusu kıyafet nerde o zamanlarda

O benim tek ve en yeni hırkamdı


Nasıl ağlıyorum nasıl üzgünüm bilemezsiniz

Derse girdik öğretmenim soruyor, n’oldu hicran neden ağlıyorsun? ,

Ben ağlamaktan konuşamıyorum

Arkadaşlarım anlatıyor Bunda korkacak ne var diyor öğretmenim, Allahtan kolunu yakmamışsın

Olmaz diyorum ben, eve falan gidemem, annem zaten çok öfkelendi dereye düştüm diye,

şimdi bir de hırkamın kolunu yaktığımı görünce deli olacak ben eve gitmem, gitmem…

Ders bitiyor, paydos zili çalıyor

Bütün öğrenciler evin yolunu tutmuşken ben inatla sınıftayım hala ve birkaç arkadaşım yanımda beni ikna etmeye çalışıyorlar…

Gitmem diyorum gitmem

Annem öldürür beni…


Öğretmenimiz ve başka iki öğretmen daha benim yanımdalar,

tamam diyorlar, biz annene haber gönderelim gelsin, durumu anlatırız, yumuşatırız meraklanma sen…

İki arkadaşım bizim eve gidiyor koşar adım…

Süheyla öğretmen sizi bekliyor Ayşe teyze okulda diyorlar

Annemde bir korku bir telaş bana bir şey oldu sanıyor

Çünkü daha birkaç ay önce okulun bahçesindeki havuzun kenarında kovalamaca oynarken, boş havuzun içine düşüp başımdan yaralanmıştım

Canım annem nasıl da korkmuştu beni sınıftaki sıraların birinde yatar vaziyette görünce…

Artık sakarlık mı diyeyim şanssızlık mı çocukken sokakta oynarken düşer,

dudağımı, çenemi, dizlerimi yaralarım,

gelini görebilmek için düğün meydanında boş varillerin üstüne çıkar, düşer kaşımı patlatırım

Sağ kaşımın üstünde, çenemde ve dizlerimde hala o günlerin izi duruyor


Annem etekleri tutuşmuş bir vaziyette sınıfın kapısında beliriyor, gözleri beni arıyor

Ben korku içinde paravanın arkasına gizlenmişim sessizce bekliyorum

Üç öğretmen; sınıf öğretmenim Süheyla, üçüncü sınıfları okutan Zuhal öğretmen ve beşinci sınıfları okutan Emel öğretmen…

Annemi karşılıyorlar

Annem soran gözlerle bakıyor onlara Öğretmenim durumu anlatıyor kısaca

Hicran eve gelmeye korktu senden çekindiği için diyor

Annem gülmeye başlıyor, bu muydu mesele ben de önemli bir şey var sandım

Yanan hırkanın kolu olsun artan iple tekrar örerim ne olacak ki diyor

Ben hala paravanın arkasındayım Öğretmenim sesleniyor, Hicran hadi çık artık bak annen kızmayacak sana


Ellerim önümde birleşmiş, başım eğik bir şekilde çıkıyorum saklandığım yerden

Anneme yaklaşıyorum, anneee çok üzgünüm vallahi istemeden oldu, ısınmaya çalışırken, çok üşümüştüm diyorum titrek bir sesle

Sana bir şey olmasın diyor annem hırka ne ki, tamir ederiz sorun değil

Olay tatlıya bağlanıyor


Ama şundan eminim ki ben o kolu yanık hırkayla eve gitseydim kesinlikle annemden azar işitirdim


Ha tabi ki de kolum yanmadığı için annem şükrederdi ama yoksulluğun gözü çıksın

Bayramdan bayrama yeni elbise ve ayakkabılarımız olurdu

Gezmeye gidecek olsak, onu giymem, bunu istemem diyemezdik çünkü zaten seçeneğimiz yoktu

Ha deyince alınamıyor her istediğimiz, bu yüzden elimizdekilerin kıymetini bilmemiz gerektiği ve idareli olmamız konusunda habire öğüt verirdi anneciğim

Annem artan ip ile hırkama yeni bir kol örüp takmıştı


Yıllar geçti o günü, o hırkayı ve öğretmenimin beni azar işitmekten kurtarmasını hiç unutmam


Süheyla öğretmenim emekli olduktan sonra tekrar Bodrum’a dönmüş

Telefonla kendisine ulaştım O kadar yıldan sonra beni hemen hatırlaması ne büyük onurdur benim için

Diğer iki öğretmenimin nerede olduklarını bilmiyorum

Yaşıyorlarsa kulakları çınlasın, hayatta değillerse mekanları cennet olsun…

Annemden sonra bana annelik eden, okumayı, yazmayı öğreten, Atatürk’ü tanıtan, sevdiren, bana beş yıl boyunca emek veren o melek yüzlü kadının ellerinden öpüyorum

Gününüz kutlu olsun öğretmenim…


……&……


Öğretmenlik kutsal bir meslek Büyünce ne olmak istiyorsun diye sorduklarında verdiğim tek cevaptı öğretmen olmak istiyorum Olamadım, şartlar elvermedi

Geleceğimizi emanet ettiğimiz o mukaddes insanlar ne yazık ki aldıkları üç kuruş maaşla ama yılmadan, ama bıkmadan görev aşkıyla dolu yüreklerini açıyorlar çocuklarımıza

Bütün eli öpülesi öğretmenlerin gününü kutluyorum

Başöğretmenimiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ü saygıyla anıyor ve selamlıyorum



Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, bilimsel, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek sicilli korucular ister Yeni kuşağı bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir

KEMAL ATATÜRK


Hicran Akçakaya



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.