Küskün Begonvil 2

Küskün Begonvil 2 - Hicran Aydın Akçakaya



Fazla gürültü etmeden evden çıktılar Güneş tepede tüm içtenliğiyle gülümsüyordu Sabahki serinliğe aldanmamak lazımdı, gene sıcak bir gün olacaktı, belliydi Dolmuş durağına doğru hızlı adımlarla yürürlerken yanlarında bir araba durdu


-Zeynep şehre mi iniyorsun? Hadi gel götürelim istersen


- Aaaa Sema abla siz miydiniz? Vallahi iyi olur


Zeynep ile Arda arka koltuğa geçtiler


-Hey yakışıklı bugün nasılız bakalım?


-Teşekkür ederim Hüsnü amca Sen nasılsın?


-Süperim aslan parçası


-Sema ablacım görüşemiyoruz bu aralar Gerçi sezon açıldı artık herkes yoğun Nasıl bu sene işler?


-İdare eder canım Henüz fazla yoğunluk yok Turların yarısı iptal edilmiş Bakalım hayırlısı Siz nasılsınız Kolayladınız mı borçları?


-Büyük bir kısmını ödedik sayılır Ama biraz daha var Uğraşıyoruz işte Sizin teknenin minder kılıflarını tamamladım ben Ne zaman isterseniz alabilirsiniz


-Sahi mi ? İşte buna çok sevindim Yarın yarımada turumuz vardı Akşam bir ara uğrar alırım


-Hüsnü abi biz burada inelim Çok teşekkürler Hadi size kolay gelsin


- Sağol Zeynom Kemal'e selamlar


Palmiye pastanesinin önünde inmişlerdi arabadan Arda tutturdu dondurma diye


-Arda' cığım şu doktor işini halledelim alacağım söz Vallahi benim de canım çekti Hadi gel bir an önce Engin amcayı görelim


İki katlı binanın giriş kapısından içeri girdiklerinde serin bir hava çarptı yüzlerine Otomat lambasının yanmasıyla serinliğin keyfini çıkararak ikinci kata, Engin Bey ‘in muayenehanesinin kapısına geldiler Zeynep zile bastı Açılan kapıyla beraber Gülay'ın tatlı yüzüyle karşılaşmak her zaman onu mutlu ederdi


-Oooooo Zeynep' ciğim hoş geldin Aman aman Arda beyler de mi buradaymış?


- Merhaba canım Hoş bulduk Randevu almadan geldim ama biliyorum bu saatlerde kalabalık olmaz burası Engin Bey geldi mi?


-Az önce geldi Zeynep'ciğim Hayırdır hasta mısın yoksa?


-Önemli bir şeyim olduğunu sanmıyorum Birkaç haftadır kendimi yorgun hissediyorum, özellikle sabahları o kadar zor uyanıyorum ki Biraz iştahım da kesildi sanki Bir görüşeyim dedim Engin Bey ile


- Tamam canım ben gidip haber vereyim hemen alır seni, randevulu hastaların gelmesine vakit var daha


Zeynep bekleme salonunda otururken umarım ciddi bir şeyim yoktur diye de dua ediyordu Hiç sırası değildi çünkü Her şey bu kadar güzel giderken


-Zeynep, Doktor bey seni bekliyor canım


-Tamam hemen geldim Arda sen beni burada bekle canım uslu uslu olur mu?


-Aaa sen onu merak etme biz onla sohbet ederiz


Zeynep kapıyı elinin tersiyle hafifçe çaldı İçerden doktorun ‘'girin'' sesini duyunca kolu aşağıya indirerek kapıyı açtı, girdi odaya Deniz tarafına bakan iki küçük penceresi ve pencereleri yarıya kadar örten ajurlu bembeyaz perdeleri ile bu oda daima huzur vermişti Zeynep' e Doktor Engin Bey gözlüklerinin üzerinden bakarak:


-Oooo gel bakalım Zeynep Geç otur şöyle Nasılsın? Diye sorarken bir yandan da okumakta olduğu gazeteyi katlıyordu


-Tşk ederim Engin ağabey İyiyim Şöyle bir kontrole geldim


-Hayırdır neyin var ki?


-Birkaç haftadır yorgunluğum hiç dinmiyor Sürekli yatmak, uyumak istiyorum Sabahları külçe gibi oluyor bedenim


-Tamam, şimdi önce bir muayene edeyim Sonra da birkaç test ve tahlil ile neyin varmış öğreniriz Arka tarafa geç hazırlan kızım sen


Kısa bir muayeneden sonra Engin Bey önünde kağıtlara yazdığı test ve tahlilleri Zeynep' e uzattı:


-Al kızım bunları yaptır, sonuçları bana getir Ona göre ilaç yazarım ben sana Görünürde hiçbir şeyin yok Ama içimiz rahat etsin değil mi ya?


-Teşekkür ederim Engin ağabey ben sonuçları alır almaz buradayım gene Görüşürüz


Ana oğul muayenehaneden çıktılar Dışarısı cıvıl cıvıldı Sahilde yürüyenler, banklarda oturup denizi seyre dalanlar, kol kola gezen genç aşıklar, dünyanın dört bir yanından gelen turistler doldurmuştu gene Bodrum'u


-Anne hani dondurma alacaktın


Zeynep Arda'nın sesi ile seyrettiği görüntülerden çekti gözünü, biricik oğlunun minik elini avucunda hapsetti:


-Tamam canım Çikolatalı mı gene?


-Evettt Üstünde fındık fıstık da olsun ama


Palmiye'nin dış mekanına yerleştirilmiş olan büyük dondurma dolabının önüne geldiler Onları gören genç garson:


-Buyurun size nasıl yardımcı olabilirim? Diye güler yüzlü bir ifade takınarak karşıladı onları


-Bize iki dondurma lütfen Biri çikolatalı biri de karadutlu olsun Ha bir de fındık fıstığa batırın


-Buyurun efendim Afiyet olsun

Zeynep dondurmaların parasını ödedi Dondurmalarını keyifle yalayarak, Bankalar caddesindeki, Ege Laboratuarı'na doğru yürüdüler Binadan içeri girip görevli hemşireye kaydını yaptırdı Zeynep ve beklemeye başladılar On, on beş dakika sonra hemşire:


-Zeynep Hanım, buyurun sizi şöyle alalım


Oldum olası hastanelerden ve hastane kokusundan hoşlanmazdı Zeynep Üstelik feci şekilde kan tutardı onu


Hemşire serum lastiğiyle sol kolunu bağlayıp sıkarken gayri ihtiyari başını aksi istikamete çevirdi İğnenin girdiğini hissetti Biraz canı da yanmıştı Hemşire iki tüp dolusu kanı şırıngayla çektikten sonra:


-İşte bu kadar geçmiş olsun Zeynep Hanım Yarım saate kalmaz çıkar sonuçlarınız, İsterseniz salonda bekleyebilirsiniz, diyerek bekleme salonuna kadar eşlik etti Zeynep' e


Devam Edecek



Hicran Akçakaya