07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bursa Hatırası - Nazan Bekiroğlu
Nazen Bekiroğlu Yazıları - Bursa Hatırası Yazısı - Nazan Bekiroğlu Köşe Yazıları
Bursa hatırası
Kumsalıma üşüşen dozerler zaman dizimini bozmasaydı bu yazı geçen hafta yayımlanacaktı
İki hafta önce Bursa'daydım ve hâlâ payitaht olan bu şehirden karışık hatıralarla ayrıldım Anlatayım yine de, defterimde kalmasın
Ulu bir dağın yollarını tırmanırken kışın son kar'ına karıştım Cemreler çoktan düşmüş olsa da dağın dili karla her zaman aynı lügat içinde Demem o ki perdeyi sıyırdığım anda içeri dolan ışıktan gözlerim kamaşsa da, sarkıtların kopması, kar kütlelerinin korkunç bir gürültüyle kayması uykularımı bölse de kar, ihtişamından bir şey yitirmiş değil Ağaçların sırtı hâlâ karla sıvazlanmış, rüzgâr hâlâ efkârlı Karın yakamozları var ve hâlâ bir sim yağmurudur savruluyor
Oteldeyim Odam kayak pistlerinden birine bakıyor Ödüllendirilmiş çocuklar, kaçamaklar, marka yaşamlar, mutlu azınlığın kahkahaları Benimse imza günüm var Hazırlanıyorum Yol boyunca mutlu azınlığın yerini mutsuz çoğunluğun alması gecikmiyor, o en ezelî dil karşıma dikiliyor Elleri yüzleri morarmış köylüler, kar lastikleriniz olmadan dağ yollarına düşmüşsünüzdür umuduyla yarı uykulu bekliyor Zincir satın alabilir ya da kiralayabilirsiniz Ücretsiz takım hizmeti de verilir bu koytaklarda Ya da en azından el kitabından medet umarak adım adım zincir takmayı deneyebilirsiniz Aman dikkat, en tecrübeliler sınıfına kayıtlı bir sürücü olsanız da virajları alamayabilirsiniz
Yol boyunca kar'ın kalın örtüsü üstünde yiyecek arayan köpeklerle karşılaşıyorum Kafileler halindeler ve çaresizler Halleri içler acısı Kimi ölmüş de hâlâ yürüyor Kimi başına geleceklerden habersiz, gençliğin gafletinde oyun istiyor Ben? Bu zaif beden, yanlarında duracağım birazdan Kaç günün açlığını, kâğıt bir peçeteye sardığım çöreklerle bastırmaya kalkışacağım Hangisine yeter elim? Yine de boyunlarını okşayacağım, kulaklarına, ömrühayatımda sırtını sıvazladığım her birinin kulağına fısıldadığım o cümleyi fısıldayacağım
İmza başlıyor Bambaşka bir âleme geçiyorum Hiç tanımadıklarım, belki bir daha karşılaşmayacaklarım onlar Ama her imza gününde karşıma çıkanlar da eksik değil Onlarla artık düpedüz tanışız Yıllar evvelinden kalma hatıraların sahipleri, eski dostlar da var Gözüm arayıp bulamadıklarımda, "Elbet bunda bir iş var" Hele eski öğrencilerim, yerimden kalkıp boynuna sarılmak istediklerim Ve şu "sanal" âlemden "reel" âleme düşenler var ya Günün güzelleri Ve ah, harika! Trabzon'da yaşayan yazıcıyı görmek için kalkıp Bursa'ya gelen Rizeli hemşehrim Bir kısmının yüzünde yol yorgunluğu, otobüsten şimdi inmişler, birazdan da dönecekler Hem bakmayın -ler dediğime Hepsi biricik hepsi tek hepsi kendinden ibaret
Ama başımı kaldırıp biraz daha dikkatli yüzlerine bakabilsem İki kelâm edebilsem Kimsiniz nesiniz? Benim kimliğim sizin kimliğinizden mi okunur, kaderiniz tecellim midir, diyebilsem "Ş" dişi adamakıllı kırık bir ağızla, doğru dürüst konuşamıyorum oysa İyice sakatlanmış bir sağ el başparmağı ile harfleri bile çekemiyorum Üstelik zamansızım Bekleyenleri bekletmemek uğruna alelacele bir imza ile yetinmeliyim Yeterse iki cümle bir söz bir dilek eklemeliyim
Sonunda sağ yanımda onlarla ayakta kaldığımı artık iyi bildiğim dualar, mektuplar, çiçekler, kitaplar, defterler, daha bir sürü şeyler birikiyor Her imza gününün sonunda giden kalemimi bu kez de tanımadığım sahibine teslim ediyorum Tırnaklarım yarılmış, makyajım bozulmuş, bileziğim çözülmüş İyice ağırlaşmışım yani Masaya yığılıyorum
Gece, otelde, bu sarhoş edici mutluluk hatırası bulanıyor Çünkü "hak edilmiş lüks"ün Roma israfı ile sırt sırta verdiği yerde, kuş sütünün eksik olmadığı her şey dâhil bu açık büfelerde, artan yiyeceklerin ne olduğuna dair kimse bana tatmin edici bir cevap veremiyor Şimdi, Sayın Otel Müdürüm Bu yazıyı yazan, benim ben; hani yiyeceklerin "restaurant" dışına çıkarılmaması önemle rica olunsa bile kâğıt peçetesini, nasılsa çöpe gidecek böreklerle, çöreklerle tepeleme dolduran o kadın
|
|
|