Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dış, düşlerimden, yakamdan

Düş Yakamdan Ve Düşlerimden

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Düş Yakamdan Ve Düşlerimden



Düş Yakamdan ve Düşlerimden hikayesi - Aysel Aksümer yazıları


Düş artık düş yakamdan ve düşlerimden,

Senli benli bizli olamayan günlerimizden,

Damla damla düşeceksen eğer gözümden,

Sonsuza dek ağlayacağım bil çekinmeden


Sayfa tamamen dolmuş, yazacak bir satırlık bile yer kalmamıştı Yarım kalan şiirine küçücük bir damla gözyaşıyla nokta koydu


Ölesiye bir sevdaya tutulmak; tutsak bir aşka kul köle olmak, uykusuz gecelere yaşlı kirpikler bırakmaksa eğer tel örgülerin olmadığı günler diliyordu yüreğinden


Batmayan, acıtmayan ve kanatmayan tellerden ezgiler çıkaran ellerin canını yakacağını nereden bilebilirdi ki


Duygularla vedalaşmak keşke kimseyle el sıkışmadan, öpüşmeden, sarılmadan kapının eşiğinden 'cümleten allahısmarladık' demek kadar kolay olabilseydi Daha o kadar çok cümlesi vardı ki Ama düşünceleri durdurmak mümkün müydü? Sessiz sessiz yüreğine, ruhuna rastgele bir şeyler karalıyordu Görünmüyor, okunmuyor olması özelinde hissetmesine engel teşkil etmiyordu


Yürek kalemi yazarken elindeki kalem baş parmağı ile işaret parmağı arasında kıpırdamadan duruyordu Yürüyebilmek ve düşmemek adına bastonunu sıkı sıkı tutan ve güç alan ihtiyarlar gibi o da kalemine asılıyordu


Her kuvvetli basışta ucu kırılan kalemlerden de beterdi Ayşe'nin durumu İçinden kırılmış hangi kalem bir daha iflah olurdu ki Kalemtıraş açar ama o uç her seferinde kağıt üzerinde boynunu eğer, daha yazmadan yenik düşerdi


Sileceklerin yağmurla boy ölçüşemediği gibi Ayşe'nin ince ve narin elleri de gözyaşlarını silmeye yetişemiyordu


Çalan kapının sesiyle ortaya saçılmış kağıtları ve kalemini hemen yastığının altına itiverdi Su boğaza takılır da gözyaşı pınarlarına takılmaz mıydı hiç? Pınarı kurutmak ne kadar zorsa gözyaşlarının çekilmesi de o kadar güçtü Gözlerini acıtma pahasına gözyaşlarını sildi


Annesi Nurhayat ve halasının kızı Şengül usulca içeriye girdiler Ayşe, gözlerini halının desenlerine dikmiş, boş boş bakıyordu


Nurhayat, Ayşe'nin hemen yanına oturuverdi Üstü kırış kırış ama yumuşacık ellerini kızının ipek gibi parlayan siyah uzun saçlarının üzerinde dolaştırdı Omuzuna kolunu doladı Kısık bir sesle sordu


-Yavrum Canımın içi Kıyamam sana Nasıl oldun? Biraz daha iyi misin?


Ayşe, başını öne eğip kaldırdı


Şengül, Ayşe'nin yüzünü işaret etti ve gözlerini kocaman açarak konuştu


-Teyze, biraz daha buz getireyim mi? Baksana gözlerinin içi kıpkırmızı İyi ki kör olmamış Dudağındaki yara ne kadar da derin! Resmen yamulmuş


Şengül, konuşmalarını eli koluyla da destekliyor her seferinde şıngır şıngır sesler geliyordu Ayşe'nin gözleri Şengül'ün koluna takıldı ve hemen bakışlarını çekti


Kendi de Şengül gibi taze gelin sayılırdı Birinin bembeyaz kolları bilekten neredeyse dirseğe kadar altınla doluydu Onun ise kırmızılıklar ve morluklarla kaplıydı Şengül'ün bilekliği, Ayşe'nin ise görünmeyen kelepçesi vardı bileğinde


Dünyaevi diye girdiği ama cezaevine dönüşen evinden bir mahkum gibi firar etmişti Çetin'i bir düğünde tanımıştı Henüz on yedi yaşındaydı O ise yirmi altı Orkestrada gitar çalıyordu O gece çalan bütün şarkılar sanki gelin ve damat için değil de ikisi için gibiydi O kadar kalabalığın içinde gözleri hep birbirini buluyordu


Ayşe'nin babası 'ölürüm de çalgıcıya kız vermem' diye diretmişti Annesi ise kızının sevdiğiyle evlenmesinden yanaydı Çetin, bir gün Ayşe'nin gözlerinin içine baktı ve en etkileyici ses tonuyla konuştu


-Bak Ayşe! Buraya çiziyorum Baban seni bana vermeyecek Beni gerçekten seviyorsan hiç düşünmeden benimle kaçarsın Seni çok mutlu edeceğim


Ayşe, yüreğinin sesiyle hareket etmiş ve Çetin'e gizlice kaçıvermişti


Geçen zaman içinde Çetin'in çift kişilikli olduğunu anlamıştı ama iş işten geçmişti Çetin severken bile canını acıtıyordu Eli sürekli havada sonra ise tenindeydi Artık sevgiden ziyade korku duyuyordu Öldüresiye dövüyor sonra ise yanaklarından öpüyor ve yatak odasına sürüklüyordu Ayşe'yi


Ayşe, günden güne eriyordu Çetin, onu aşırı derecede kıskanıyordu Yaşadıklarını kimseye anlatmaması için evdeki telefonun hattını bile iptal ettirmişti Daha sonraki günlerde dış kapıyı da kitler olmuştu Ayşe'nin bedeninde sigara izmaritleri bile söndürüyordu


Ayşe, Çetin'in er veya geç bir gün dış kapıyı kilitlemeyi unutacağını hissediyordu 'Allah dualarımı kabul etti' diyordu o beklediği gün geldiğinde Yaralı kuş, nihayet kafesinden uçmuştu


Gizlice kaçtığı babaocağının kapısının önünde titreyerek bekliyordu Kapıyı açan babası:


-Benim rızam olmadan kaçıp gittin! Daha beter ol! Geber!


deyip kapıyı yüzüne örtmüştü Ama annesi, kocasının dizlerine kapanmış ve o kapıyı kocasına açtırmıştı


Ayşe, perişan bir haldeydi Bir o kadar da pişmandı Karakola şikayette bulunmak istemiyordu Çünkü kocasının ailesine zarar vermesinden çok korkuyordu Babası, bir süreliğe karısını ve kızını uzak bir ildeki akrabasının yanına göndermeyi uygun buldu


Şengül'ün kocasının en yakın arkadaşı avukattı Zorda olsa Ayşe'yi ikna etmişler ve bir hastaneden şiddet gördüğüne dair rapor almışlardı


Şimdi sırada Çetin'e açacakları boşanma davasındaydı


Annesi, Şengül'e dönerek:


-Doğru söylüyorsun Şengül İyi ki kör olmamış yavrum Sana zahmet mutfaktan hem buz hem de doktorun verdiği ilaçları getir yavrum Kızımı bu hale sokan adamın insan olduğundan şüphe duyuyorum


Şengül 'Yazık vallahi Ne kötü dövmüş' diyerek odadan çıktı


Ayşe'nin bütün vücudu tir tir titriyordu Kısa bir sessizlikten sonra annesinin boynuna sarılarak ağlamaya başladı


-Canım annem Affet beni ne olur? Ben büyük bir cahillik ettim Çetin'in bana el kaldırabileceğini bile düşünmemiştim Ama o beni mahvetti Korkuyorum annem! Ya burayı bulup, bize zarar verirse!


-Biz daha ölmedik yavrum Senin arkandayız Yeter ki sen güçlü ol Sahipsiz değilsin Karısına eziyet eden o kadar çok adam var ki Allah onlara da yardım eli uzatsın Kimse kimsenin kölesi olmasın


-Ayşe 'Amin' diyordu içinden Annesinin mis gibi kokusu ona güç ve güven vermişti Birden kendini geriye doğru çekti


-Anne! Bana bir ayna ve tarak verir misin?


-Elbette canım kızım Yeter ki sen iste!



Aysel Aksümer



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.