Prof. Dr. Sinsi
|
İlk Bulaşma Ve Son Buluşma
İlk Bulaşma Ve Son Buluşma yazısı - Burhan İlme yazıalrı
Yıkık,dökük,harabe evlerin pencerelerinden bakan yabancılar Ürkerek, bakışlardan kaçmak isteyen bir adam Zifiri karanlık Mevsim sonbahar Ağaçlar dökmüş yerlere yapraklarını, çiçekler daha açamadan solmuş Tıpkı daha yeni çiçeklenmeye başlamışken yapraklarımız, yabancı eller yüzünden belkide benim ya da senin yüzünden erken solduk be güzelim  
**
*
Gecenin karanlığı hala üstündeydi sabahın Soğukdu biraz ama mevsim yazdı ve bu soğukta bâd-ı sabaydı En güzel kıyafetlerimi giydim, gözlerimden belli heyecanımın doruğu İlk buluşma ne de olsa, olsun o kadar da Ne tesadüf otobüslerin ilk seferine binmişim Şoför hala uykudan uyanmamış, gözleri buğulu, direksiyon başında Sabahçı fırınların mis gibi ekmek kokuları geliyor burnuma Caddelerden hızlıca geçiyoruz ama her bir ayrıntıyı, her şeyi ,tüm kainatın ne yaptığını kazıyorum aklıma Çünkü bugün ilk buluşma
Biraz telaşlıydım, gelmeyecek gibi görünüyordu Dokuz sefer geçmişti ama hala yoktu ortada 'Acaba gelecek mi? Belki de uyuya kalmıştır ' diye geçirirken aklımdan Orta boylarda, esmer, saçları sırma, yüzünde yorgun bir tebessüm, gözlerinde uykudan kalma çapaklar, besbelli uyanamamıştı daha Yanıma geldi az aşağıya doğru yürüdükten sonra merhabalaştık Ben espri mahiyetinde 'Ağaç oldum yollarında' dedim Hafif utangaç bir tebessümle baktı bana Gözlerimi üstünden alamıyordum, ne yapsam ne etsem gözlerinde tutuklu kalıyordum Adı lazım değil, yokuşundan beylerbeyine doğru ilerliyorduk Yürürken pek laf edememiştim aslında, şu lanet dilim tutulmuştu yine Her zaman her yerde durmaz oysa Sabah ışıklarını yeni yeni göstermekteydi Ve ilerliyorduk adı lazım değil, yokuşunda  
Yüzyıllık bir ağaçtı bu gördüğümüz, Osmanlı hatırasıydı galiba Hemen yanlarında 4 tane bank ve yanına yaptırılmış eski bir hayrat Vakit kısıtlıydı okul vardı ne de olsa, aslında hiç umurumda değildi o vakit ama, o gitmeliydi okuluna O ulu ağacın gölgesinde, bir daha aklımdan çıkaramayacağım o mekana, o banka oturduk nihayet Ellerim ellerindeydi, gözlerim gözlerinde, doğru kelimeyi bulmaya çalışıyordum, fakat yok olmuyor, belki de buluyordum ama, of bilmiyorum  Konuşamadığım için biraz telaş içindeydim doğrusu, böyle devam ederse 'Beni terk eder!' korkusuna kapıldım Oh , o konuşmaya başladı da kurtuldum Yoksa belki de hiçbir şey diyemicektim kıza Bir on dakika öyle havadan sudan, okuldan konuştuk Sonra yine bir sessizlik aldı ortalığı Başını omzuma koydu Sanki bir şey dememi bekliyordu Ve ben içimden ne geliyorsa söylemiştim ona, o dakika Derin bir iç çekerek 'Bu zamana kadar neredeydin, seni ne kadar aradım, ne kadar sordum haberin var mı? Uğruna ne şiirler yazdım, ne hikâyeler ne roller biriktirdim Nihayet, nihayet çıktın, tam ümit kapılarımı kapamışken karşıma Bazen soruyorum kendi kendime bu kızı diğerlerinden ayıran özellik ne, çok mu güzel olması, çok mu akıllı, çok mu zeki derken birden duruyorum Tüm düşünceleri siliyorum kafamdan ve ben bu kızı sebepsiz, bir özelliğine bir güzelliğine bağlamadan seviyorum diyorum Zaten asıl aşk, asıl sevgi sebepsiz değil midir ?' Durdu ve gözlerimin içine baktı, adeta parıldıyordu gözleri Şimdi omzuma daha rahat ve daha güvenerek yaslanıyordu Zaman çok çabuk geçmişti Daha doyamadan birbirimize, kalkmıştık banktan Hemen ilerimizde otobüs durakları vardı zaten, duraklara doğru ilerlemeye başlamıştık Çok sevinçli bir o kadar da üzüntülüydüm çünkü henüz çok erkendi, ama okul  
Sakinliğimi hiç bozmadan, vedalaştık Durakta çok fazla kişi vardı, sarılamamıştık birbirimize İkimizin de okulu zıt yönlerdeydi Ben kendi durağıma doğru giderken en azından 5 defa kafamı çevirdim ona Bırakamıyordum bir türlü, hatta bir ara araba çarpacaktı ona bakarken neyse ki son anda kendime gelmiştim
**
*
Konuşarak, dertleşerek ve bazense susarak günlerimiz geçmişti Tam altı ay olmuştu Bir gün yine buluşmaya karar verdik En güzel elbiselerimi hazırladım yatmadan İlk günkü gibi bir heyecan sarmıştı yine bedeni, ruhu Doğrusu özlemiştim, o gözleri, o saçları, o içimi huzurla dolduran tebessümler saçan simayı Ne konuşacağıma, neler diyeceğimi hazırlamıştım ki, ilk buluşmadaki gibi susmayayım diye
Buluşma vakti gelip çatmıştı, okul çıkışıydı Bekliyordum tüm okul boşalmıştı ama o yoktu İlerledim okulun kapısına doğru, tevafuk ordaydı o'da Nedenini bilmiyorum ama suskundu, üzgündü ve sanki bilerek gelmiyordu yanıma O an bin bir düşünce aklımda dönüyordu Ayrılık, sitem, küskünlük, pişmanlık gibi o iğrenç, zikredilmesinden hiç haz almadığım kelimeler düşüncelerimi esir etmişti Tutsak kalmıştım adeta onlara Çaresiz ne yapacağını bilmeyen bir tutsak  
O üzgün başını çevirdi ve usulca yanıma doğru geldi Hiç konuşmadan ilerlemeye başladık 'Sana bir şey söyleyeceğim' dedi ve konuşmaya başladı 'Biz hata yaptık ya da ben hata yaptım, bu ilişkide hep bir şeyler eksik oldu fark etmedin mi, sana ne kadar kötü davransam da hep alttan aldın, hep hoş karşıladın, bunları niye yaptım biliyor musun? Ben artık o eski ben değilim, sana aşık bir kız yok burada, belki hiç olmadı da Ayrılmamız gerek ' Sanki daha önce bu konuşmalara kendimi hazırlamış gibi cevap verdim ona 'Ne sen hata yaptın, ne de ben, hata kalplerimizin Belli ki biri çok sevmiş biri hiç sevmemiş Tüm ağır laflarını, sitemlerini hep hoş karşıladım çünkü biliyordum bu noktaya geleceğimizi bu sözleri sarf edeceğimizi Aşk, iki gün de gerçekleşecek bir şey değildi, sen beni iki günde sevebiliceğini zannettin sadece, sevemedin Oysa ben seni ilk gördüğümden beri seviyordum Belli mi olur gün gelir muhtaç oluruz diye dost kalalım seninle ömrümüzce Sana giderken küfürler, sitemler, hakaretler savurabiliriim Lakin bu gönül el vermez buna Sen giderken ne dersen de ister söv ister döv Ama şunu bil ki sevgilim, şunu bil ki, bana muhtaç kalacaksın başka ellerde '   
**
*
Burhan İlme
|