Prof. Dr. Sinsi
|
Dost Biriktirme Zamanı
Dost Biriktirme Zamanı Yazısı - Dost Biriktirme Zamanı İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları
Çok olmadı aslında Bu yıl hayatımda birçok temizlik yaptım Hani demiştim ya yenilerine yer açmak için  Bir gün Elif’le (Dağdeviren) oturup dertleşirken “Her şeyi atalım İclal, bunca yıldır biriktirdiğimiz her şey beraberinde kötü anıları da taşıyor Ayıklayalım Bırakalım Yer açalım Yenileri için, yeni ve güzel günler için” demişti bana
Ben de söz dinledim 
Eşyalar, mekânlar, insanlar  Yeni hayatlara yer açmışım çok kısa bir süre önce  Farkında bile değildim oysa  Farkında olmaya bile hâlim gücüm yoktu Ama engel de olamıyordum yaşadıklarıma Olmak da istemiyordum pek  
Uzaktan seyreder gibiydim  Uzaktan seyrederken tanık olmaya bayılıyorum  Kendimi bazen Kuşadası’nda gece karanlığında floresan ışıklarına kanıp, ışıkta yiyecek arayan koca ağızlı kefalleri seyrederken bazen de sanki çok başka bir gezegende ama “seninle” aynı yıldıza bakarken buluyordum
Masalara, konuşmalara, durgunluklara, kırıklara ve beklentilere şahitlik ediyordum
Bu yaz yepyeni, gencecik hayatlar tanıdım
***
Şimdi hatırladım, 7 yıl önce tam bu dönemde çıkarmıştım Yaz Bitmesin kitabımı  Pembe kapağından ürkerek, çekinerek ve nasıl yol alacağımı bilmeden  Türkiye’nin her tarafına ulaştığında kafamı kumlara gömmek, buralardan kaçmak, Bozcaada’da bir yerlerde bahçe sulayan bir kadın olmak için yanıp tutuşan bir bendim  Dile kolay 100 bin adetti birinci basımı  Dağıtımın birinci günü “Kitap tükendi, pazartesi ikinci yüz bini basıyoruz” diye beni aramıştı yayınevimin o zamanki genel müdürü Erol Bey  Çok korkmuştum  Artık kaybetmekten korkacağm, hep aşmaya çalışacağım bir başarı vardı önümde Ve bu başarıyı bana ödeteceklerdi O gece huzursuz bir uykuya yatmış pek de uyuyamamıştım
Öyle işte bu işler  
O zaman kaçmak isteyip de kaçamadığım hayat “İyi ki kaçmamışsın İclal” diye fısıldıyor kulağıma Koşmaya devam öyleyse Koşarken yoluma çıkan taşlara takılarak ama yere düşmemeye çalışarak devam hatta  Yeniliklerle devam  
Sözü fazla mı uzattım yine?
Yeni hayatlardan bahsedecektim ben aslında Çok kısa süre içinde tanıdığım iki beyefendi ve çok yıllardır tanıdığım ama henüz tanıştığım bir leydiden  Onları Kont Batu’nun sayesinde tanıdım Bu genç beyler neredeyse 7 yıla yakın bir süredir arkadaş, dost Uzak kentlerde yaşamışlar birbirlerinden ama hep kaldıkları yerden devam etmişler Eksilmemişler, hep çoğalmışlar Bir arkadaşlığın arasına şehirler, insanlar girdiğinde kaldığı yerden devam etmek çoğu zaman zordur öyle değil mi? Sitem olmadan olur mu, illa ki olur
Neyse ben de sızdım aralarına geçtiğimiz hafta Bir kere çok komikler Komik derken  Travmatik bir anıyı anlatırken bile mizahı bırakmayan, tebessümü yüzlerinden ve kelimelerinden eksik etmeyen insanlar Herkesin baktığı yerden bakmıyorlar Ne güzel dedim  Ve hemen atladım sohbetlerinin ortasına Tuğçe (2chess var ya hani, foto blogundan alıntı yapmıştm geçen hafta) Burak ve Evren iki günlük kısa hafta sonuna kocaman kahkahalar kesip yapıştırdık  Yepyeni bir dil öğrendim sanki  Ufkumu açan, bana yeni bir hece öğreten herkese nasıl da bayılırım  
***
Bu kıymetli beyler Türkiye’de bir acente sahibi İki ortak İstanbul merkezli ama Kuşadası, Antalya, Bodrum, Marmaris, Kapadokya ofisli 10 yılı geçmiş iş yaşamlarındaki profesyonellik ayrı ayrı Sonra Logic Tur’u kurmuş iki gencecik kafadar Çok çalışmışlar, takdir edilesi emek sarf etmişler ama başarmışlar  Buradan yurt dışına turist götürmüyorlar  Neden diye sordum, “Başlarda dışarıya yerli turist götürmeye paramız yoktu Biz de yurt dışından turist getirme işine giriştik Sonra baktık ki işimiz bu oldu ve böyle devam etti ve bu yolda profesyonelleştik  ” dediler Yurt dışından ülkemize bol bol turist getiriyorlar Acayip güzel işler yapmışlar, turlar düzenlemişler Anlatsam bitiremem sanıyorum
Bazen yeniden başlamaya dair umudumun kırıldığı oluyor  Yorgun hissediyorum kendimi İşte öyle anlarda böyle “genç başarılar” ilham veriyor  
Oysa onlar da bana kendi yolculuklarında benim yazılarımın onlara nasıl eşlik ettiğini anlatıyorlar  Kişisel bir serüvenden bahserderken aslında nice kalabalık olduğumuzu, kalabalık bir maraton koştuğumuzu anımsıyorum  
İyi haftalar hepinize  
Koşunuzda soluğunuz kesilmesin dilerim   
***
İki düğme
Su Özdoğu’dan daha önce de bahsetmiştim size  Dilini, stilini çok sevdiğim bir kalem  Birkaç hafta önce “İki düğme konuşuyormuş Birincisi ‘İliklerime kadar aşığım’ demiş İkincisi o anda kendini bırakıvermiş” diye bir twit attı Bilgisayar ekranımda bu güzel cümleleri görür görmez saate aldırmadan onu aradım Kaş’taymış  “Şu cümlelerin devamını yazsan da blogunda yayınlasan ve ben de okusam, okusam, okusam” dedim  Gözünü sevdiğimin teknolojisi işte  Birkaç gün sonra cep telefonuma “yazdım bi şeyler” diye bir mesaj düştü  Twitter ve Facebook gibi siteler hem kolay ulaşımı sağlıyor hem de cümle hırsızlığını müthiş artırıyor Tam da yeri gelmişken Mevlânâ’ya atfedilen ciklet cümleleri, asla Bukowski’nin ya da Cemal Süreya’nın olamayacak maniler büyük bir hızla yayılıyor O gece Su özdoğu’nun bu yazısının linkini verdim twitter’da Bir arkadaşım “ama ben bu cümleyi Facebook’ta gördüm” diye bir mesaj gönderdi Altında kimin adı vardı, kim imzalamıştı bilmiyorum ama bu şahane cümleler http//missspiritualtramp tumblr com/ üzerinden yayın yapan Su Özdoğu’ya aittir  
Şöyle ki:
“Aşağı düşerken yağmur damlalarına rastlamış ‘Korkma, düştüğün yer, kötü bir yer değil’ demiş biri
Kayısı ve zeytin ağaçlarını geçmiş Kuşların yarısını yediği bir kayısının yanından süzülmüş Karşısına bir nar ağacı çıkmış
‘Narlarına n’oldu?’ diye sormuş ağaca Ağaç, ‘özlemek için gittiler, bir mevsim sonra dönecekler’ demiş Badem ağaçlarının dallarından sektikten sonra hatmi ağacına rastlamış Dediklerine göre hatmi, hayatta nefessiz kalanlara iyi gelirmiş
Bir kartopu ağacında dinlenmiş
Sonra karşısına bir zakkum çıkmış ‘Artık yaşamak istemiyorsan, seni kolaylıkla öldürebilirim’ demiş Düğme, ‘henüz düşüyorum, karar vermedim’ demiş Yuka ağaçlarını, palmiyeleri geçmiş Ses etmemişler
Sardunyalarla karşılaşmış ardından Onu görür görmez açmışlar
Nane fideleri ve yeni gineleri aşmış, bir badem ağacı ve bir vişne ağacıyla selamlaşmış Vişne arkasından bağırmış, ‘Seni kim düşürdü buraya? ’
Lavantaları koklamış, melisalardan birini cebine saklamış Biraz ileride onu küpe çiçekleri karşılamış ‘Sana bizden bir sır: Sözler bazen senden habersiz yolculuk eder  ’ demiş içlerinden biri ‘Ben sözlerimin peşini bırakmam’ demiş düğme  
Bir leylağa teslim olmuş ardından Leylak, ‘Benimle kal, seni sonsuza kadar sevicem’ demiş ‘Sonsuz benim aşkımdır ve aşkım bir başkasının  ’ Beyaz, sarı ve mor yaseminler bunu duyunca kıskanmış Düğmeye yüz vermemişler
Avakadoların ve bir badem ağacının yanından geçtikten sonra bir süre biberiyelerle dertleşmiş ‘Daha ne kadar düşmem gerekiyor?’ diye sormuş onlara, ‘Sevdiğin kadar  ’ demiş içlerinden en yaşlı olanı
Toprağa yaklaşırken lavantaların, ful çiçeklerinin, limon, portakal, mandalina fidelerinin, hurmaların, malta eriği ağacının, üzüm asmalarının, frenk yemişlerinin, patlıcanların, domateslerin, semizotlarının, mor salkımların, sessiz ağustos böceklerinin, huzurun, ölmüş çekirgelerin, gezinen karıncaların, siyah beyaz çirkin bir kedinin, dingin bir mutluluğun, özlemin, yalnızlığın, öpücüklerin, Meis’in, bulutların, adaların, dalgaların, balıkların, ayın ve yıldızların yanından geçmiş
Ve toprağa düşmüş
Gözlerini açtığında, karşısında O’nu görmüş
O’na demiş ki:
Ben de seni seviyorum ”
İclal Aydın
|