07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Zaman Bir Aldatmaca
Elif Bengü Yazıları - Sımsıcak Hikayeler - Yaşama Dair Hikayeler - değişime dair hikayeler
( Kişiler gerçek, isimler değildir Bir tek İsmet Baba değişmedi!)
Cuma akşamı Barış, Yeşim, Banu ve ben! Banu çalıştığım iş yerinden arkadaşım Barış yıllar öncesinden sevimli bir sima… Taa üniversitenin karşısındaki kahveden! Onunla uzun yıllar sonra, ben onun çalıştığı yerde çalışmaya başlayınca tekrar görüşmeye başladık Yeşim ise tam 15 yıldır görmediğimiz bir arkadaşımız O da aynı üniversiteden O da kahveden O da ilk gençliğimin güzelliğinden…
İlk Barış giriyor o küçük meyhaneye… Sonra ben ve Banu Banu ve Barış’ın tanışma merasimleri… Önce “ne kadar hayırsızsın”lar… “Niye aramıyorsun”lar… Sonra Yeşim üzerine konuşmalar… Acaba onu nasıl bulacağız? Birbirimizi tanıyabilecek miyiz? Değişmiş midir? Gözleri ne renkti? Yeşil mi? Ela mı? Kime benziyordu en çok? Çok güzel kızdı Allah için…
Ve o an geliyor Yeşim! O da bizi tanıyor, biz de onu… İfadelerimiz büyümüş ama her nasılsa biz en tanıdık şeyleri görüyoruz başlangıçta… Yeşim’le sarılıyoruz birbirimize Bana “Ay, sen hiç değişmemişsin, hep aynı kalmışsın!” diyor Bu söze öyle alıştım ki, sadece gülümsüyorum ve “Eh, geceleri buzdolabında yatıyorum…” diyorum Yani cevabım hazır
Yeşim konuşmaya başlıyor Kendini anlatıyor Yaklaşık 2 saat boyunca Yeşim’in ne işler yaptığını, nasıl bir hayat geçirdiğini, ne kadar mert ve cesur bir kadın olduğunu, cildi için hiçbir malzeme kullanmadığını vs vs öğreniyoruz Arada Barış’la bakışıyor ve biz de kendi hayatımıza dair bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz, Yeşim susturuyor Arada Banu Yeşim’in renkli ve hareketli hayatına kapılıp birkaç soru soruyor Yeşim anlatıyor, anlatıyor…
Kalkmak istiyorum Banu da kalkacak İzin alıyoruz Tekrar görüşelim mesajları alıp veriyoruz Ve o meyhanenin en sevdiğim yanı; taş plak sesli İsmet Baba’yı doğru dürüst dinleyememiş olmanın burukluğuyla dışarı çıkıyorum Kulağımda maalesef Yeşim’in şen şakrak kendini anlatan sesi İsmet Baba’ya ayıp oldu diye düşünüyorum O belki beni tanımaz ama o sesi oraya gidip de dinlememek çok büyük bir ayıpmış gibi geliyor bana… Canım iyice sıkılıyor
Sonra “Bugün ne yaptım?” düşüncesinin zamanı gelince aklım yine bu küçük buluşmaya takılıyor İçimde eskiyi yad etmenin huzurunun yanı sıra başka şeyler de var… Tuhaf şeyler… Sanki kendimi bomboş hissediyorum “Yani benim 2 saat boyunca anlatacak hiç mi bir şeyim yoktu acaba?” düşüncesi… Sonra bu duygudan hemen sıyrılıyorum Anlatacak o kadar çok şeyim var ki aslında… Öyle çok ki… Ama önce dinleyerek… Karşımdakinin anlattıklarımın ne kadarını alabileceğini anlayarak… Birden bir çiçek açıyor beynimin bir köşesinde! Yeşim’in benim anlattıklarımın hiçbirini alabilecek yapıda bir insan olmadığını düşünüyorum Beni kabullenebilecek yapıda bir insan olmadığını! Ya da bir ikinci, üçüncü kişiyi… O kendine dönük yaşıyor çünkü… Aynada kendine bakıp sadece kendini görüyor… Bense aynaya baktığım zaman beni bu ana getirmiş olayları, insanları, sevinçleri, hüzünleri görüyorum… Çevreme ve yaşadıklarıma bakınca da kendimi!
“Hiç değişmemişsin!” sözü bir anda anlamsızlaşıyor Aslında sevinilecek bir söz olmasına karşın, birden küçülüveriyor beynimde… Ben değiştim çünkü! Severek, isteyerek değiştim Belki yüzümde çizgiler diğerlerinden geç zamanda çıkıyor ama beynime attığım çentiklerin onlardan daha fazla olduğuna eminim
Zaman bir aldatmaca… Kendimize yaşattığımız sınır Ve sınırlar ancak yüreğimizi özgür bırakmakla kalkar! Benim yüreğimse benim masalımda bir Anka kuşu Bazen ben bile tutamıyorum onu… O uçtukça değişiyorum… Değişiyorum…
DİP NOT: Denizi testiye döksen testi ne alır? Ancak bir günlük kısmeti… MEVLANA
|
|
|