Prof. Dr. Sinsi
|
Sen Ağlama
Sen Ağlama Harun Tokak Hikayeleri
?Adım Ali, Batmanlıyım Buralara 1994′te Necati adında bir arkadaşımla geldik Necati o yıl herkesin can attığı İTÜ Bilgisayar Mühendisliğini kazanmasına rağmen hizmet için Asya topraklarına koşanlardandı
Necati?yle sık sık bir araya gelir, hasret giderirdik Ne de olsa gurbete düşen garibin gözü yolda olsa da yüreği geride bıraktığı yurdunda olurmuş
1999 yılıydı Akşam evde öğrenci arkadaşlarla çay içiyorduk Telefonumuz çaldı Korkulu , kesik kesik bir ses acele Necatilere gelmemizi istiyordu
Yüreğime bir kor düştü
Kış günü? Her taraf kar, sokaklar zifiri karanlık?
Necati, üniversite öğrencileriyle birlikte bir apartmanın yedinci katında kalıyordu Karlı-buzlu yolları nasıl yürdüğümü, merdivenleri nasıl tırmandığımı bilemiyorum Kendimi yedinci katta buldum Necatilerin kapısı açıktı Hemen içeri daldım
Aman Allah?ım ! Arkadaşlarımızı kemerlerle bağlamışlar, her tarafaları kan içinde; birisinin gece karası saçlarının arasından, sık otların perdelediği kanlı bir dere gibi hala kan sızıyordu Daha biz ?neler oldu burada? demeye kalmadan bizi telefonla arayan arkadaşımız;
?Siz bizi bırakın içeri girin?Necati?? diyebildi Korkudan hem kendisi hem sesi titiryordu Olayın şoku üzerindeydi
Bu sözlerden içerde daha korkunç bir şeylerin olduğunu hissetti yaralı yüreğim Aklım başımdan gitmiş bir halde koştum içeri
Aman Allah?ım! İçerisi sanki hortumla kan sıkılmış gibiydi, duvarlar, halılar, kanepeler, her taraf kandı
Kan, kan, kan? her yer kan? Biraz önce burayı basan vahşi suratlı eşkıyalar evi savaş alanına çevirmişlerdi
Gözlerim Necati?yi aradı Bir yastık gibi defalarca duvardan duvara vurulduktan sonra bir kan torbası gibi kanlı halının üstüne düşmüş bir cesede ilişti gözlerim Kimse bu Necati demezdi Surat diye bir şey kalmamış, ay gibi parlayan gül yüzü paramparça olmuş, bir eliyle de kan kırmızı bir kitabı sıkıca tutmuştu
Her taraf pıhtı pıhtı kandı
Bilincim, bedenim yumruklarla dövülüyor, zonkluyordu Kendimi toparlamaya çalıştım Vakit kaybetmemeliydik Hemen ambulansı aradık Ambulansdan önce polis geldi Polis bana suçlu gibi davranıyordu
Sabaha kadar sorguya çektiler, psikolojim bozulmuştu
Serbest kalınca doğruca hastaneye koştum Gurbetteki yaralı yiğitler Necati?nin kapısında nöbetteydi Çekilen filmler acı gerçeği haykırıyordu; Necati?nin burnu kafatasından kopmuş, kafatası parçalanmıştı
Doktor; ?biriniz kalın, diğerleri gitsin? dedi
?O bir kişi benim? dedim
Bir süre sonra Necati?yi ameliyata aldılar Ahirete götürülüyor gibi sedyede cansız yatan Necati?nin peşinden ameliyathanenin kapısına kadar koştum
Onu içeri aldılar
Ben kapının dışında kaldım
Yalnızdım, kimsesizdim
Hep duyuyordum Güllerin Efendisi(s a v), gurbetteki ışık süvarileri zor durumda olduklarında yanlarında olur, onlara ümit verir hatta bazen de kakül-ü gülberlerinden koklar ve; ?Ohh? Sizler Cennet kokuyorsunuz, tam gönlüme göre hizmet ediyorsunuz; adımı dört bir yana duyuruyorsunuz!? diyerek alınlarından öpermiş; acaba biz Efendimiz(s a v)?in gönlüne göre hizmet edememiş miydik?
Neden bu kadar yalnız, neden bu kadar çaresiz, neden bu kadar kimsesizdik?
Doktorlar ameliyata, ben de duaya durdum O kapının önünde ?Bir yiğit gurbete düşmeye, gör başına neler gelir? sözünü daha bir derinden hissettim
Gurbet duygularımı iyice inceltmişti Kendimi koyuverdim
Önünde durduğum bu kapıdan Necati sağ çıkamassa, anne-babasına ne derim diye ağladım , ağladım
Ne kadar vakit geçti bilemiyorum, kapı açıldı ve doktorlardan biri çıktı Beni görünce gülümsedi
?Ameliyat başarılı geçti? dedi
?Ohh? şükürler olsun?? dedim Biraz sonra, cennetten çıkarılıp gül yüzlü melekler eşliğinde dünyaya geri getirilen bir insan gibi beyaz elbiseli görevliler Necati?yi sedye üzerinde odasına taşıdılar Yüzü gözü sargılar içersindeydi Narkozun tesiriyle durmadan sayıklıyor ve; ?Sen Ağlama Ya Rasulullah! Ben ağlayacağım Ne olur sen ağlama sana söz verdim ben ağlayacağım,? diyordu
Ne yapacağımı şaşırmıştım, adeta kanım donmuştu
Nihayet Necati ayıldı, kendine geldi Beni karşısında görünce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı; buna hıçkırmak denmezdi adeta haykırarak ağlıyordu
Biraz sakinleşince; ?Biliyor musun ameliyatta yanımda kim vardı,? dedi
?Biliyorum? dedim
?Ameliyat boyunca Peygamberimiz (s a v) ve Fethullah Gülen Hocaefendi hep yanımdaydı Efendimiz hep ağladı, Hocaefendi ameliyata yardım etti Malkom X? de geldi Şu anda Peygamberimiz karşımda duruyor ve ağlıyor? dedi Sonra bana dönerek; ?ne olur söyle ona ağlamasın, hem göz yaşlarımı sil de görmesin ? dedi
O arada bir hemşire içeri girdi İğne yapacaktı Necati; ?Üzerimi örtün Efendimiz (s a v) görmesin, ayıp olur? dedi
Ağır bir gül kokusu gibi odada Rasulullah?ın varlığını artık hepimiz hissediyorduk
Ağlıyorduk, çünkü Rasulullah da ağlıyordu Öylece on-on beş dakika geçmişti İçerde öyle bir atmosfer vardı ki tarif edemem Bir yandan kendi gözyaşımı, diğer yandan Necati?nin gözyaşlarını siliyordum
O an bizim için çok önemliydi Çünkü Rasululah yanımızdaydı Bir daha o anı nasıl yakalayabilirdik
Bir ara Necati sargıların içinden hıçkırarak; ?Allah bizden razı olmuş mudur?? dedi
Hepimiz kendimizi bütün bütün salmıştık
Ebedi yolculuğuna çıkmışken yolun yarısında, Güllerin Efendisi (s a v) tarafından geri döndürülen Necati iyice kendine geldiğinde bir ara; ?Güllerin Efendisi gidiyor; gidiyor ama giderken bize gülümsüyor? dedi
Bir gün sonraydı Hastaneden eve gelmiştim Birlikte kıldığımız bir namaz sonrası arkadaşlarla dua ediyorduk Bir arkadaşımız başını kaldırdığında bir de bakıyor ki, Güllerin Efendisi (s a v) bize bakıp bakıp gülümsüyor
Anladım ki Peygamberimiz hep bizimle birlikte Bizi yad ellerde yalnız bırakmıyor Bize; ?Siz hizmetinize bakın; Ben Kimsesizler Kimsesiyim, sizin de kimsenizim, siz kendinizi değiştirmedikten ve sevdanızı terk etmedikten sonra düşmanlığa yenik ruhların hücumları size zarar veremeyecektir,? diyor, kalblerimize inşirah salıyordu
O gün anladım ki ömürlerimizin baharında idealimizin ufuklarına koşan bizler kimsesiz değiliz ?

Harun Tokak
|