07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Duygularımı Taşıyorum Şehirden Şehire
Duygularımı Taşıyorum Şehirden Şehire yazısı - Aysel Aksümer yazıları
Pencerenin önünde sabırsızlıkla beklediğim 'Şehirdışı Nakliyat Aracı' nihayet bizim sokağa doğru dönmüştü Ani bir hareketle başımı salona doğru çevirdim
Kalbimin atışını ağzımda hissediyordum Ellerimi birbirine kenetleyip, kurumuş dudaklarımın üzerinde bir süre tuttum Gözlerim sızım sızım sızlıyordu
Duygularımla gözyaşı bezlerimin arasındaki mesafe o kadar kısaydı ki biri derin bir iç çekse diğeri yaş olarak dışarı süzülüveriyordu Bacaklarımın titrediğini hissediyordum
Salonumun limon sarısı duvarları boyunca gezindi gözlerim Bu renkte karar kılana kadar katalogtaki pek çok rengi bakışlarımla soldurduğum gün düştü aklıma
Benim için dört duvardan oluşmuyordu bu ev! Ayrıldığım eşimle; burada mutlu, mutsuz pek çok özel an biriktirmiştik Yalnız kaldıktan sonra duvarların soğuk kollarını az mı bedenimde hissetmiştim
Fıstık yeşili koltuklarım, modası geçmesine rağmen değiştirmeye kıyamadığım eksik taşlı kristal avizem, duvarlardaki tablolarım da acaba yeni evime adapte olabilecekler miydi? Kenetlediğim ellerimi çözüp, zonklayan şakaklarımı dairesel hareketlerle ovaladım
Eşyaların ruhu var mıydı ki etkilensin! Benimkisi alışkanlık mıydı yoksa bağımlılık mıydı bilemiyordum Yoksa ağır ağır deliriyor muydum?
Tek eskimeyen şey kapımın kanarya sesli ziliydi Bugüne kadar o kadar az çalmıştı ki Şimdi üzerine defalarca basıyorlardı Kim bilir zilim, ne kadar da mutluydu Antredeki boy aynamda kendime çeki düzen verdikten sonra kapıyı sonuna kadar açtım ve görevlilere 'Hoş geldiniz diyerek elimle salonu işaret ettim
Ah keşke taşınma olayına ben de içeri giren ciddi görünümlü şirket elemanları kadar soğuk yaklaşabilseydim Ama burası onların evi değildi ve duygusuz olmaları da gayet normaldi
Tasnif ettikleri eşyaları itinayla kutulara yerleştiriyorlardı Adamlar profesyonellerdi ama yine de 'Aman ne olur dikkat edin! diye müdahale etmemek için kendimi zor tutuyordum Bir annenin, uyuttuğu bebeğini hiç sarsmadan beşiğine yatırışı kadar hassas olmalarını arzu ediyordum
'Abla buraya gelebilir misin?
Bu kalın ve tok ses, oturma odamdan geliyordu 'Koltuğu sırtlanırken kasasından yere düştü abla! diyordu zeminde pırıl pırıl parlayan inci kolyemi göstererek Bu dört duvar belki de ilk defa sevinçten dört köşe olmuş halime rast geliyordu Uzun zaman önce kaybettiğim ve umudumu yitirdiğim kolyeme nihayet kavuşmuştum Bir kaybım daha vardı: 'Anahtarlığım! Belki o da evin bir köşesinden bana 'Merhaba sahibim diyecekti
Düşünce zincirime yeni yeni halkalar ekleniyordu 'Abla başka bir şey var mıydı? sorusuyla birlikte birkaç damla gözyaşı süzüldü yanaklarımdan Titreyen dudaklarımın arasından 'Yok bir şey dedim sessizce
Kapıyı çekip çıkmadan önce gözlerimi kapatıp evimin kokusunu son bir kez daha içime çektim 'Elvada güzel evim, elveda şehrim dedikten sonra sadece kendi duyabileceğim bir sesle 'Elveda kaderim dedim
Yolculuk boyunca hayatımın üzerinden canımı acıtsa da tekrar tekrar geçtim Gideceğim şehir olan İstanbul'a bir kamyon dolusu mutsuzluk götürüyordum
Yalnız, eşyalarımı eve boşaltmadan önce yapmam gereken önemli bir şey vardı İçimdeki tüm olumsuzlukları, hafıza bavulumdaki ağırlık yapan ve zihnimi yoran anılarımı boğazın azgın sularına bir an önce bırakmalıydım
İnsanoğlu, küçücük bir şeyini kaybetse onu bulana kadar gözü hep yerde oluyordu Fakat kaybedilen maddi bir şey değilse aramak o kadar da kolay değildi Zihnim tıka basa doluydu Neleri kaybettiğimi bile unutmuştum Şimdi sıra onları tek tek hatırlamaktaydı mesela; mutluluk gibi Hatırlamak başarmanın yarısı olabilir miydi acaba? Denemeye değerdi
Aysel Aksümer
|
|
|