Prof. Dr. Sinsi
|
İyi Ki Gittin
İyi ki Gittin Yazısı - İyi ki Gittin İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları
Geçen yılın ilk sabahında kötü bir haberle uyanmıştım Sonrası da çok parlak gitmedi Gelen günler çok şaşırtmamıştı da açıkçası  Şu anda her birimiz kendi geçmiş sayfalarımızı açıp baksak pek çoğumuz neler neler dökeriz ortaya  Mutsuzlukta eşitleniyoruz hepimiz  
Hayatın adil olduğu tek basamak orası sanki değil mi? “Ben de mutluyum, sen de mutlusun hadi lunaparka gidip bir tur dönme dolaba binelim” diyene rastlanmaz ama “Senin de kafan bozuk benimki de, kalk gidip içelim, oturup efkâr dağıtalım” diyeni duymak daha olağandır sanki  
***
Her neyse  
Geçen yıl Osman Müftüoğlu diyeti, Prof Temel Yılmaz diyeti, Prof Karatay diyeti, Dr Dukan diyetlerini tecrübe ettim Yılın ilk yarısı sporla diğer yarısı fizik tedaviyle geçti  Öldürmeyen ama süründüren rahatsızlıklarıma yenileri eklendi Biyoenerji, reiki, G terapi, refleksoloji, şifalı otlar, ilaçlar vs vs  Denenmemişler de denendi
Telefon rehberimde sıkı bir boşalma oldu
Neredeyse bütün bir yazı evden hiç çıkmadan geçirdim Ev taşıdım
Kendimi taşlama işinde kimseye fırsat vermedim Gözlerim çok güzel şeyler görmedi, kulaklarım çok güzel sözler duymadı  Cenaze evlerinde, deprem sokaklarında, adliyelerde, kimsesiz kalmış çocukların yüzünde iyi şeyler görebilmek, duyabilmek zordur nitekim  
Bir sabah umutla, bir sabah bıkkınlıkla uyandım
Ama çoğunlukla bıkkındım Galiba hepimizin kendimizi çok hırpaladığımız bir yıldı
2011 bana 39 yıl boyunca yaşadığım her şeyi bir kez daha, bir kez daha yaşattı
Beni hep kararsız bırakan  Hep soru işareti dolu bir yıldı  
***
Ne zaman birine güvenmeye meyletsem  Hayatımın hep “onlarla” dolu olduğunu gördüm  Bu yıl da gördüm evet Tam kendimi bırakırken aslında aynı yerde olmadığımızı dehşet içinde fark ettiğim, kafamı öte yana küskünlükle çevirdiğimde omzumu dürten; derdimle, korkularımla, ayıplarımla dolu çantayı her açtığımda benden kaçan, gösterdiği iyiliğe teslim olduğumda zalimleşen, tutarsızlığına isyan ettiğimde mazluma dönüşen, varlığına en çok ihtiyacım olduğunda gelmeyen, beklenmedik anda kapımı çalıp mutlaka ama mutlaka en beklenmedik anda kalkıp gidenlerle doluydu yani  
Hep bir belkiyle, hep iyi ve bereketli, huzurlu, güven dolu bir gelecek için elim kalbimde, kulağım kirişte bekleten, uzun uzun bekleten bir yıl oldu  Kadınlı erkekli hayal kırıklığı yaşatanlarla, beni kendimden, yaşadıklarımdan, sezgilerimden, gözlemlerimden şüpheye düşürenlerle dolu bir yıl  
***
Peki bir insan neden mütemadiyen aynı sınavdan geçer?
Kaç yaşında olursa olsun, neden iyilik karşısında çocuklaşır?
Ve neden bütün yalancı kadın ve erkekler birer melekmiş gibi görünürler?
Neden?
2011’den kurtulduğuma mutluyum Ama aynı dersleri sürekli gözüme soktuğuna göre öğrenemediğim bir şey var  “Aldın mı dersini ha, aldın mı” diyerek kendimi delik deşik etim ama hâlâ olmadı Acaba karşımdakileri mi delik deşik etmeliydim? Gelen gideni aratmasın! 2012’den çok umutluyum Üç senedir bu yılı bekliyorum
Ve gerçekten ben deliyim  
Ben böyle yazılar yazdıkça internet âleminde yazıları ışık hızıyla yayan ve “işte ben de aynen böyle hissediyorum” diyen büyük kalabalığa bakılırsa pek akıllı da kalmadı galiba dışarıda  
Peki  Biz bu kadar kalabalıksak dostlar  “Onlar”a karşı birleşsek ya?
Gönlünüzden ne geçiyorsa  Dilerim karşılık bulsun  
***
Hatırlamıyor musun?
Daha önce de bahsetmiştim Güzeller güzeli bir ses ve şahane bir yüz  Adı Adele  Ülkemizde de hayli popüler bugünlerde  
Bir şarkısı var  
Yağmura, gri havaya, kalabalık insan selinin içinde yürürken, adımlara ve dağınık kalbin ritmine eşliği pek hoş  
Şarkının adı: “Don’t you remember”  
Diyor ki şarkının içinde bir yerlerde “Sık sık nerede hata yaptığımı düşünüyorum, yaptığımdan daha fazlasını, bildiğimden daha azını  Ama karasız bir kalbe ve acıya sahip olduğumu biliyorum Ve meraklı gözlere (  ) ama beni neden sevdiğini hatırlamıyor musun?”
***
Arkadaşımla oturuyorduk Masada minik pembe bir orkide vardı Dibinde de kurumuş bir yaprak  Kurumuş yaprağı eline aldı Pembe orkidenin narin çiçeğini tutarak “bak bu sensin” dedi bana Sonra elindeki kuru yaprağı gözüme doğru uzatarak “Ama kendine böyleymiş gibi muamele ediyorsun Allah aşkına yapma şunu!”
Hak verdim  Hak verdim vermesine de  
Tersini yapmayı unutmuşum ben  
Çiçeklerimi sulamayı, sevdiklerimi göklerde yaşatmayı biliyorum da  Kendimi sevmek konusunda hayli beceriksizleşmişim  
***
Bugünkü diğer yazımda “Ben deliyim ama bana eşlik edenlerin sayısı da hayli az değil” demiştim ya  Bana bu örneği veren arkadaşım kendisine farklı mı davranıyor sanıyorsunuz? Birkaç ay önce benzer bir konuşmayı ben yapıyordum onunla  
Birini severken, insanlarla iyi ilişkiler kurmaya çalışırken kendimizden vazgeçmekten, kendimizi değersizleştirmekten nasıl kurtulacağız beyler bayanlar? Sen biriciksin, sen iyisin, hoşsun derken kendimizi nasıl koruyacağız? Hakikaten hepinize soruyorum  
Nasıl olacak bu iş? Önce biz unutunca kendi değerimizi karşımızdaki hiç hatırlamaz oluyor zira  “Sıradan, çantada keklik, nasılsa hep burada, şuracıkta duran bir nesneye” dönüşüveriyoruz  
***
Pencereden yılın ilk yağmurunu izlerken, bu şarkıyı dinliyordum  Ben bile hatırlamıyorsam karşımdakilerin beni başlangıçta neden sevdiğini; kendim unutuyor, unutturuyorsam eğer  Başıma gelenlere şaşırmamalıyım  
Karşımızdakinin gözünde sıradanlaştığımızda başlıyor eskimeye bir şeyler  
Işte o zaman ödenen bedellerin acısı geçiyor ve eskiyor sevgiler  
***
Mutsuzluğunuza neden olanlar bir süre sonra mutsuz olduğunuz için kaçarlar sizden bilirsiniz  Kendilerini kötü hissederler yanınızda  
Eğer bir sevgiliyse bu  Bir gün bir bakıyorsunuz birileriyle “masum” bir kahve içip “masumca” dertleşiyor  “Özel” değil, “mesleki” filan oluyor bu dertleşmeler  Bir bakıyorsunuz, iki saatlik bir sohbeti kocaman güzel bir gün olarak değerlendirip o güzel gün için bir başkasına “özel” olarak teşekkür ediyor  Bir bakıyorsunuz bir başkasının neden onu arayıp sormadığını “özel” olarak merak eder olmuş  Bir bakıyorsunuz size ne yalan söylerse söylesin, sizin ikna olmaya hazır olduğunuzu bildiğinden pek de iplemez oluyor sizi, azarlayabiliyor, hatta şaşkınlık verici hırçınlıklar başlıyor  Telefon ve bilgisayar bağımlısı parmaklarıyla uyanır uyanmaz ekranı daima masaya ters bırakılan o telefonlara sarılan ve kimden geldiği hiçbir önem taşımayan her övgüye açık biri duruyor yanınızda  Sonra  Sizin yanınızda canı sıkılıyor, mutsuz, huzursuz, hasta birine dönüşüyor  
Eğer yakın bir arkadaşsa bu  Aile bireyi ya da eşse  Hiç fark etmiyor  
Hep aynı, hep aynı  
Bir bakıyorsunuz ki hepsi kendi eseri olan mutsuzluğunuza tahammül edemiyor  
***
Sizi neden sevdiklerini anımsamak  Belki bir teselli olabilirdi  
Ama gel gör ki beni neden sevdiklerini anımsayamıyorum  
Üstelik daha da kötüsü, onları neden sevdiğimi de anımsayamıyorum  
Zihin koruma programı olsa gerek bu!
İclal Aydın
|