07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Başkası Olmak Başkasına Bakmak - Elif Şafak
Elif Şafak Yazıları - Elif Şafak Sözleri - Başkası Olmak Başkasına Bakmak Yazısı
Bundan uzun seneler evveldi İstanbul’daki ilk dönemlerim, ilk demlerim Henüz şehir yabancı bana, ben ona yabancı Uzaktan merakla bakışıyoruz; anlamaya çalışıyoruz birbirimizin huyunu, mizacını Bir zeytinyağı damlası gibi kayıyor tenimin üzerinden İstanbul’un çılgın poyrazı; uyum sağlayamıyor, ayak uyduramıyorum Tutamıyorum ruhunu avuçlarımda Yeni taşınmışım bir eve Tek oda, basıkça bir salon, mutfak desen daracık Ama salon penceresinin kenarına gidip de dikkatlice bakarsam şayet, uzakta bir yerde denizi görebiliyorum Manzaralı sayılır dairem Hoş, olmasa ne gam Yeni bir şehre gelmenin, İstanbul’a kavuşmanın heyecanı üzerimde buram buram Salonda üst üste kutular yığılmış, pencerelerde ne bir perde ne bir tül Sokak lambasından sızan sarımtrak ışıkta tek başıma oturuyorum Gecenin bir yarısı Ben evham kumkuması Kendi kendime bu şehirde ne aradığımı sorup duruyorum Cevabı bilemesem de Pinhan basılmış, Şehrin Aynaları da Mahrem’i yazmamışım henüz Ama fikri de hissi de zihnimin bir köşesinde büyümekte
DALGALI DENİZ GİBİ İNE ÇIKA KIZGIN KIRGIN SÖVÜYOR
İstanbul, her yeni gelene yaptığı gibi yarı sevecen yarı tepeden bir bakışla karşılamış beni Ben de her yeni gelenin yaptığı gibi endişeli bir heyecan içinde dinliyorum şehrin ritmini, annesinin kalp atışını duyan, duyup da ne olduğunu anlamayan, daha doğmamış bir bebek gibi Derken gecenin içinden bir ses duyuluyor Birisi kendi kendine söyleniyor Kelimeleri karışıyor gecenin soğuğuna Öfkesi bulaşıyor havaya Camdan başımı uzatıp bakıyorum Kazancı Yokuşu’ndan aşağı biri iniyor Bir travesti Üzerinde parlak grimtrak bir ceket, altında bir mini etek Çorabı kaçmış galiba Topalladığını zannediyorum önce, derken anlıyorum ki topuklarından biri kırılmış, ondan böyle yürüyor Dalgalı bir deniz gibi ine çıka Kızgın Kırgın Sövüyor Geceye İnsanlara İnsanlığa Belki tüm erkeklere Belki tüm kadınlara Hallerimize Olmamışlıklarımıza Aniden başını kaldırıyor Göz göze geliyoruz Bana da kızmasını bekliyorum “Ne bakıyorsun ulan? Ne dikizliyorsun beni?” diye bağıracak sanıyorum Lakin yüzümde ne gördüyse o an duraklıyor Usulca elimi kaldırıyorum, o boşlukta, iki arada
El sallıyorum belli belirsiz Hüzünlü bir tebessüm beliriyor dudaklarında O da bana el sallıyor Aniden resim donuyor hafızamda Ve bunca zaman sonra bugün bile İstanbul’a dair zihnimde beliren ilk fotoğraf karesi budur İki yabancı Birbirini daha evvel hiç görmemiş ve bir daha da muhtemelen görmeyecek iki şaşkın insanın, iki yolcunun gecenin karanlığında birbirlerine gösterdikleri o uçucu, anlık, beklenmedik şefkat denemesi Fonda şehr-i şehiri İstanbul # Bülent Ersoy, Deniz Gezmiş ile arkadaş olduğuna dair bir açıklama yaptı bu hafta Gayet mümkün Olabilir Lakin hemen arkasından gelen tepkiler, kendisine karşı sarf edilen laflar, hatta tehdide varan hakaretler irkiltti beni, düşündürttü Bir mirasa saygı göstermek başka, o mirasa kimseyi layık görmemek, farklı görünen yahut farklı konuşan kimseyi yaklaştırmamak bambaşka Türkiye’de bir şeyi sevip de eleştirmek zor, çok zor Taraf olmak gayet kolay, arafta durmak zor Genelleme yapmak kolay, nüanslardan bahsetmek zor Siyah ve beyazdan birini seçmek kolay, ara tonları konuşmak zor Bir durumu eleştirince hemen “karşı cenah”tan addediliyorsunuz “Bizler” ve “biz olmayanlar” ayrımları çıkıveriyor anında Severseniz de eleştir-me-me-niz bekleniyor nedense 68 hareketine saygı duymak, oradaki genç heyecanı, tutkuyu, adalet ve hakkaniyet arayışını sevmek ve önemsemek ancak yapılan hataları da dillendirmek ve bilhassa 68 içindeki erkek egemen kültürü eleştirmek mümkün değil mi aynı anda?
NİCE İNSAN VAROLUŞ MÜCADELESİ İÇİNDE
Türkiye’de nice hususta sağcılar ve solcular, muhafazakârlar ve Kemalistler, “filancalar” ve “falancalar” arasında envai çeşit görüş farkı bulabilirsiniz Ama bazı meseleler var ki, bir de bakmışsınız, farklı uçlarda görünenler yakın şeyleri söyleyiveriyor, aşağı yukarı benzer tepkiler veriyorlar Cinsiyet ve cinsellik ile ilgili kalıplar ne zaman gündeme gelse şaşırtıcı derecede aynılaşabilir farklı ideolojik söylemlere sahip kişiler En “ilerici” olandan en “gerici” çıkışları duyabilir, en modern kesimde en muhafazakâr tavırları gözlemleyebilirsiniz Oral Çalışlar yazısında Türkiye’de öteki olmanın zorluklarına değiniyor ve “Bülent Ersoy’un kimlik mücadelesinin ciddi bir cesaret gerektirdiği inancındayım” diyor, katılıyorum Nice insan bir varoluş mücadelesi içinde Farklı sebeplerden ötürü ama benzer bir çilekeşlikle Uzaktan birbirimizi yargılamakla gelmiyor özgürlükler
|
|
|