07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Kadın Hikayesi - Elif Şafak
Elif Şafak Sözleri - Elif Şafak Yazıları - Bir Kadın Hikayesi Yazısı - Kadın Hikayeleri - Elif Şafak Ve Kadın Hikayeleri
GAZETELERDE bir haber, internet ekranlarında bir fotoğraf Bakıyorum uzun uzun İçim cız ediyor O kadar güzel bir yüz ki karşımdaki, aydınlık ve duru; gözlerinde derin bir hüzün, kırılgan bir perde, belli belirsiz bir serzeniş, sitemkâr öylesine Yara içre yara Hayatında bir yara kapanmadan bir başkası açılmış adeta "Bu dünyanın hallerini anlayamadım, sevemedim hiç" dercesine bakıyor fotoğraf karesindeki yüz
Bu yazıyı okurken bir an için durup bu yüze bakın lütfen Sessizce, yüreğinizle dinleyerek fotoğrafın anlattıklarını  
Oysa fotoğrafın bize anlattığı hikâye ile yazılı ve görsel basınımızın bu hadiseyi aktarma biçimi o kadar farklı ki birbirinden  Fotoğraf diyor ki: "İnsanım ben Bir ananın kuzusuyum, insan evladıyım İncindim çok, kelimelere dökemeyeceğim kadar; sırçadır yüreğim Gör beni  "
Basındaki anlatı ise bunları silip geçiyor "Antalya'da bir fuhuş çetesinin eline düşen ve bir evde zorla tutulan" yabancı bir kadın olduğu yazılı Haberin verilişi genellikle üçüncü sayfalarda Yaşı daha 25, ömrünün baharında İsmi Elena Pdokhorova Çarşafla kaçmaya çalışırken balkondan düşüp hayatını yitiriyor
İster yazılı olsun ister görsel medya, tuhaf bir kayıtsızlık var kullanılan ifadelerde "Fuhuş çetesine yakalanmış" sözünde garip bir hissizlik, duygusuzluk, umursamazlık var "Nezleye yakalandı, gribe yakalandı" der gibi
Sorunun esas kaynağını görünmez kılan, hatta masumlaştıran, algıdan uzaklaştıran bir söylem bu Sanki gribin hiç suçu yok, nezle masum! Olur böyle şeyler Birileri nezleye yakalanır işte!
Okumaya devam ediyorum Elena hakkındaki tüm haberleri Fuhuş yapmak istemediği, onu tutsak edenlerden kaçmaya çalıştığı, üçüncü kattan düşerek ağır yaralandığı ve olay yerinde vefat ettiği yazılı farklı mecralarda Bütün hikâye kadının üzerine kurulmuş "Kadın" eşittir "kurban" olmuş Ona bu zulmü edenler hakkında ise hemen hemen hiçbir şey yok basınımızda Ne bir fotoğraf, ne bir soru zinciri, ne bir eleştirel ifade
Peki ama onu zorla alıkoyup ölümüne sebep veren bu katillere ne oldu? İki satırlık bir bilgiyle geçiştiriliyor işin o kısmı Polisin inceleme başlattığı ve evi tutanların arandığı söyleniyor O kadar
Uzun seneler boyunca ülkemizdeki her Rus kadına "Nataşa" lakabını taktık Televizyon, dergiler, gazeteler, mizah dergileri  El birliğiyle bir ucube söylem yarattık Seksist, önyargılı, dışlayıcı, tepeden bakan, hissiz ve haksız bir söylem "Rus kadın" demek "fuhuşa yatkın" demek oldu bu denklemde Bu ataerkil cehalet ne yazık ki kolay kolay kırılmıyor, kaybolmuyor Basının olayları veriş biçimini de, okurların algılarını da etkiliyor
Gündelik hayattaki "Rus kadın" imajına bakınca ya acımakla yetiniyoruz (fuhuştan kaçarken düşüp öldü, yazık) ya da ayıplamakla geçiriyoruz vaktimizi (fuhuş yapıyormuş, ne ayıp) Halbuki hakikat, görmeye yanaşmadığımız devasa bir hakikat var ortada
Türkiye'ye kandırılarak getirilen ve zorla fuhuşa sürüklenmek istenen kaç kadın var? Bunu niye sormuyoruz? Onların hikâyeleri, çileleri, uğradıkları haksızlıkların yanı sıra maruz kaldıkları önyargılar ne zaman anlatılacak, yazılacak?
Ve bu arada esas suçlular, ellerini kollarını sallayarak dolaşmakta
|
|
|